ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
252 öğrenciden 235'inin ff alması
-
hayatımda ilk kez bir tabela üniversitesinde bir dersin hakkıyla notlandırıldığını görüyorum. hocaya burdan tebriklerimi yolluyorum.
erkeklerin tek montla kışı geçirmesi
-
erkeklerin tek montla 8 kışı geçirmesi başlığı varsa oraya gideyim; zira 2016 aralığında abime iş yerinden verilen giyim çekiyle aldığım mont ile sekizinci kışımı tamamladım.
babamı acile getirdik nefes alamıyor adam
-
acile getirilen babanın zamanında aceleye getirdiği çocuğunun paylaşımı.
sokrates
-
"birşeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendisinden başlamalıdır." sözünü söylemiş kişi.
184 tl olan asgari ücreti 2324 tl'ye biz çıkardık
-
"çalışan kesiminin %7'si asgari ücretliyken, şu an %30'unun asgari ücretli olmasını sağladık, onu da bulamayan 3 milyon haneye de her ay fakir fukara fonundan para pompalıyoruz. herkesi bu yoksulluk bataklığına sürükleyip, etrafımızdaki 50-60 bin insanı milyarder yaptık, vergi de vermiyorlar hepsini sizden alıyoruz çok şükür"
diye devam etmesi gereken açıklama.
28 temmuz 2019 hadise'nin instagram paylaşımı
-
(bkz: no ass found)
bonzai içen gence hallenen köpek
-
adı jamal'dır ve bir sevgi köpeğidir kendisi.
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
benim babam bana kızar ve bir şeyi beceremediğimde bana "çöçe" derdi.
ağzını çok şapırdatırdı. ama bizden ufacık bir ses duysa çok sert tepki verirdi.
çok sertti babam çok sert.
salak bir devlet hastanesinde, salak bir asistan bizi başından kovmak için hastanenin kantinine gönderdi. sonra orada beklerken bir kaç kız ile geldi. hemen yanına gittim. babamın filmleri ne oldu diye. canı sıkıldı kızların yanında ona yaklaşmama. birazdan yanıma gel diye bana emir verdi.
tostunu çayını bitirip kızlarla muhabbetini bitirmesini bekledim ve iki adım arkasından merdivenle yukarı çıkıyoruz. annemle babam orada kantinde sırada oturuyorlar.
yukarı çıkarken salak doktorun, salak asistanı, babamın beyninde kocaman bir ur olduğunu 3 ay bile yaşamayacağını, maç skoru söyler gibi söyledi. biraz biliyordum durumu ama böyle de söylenmezdi ki.
neyse filmleri aldım. annemle babamın yanına gittim. hiç çaktırmadım onlara.
babam durumu anladı ve
"size ben doyamadım ki" dedi sadece.
ameliyatlar kötü günler ve ben "çöçe" ellerimle ona biraz da olsa yemek yedirebildiğimde "şapırdatmasından hoşlanırdım". sadece biraz yemek yedi diye. sadece 3 ay sürebildi zaten.
yani dediği tüm kötü sözleri kızmaları değil de "bize doyamadığını" söylemesini unutmamam.
budur.
----
edit: doktorlar kızmasın ama salak olan kişi salaktır. salak olmayan salak değildir. doktorluk teferruattır.
atatürk'ün sokakta pelerinle gezmesi
-
süpermen kostümü giydirilmiş padişahtan daha komik değildir.
düzeltme: başlık sahibi uçmuş arkadaşlar. başlık bana ait değil, kansız değiliz o kadar çok şükür.
saçların ütülendiği karanlık dönem
-
liseliler bilmez. biz ergenliğe yeni adım attığımız yıllarda saç düzleştirici denen gavur icadı yoktu. belki de vardı ama sadece zenginlerde.
ilk kez benden birkaç yaş büyük bir kızın dümdüz saçlarına bakıp "aa naaptın saçlarına??" demiştim. "ütüledim" dedi. "ütü sıcakken mi soğukken mi?" dedim. annemin "bu kızı iyi de besledik niye böyle mal oldu" bakışını hala görür gibiyim. öyle de salak bir ergendim işte.
sonra bu moda hızla yayıldı ve zavallı kızcağızların boyunları omuzları eşek kadar ütü yanıklarıyla doldu. saçlar çatır çatır kırılıyordu ama ütüden vazgeçmiyorduk. o düz saçlar ne pahasına olursa olsun bizim olmalıydı.
sonra saç düzleştirici çıktı ve kirlendi dünya...
iyi ki izlemiyorum denen diziler
-
(bkz: diriliş ertuğrul)