hesabın var mı? giriş yap

  • malın önde gidenidir

    regl olduğunda bembeyaz etekler giyer.
    akan musluğu tuvalet kağıdıyla durdurmaya çalışır.
    yağdan ebesi sikilmiş kabı ovalamadan temizlemeye çalışır.

    falan filan...

  • ülkenin geri kalanı bolluk, bereket ve varlık içinde rahat rahat yaşarken nasıl batmak üzere olduklarını anlamadığım iş kolu.

  • messi'yi gören nesil, deniz baykal'ın istifasını da görmüştür. resmen gıpta ile bakılacak bir nesiliz.

  • açılın saat hastası geldi. rolexlerle ilgili başlık altında da yazılan bazı yanlışları düzeltelim;

    - her rolex her zaman yatırımlık değer kazanmaz. dolar enflasyonu/ arz-talep vs. elbette etkilidir ancak her model sınırlı üretim olmadığı için aldığınız tüm rolexler değerlenecek diye bir kaide yok. en azından bir yatırım aracı gibi kayda değer kâr ettirecek kadar değerlenmeyecektir. bunun da ötesinde, zaman zaman değer kaybeden modelleri de olur.

    - sınırlı üretim de olsa, durduğu yerde değerlenmesi için bazı şartları taşıyor olması lazim rolexlerin. sadece rolex de değil tabii. diğer tüm koleksiyon değeri olan lüks saatler için de durum aynı. bir sınırlı üretim rolex'in zamanla degerlenebilmesi ve/veya yatırıma dönüşmesi için gerekli şartlar şunlardır;

    1- saatin tüm belgeleri eksiksiz olmalı. fatura ve hatta tamir/bakım belgeleri dahil. belgelerinin yani sıra silme bezi, soğuk damgalı mühür, saat kutusu, poşeti, kılıfı... artık aklınıza ne geliyorsa, saatle birlikte verilen her şey ama her şey saklanmalıdır.

    2- rolex tamir ettirecekseniz asla ama asla 3. bir partiye değil, rolex'in kendisine yollayıp tamir ettireceksiniz. bir saatin tamir görmesi inanılmaz bir sorun olarak görülmez. yeter ki tüm tamir belgeleri eksiksiz olsun ve tamir edilen parçalar da geri alınsın. burası çokomelli. diyelim ki saatin camını cizdiniz ve yenisiyle değiştirmek için servisine yolladınız. çizik camı muhakkak geri isteyin.

    3- hiç kullanılmayan modeller, eğer çok ünlü biri tarafından falan kullanilmissa tabi ki iş değişir, kullanılan modellere göre birkaç kat daha fazla koleksiyon değeri taşır. dolayısıyla sarı çizmeli mehmet ağa iseniz ve yatırımlık bir sınırlı üretim rolex alıyorsanız, kutusunu bile açmayın. bırakın dursun. temiz saatlerin müzayede değeri kat kat fazla oluyor genelde.

    4- kullanmak gibi bir hata yaptıysanız ve bir de herhangi bir parçasını -kordon, bezel, cam, mekanizma, kadran gibi- degistirecekseniz bile orijinalini kutusunda saklamalısınız. durduk yere değişen parça istenmez. değiştiyse veya tamir gördüyse de eski parça muhakkak aranır. saat öyküsü için önemlidir.

