hesabın var mı? giriş yap

  • insanların eskisi kadar korkak olmaması.
    eskiden boşanma azdı da herkes çok mutluydu, şimdi yozlaştık öyle mi?
    güldürmeyin beni.
    boşanma nimettir nimet. bunu da en iyi aile içi şiddet yaşamış evlat anlar.
    mutlu bir evliliğim, harika bir eşim var, bebek bekliyoruz, her şey çok güzel benim için. ve hayatımda başıma gelen en güzel şey nedir diye sorarsanız cevabım ne biliyor musunuz? annemle babamın boşanması. belki bu çocuk doğduktan sonra bile ben hala bu cevabı veriyor olacağım. çünkü o boşanma olmasaydı ben şu mutluluğu bulacak şansı asla elde edemezdim. hatta belki bugün burada bile olmazdım.
    cehennem gibi hayat yaşayıp buna katlanmak marifet değil. nineleriniz ne dayaklar yiyip susmuş, çok güzel olmuş değil mi? cefakar anadolu kadını payesi almış başına taç olarak. şanslı ise yaşlanınca durulan öküz dedeniz, 80'inden sonra dizleri tutmaz olup bir bardak su için ona muhtaç olunca kıymeti bilinecek. siz de bunları mutluluk timsali olarak görüp duygulanacaksınız. yok artık öyle.

  • şimdi bir tarikat düşünün:

    * 1950'li yıllarda mürit toplamaya başlasın.
    * waco, teksas'ta bir tepeye kilise kursun ve bu kilise çevresinde yayılmaya başlasın.
    * kilisenin kurulduğu tepeye eski ahit'teki bir dağın (bkz: carmel) adını versin.
    * 1959 yılında, tarikat liderinin karısı "çok kısa bir zaman sonra isa mesih yeniden dünyaya gelecek" desin.
    * müritler satsın savsın, tepeye yerleşip isa mesih'in gelişini beklesin.
    * isa mesih gelmeyince, tarikat yönetimi el değiştirsin. yeni lider lois roden, kendi çocuğunun (bkz: george roden) ileride tarikatı yönetemeyeceğini düşününce, kilisede gitar çalıp şarkı söyleyen vernon howell adlı genci tarikatın başına geçirmeye kalksın.
    * bunu duyan george roden, vernon howell ve yandaşlarını carmel dağı'ndan kovsun.
    * bununla da kalmasın, ölen annesinin cenazesini mezardan çıkarıp; vernon howell'a, tarikata olan bağlılığını göstermek için meydan okusun.
    * vernon howell, polise şiyakette bulunsun. polis şikayetini belgelemesini istesin. howell yanına silahlı adamlarını alıp, carmel dağı'na ceset fotografı çekmeye çıksın. çıkarken polise yakalansın.
    * bu arada, wayman dale adair adlı bir tarikat üyesi george roden'e "ben mesih'im" desin. roden, "sen misin bunu diyen" diyip adair'in kafasını baltayla parçalasın.
    * roden, tımarhaneye kapatılsın.
    * vernon howell, para biriktirip carmel dağı'nın mülkiyetini satın alsın.
    * 1992'de ups kargo görevlisi, şerifi arayıp; tarikata gönderilen bir pakedin nakliye sırasında açıldığını, içinde silahlar ve el bombaları olduğunu söylesin.
    * tarikatın adı branch davidian, liderinin adı mahkeme kararıyla david koresh olsun.

    filmini çekseler "olur mu böyle şey" der ve beğenmeyiz değil mi?
    asıl film şimdi başlıyor.

    ups'in ihbarını değerlendiren atf (bureau of alcohol, tobacco and firearms) ekipleri, tarikatın yaklaşık 150 parça silaha ve binlerce mühimmata sahip olduğunu öğrenir. silahların çoğunluğu ar-15 denen, bazı modifikasyonlarla m-16'ya dönüştürülebilen yarı otomatik tüfeklerdir. tarikat binaların yakın oturan komşular, zaman zaman otomatik silah atışları duyduklarını atf yetkililerine bildirir. atf'nin amacı koresh'i dışarıda yakalamaktır. ancak koresh, tekkeyi bekleyen bir yapıya sahiptir. atf, carmel dağı'na operasyon kararı alır. ajanlar, bu tür operasyonlar konusunda deneyimsiz olduklarını düşünmüş olmalılar ki, operasyondan önce iki gün boyunca özel kuvvetler'den saldırı eğitimi alırlar.

    atf, 28 şubat 1993'te saldırı kararı alır. atf ekibinden bir personel, postacıya tarikatın adresini sorunca bütün sürpriz bozulur. postacı, koresh'in kayınbiraderidir. koresh, silahlı adamlarını çoktan mevzilere yerleştirmiştir.

    atf; 75 personel, 3 helikopter, bol miktarda silah ve mühimmatla binaların etrafını kuşatır. ilk atışı kimin yaptığı taraflar arasında hâlâ bir tartışma konusudur. ancak koresh'in ilk çatışmada yaralandığı bir gerçektir. tarikat üyeleri, helikopterlere ateş açar ve vurmayı başarır. koresh'in odasına yaklaşan atf personelinden biri öldürülür, diğeri yaralanır. atf, el bombası atar ve binanın içine girer. içeriye giren personelden biri daha başına isabet eden kurşunla hayatını kaybeder. bir diğer atf personeli, bina dışında çatışırken vurulur ve ölür. iki saatin sonunda, atf'nin cephanesi bitmeye başlamıştır ama branch davidian'da daha çok vardır. atf'nin iki günlük özel kuvvetler eğitimi, kıyamet gününe inanan bir tarikatla başa çıkmaya yetmemektedir. ilk gün 4 atf ajanı hayatını kaybeder.

    kuşatmanın bitmesi için, 50 gün daha vardır.

