hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: ilahiyat fakültesindeyim erasmusla hacca gittim

    entry:

    6. zikir partilerine de gittin mi kardeşlik ?

    9. @6 içi zemzem dolu havuzlarda parti yapardık girişte hurma verirlerdi

  • zorluklarıyla, kolaylıklarıyla bil dil. resmi çince olan mandarin diyalektinin zorluk ve kolaylıklarını çeşitli başlıklar altında incelemek gerekir ise:

    gramer:
    çincenin kendine özgü ama pek detayı olmayan enteresan bir grameri vardır. bazı yönleriyle çok kolay, bazı yönleriyle ise anlamak için üzerinde bir hayli uğraşmak gereken kurallara sahip bir gramerdir. batı dillerinden en büyük farkı, çincede fiil çekimi diye bir şey olmamasıdır. bu kolay tarafıdır. örnek:

    wo qu shanghai - şangay'a gidiyorum.
    wo qu le shanghai - şangay'a gittim.
    wo qu guo shanghai - şangay'a gitmiştim.

    wo= ben qu=gitmek. ilk cümlede görüldüğü gibi ben, gitmek ve şangay kelimelerini yan yana getirdiğiniz zaman şangay'a gidiyorum cümlesini elde ederken, sen, o, biz, siz, onlar kullanırken de fiil çekimi yapmazsınız. bunun yanı sıra fiilin yanına "le" getirdiğiniz zaman fiil di'li geçmiş zaman, "guo" getirdiğiniz zaman ise türkçe dilbilgisinde "mişli geçmiş zamanın hikayesi" olarak adlandırılan kipe yakın bir kip ile cümle kurmuş olursunuz. çince konuşurken bir çok zaman fiil çekimi veya kip yerine o eylemi yapmış olduğunuz zamanı söyleyerek cümle kurarasınız. mesela:

    wo zai shanghai - şangay'dayım
    wo xianzai zai shanghai - şimdi şangay'dayım
    wo zuotian zai shanghai - dün şangay'daydım

    xianzai= şimdi, zuotian=dün, zai= bir yerde olduğunuzu belirmek için kullanılan bağlaç.

    bu çince gramerinin kolay tarafıdır. bunun yanı sıra biraz daha zor ve de batı dilleri ile kıyaslandığı zaman enteresan gelebilecek cümleler vardır. mesela:

    wo zuo fei ji qu shanghai - uçak ile şangay'a gidiyorum.

    zuo= oturmak fei ji= uçak qu= gitmek. çincede bir yere hangi vasıta ile gittiğinizi belirtmek için ingilizcedeki "by" veya türkçedeki "ile" bağlacını kullanmak yerine oturmak fiili kullanılır. yani cümlenin birebir türkçe çevirisi "uçağa oturarak şangay'a gidiyorum." gibi bir şeydir.

    bazı cümleler ise yukarıdakilere göre anlaması sabır isteyen cümlelerdir. misal:

    wo cong bao li na le yi ben shu chu lai - çantadan bir adet kitap çıkardım.

    yukarıdaki cümle, bu bahsettiğim anlaması sabır isteyen cümlelerin en basitlerinden birisidir. cong = ingilizcedeki from türkçedeki -den -dan eki, bao= çanta, na le= elimle tuttum, yi ben shu= bir adet kitap, chu lai = dışarı gelmek. bu cümlenin türkçeye bire bir çevirisi şöyle bir şeydir: "çantadan bir adet kitabın elimle tutarak dışarı gelmesini sağladım." bazen karşınıza buna benzer öyle cümleler çıkar ki, bu tip cümlelerin neden öyle kullanıldığını anlamak için bol konuşma pratiği yapmaktan başka şansınız yoktur.

    çince gramerinin diğer bir zor tarafı da bazı kelimeler cümle içinde kullanılırken neden kullanıldığının anlaşılmasının zor olmasıdır. aslında türkçe'de de bu tip cümleler vardır (sanırım.):

    misal: "şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki." mazhar alanson bu şarkı sözünü yazarken "şarkılarda düşünmek seni bana getirmez." deseydi, iki cümlenin anlamı da aynı olurdu ama -ki eklendiği zaman cümlede enteresan bir pekişme meydana geliyor. bu cümlede neden -ki eki kullanıldığını ben şahsen türkçe öğrenen bir yabancıya anlatamam. işte çincede de bu tip cümleler mevcuttur ve de bir çinliye neden böyle kullanıyorsunuz diye sorduğunuz zaman benzer şekilde bunun nedenini pek açıklayamazlar. anlaması bol bol konuşma ve dinleme pratiği gerektiren cümlelerdir bunlar.

