hesabın var mı? giriş yap

  • annem, babamın telefonuna kendini "aşkım" diye kaydetmiş. bir akşam bağırıyor evde: arıyorum arıyorum niye açmıyorsun be adam? ne zaman aradın diyor babam, görmedim ben hiç. sonra arama geçmişinden annemin gün içinde babamı birkaç kez aradığı bilgisine ulaşıyoruz. hmm... babamın savunması içler acısı: sen miydin o ya?

    haha aşkım diye biri o derece yok ki adamın hayatında, yanlış numara sanmış!

    açmıyor da ama ha... sadık yani. bittim buna. off sevgililer günü yağ.

  • demek ki aslında saran ihaleyi kazandı. herkes iyi biliyor ki bein 10 tl daha yüksek teklif verseydi ihaleyi çoktan almıştı.

    artık nasıl nemalanıyorlarsa bir türlü bitmek bilmedi birilerinin arap sevdası.

  • adamın ebleh sıfatına, can sıkıcı danslarına, kro-pop kliplerinin kurgusuna bakmak yerine, alt yapıda ki müziğin zenginliğine, sesindeki eşsizliğe, ve oluşturduğu sentezin sarsılmazlığına bakabilse idik, cigulinin lümpen toplum içinde yetişmiş bir müzikal deha olduğunu farkedebilirdik.
    entelimizin, kompleksimizin günah keçisi olmuş ciguli, ismiyle fiziğiyle, çıkıp geldiği sosyal çevre ile ön planda tutulmuş, durmuş, anılmış...vurun ciguliye...vurun abalıya.
    benzer bir müziği, ya da orjinaliteyi anlamadığınız bir dilde, goran bregoviç yaparsa, güzel kurgulanmış bir filmle satarsa, tipi de bet değilse basın bağrınıza, taç yapın başınıza...

    ciguli son zamanlarda müzikal anlamda gördüğün en olgun, en özgün, en klasik olmaya aday eserleri üretmiş bu coğrafyanın müzisyenidir.lümpenliği, görünüşü, hitap ettiği iddia edilen sosyal zümre beni zerre bağlamaz, zira ben kaliteye bakarım, ben müziğe bakarım.
    bir grup, bir müzik oluşumu ile anılmak isteyen şekilci zihniyet uzak durabilir, bir müziksever asla.

  • çok sevdiğim arkadaşımın evine kahvaltıya gittiğimde, kahvaltının susam sokağı tadında işlenmesi beni dumurdan dumura sürüklemiştir. arkadaşım henüz uyanan ev halkı için annesine:
    - anne baba nerde
    - baba uyuyo yavrum
    -hmm peki ya abi ? abla?
    - abi kalktı abla yüzünü yıkıyor yavrum

    bu konuşmaların şokunu atlatamadan arkadaşımın işitme engelliler için kahvaltı yapışını izlemeye başladım, kendisi sofradaki herşey konuşuyor yemeden önce yüksek sesle isimlerini sayıyordu:

    -hmmm ekmeğimizi alalııım, önce bir parça tereyağı ve biraz balllll.....hani benim zeytiniiiim, iişte burdaaa hoop bi parça zeytin......bugün hiç reçel yemedim, hmmm çilek reçeli, bayılırım...

    bütün bunları arkadaşım komiklik yapıyor herhalde diyedüşünerek seyrettim ama sofrada kimse gülmüyordu, ve bu aile gerçekti.

  • içilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit * eklendiğinde soda yapmış oluruz. yani musluk suyuna da co2 eklersek bundan da soda elde etmiş oluruz. maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve çıktığı yerin jeolojik özelliklerini taşır ve magmadan aldıkları karbondioksit gazının basıncıyla yeryüzüne çıkarlar. yeryüzüne çıkarken geçtikleri yolda mineraller de alırlar yani mineralce yüksektir ama sodada mineral yoktur. ikisi de mideyi rahatlatma özelliği taşır ama sodanın bundan başka işlevi yoktur oysa maden suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur.
    maden suyuna ruhsat sağlık bakanlığından alınır , sodanın ruhsatını ise tarım bakanlığı verir.
    bir de şöyle bir laf söylemişler ki aslında bu kısaca özetliyor: "maden suyu bir ihtiyaç , soda ise bir tercihtir"