    5- bir saatin sınırlı üretim olması için maksimum 2000 adet üretilmiş olması gerekir. ne kadar az üretim, o kadar yatırımlık değer demektir. hele hele elinizde seri numarası 001/100, 001/300 belki 001/500 arası bir saat varsa -ki limited edition saatlere sayı verilir. kaçıncı uretim saatin sizde oldugunu bilirsiniz- keyfiniz yerine gelsin, müzayede değeri gerçekten yüksek bir saatiniz var demektir. onun haricinde rolex'in de seri uretim ve onbinlerce ürettiği modeller var. rolex bugün yılda 1 milyondan fazla saat üretiyor. neredeyse her mağazada bulunan modeller var ve onlar ne müzayede ne de yatırım için alınabilir çünkü kim neden piyasada 100.000 tane bulunan saatin peşinden koşsun? beğenirsiniz, alırsınız orası ayrı ama üzerinden kayda değer bir para kazanamazsınız. neden? mesela geçenlerde swatch üretimi üzerinde omega yazan plastik saatleri yatırım için alan ve hatta aldığı gibi sarı siteye 30 kat pahalı ilana koyan barzolar durumun farkında değiller ancak o saat mağazadan çıktığı saniye %20 deger kaybetti bile. çünkü sınırsız üretim bir saat. dahası pilli, plastik, cırtcırtlı bir modeldi ve asla bir koleksiyon değeri yoktu.

    6- yatırım için alacağınız rolex'in hangi modelinin tuttuğunu bilmeniz lazım. mesela gmt master diye yakisikli bir modeli var bu markanın. ama tutan kasası 1675 mi, 1670 mi, bezeldeki malzeme seramik mi, alüminyum mu? lug to lug genişliği ne? hangi kasa rengi tutar? hangi tip kordon? hangi yıl üretimi en çok değer kazanır? hangi hangi hangi... tüm detaylarına inmeniz gerekir. eğer doğru koleksiyonluk modeli seçmezseniz, siz gidip bir rolex'e 20.000 dolar verip alırsınız değer kazanır diye, öte yandan 20.000 dolara başka bir modelini alan kişinin saati 20 yıl sonra yarım milyon dolar ederken sizinki 40.000 edebilir. bu yüzden piyasayı, koleksiyonerlerin eğilimini, saatin kaç kişide olduğunu vs. çok detaylı bilmeniz gerekiyor. bunu da doğru zamanda bilmek, tahmin edilemeyen garip olaylardan dolayı çok zor. ne gibi? mesela bazı saat kasa ve bileziklerinin rengi kullanıldıkça zamanla değişiyor. veya bazı bezeller güneşten, kimisi deniz suyundan renk değiştiriyor. kulağa saçma gelse de bu rengi değişenler veya solanlar ileride daha çok aranan, dolayısıyla daha çok para kazandıran modeller olabiliyorlar. tabi bunun tam tersi durumlar da oluyor. örneğin şahsi fikrim, 2021-22 aralarında üretilen kadranı tiffany mavisi rengindeki rolex oyster perpetual veya patek philippe nautilus modelleri ilerde üzecek gibi insanları. çünkü bu renk çok kısa süren bir renk trendi idi ve şimdiden markalar bu alakasız renkten vazgeçtiler. gerçi belki 2080 yılında bir şey olur ve bugün elinizdeki tiffany mavisi saatler gelecekte lacivert veya siyah modellerin 10 katı pahali olabilir. bu yüzden gelecekte neyin koleksiyon değeri taşıyıp para kazandıracağını tahmin etmesi zor. maaşlı bir çalışan iken 70'lerde birkaç maaşına rolex alıp saklayan, sonra müzayedede yuzbinlerce dolara satan vatandaş hikayelerini çok duydum.

    7- asla ama asla kaliteli bir saate, saatin karakterini, görünüşünü, hele hele mekanizmasıni değiştirecek bir mod yapılmaz. yapılmamalıdır. kordon değişiminden falan bahsetmiyorum. onu bile milimetrik bir çizik dahi atmadan yapmalısınız bu arada tabi... demek istediğim, mesela boksör mayweather sığırı gibi gidip saatlerin üzerine elmas döşememelisiniz. saatlerde asla dekoratif veya her ne amaçlı olursa olsun orijinallik bozulmamalıdır. 50.000 dolar değeri olan bir rolex'e 500.000 dolar değerinde bir elmas dekorasyonu yapınca o saat 550.000 dolar olmuyor. o işler öyle değil. saatin değeri yükselmek yerine aksine düşer. dolayısıyla rolex aldıysanız veya babadan/dededen kalma bir rolex'iniz varsa saatin orijinalliğini bozacak herhangi bir oynama yapmayınız. millet olarak modifiye yapmayi seviyoruz arabalara falan ancak unutulmamalı ki bu bir araba değil. lüks saatler üretildiği gibi kullanılmalı ve saklanılmalıdır.