    çincenin diğer bir enteresanlığı da almanca'daki artikellere benzeyen ama öğrenmesi biraz daha kolay ve mantıklı olan kelime önünde kullanılan adet belirteçleridir. misal:

    çince'de "yi ge" bir adet demektir (yi=bir ge=adet). ama her nesnenin önüne yi ge getirerek o nesnenin bir adet olduğunu söyleyemezsiniz. mesela bir adet kitap demek için yi ben shu, bir adet bilet demek için yi zhang piao, bir adet sokak demek için yi tiao lu. demeniz gerekir. her kelimenin adet belirteci farklıdır ama belirli bir mantığa sahiptir. örnek olarak ince ve yassı olan eşyaların adet belirteci aynı, kitap ve defter gibi nesnelerin adet belirteci aynı, uzun ve ince nesnelerin adet belirteci aynı, belirli hayvan gruplarının adet belirteçleri aynı v.b.. yine de çince konuşurken genel adet belirteci olan "yi ge" kalıbını kullandığınız zaman çinliler sizi anlar ama eğer kullandığınız kelimenin adet belirteci "yi ge" değilse bozuk bir çince ile konuşmuş olursunuz.

    telaffuz:

    mandarin diyalektinde dört farklı tonlama vardır. yani bir sesin dört farklı tonlaması değişik anlamlara gelir. birinci tonlama o kelimeyi düz okumak, ikinci tonlama tonu yükselterek okumak, üçüncü tonlama önce tonu yükselterek sonra keskin bir tonla sonlandırarak okumak, dördüncü tonlama ise direkt keskin bir tonlama ile sonlandırarak okumaktan ibarettir ve de bunu yazarken anlatmak doğal olarak zordur. her sesin dört farklı tonlaması olmayabilir. (mandarin, tonlama meselesinin en kolay olduğu çince diyalektlerinden birisidir. hong kong'lular ve güneylilerin konuştuğu cantonese diyalektinde bir sesin 9 farklı tonlaması olduğunu duymuştum, kim bilir ne kadar zordur.) mandarin tonlamalarına örnek olarak:

    hao sesini üçüncü tonlama ile okuduğunuz zaman iyi, dördüncü tonlama ile okuduğunuz zaman ise numara anlamına gelmektedir. fu sesini ikinci tonlama ile okuduğunuz zaman kıyafet, dördüncü tonlama ile okuduğunuz zaman para ödemek, birinci tonlama ile okuduğunuz zaman koca ( anlamına gelen koca) anlamına gelmektedir. ancak bazen bütün kelimeler birbirine girer. misal; dördüncü tonlama ile okuduğunuz fu, hem para ödemek hem de baba anlamına gelmektedir. fakat iki sesin de çince karakteri farklıdır. bu sebeple karakterler, bilhassa yazı yazarken çincenin olmazsa olmazıdır. hem karakteri, hem okunuşu hem de tonlaması aynı olup farklı anlamlara gelen kelimeler de mevcuttur. çince öğrenmenin diğer bir zor tarafı da kelime ezberlemektir. çünkü çince konuşurken çıkarmanız gereken ses sayısı çok fazla değildir ve de bir sesin bir çok anlamı vardır.

    çince cümle kurarken tonlamalara dikkat etmediğiniz takdirde çinliler ne dediğinizi anlamaz. aslında bu da karışık bir mevzudur. şöyle ki; bir yabancının çince konuşmasını çok sık dinleyen bir çinli telaffuz ve tonlamalarınız kötü olsa dahi sizi anlar. bu sebeple yabancıların konuştuğu çinceyi en iyi anlayan çinliler çince öğretmenleridir çünkü tüm işleri yabancıları çince konuşurken dinlemektir. ancak, yabancılarla pek haşır neşir olmamış bir çinliye derdinizi anlatabilmeniz için çok düzgün bir telaffuz ile konuşmanız gerekebilir.