  • zamanın birinde temel avrupa'ya gider.
    bir gün bir bara girip barmenden üç bira ister ve hepsini içer.
    üç-beş defa böyle yapinca barmen merak eder ve sorar:
    "pardon, niye hep üç tane bira içiyorsunuz?
    temel cevap verir:
    "ben, dursun ve hamdi, bizler üçüzüz. hepimiz dünyanin farkli yerlerindeyiz.
    hepimiz de bara girdigimizde birbirimizin yerine bira içeriz, öteki iki birayi o yüzden içiyorum" der.
    yine günlerden bir gün temel aynı bara gelir fakat bu kez iki bira ister.
    temel biralari içtikten sonra tam kalkacakken barmen sorar:
    "başınız sağolsun efendim, kardesinizin biri öldü heralde?" deyince, temel cevap verir:
    "hayir ben içkiyi biraktim!"

  • içecekler sınırsız diye makinelere dadanan, tek yemekle 3-5 bardak içen, ketçap-mayonez sınırsız diye (ki artık değil, ikea bile pes etti) yese de yemese de her aldığı yemeğin üstüne paket paket sıkan, üzerinde "mağazadan çıkarken iade ediniz" yazdığı halde katalogları çantasına, montuna sıkıştırmaya çalışan, belirli köşelere, alışveriş esnasında not alabilinsin diye konulmuş kurşun kalem ve mezuralı kağıtları avuç avuç cebine tıkan biz türk milletine vız gelip tırıs gidecek dayatma.

    zamanında stockholm'e kadar gider orayı da alırmışız bakma sen, üşenmişiz.

  • buyuk dramlara sebep olmus bir faciadir. ilk patlama aninda ölen kişi sayısı çok gibi görünmese de (30 civarında) patlamadan sonra (pek de "aciklanamayan" sebeplerden dolayi) iki yil icinde binlerce insan daha olmustur. ancak bu olumlerin kacinin facia ile dogrudan baglantili oldugu arastirilamamistir. tabii bu olumler disinda meydana gelen hasarin veya cevre tahribatinin boyutlarinin belirlenmesi ise ayri bir hikaye.

    ama bence en buyuk dram patlama sonrasi enkaz kaldirma calismalari sirasinda yasanmistir.

    patlamanin ardindan radyoaktif enkaz yaklasik 1.5 km capinda bir alana yayilmis. alinan karar ise bu enkazi tesis icinde toplamak ve butun bir tesisi ozel bir beton ile tamamen ortmek. ayrica radyoaktif cekirdegin altinda da buyuk bir beton yatak olusturulmasina karar verilmis. evet ama radyoaktif enkaz nasil tasinacak? cekirdegin altina beton nasil dokulecek? gerekli ekipman ve zaman yok? ve butun isin 15 gun icinde tamalanilmasi dusunuluyor.

    enkazi tesis icine tasimak ve de radyoaktif cekirdegin altini beton ile kapatmak icin itfaiyecilerle birlikte askerlerin kullanilmasina karar verilmis ve 1500 kadar asker kullanilmis. (kac itfaiyeci kullanilmis bilmiyorum) basit bir gaz maskesi, eldiven ve cizme disinda bir koruma ekipmani kullanmayan asker ve de siviller bolgede calismaya baslamislar. bir askerin (veya sivilin) gunde en fazla 3 dakika calismasina izin veriliyormus. ama bu sure icinde alinan radyasyon miktari bile omur boyu alinabilecek radyasyon esiginin uzerindeymis. ve adamlar orada 15 gun boyunca calismislar. evet calismalar planlandigi gibi 15 gun icinde bitirilmis. butun radyoaktif moloz tesis icine tasinmis ve tesis beton bir zirh ile tamamen kapatilmis. ayrica radyoaktif cekirdeginin alti da (acilan tuneller sayesinde) beton ile doldurulmus.

    peki bu radyoaktif enkaz kaldirma isinde calisan askerlere (ve de sivillere) ne olmus?

    bu temizlik calismalarina katilan askerlerin buyuk bir kismi ise -ki hepsi 20'li yaslarda saglikli insanlar- bir yil icinde olmusler. (bu sayi (asker+sivil) kimi kaynaklara gore 4000 civarinda.)

    gercekten buyuk bir dram. bile bile olume gitmisler. ama birilerinin de bu isi yapmasi gerekiyordu. evet saniyorum savasarak olmeseler bile, gene de ulkelerindeki insanlari korumak adina olume gitmisler.