hesabın var mı? giriş yap

  • fatura işlerinde, resmi evrakta adres verirken de sıkıntı yaratan durumdur. örneğin müstakil evde oturuyorsanız ve apartman adınız yoksa telefon bağlatırken falan karşılaşabilirsiniz bu durumla. yaşanmış örnek de şu şekildedir:

    - ev adresinizi alabilir miyim?
    + x mahallesi y çıkmazı 3/1 ilçe-şehir
    - apartman adınız nedir?
    + apartman adı yok.
    - ama olmak zorunda.
    + müstakil ev ve adı yok. numara yeterli.
    - ama apartman adınız vardır mutlaka.
    + ali apartmanı
    - yok demiştiniz.
    + şimdi verdim apartmanın ismini.
    - ??

  • bugün itibarıyla artık hayatta olmayan kız...

    herhangi bir haber bültenindeki herhangi bir olay kişisi olarak unutulacak olan, bu topraklarda doğmuş ve ölmüş olan kız..
    "tecavüze uğradığı" gerekçesiyle, herkesin birbirinin cenazesine katıldığı küçük köyünde bile cenazesine sadece onu gömen belediye görevlilerinin katıldığı kız..
    ölü getirildiği hastaneye kimler tarafından getirildiği bile bilinmeyen, ölüm nedeni bir doktorun 'zatüreden' demesiyle otopsi yapılmaya bile gerek görülmeden gömülen kız..

    aklımın almadığı şekilde; bir kurbanken nasıl da kültür, toplum, bürokrasi, hukuk ve de bütün çarpık işleyen mekanizmaların aracılığıyla suçlu durumuna düşürülerek, milyonlarca kez beter bir şekilde ölmelerini temenni ettiğim o 28 kişinin elindeki kanı suyun altında yıkayıp "hiçbirşey olmamış gibi" hayatlarına devam edeceklerini hatırlatarak, nasıl da kangrenli.. hastalıklı.. araz.. çürük.. kokuşmuş bir yaşamsal değerler dizgesi içinde yaşadığımı bana tekrar farkettirmiş.. beni tekrardan kahretmiş olan kız..

    onu koruyup yardım etmesi gereken, devletin alt birimlerinden biri olan koruma merkezinden 2 ay önce kaçmış - nasıl, niye, kim? lerin cevaplarının alınabileceğini de üzülerek hiç sanmıyorum- cesedi bir hastaneye gelene kadar kim bilir neler yaşamış olan kız.. bir enkaz.. yaşadığımız coğrafyanın "ahlaksal çöküntüsü"yle oluşmuş somut bir enkaz.. baktıkça utanmak için..insanlıktan..

    ölene kadar geçirdiği süreçte, o tecavüzcülerden hiç bir farkı olmadığını düşündüğüm her hastalıklı bakışa maruz kalışında, o tecavüzcüler kadar; aynı dili, sınırları, coğrafyayı vs. paylaşan herkesin de suçluluğunu bana hatırlatmış olan kız..

    "16 yaşındaki.." diyor kimi bültenler... çocuk daha.. 28 kişi.. üst düzey devlet görevlisi.. bir çocuk cesedi.. bilinmeyen bir ölüm nedeni.. sahipsiz bir mezar taşı.. en önemli tanığını; kurbanını yitirmiş bir dava..

    öfkem hiçbir yere sığmıyor.. biliyorum unutulacak.. biliyorum ne ilk ne de son..

  • adamın attığı tweet burada:

    https://twitter.com/…kins/status/502106262088466432

    haberin içeriğinde tweetler gerçek çevirisiyle verilmiş.

    "bir kullanıcının, “dürüst olmak gerekirse, down sendromlu bir bebeğe hamile kalırsam ne yapardım bilmiyorum. gerçekten ahlaki bir ikilem” şeklindeki ifadelerine “kürtaj yaptırıp yeniden denersin. seçeneğin varsa, onu dünyaya getirmek ahlaksızlık olur” diyerek yanıt verdi."

    dawkins'in görüşü size yanlış gelebilir ancak, "down sendromlular ölsün" demek ile "down sendromlu olacağı bilinen birini hayata getirmek yanlış olur" demek arasında dağlar kadar fark olduğu da bir gerçek. yalan yanlış başlık atmanın/açmanın insanları provoke etmek dışında bir anlamı yok.

    edit: habertürk haberin başlığını "ingiliz profesörden tartışma yaratacak öneri!" olarak değiştirmiş. dün "down sendromlular ölsün!" yazıyordu.

