hesabın var mı? giriş yap

  • üyelerden biri "bu kadar boş beleş insanın toplandığı bir platform daha yok. " yazmış. bunu donanımhaber'de okuyunca bir gülme geldi.

  • şu an da genelde bilinçsiz bir şekilde yetiştirilen ve sandığınız gibi o kadar da sağlıklı olmayan yumurtalardır.

    bu konu ve bağlantılı konular ile ilgili tamamen doğru ve tarafsız bilgi vereceğim. zamanınız var ve doğruları öğrenmek istiyorsanız yazıyı okuyabilirsiniz.

    arkadaşlar; gezen tavuk, doğal tavuk gibi kavramlar tamamen ticari kaygılar güdülerek bir pazarlama stratejisi haline geldi. normalde tanesi 20-30 kuruş olan yumurtayı bu sayede 1 liralara kadar satmak mümkün olabiliyor.

    şimdi doğal ve gezen tavuk şudur:

    tavuklar kümeslerinden çıkartılır. hayvanlar sağda solda gördükleri şeyleri yerler. şimdi diyeceksiniz ki zaten öyle benim aldığım yer. tamam da bak bakalım kaç hayvan var 1 kümeste? insanlar ufak bir araziyi kapatıp, çadır kümes kuruyor; içeride 250- 1000 arası hayvan var. peki bunların devlet kontrollü veteriner denetimi var mı? yok. hayvanların aşıları, aşı takvimleri kontrol ediliyor mu? yok. yumurtlayan hayvanların, yumurtalarının üzerine üretim tarihi yazılıyor mu? hayır. zaten yem olarak da normal markette aldığınız yumurtaları doğuran tavuklara verilen yemlerden veriliyor? şimdi bu hayvan gezen tavuk-doğal tavuk mu oldu? yumurtası çok mu lezzetli oluyor. geçiniz. lezzet tamamen kullanılan yeme bağlıdır. kullanılan yem, yumurtanın renginden, içindeki sarının rengine kadar her şeyi değiştirebilir.

    burda köyde yetişenleri ayırıyorum. köyde bir insanın 20-30 tavuğu olur, adam bunları salar ve tavuklar kendi kendine bir şeyler yer. akşamda diğer hayvanlardan korumak için kümeslerine kapatır. arada sırada kendi ektiği mahsüllerden ( mısır - buğday vs) yem atar hayvana. ama dışarıdan rasyonu ( yemi oluşturan ögeler) ortalama 2900 kalori olan hazır yem kullanmaz. ayrıca burda yumurta sayısı çok fazla olmayacağı için ( 100 tavuk ticari kümeslerde ortalama %85 verimlilik ile yumurtlar, bu şekilde yetişenlerde oran %50-60 lardadır) bu arkadaşın elinde yumurta kalmaz. bu da bayat yumurta satışının önüne geçer. bu yüzden bu arkadaşlardan aldığınız yumurta daha lezzetli gelebilir ama lezzet bunlarla alakalı değildir.

    yani eğer bu şekilde bir tanıdığınız varsa, evet burdan doğal yumurta almanız mümkün. fakat gezen tavuk yumurtası- doğal yumurta olarak direk satış yerlerinden aldıklarınız markette gördüğünüz yumurtalar ile aynı, hatta daha kötü ve ne olduğu belli olmayan koşullardan elde ediliyor.
    ( marketteki gezen yumurtalarda, bu entry de ki arkadaşın bahsettiği şekilde, büyük firmalar tarafından üretilip, piyasaya sunulur. benim bahsettiğim bilgilerin tamamı, sağda solda gördüğünüz gezen tavuk, doğal tavuk yumurtası adı altında üretim yapan ve kapasite olarak 250- 2500 arasında olan ve bakanlıklar tarafından denetime tabii olmayan kesimdir.)

    " bir kümes içinde gezen tavuk ile kafeste beslenen tavuk arasında yumurta özellikleri bakımından hiç bir fark yoktur. çünkü, ikisi de aynı yemi yer ve gezmenin yumurta üzerinde olumlu ya da olumsuz hiç bir etkisi bulunmaz. kafeste yetiştirilen tavuklar hareket etmedikleri için enerjilerini daha çok yumurta verimine harcarlar ve gaitaları ızgaradan alta düştüğü için yumurtaları temiz olur. bu konuda bir anımı anlatmak istiyorum. ziyaret ettiğim büyük bir yumurta tavukçuluğu işletmesinin teknik elemanına gaita(gübre) ile bulaşık yumurtaları ne yaptıklarını sorduğumda aldığım cevap, az sayıda çıkan gaita ile bulaşık yumurtaları bazı kişilerin kendilerinden 10 kuruşa satın aldığı ve altında saman bulunan sepetlere koyup pazarda köy yumurtası diye 90 kuruşa sattıkları şeklinde oldu." (1)

