hesabın var mı? giriş yap

  • fenerbahçe ve milli takım üzerinden değerlendirmesi yanlıştır. real madrid'ten örnek vereyim.

    http://www.euroleague.net/…ode=mad&seasoncode=e2017

    en az 8-9 oyuncusu milli takım forması giyiyor. 24 kasım'da panathinaikos deplasmanında maçı var. aynı hafta 2 tane de milli maç var. oyuncuları hangisine yetişecek? gustavo ayon 23 kasım'da meksika-küba maçından sonra yaklaşık 13-15 saat yolculuk yaparak 24 kasım'da panathinaikos -real mad maçına gelmesi gerek. daha bitmedi. 26 kasım'da amerika-meksika maçı için yine saatlerce uçak yolculuğu yapıp maça çıkması gerek. fiba açıkça tercih yapmaya zorlayarak niye böyle bir şey yapma gereği duyuyor? kulüplerin hangi tercihi yapacağı belli.

  • flört dönemi her türlü angaryaya en açık olduğumuz dönem. evlenme niyeti ve vaadi olmasa da, erkeğin kadına aile babası rolündekini başarısını, kadının erkeğe ev hanımı potansiyeli hakkında ilk intibaı vermeye kastığı stajerlik dönemi gibi bir şey. zaten sözlükte de aratın stajer (stajyer?) asistan angaryaları gibi örnekleri bulacaksınız. özetle bu örnekten de anlaşılacağı üzere en güzel angarya, karşılıksız iş ve emek olduğu kadar, karşılığı verilecek olsa bile mahiyetinin ne olacağı belirsiz bir takım umut ve hayaller sırası ve sayesinde de yaptırılan angaryadır.

    hayatımda bu tip flört dönemlerinde en az iki kere ev taşıdım, nereden baksan 200-300 kilometre yol gittim, toplamda 20-30 saat hiç bir alakam olmayan yerlerde bekledim, bir düzine kadar hiç bir şekilde muhatap olmamam gereken adamla 'böyle' (elimle iç içe geçmiş kanca hareketi yapıyorum) oldum. ne oldu sonuç? sıfır.

    yani o flörtlerden beklentim, flörtlerin sevgilimleşmesiydi, olmadı. koliyi taşıdığım, yatağı, şilteyi sırtlandığımla kaldım. terli terli 'ne önemi var canım?' derkenki sahte babacanlık ifadelerinden öte yüzüme bir ifade konduramadı bu işler. o kadar kolisini, kaya gibi sofasını, masasını taşıdığım bir kişiden de ne bir hayır duası aldım, ne başka bir şey.

    bunu niye yazıyorum? şundan. bir kaç vakit evvel bir kızlan tanıştım. öyle 'maksatlı' tanışma da değil, normal tanıştım. kız sürekli beni arıyor, ne yapıyon, ne ediyon. dedim, 'vay yazış'. sonra bugün öğlen saatlerinde aradı, dedi ki 'otis ev taşınacak.'. yaaa. işte o an böyle bir sevindim anlatamam. iyi ki flörtleşmemişim. flörtleşeydim yine taşıyacaktım koli koli, bali bali, koli baliyi. ya çok yorgunum hastayım, bir yetiştirmem gereken iş var dedim, oturdum bu entry'i yazdım. şimdi buradan bana eşyasını taşıtmış olan diğer iki kıza sesleniyorum: sağa sola eşgalimi mi dağıttınız ulan? otis bıraktı artık o işleri. kendini zor taşıyor. yallah.

  • vucut kapasitesini ve yüksek hız dayanıklılıgını gelistirmek icin maraton veya yarı maraton kosucularının sık sık yaptıgı antrenman türü.. maraton/yari-maraton hazırlıgı yapanlar -ama oyle bitirdim diyebilmek icin degil, iyi bir derece icin cabalayanlar-; 800 metre yüksek hız(17-18km/saat) + 200 metre düşük hızda yürüme(5-6km/saat); veya 2000 metre yüksek hız(16-17km/saat) + 200 metre düşük hız yürüme(5-6km/saat) periyotlarında toplam 10-20km seklinde takilirlar siklikla..

  • nişanlıyım diye cevap verip tepkisini ölçmek istediğim jinekologdur aynı zamanda.

  • devleti ve milleti bir kişinin malıymış gibi gösterme çabasıdır.

    insanların kazançlarına oranla çok yüksek miktarda ödedikleri vergilerin karşılığı maaş+faturadan muaflık olması gerekirken iki tane maskeyi kendi mallını bağışlar gibi gösterip siyasi şov yapıyorlar.