    çince karakterler:

    geldik çincenin en karmaşık mevzusuna. çincede kaç karakter olduğunu bilmiyorum ama ben çince karakterlere hakimim diyebilmeniz için bilmeniz gereken karakter sayısı 3000'dir. 1000 karakter biliyor iseniz basit cümle ve paragrafları okuyabilirsiniz. 2000 karakter bilerek çin'deki hayatınızı oldukça kolay bir hale getirebilirsiniz. eğer bildiğiniz karakter sayısı 3000'den fazla ise önünüzde saygı ile eğilirim. çince karakter öğrenmek de bol pratik ve karakterlerle sık haşır neşir olmanızı gerektirir çünkü dil öğrenmek nankör bir iştir ve de öğrendiğiniz çince karakterleri unutması çok kolaydır. bir gün çince öğrenmeye kalkarsanız ve de hocanıza nasıl karakter öğrenebilirim türünden yönelttiğiniz bir soruya hocanız "ezberleyeceksin. başka yolu yok." türünden kestirme bir cevapla karşılık verir ise kesinlikle o kişiden çince öğrenmeyi bırakın. çince karakterler ezberlenerek öğrenilir. bu doğrudur; ama sonuçta ezberlemenin de bir yolu yordamı vardır. bir kere çince karakterlerin en sık kullanılanından en az kullanılanına doğru listeler mevcuttur ve de doğal olarak karakter öğrenmeyi en sık kullanılandan en az kullanılana doğru yapmanız en mantıklısıdır. bunun yanı sıra her karakterin bir kökü vardır ve de bu kökler karakter öğrenirken aklınızda kalmasını kolaylaştırması açısından çok önemlidir. sözlükten bir karakterin ne anlama geldiğini sözlük dizininde bulunan kök listesi yardımı ile bulursunuz. bunun dışında başka bir enteresanlık daha vardır. bir karakterin ne anlama geldiğini kolaylıkla okuyabilirken o karakteri yazamayabilirsiniz. karakter okuyabilmek ve karakter yazabilmek iki farklı şeydir. sürekli gördüğünüz bir karakteri kolaylıkla hatırlayıp okuyabilirken, yazabilmeniz için yazma pratiği yapmanız gerekir. her karakterin bir yazma yöntemi vardır ve de bu yöntemi kullanarak yazmanız, karakter yazmayı öğrenmenizi kolaylaştırır. günümüzde bilgisayarla karakter yazmak çok yaygındır ve de bu işi kolaylıkla yapabileceğiniz bir çok yazılım mevcuttur. bu nedenle bir çok kişi karakter yazmayı öğrenmeye uğraşmaz. aslında hiç karakter bilmeden bile çince konuşabilmeniz mümkündür. hatta hiç karakter bilmeden iyi seviyede çince bile konuşabilirsiniz çünkü batılılıar için geliştirilmiş ve pin yin adı verilen karakterin latin harflerine dönüştürülmüş versiyonları vardır fakat istediğiniz kadar iyi seviyede konuşun, çince karakter bilmediğiniz takdirde bunun eksikliğini her zaman hissedersiniz. bazen "neden çin'de de zamanında bir harf inkılabı yapılıp işler kolaylaştırılmamış ki?" türünden sorular sorar insanlar. şahsi görüşüme göre, karakterler olmadığı takdirde yazı yazarken işin içinden pek çıkılabilecek bir dil değildir çince çünkü yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi çince konuşurken çıkardığınız ses sayısı fazla değildir ve de bir sesin bir çok anlamı vardır. her karakter tek heceli bir sestir çincede.

    kelimeler:

    çince kelimeleri ezberlemek zordur. kolay unutulur. örnek:

    lao shi, çincede öğretmen, her zaman ve eski usül anlamına gelmektedir. lao çincede eski demektir fakat ikinci ses olan shi, öğretmen için kullandığınız zaman efendi, her zaman için kullandığınız zaman vakit, eski usül için kullandığınız zaman usül anlamına gelmektedir ve de üç shi sesinde de tonlamalar ve karakterler farklıdır. çince'de buna benzer aynı sesleri kullanarak oluşturduğunuz bir çok kelime vardır ve bu nedenle akılda tutması zordur. hatta ve hatta lao shi sesler topluluğunu kullanarak oluşturulan kelimelerin sadece yukarıda bahsettiğim üç anlamı yoktur başka anlamlara gelen kelimeler de mevcuttur. bunun yanı sıra çinliler batıda kullanılan bir çok özel ismi kendi dillerine ve karakterlerine uyarlayarak kelime haznelerinin arasına katarler. mesela çince elvis presley "ai er wei si pu lei si li", bill gates "bi er gai ci", the beatles "pi tou si yue tuan" demektir. (beatles'ın çincesinin sonundaki yue tuan müzik grubu anlamına gelir. çinliler bir kelimeyi kendi dillerine uyarlarken michael jackson şarkıcısı gibi tamlamalar oluşturmasını çok severler). bir çok şehir ve ülke ismi de çinceye uyarlanmıştır. mesela çince istanbul "yi si tan bu er", barselona "ba sai luo na", new york "niu yue", ispanya "xi ban ya" demektir. her ama her özel isim, restoranlar zinciri, ünlü şahıs v.b.'nin çince uyarlaması vardır (eğer çin'de tanınıyor ise). aslında bu çince'de batı dillerinde kullanılan seslerin olmamasından kaynaklanır. bazen çinlilerin yaptığı özel isim çevirmeleri enteresan sonuçlar doğurmaktadır. mesela hard rock cafe'nin çincesini bire bir türkçeye çevirdiğiniz zaman ortaya çıkan çeviri "sertkaya restaurant" gibi bir şeydir!

    bu dili öğrenmeye meraklı kişiler için internetteki iki baba kaynak:

    http://www.mdbg.net/chindict/chindict.php (işinizi gerçekten inanılmaz kolaylaştıran ve de aradığınız her şeyi bulabileceğiniz çok baba bir ücretsiz sözlük.)

    http://chinesepod.com/ (güzel bir dil öğrenme sitesi. bir bölümü ücretsiz olsa da detaylı kullanmak ücretli ama yine de hakkını veriyor.)

  • birkaç sene önce ev değiştirirken benzerini bizzat yaşadığım hadise.

    acayip bir heyecan var. güzel bir sitede, oldukça iyi sayılabilecek bir fiyata, tam da istediğimiz şekilde bir daire bulmuşuz. hanımla çok heyecanlıyız. araya tuhaf finansal dertler giriyor ama bir şekilde hallediyoruz.

    ona göre çok uzun süre bizim kahrımızı çeken bazı ev eşyalarını da bu vesile ile yenilemek istiyor evin dişisi. tamam ulan diyorum. yepyeni bir hayat. resmen resetlicez yani. herşeyi...

    yenilerin finansmanına biraz olsun katkıda bulunsun diye ikinci el eşya alanlara fiyat soruyorum kimse almak istemiyor. ya da ölmüş eşek fiyatının yarısını veriyorlar. sinir oluyorum . sahibinden sitesinde, zamanında çok özenerek aldığımız hatta neredeyse bir araba fiyatı bayılıp ve tamamen eski evimiz için özel olarak dizayn ettirdiğimiz eski koltuk takımını, camdan sehpaları, bütün ayakları kırıldığı için komple tamirden geçmiş yemek odası takımını ve takımın dibindeki aynalı konsolu (ölmüş eşek fiyatının yarısı*1.1) fiyatına satılığa çıkarıyorum. ulan diyorum, ihtiyacı olan birisi ucuza alsın, ikinci elcilerin elinde paralanacağına bir öğrenciye gitsin, hem bilirim adamı, anlatayım eşyaları, hatıralarını...belki o dda özenir bizim gibi...onlara iyi bakar...asıl derdim taşımaya hiç karışmamak, eşyalar hakkaten çok ağır ve büyük çünkü. gelsinler, eşyaları evden alsınlar...

    akşam oluyor arayan soran yok. halbuki fiyat çok düşük...

    allah allah diyorum, ilana giriyorum, bir mesaj 'abi hayırlı olsun, inşallah ihtiyacı olan birisi alır, keşke ben de alabilsem'