    bu kümeslerde ki civciv ve yarkalar ( yarka; 16 haftayı doldurmuş, yumurtlamaya hazır olan tavuğa denir) zaten endüstriyel üreticilerden elde ediliyor. bu civciv ve yarkalar hibrit ırklardır (2). yani genetiği ile oynamadan, doğal seleksiyon ile ana damızlık firmaları tarafından yetiştirilir ve tüm dünyaya satılır. türkiye'de de diğer devletlerin yaptığı gibi, yurtdışından damızlık sürüler getirilir ve buradan çıkan döllü yumurtalardan kuluçkada civciv çıkarılır. bu çıkan civcivler ticari kümeslere satılır ve 16 hafta sonunda gerçek kümeslerine taşınır. burda da yumurtlamaya ve yaklaşık 90 hafta sürecek hayat yolculuklarına devam ederler. gezen tavukçuluk ile uğraşanlarda yine bu ticari firmalardan tercih ettikleri ırkı alırlar ve kümeslerine koyarlar. yani yem ile beraber kullanılan civciv ırklarıda aynı.

    yani kısaca; kullanılan yem de, ırkta aynı. tavuğun gezmesi bir şey değiştirmiyor. sağlık açısından, besin değerleri açısından hiç bir farkı yok. sadece duygusal açıdan, evet hayvanlar dışarıda daha rahat bir ortamda büyüyor diyebiliriz. yumurtaya - stres vs hiç bir şey geçmez arkadaşlar.
    çok teknik detaya girmeden kısa kısa geçerek bu kadar özetleyebildim. konular biraz kopuk oldu

    konu ile alakalı teknik/teknik olmayan sorularınızı öm yoluyla cevaplayabilirim.

    öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler - on
    bir çoğunuz, yumurtanın oluşması için horoz ve tavuğun çiftleşmesi gerekiyor sanıyorsunuz. evet bu şekilde olmuyor. sağlıklı bir tavuk 24,5 saatte bir defa yumurta verir ve horoza ihtiyacı yoktur. horozla çiftleştiğinde kuluçkalık ( döllü yumurta) ortaya çıkar ve ancak bu yumurtalardan civciv çıkabilir. diğerleri marketlerden aldığınız sofralık yumurta olur.
    öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler - off

    (1) : http://www.hazimgokcen.net/…anlis-bilinen-dogrular/
    (2) : https://en.wikipedia.org/…/category:chicken_hybrids

  • kıyamet tarihi değil. çünkü biliyorum. 25 senelik uzman saatli maarif takvimi kullanıcısı olarak biliyorum. hayır yani mayalar biliyor da, koskoca maarif bilmiyor mu? olsa yazardı. ama ne yazıyor? biber dolması, düğün çorbası, yoğurt yazıyor. kıyamet yazmıyor. erkek için hasan, kız için ayşe yazıyor.
    evlatlarımız için isim düşünen, akşam yemeğimiz için menüyü bile hazırlayan bu on numara takvim, kıyameti yazmayacak da neyi yazacak allah aşkına. lakin yok. kıyamet yok.
    mayalar da o uyduruk takvimi kullanacaklarına, diyanetten onaylı imsakiyeli bu efsane takvimi kullansalardı hiç karışıklık olmayacaktı. millet galeyana gelmeyecekti böyle. neyse artık olmuş bi kere. ama sanıyorum ki, aydınlandınız artık.

    ayrıca imsak 05.46.

  • bu konuda araştırmaları bulunan elaine aron'un hazırlamış olduğu ölçeğe göre tahmin yürütebileceğiniz bir kişilik türü. efendim, şimdi bunlardan en az 14 tanesine "aaa bana oluyor bu" diyebiliyorsanız, tebrik ederim yüksek hassasiyetli bir insan olduğunuzun farkına vardınız.

    - güçlü dış uyarılara maruz kaldığımda kolayca kafam yorulur.

    - çevremde olup biten en ufak olayın farkındayımdır.

    - başkalarının ruh halleri beni etkiler.

    - ağrı eşiğim düşüktür. canım kolay yanar.

    - yoğun günlerde dinlenme ihtiyacı hissederim. uyaranlardan uzak kalabileceğim bir yerde yalnız kalmak, loş bir odada ya da yatağımda zaman geçirmek isterim.

    - kafein beni etkiler.

    - parlak ışıklar, güçlü kokular, sert kumaşlar, siren sesleri beni rahatsız eder.

    - zengin ve karmaşık bir iç dünyam vardır.

    - yüksek sesler beni rahatsız eder.