  • kara kafalı, cücük boylu, kalçasız, omuzsuz, göbekli, piknik tip türk erkeğinin bir türlü beğenmediği vicuttur.

  • - makyajı, ojesi, ayakkabısı, elbisesi uysun diye saatlerce düşünen bir kadın sana aşık olmaya karar vermiş; zahmet olmazsa bi sev, bi sarıl...

    üstelik bunu yazan bi erkek. 7.600 takipçisi var twitter'da. karı kıza yazmak için kezbanlık yapan erkek de gördüm ya... höh diyorum sadece !

  • 1995 yılında hitnet yazılarımdan ilkini (bkz: #2940055) yazarken kullandığım saçma bkz'lara bakıp "içinde en saçma sapan şeylerin bile en ince ayrıntısına kadar var olduğu bir bilgi kaynağı olabilir mi?" diye düşünüp "yok be imkansız ahahha" diye gülüp geçmiştim.

    1997 yılında disq'in irc'den yolladığı douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy romanını bilgisayar ekranından okudum. "e ilk ben akıl etmemişim ki bunu" dedim.

    1999 yılında ise internet'te içerik yayınlamanın zorluğu yüzünden ekşi sözlük'ü birkaç saate kodlayıp 16 şubat gecesi yayına geçirmiştim. o sırada ilk entry ne girsem diye düşünürken masamın üzerinde klavyenin yanında duran penaya gözüm takılmış ve #1'i yazmıştım.

    bugün ekşi sözlük'ü her ay 19 milyon kişi ziyaret ediyor. her gün douglas adams'ın tüm romanlarının toplamı kadar içerik giriliyor. şimdi 1995 yılında düşündüğüm şeyin hayal edemeyeceğim kadar büyük boyutlarda gerçekleştiğini görüyorum. biz "2010'da sözlük" diye başlık açıp "mars'tan entry girilir hahah" gibi fantaziler kuruyorduk. 2010'u fırladık geçtik back to the future'daki geleceğe geldik bile.

    20 yıl önce gülüp geçtiğim bir hayalin, hayal bile edemeyeceğim kadar büyük bir boyutta, hayal edemeyeceğim sonuçlara vesile olmuş olması beni her sene daha çok şaşırtıyor, hayran bırakıyor. her seferinde konunun benle pek de ilgili olmadığını daha iyi anlıyorum. ekşi sözlük'ün kültürü ve dinamizmi bir toplumun yıllardır açlık çektiklerinin, içine attıklarının dışavurumundan geliyor, benzersiz bir mizahla harmanlanıyor. pek çok şeyini tasvip etmediğim oluyor, kızdıklarım oluyor. ama bu dinamizmin bir benzerini başka mecralarda görmüyorum. tamamen bize ait, bizim kusurlarımızı eksiksiz taşıyan, bizi eksiksiz anlatan bir ortam.

    umarım hikayemizin katipliğine uzun yıllar devam eder. 12 yıl önce dediğim gibi bir gün aniden ortadan kaybolsa bile sonrasında torunlara bahsedecek acayip bir masalımız olacağı kesin.

  • video oynatıcıların neredeyse duş başlıklarına kadar indirgendiği bu çağda, hakkettiği değeri göremeyen bir sanat dalıdır. evet, film olayından farklıdır. genelde senaryo kaygısı yoktur. sanatçının o an hissettiklerini dijital ve hareketli tuvaline yansıtmasıdır. kısa film genelde bir şeyi kanıtlamaya veya anlatmaya çabalar, video art bu tür kaygılar içinde değildir.

    stop motion çekilen güzel bir örnek: http://videoart.net/…918&artwork_id=969&player_id=6

  • yabancı sitelerdeki yazılar ve ekşisözlük'te tepedeki psychedelic adam'ın yazdığı birkaç güncel yazı ile kendi bildiğim olayları derleyerek oluşturduğum david bowie hakkında 25 ilginç bilgi:

