hesabın var mı? giriş yap

  • merhaba berfu hanım,
    kusura bakmayın, bu ortamda sizin gibi güzel ve başarılı insanları çekemeyen yazarlar maalesef çokca var.
    bir hayranınız olarak merak ettiğim, başarıya giden yoldasagfsagfdas ay devam edemeyecegim...
    eser sıçarken çok ossuruyor mu?

  • "iktidar sizi nerenizden yaralıyorsa orası kimliğiniz olur."
    milan kundera

    bir insanın kimliği; ırk, cinsiyet, sınıf vs. maddelerine göre belirlenir. ve tüm kimlikler; farklı olanlar, yani ötekiler üzerinden kurulur. ki bu farklılıklar dolayısıyla ve yine o farklılıkların aynı alanda bulunmasıyla kimlik ortaya çıkar. çünkü kişi, devamını sağlayabilmek için kendi kimliğini öteki'ne karşı tanımlamalıdır. ve bu lacan'a göre ötekine yönelik agresyon'un kökenidir; öteki, ayrı olmaklığı ve dolayısıyla kimliği tehdit eder.

    arthur schopenhauer, öteki'yle yaşayabilmenin temel kuralını şöyle anlatır;

    "bir yığın kirpi soğuk bir kış günü ısınmak ve ayazda donup kalmamak için birbirlerine iyice sokulmuştu. gelgelelim, çok geçmeden biri ötekilerin dikenlerini kendi vücudunda hissetti, bu da onları yine birbirlerinden uzaklaştırdı. ısınma gereksinimiyle ne zaman birbirlerine yaklaşsalar, dikenlerinin birbirlerinin vücuduna batması gibi tatsız bir durumla karşılaşıyorlardı. böylece bir süre iki kötüden biriyle ötekisi arasında gidip geldiler, sonunda birbirlerinin yakınlığına en çok katlanabilecekleri bir uzaklık keşfettiler, bunun sağladığı az buçuk bir ısıyla yetindiler ister istemez. "

    insanın doğumunun belli bir süresinden itibaren yaşamış olduğu her şey, yine kendinde kayıt halindedir -id, ego, süperego-. ve bu kayıtların bazısı o kişinin yaşamı boyunca hiç ortaya çıkmaz iken, kimi kayıtlar ise o kişinin tüm yaşamını kurduğu temelin sahibidir.bir de kişinin kendisinden de ve doğal olarak diğerlerinden de gizlediği, kendisiyle bir şekilde uyuşturamadığı, bi' nevi kendisine yakıştıramadığı duyguları vardır. kişinin gizlemeye çalıştığı bu duygular, bazı durumlarda, aniden, farklı bir yüzle, farklı bir şekilde ortaya çıkar. ve bu yüz, her şeye yönelik, ve yine her şekilde olabilmektedir. gizli şiddetin kaynağını da bu duygular oluşturmaktadır. kendisinden farklı olarak görünen, yaşayan, kısacası öteki olarak addedilenlere karşı öfke, aşağılama, nefret boyutuna varan duygular sonrası gizli şiddet; gizli olmaktan çıkarak somut bir şekilde yansır.

    ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin ortaya çıkış nedeni; diğer dinlere inananlara, diğer kültürleri yaşayanlara, genel bir deyişle sahip olunmayan diğer kimliklere yönelik nefretle aynı kaynaktan beslenmektedir. ve bunun temelinde de; öteki'nin, kişinin kendi kimliğini ele geçireceği korkusu, kendi erkinin ortadan kaldırılacağı korkusu yatmaktadır.

    bu sadece, ötekiciliğin nedeninin ne olduğunu açıklamak gibi oldu, fakat ortaya çıkmasından itibaren neyin, nasıl olduğu apaçık ortada zaten.

  • kahve miktarındaki son fine tuning...

    en son bu ekleme yapılmazsa ayarı olmuyor kahvenin.
    herkes mi yapıyor, bir ben mi manyağım?

    önce kendi neşene göre silme, tepeleme, az neyse kaşıkla koyarsın, ama yetmez hemen kaşığın ucuyla son bir pinçik... hah oldu.

  • 45 yaşına kadar yaşayan ölüydüm.
    evde spor yapmaya başladım, sigarayı bıraktım, 30 kilo verdim, trekkingle başlayıp, 1-2 yılda dağcılığa geçtim.
    o gazla koşmaya karar verdim.
    ilk defa 49 yaşımda koşmayı denedim.
    çok sevdim, devam ettim.
    1.5 yıl içinde 6 yarış koştum.
    15 km bursa kent ve avrasya'yı 1. 15 de
    darıca ve çayırova yarı maratonlarını 1. 52 civarında koştum.

    sonuç: insanın uyum kabiliyeti sandığınızdan çok daha yüksektir.

  • ya arkadaş gerçekten başka şeyler bulun, çünkü ağır saçmalıyorsunuz.

    bu otobüsten bozma karavana bugünün şartlarına göre lüks demek komik ama hadi diyelim ki lüks. adalet yürüyüşü denilen olay etap etap gerçekleşiyor zaten. her etabın sonunda belli bir bölgede dinleniliyor ve ertesi sabah tekrar yola devam ediliyor. bu dinlenme sürecinde, bu adamın içinde bulunduğu karavanın lüksünden size ne? ölüm yürüyüşüne çıktığını falan mı ilan etti, ben mi duymadım?

    her şeyi geçin, şu anki siyaset ortamında, mütevazi bir hayat sürdüğü herkesçe bilinen kılıçdaroğlu'na bu tarz sözler söylemek zaten saçmalığın daniskası...

  • kardeşimin yaşadığı bir olaydan örnek vereyim. internetten ayakkabı bakıyoruz, bir camper modeli beğendi, sonra gidip mağazada bakıp denemiş. 'pek beğenmediğini' söylediğinde tezgahtar hayretle bakarak 'daha önce camper kullandınız mı?' diye sormuş, kardeşim kullanmadığını söyleyince tepeden bakan bir tavırla 'belli' diye yanıtlamış.
    ne demek belli lan? mecbur muyuz yani camper'ı beğenmeye anlamadım ki ya da camper giymediysek ayakkabı konusunda fikrimiz geçersiz mi oluyor..
    hayır bir de camper yani, lüks mağaza sayılmaz, pahalıca ayakkabılar satan bir dükkan..velev ki armani olsun, gucci olsun..velev ki tezgahtarı değil, dükkan sahibi olsun, marka üzerinden birini aşağılamak görmemişliktir, kekoluktur, kimse kusura bakmasın..

  • en azından istanbul gibi zararı yoktur. faydası olmasa nolur...
    bütün ülke birleştik istanbuldaki 3. köprü, 3. havaalanı için çalışıyoruz. sırf istanbulda daha çok insan yaşasın diye dünyanın ormanı katlediliyor. daha da trabzonun faydası ne diye soruyor at kafalılar.

  • akıllara freud'un şu sözünü getiren durum;

    "bir insan bir yere bakıyorsa, orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere hiç bakmıyorsa, orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."