  • sahil yolundan bostanci istikametinde gitmekte olan solmusa yasli bir bayan biner.bayan tam bir eski istanbul hanimefendisidir.gerek giyimi, gerek oturusu, gerek konusmasindaki kibarlik ile cevresindekilerin saygi ve ilgisini ceker.teyzemiz gitmek istedigi yer icin parayi uzatir:
    -pardon beyfendi.rahatsiz ediyorum ama suradan bir suadiye uzatirsaniz cok memnun olurum.
    -tabi hanfendi, ne rahatsizligi.
    para sofore uzatilir ve yolculuk devam eder.yasli ve kibar teyzemizin kibarligi, sik giyimi ve guler yuzu diger yolcularin icini isitmistir adeta.
    suadiye'ye gelindiginde teyzemiz inmek ister ve bunu sofore yine o kibarligi ile bildirir:
    -pardon sofor bey.mumkunse musait bir yerde indirir misiniz?
    sofor saga yanasir ve kapiyi acar fakat arac hala yavasca hareket halindedir.teyzemiz yasli olmasi nedeniyle inemez ve dolmusun tamamen durmasini bekler.fakat sofor acelesi varmiscasina yavasca ilerlemekte ve bayanin inmesini beklemektedir.dolmusun bir turlu tamamen durmamasina kizan kibar teyzemiz sofore seslenir:
    -ulan pezevenk parasutle mi inicez!

  • "anayasa mahkemesi'nin kararını sevinçle karşılıyoruz."

    (error 0620) vekil.dll geçersiz bir işlem yürüttü ve kapatılacak.

    bir tufa basın.

    hasarlı dosyalar onarılıyor...
    biat.rte dosya konumuna taşınıyor...
    bülentturan.exe yeniden başlatılıyor...

    “yetki gaspı.”

    (error 0320) omurga.dll bulunamadı.

    yine de devam et.

  • yer bağdat caddesi, starbucks ,19-20 yaşlarında 2 genç kız'ın aralarında geçmektedir:

    k1 - 3 kez öss'ye girdiaam , kazanamadıaam.
    k2 - evet yaa çok zor yapıyolaaar
    k1 - bu sene de kazanamazsam amırikaya gidicıaam.
    k2 - inanmıyoraam
    k1 - ya evet cınaam, beyin göçü böyle oluyo işteaa.

  • yüz yıldır orada duran okul ülkenin başına bela olan, kibri dağları aşmış bir topluluk tarafından kapatılmak isteniyor. başbakanlığınızın da, ofisinizin de allah belasını versin. siz tarif edilemeyecek kadar kötüsünüz ve hiçbir güzelliğin yaşamasına izin vermiyorsunuz. umarım bu ülke bu günlerden iyi bir ders alır da bu kötülerden kurtulduktan sonra bir daha böyle bir topluluk ülkeyi yönetmez.

  • matkap kullanmayı öğrenin çok zor oluyor sonra! mesela ben son iki saattir komşuların pazarını piç ediyordum, bu matkabın modları varmış... butonu çekiç üzerine getirince darbeli moda geçiyormuş. perde duvar üzerinde 2 saatte 2 cm derinliğe ulaşabildim, 1. haftanın sonunda rafları çakabileceğimi umut ediyorum.

    bir de dübel, tornavida, pense falan nedir öğrenin. ay pis bunlar, toz tutuyor diye bütün alet edevatı adamla beraber yollamayın.

    not: 19 litrelik damacanayı mutfağa taşımak için halterci olmanıza gerek yok, yan yatırıp yuvarlayın. sebile takarken koparmadan ziyade, silkme işe yarıyor, sakın unutmayın.

  • insan-doğa ilişkisini ruhun derinliklerine yerleşerek sorgulatan bir modern zaman başyapıtı. betonlaşan dünyada doğaya ve gökyüzüne ulaşmaya çalışan insanoğlunun çaresizliğini imgeleyen bir şaheser. ayrıca, bu müstesna eser sürrealist dışavurumcu yaklaşımla ruhani inançlara bariz göndermeler yaparken, led zeppelin'in stairway to heaven'ınına da selamı çakmaktadır.

    m.s. 2000'li yıllardan kalma bu eserin sahibi bilinmediğinden, bu esere yakışır bir şekilde "trabzon bilemedin rize'deki sürrealist merdiven' adı verilmiştir.

    http://origin.komedi.com/…alist-merdiven_o_2766.jpg

    edit: link

  • bu virüse inanmayan pezevenkler. şu yaşanan kapanmalar, insanların işsiz kalması, ölümlerin artışı... hepsi sizin sorumluluğunuzdur. hepsine siz sebep oldunuz. olmaya da devam ediyorsunuz.

    avustralya, g. kore, japonya, tayvan örneklerine bakın. insanlar önlemlerini toplu şekilde aldığında hiç bir sorun olmadan normal yaşantısına devam ediyor. ama o maske var ya maske. sanki ırzınıza geçiyorlar. sanki bir yerlerinize sokun diyorlar. namusunuzu ondan daha az korursunuz. sanki özellikle bir yerden bu hastalık yayılsın diye finans alıyorsunuz. bu kadar boş beyinler olamaz çünkü. sanki caddede fosur fosur sigara içmeden duramıyorsunuz. sanki o sıçtığımın sigarası ağzınıza girip mikrobunuzu milletin suratına suratına üflediğinizde size para veriyorlar. bu kadar mal millet başka yerde yoktur. okumuşundan okumamışına kadar.