    10 ocak’ta hayatını kaybeden david bowie’nin twitter’da takip ettiği son hesap god’dı.

    david bowie’nin kapağında kendisinin olmadığı tek albümü son albümü blackstar’dır. geri kalan tüm albümlerinde kendisi yer almıştır.

    blackstar aynı zamanda bir tür kanser lezyonudur.

    son albümünde death grips, kendrick lamar, lcd soundsystem ve boards of canada etkilendiği isimlerdendir.

    david bowie idolünün little richard olduğunu söylemiştir.

    hayatında yediği en kötü şey at idrarında pişmiş yumurtadır. bunu ona yedirten de birlikte hong kong seyahatine gittiği john lennon’dır. aynı zamanda john lennon’ın en büyük hayranlarındandır.

    sanat koleksiyoncusudur. koleksiyonun çoğunluğu ünlü olmayan 20. yüzyıl brit ressamların çalışmalarıdır.

    gençliğinde sanat okuluna gitmiştir ve kendine ait sürrealist birçok resmi vardır. en çok etkilendiği isimlerin başında egon schiele gelir. heroes ve lodger albümlerinin kapağında schiele’nin roquairol ve st. sebastian tablolarından esinlenmiştir.

    godspeed you black emperor! ve arcade fire’ın favori gruplarından olduğunu söylemiştir.

    1996’da bir şarkısını –telling lies- online yayınlayarak, internet üzerinden kendine ait bir şarkının dağıtımını yapan ve indirilmesini sağlayan ilk ana akım müzisyendir.

    2000’de kraliçe ikinci elizabeth tarafından verilmek istenen -britanya imparatorluk nişanı olan- komutan ünvanını geri çevirmiştir. 2003’te ise yine kraliçe tarafından şövalye ünvanı verilmek istenmiş fakat geri çevirmiştir.

    33 film ve dizide aktör olarak yer almıştır. the man who fell to earth filmiyle en iyi aktör ödülünü almıştır. yardımcı oyuncu olarak ise the last temptation of christ’da pontius pilate’i, prestige’de nikola tesla’yı canlandırmıştır.

    çay fobisi vardır. 5 yaşında yaşadığı bir olaydan beri içememektedir.

    lise çağlarında büyük bir caz sever ve charles mingus hayranıdır.

    berlin üçlemesini (low-heroes-lodger) hansa adlı küçük bir stüdyoda kaydetmiştir.

    tvc 15 şarkısını iggy pop’un gördüğü bir rüyadan esinlenerek yazmıştır. o rüyada televizyon seti iggy pop’un sevgilisini yemektedir.

    bowie 1990 dünya turu öncesinde fanlarına en çok çalınmasını istedikleri parçaya oy vermelerini istemiş. fakat en çok istenen parçayı çalmamıştır. (the laughing genome)

    diamond dogs albümündeki tüm enstrümanları kendisi çalmıştır.

    under pressure parçası isviçre’deki stüdyosunda queen ile doğaçlama takılırken ortaya çıkmıştır.

    bowie under pressure parçasını 92 yılındaki queen tribute konserine kadar canlı hiç söylememiştir.

    kokain bağımlılığının zirvede olduğu dönemlerde bir iddaaya göre kendi idrarını bir büyücü çalmasın diye soğutucuda depolayarak saklamıştır.

    en zayıf olduğu dönem uyuşturucu bağımlığının ciddi seviyelerde olduğu diamond dogs turundaki halidir. 1.78 boyundaki bowie 43 kilodur. o dönemlerde kırmızı biber ve süt dışında herhangi bir gıda tüketmemiştir.

    70’lerdeki uyuşturucu kullanımının sebebinin haz ve zevk için olmadığını sadece evden pek dışarı çıkmadığı ve günler boyu uykusuz çalıştığı için kullandığını söylemiştir.

    gözleri farklı renkte değildir. bir kavga sonucunda bir gözünde kalıcı gözbebeği genişlemesi meydana gelmiştir.

    kendi isminin bovi ya da buvi diye mi telafuz edilmesi konusunda net bir fikri yoktur.