    - sanatsal üretim ve müzik beni duygulandırır.

    - bazen sinir sistemim o kadar bitkin düşer ki, alıp başımı gidesim gelir.

    - titizimdir.

    - kolayca irkilirim.

    - kısa zamanda çok iş yapmam gerektiğinde gerilirim.

    - fiziksel şartlar insanları rahatsız ediyorsa onların konforunu arttırmaya ve rahat etmelerinde çalışırım (ışığı ayarlama ya da oturma şeklini değiştirmek).

    - insanlar bir seferde bana birden fazla iş yüklemeye çalıştığında canım sıkılır.

    - hata yapmamak ve bir şeyleri unutmamak için çok çaba sarfederim.

    - şiddet içeren film ve televizyon programlarından sakınırım.

    - çevremde çok fazla sayıda olay gerçekleştiğinde nahoş bir şekilde sıkılırım.

    - çok fazla acıkmak bende konsantrasyonumu ve ruh halimi bozacak bir tepki yaratır.

    - yaşamımdaki değişiklikler beni sarsar.

    - hoş koku, tat, sesleri ve sanat eserlerini farkeder, zevk alırım.

    - aynı anda çok sayıda olayın birlikte gerçekleşmesinden hoşlanmam.

    - üzücü ve yorucu durumların ortaya çıkmaması için özel çaba gösteririm.

    - yüksek sesler ve kaos durumları gibi yoğun uyarılar canımı sıkar.

    - rekabet içinde olmam ya da bir iş yaparken gözlemlendiğimde asabileşirim ve beceriksizleşirim. yapabileceklerimi yapamam, performansım bozulur.

    - çocukken öğretmenlerim ve ebeveynlerim benim hassas ya da utangaç olduğumu söylerlerdi.

    bu hassasiyetle ilgili olarak eyyorlamak istediğim bazı şeyler var. şimdi efendim, günümüz toplumunun bizlere "ideal bir insanda bulunması gerekenler" olarak dayattığı bir takım kişilik özellikleri var. örneğin dışa dönük olmak, iletişim becerisinin yüksek olması, olumsuzlukları kolayca savuşturmak ve bunlardan etkilenmemek, özellikle bizim toplumumuzda yer yer çirkef olmak gibi çoğaltabileceğimiz özelliklerdir bunlar. şimdi sorun burada başlıyor. çünkü, mevcut sistem içerisinde bu özelliklere sahip olan insanlar yaşamını daha rahat devam ettirebilirken, bu kişilik özelliklerine sahip olmayan insanlar zorlanıyorlar. zorlandıkları için ve olması gereken karaktere sahip olamadıkları için de kendilerini suçluyorlar.

    olumsuzluklardan çok çabuk etkilenenler örneğin, "amma da hassassın, çok büyütüyorsun" gibi tepkilere maruz kalıyorlar. çok duygusalsın, çok hassassın, böyle olmamayı öğrenmen lazım gibi tepkiler, sanki böyle olmak bir suçmuş ya da zayıflıkmış gibi hissettirebiliyor. ancak bu durum, bu duyarlılık kesinlikle utanılması gereken yahut düzeltilmesi gereken bir şey değil. kişinin kendi kimliği ve bunu ifade etmesi de bir zayıflık değil.

    toplumun %15 - %20'lik bir kısmını bu insanlar oluşturuyor. bu özellikleri taşıdıkları için de sürekli kendilerinde yanlış giden bir şeyler olduklarını düşünüp kendilerini suçluyorlar ve kötü hissediyorlar. burada artık yapılması gereken insanın kendini tanıyıp, kendini kabullenip, aynı duygulara sahip olan insanlarla iletişim içinde olarak "bu topluma ait olmama hissini" bir kenara bırakmak gerekiyor. çünkü aslında her şey çok normal ve olması gerektiği gibi.

    not: aynı duyguların insanıysak neden yeşilleşmiyoruz fdsafdsa

  • travisin ayna karşısında kendi kendine konuştuğu sahnede unutulmaz bir sahnedir.buradaki 'are you talking to me?' ironisi travisle kimsenin konuşmaması,travisin aynada aslında silahı kendi kendine doğrultuyor olmasıdır.

  • ahahahaha immun sistem diye bi şey vardır arkadaşlar ama siz anlamazsın haa. immun bu yaa öyle kolay mı. mesela bağışklık sistemi deseydim hemen bilirdiniz ama şimdi bilemezsiniz, neden, immun dedim çünkü!

  • kemal kılıçdaroğlu hariç herhangi birisidir. kemal kılıçdaroğlu olumsuz bir şeyden sorumlu tutulamaz, tutulması akıldan bile geçirilemez.