    not: aklıma başka maddeler geldikçe editleyeceğim burayı. sevdim bu konuyu.
    edit 2: imla

  • bir konserinde neşet ertaş sıcaktan bunalır ve kendisini dinleyenlere aynen şunu söyler;
    "saygısızlık olmasın, ceketimi çıkarabilir miyim?"
    bir neşet ertaş'a bakıyorum bir de bunlara, beynimde depremler oluyor her ikisi de sanatçı olarak anılıyor diye.

  • bir parça ketum olmanın her daim faydalı olduğunu gören, bilen, tecrübe eden insandır.

    şimdiye kadar 'beni o kadar iyi anlıyor ki' diye tanımladıklarınızdan kaçı sizi bu konuda yanıltmadı; çizgisini bozmadı; her daim yanınızda oldu? sizleri tanımasam da cevap veriyorum: hiçbiri.

    dilden çıkan her dert, gardınız düştüğünde size karşı kullanılacak esaslı bir kozdur. o yüzdendir ki hayatta iyi geçinmek ve sevmek zorunda olduğunuz kendinize bir iyilik yaparak ağzınızı sıkı tutun.

  • okullarda çok yanlış öğretilen savaştır.

    arkadaş ortaokulda lisede öyle bi anlattılar ki savaşı, sanki daha önce bizanslılarla hiçbir ilişkimiz olmamış, 1071'de anadolunun dışında orduyu toplamışız sonra hurra diye dalmışız bitchlere.
    halbuki çok farklı bir durum var ortada.
    bir kere zannediliyor ki bizansla ilk savaş bu. gerçekte daha önce savaşmış olmayı geçtim, bir barış antlaşması var ortada. hatta diyojen kaşarı bu antlaşmayı bozup da mevzuya giriyor.
    ikincisi sanki tek düşmanımız bizans. halbuki mevzubahis antlaşmaya güvenen alp arslanın fatımilerle olan savaşı derinleştirmesi gibi bir durum var ortada.
    üçüncüsü saldıran taraf bizmişiz sanrısı. la diyojen ipnesi evi arabayı satmış, paralı askere yatırmış, öküz gibi ordu toplamış, kalkmış istanbuldan muşa gelmiş. az kalsın içimizde gezdirecekmiş de reyizin casusları haberdar etmiş milleti. stratejik manevralarla bizi sayıca ikiye katlayan orduyu devirmişiz.
    dördüncüsü hilal taktiğiylen bizans ordusunu komple erittiğimiz düşüncesi. halbuki yüzde onunu falan doğramışız, bir o kadarını esir almışız, yarısı firar etmiş kaçmış, bizim tarafımıza geçenler var. ağır bir bozgun ama ortaya sıkıştırıp hepisini kılıçtan geçirdik gibi bir durum yok. (burda yanlış anlaşılmayayım. zafer büyük ama zayiat kısmında kafa karışıklıkları var)

    biz zannediyoruz ki yalnızca askeri bir zafer kazandık da bizans öyle dağıldı. halbuki malazgirtin siyasi önemi çok daha büyük. devlet siyasi kaosa sürüklenmiş, son derece zalim bir iktidar savaşı-iç savaş yaşanmış, darbe olmuş, imparator değişmiş. bu karışıklıktan faydalanmışız da arazileri kapatmışız.

    kendince çakallık yapan diyojen de öyle bir duruma düşmüş ki savaştan sonra, hafif bir acımadım değil.