hesabın var mı? giriş yap

  • uzaya çıkan ilk insan. uzaya çıkmasına neden olan şeyin bilgi ve becerileri dışında güleryüzlü ve cana yakın olmasının da etkili olduğu kayıtlara geçmitir. kendisiyle birlikte son elemeye kalan diğer sovyet kozmonot (bkz: german titov) un soğuk tavırları, yuri gagarin'i bir adım daha öne taşımasına neden olmuştur. uzaya çıkan gagarin, bir rivayete göre çıktıktan sonra 'ben burada bir tanrı göremiyorum.' demiştir. ama bunun kayıtlara geçmediği, çünkü halk tarafından spekülasyona neden olacağı düşünülmüştür. daha sonra ki yıllar da yuri gagarin'in alkolik olduğu söylenir. 27 mart 1968 de rutin bir uçuş denemesi yaparken eğitmeniyle birlikte bir kaza geçirip hayata veda etmişlerdir. yuri gagarin sarhoş olduğu için kazanın gerçekleştiği söylenmiştir fakat hala tam olarak o sır perdesi kalkmamıştır. kişisel olarak fikrim, o dönem de uzay araştırmaların da sovyetlerle rakip olan amerikalıların olaya el atıp yuri gagarini ortadan kaldırmalarıdır. neticede dünya hakimiyetine gözünü dikmiş bir devlet olan amerika uzaya çıkan ilk insanın sovyetlerden çıkmasını kolay kolay hazmedemez.

  • özellikle iğrenç olduğunu düşündüğün ama dinlemekten kendini alamadığın şarkılarda tavan yapan his *

  • - teyze şimdi benim adım pelin'miş, bu da bebeğim. öyleymiş gibi konuşalım tamam mı?
    - tamam. merhaba pelin hanım. bebeğiniz ne kadar da güzel.
    - evet. adı da ağaç.
    - aaa ne değişik bir isim öyle?
    - gözleri kahverengi diye öyle koydum. sarı olsa bal koyacaktım.
    - pelin hanım canınız sıkkın gibi. eşinizle mi tartıştınız?
    - benim eşim yok.
    - hmm ayrıldınız demek.
    - hayır hiç evlenmedim ben.
    - bu çocuğu nasıl yaptınız peki?
    - büyük bir cesaretle :ı

    oy dağlar.

  • bizim köpeğin kafasındaki oyun sevgisi ve oyuncak sevgisi eşit. en sevdiği oyun "çekiştirme". yani o ağzında bir şey tutsun sen çek, o da çeksin. oh bayılır. hırıl hırıl. ama öte yandan en sevmediği şey de "oyuncağını kaybetmek". oyuncağını eskaza sen önce eline alıp saklarsan geri istemek için yapmayacağı şey yok. hatta artık sen bir şey istemeden peşin peşin pati veriyor oyuncağını almak için. alıyorsun hemen patisiyle kolunu tutuyor. ortaya çıkan manzara daha çok "bak dostum istersen güzellikle ver" tarzı ama içinde fırtınalar kopuyor aslında. oyuncağı verdin mi de alıp kaçıyor yarım saat vermiyor.

    o yüzden ağzına oyuncak kemiğini alıp çekiştirme oynamak istediğinde yanıma yaklaşıyor. istediği şey benim onu çekmem. ama hamle yaparsan da anında geri çekiliyor. çünkü kaybetme korkusu devreye giriyor. başlarda böyle "kaptım kapamadım", "aldım alamadım", deyip koşturmacalı bir macera yaşıyorduk. e ben de zamanla öğreniyorum bazı şeyleri. ben de artık hamle yapmıyorum. nasılsa kaçacak diye.

    o yüzden istanbul'da bir apartman dairesinde zaman zaman şöyle bir manzara yaşanıyor: bir adam ve ağzında oyunca kemik olan bir köpek karşı karşıya kımıldamadan birbirlerine bakıyorlar. köpeğin ağzında kemik. arada hızlıca sağa sola göz atıyorlar sonra yeniden birbirlerine bakmaya devam ediyorlar. iki taraf da hamle yapmanın en kötü hamle olduğunun farkında. öyle karşılıklı gergin bir bekleyiş. bu şekilde gün batıyor.

    iki kişiyle meksika açmazı olmaz diye düşünürdüm ama oluyormuş meğer.