    'e alsana kardeşim işte fiyatı bu' diyorum 'abi o benim için pahalı diyor, evleniyorum çok masraf oldu' diyor

    cevap vermiyorum...birkaç gün geçiyor. eşyaların durumunu tam yazdığım için kimse aramıyor. arayanlar ise hem yarı fiyat teklif ediyor hem de ikinci elci çıkıyor... ne de olsa tamir görmüş masa, bi köşesi hafif sökülmüş koltukları istemiyorlar. bir de nedense telefonda konuşurken semti bile sormuyorlar ama dairenin kaçıncı katta olduğunu soruyorlar, beşinci kat deyince telefonlar hızla kapanıyor.. yani adam beylikdüzünden kartala gelebilir ama beşinci kattan düzgün şekilde eşya indiremez... iyice sinirleniyorum....

    bu arada evlencek elemanla internette muhabbeti ilerletiyoruz. muhitini, düğün tarihini, yerini filan hepsini anlatıyor.

    artık yeni eve taşınmamız lazım. eski evi de sattık, adamlar temizliğe gelecekler. tüm eşyalar taşındı bir bu satılıklar kaldı evde.

    başka da teklif gelmeyince, adamı arıyorum, gel ulan diyorum, madem evleniyorsun, benim de katkım olsun sana... para da istemicem diyorum ama şartım nikah davetiyesi ve eşyalara hiç dokunmayacam...adam çok seviniyor.

    ertesi gün geliyor. genç birisi. elinde davetiyesiyle birlikte. kimliğini de kontrol ediyorum. gerçekten de nikaha bir ay gibi bir süre var. mahalleden bir kamyonet bulmuş, şöför dahil üç kişiler ama şöför hiç bir işe bulaşmıyor. zaten güç bela ikna olmuş, arada soruyorum 'iyilik yaptın' diyor, 'evlenecek' diyor, 'zorla beni de ikna ettiler' diyor. sevabına gelmiş ama taşımaya karışmam demiş...

    iki genç hevesle dalıyorlar eşyalara, ama her seferinde beş kat in çık asansör de yok, zorlanıyorlar...herşey güç bela çıkıyor evden... hepsi kan ter içinde kamyonete konuluyor. bir tek üçlü koltuk var. taşıması gerçekten zor. çok geniş, benim gibi 1.94lük bir adam için özel yapıldı çünkü, illa ki üç kişi taşımak lazım. eve ilk kez girmesi bile olay olmuştu. iki genç uğraşıyorlar didiniyorlar, çıkmıyor salondan, terler damlıyor her taraflarından ama çıkmıyor işte. bizimkisi aşağıda sigara üstüne sigara içen şöförü çağırmaya karar veriyor.

    ve cebinden telefonu çıkarıyor.

    iphone.

    arıyor 'abi bi gel be... noolur be..bak son kaldı be...abi o kadar geldin, yapıver bu iyiliği de be...' diye uzuyor konuşma.. adam kulağında iphone'la resmen aşağıdaki şöföre yalvarıyor, benim ise nutkum tutulmuş, olduğum yerde telefona odaklanıyorum.

    adama evleniyor diye ikinci el eşyaları veren bende yok o telefondan.

    hayatımda acıyla gülümsediğim ender anlardan birisidir.

  • "03:21 mersinbaligi'nin soyu tukeniyor!"

    insan 15 dakka once soyler, hic pi$irmezdik. daha dakik olmasini bekliyoruz.

  • kirli siyasete bu denli angaje olmak için motivasyonunun ne olduğunu çok merak ettiğim kişi. onca yıl sanatınla halkın zihninde ve kalbinde bir yer edinmişsin, dünyalığın yerinde, paran pulun bol ve 80 yaşındasın; ömrünün son demleri. kafası minimum system requirements seviyesinde çalışan biri tüm manzarayı görür; buna rağmen nedir hocam senin motivasyonun?

    çok garip, çok.

  • kendi havalimanından kalkan uçağı düşman zannedip vurmuş aq salakları. ww3 olacakmış da bunlar amerikayı yenecekmiş. abd bunları sikinde oynatır.