hesabın var mı? giriş yap

  • büyük düşünür, yüce filozof sinan engin'in; "tokyo ne kardeşim! ne başarısı var. ne yapmış biri bana anlatsın yani, ne yapmış.." şeklinde inanılmaz temellere dayanan açıklaması..

    bir tarafta 2012 olimpiyatlarında 7 altın, 14 gümüş, 17 bronz toplamda 38 madalya alan japonya, bir tarafta 2 altın, 2 gümüş, 1 bronz toplamda 5 madalya alan türkiye.

    kısaca; başkaları adına utanmak

    edit; efes darth uyardı. bizim 1908 den beri katıldığımız olimpiyatlarda toplam madalyamız 88 adamlar geçen sene 39 tane toplamış toplamda 139 altın 435 madalyaları varmış.

  • üst edit: ve evet beklenen son, başlık sahibi pılını pırtını toplayıp kaçmış, nevus isimli yazar arkadaşımız ssleri almış, buradan başlığı inceleyebilirsiniz
    buyrun

    anayasal bir hak konusunda inanılmaz mağduriyet kasmışsın, adam ölse niye ameliyat için gün veriyor ölmeseymiş mi diyeceksin.

    bu durumda haber vermesi gereken sistem olmalı, doktor defterine bakıp (nisana kadar doluysa 3 defter lazım) tek tek arayamaz, ama maalesef takibini yapacak ekipman ve donanım eksik, keşke böyle yürüse işler.

    ayrıca şu "para için geçmiş" ibarendeki saldırgan tavrın saçmalamanı daha bir güzel desteklemiş, sen ne için çalışıyorsun arkadaşım, varsa babanın hayrına çalışma isteğin, buyur sen çalış. devlet hastanelerindeki ağır çalışma koşulları ve karşılıksız alınan riskler doktorları bıktırdı. insan olarak türkiye cumhuriyeti vatandaşına istifa hakkı vermiş, o da kullanmış. sen küstün diye düzelmez bu sistem, isyanı biraz da o yöne etmelisin.

    edit: başlık sahibi ile dahi düzeyli tartışabildiğimiz konuda bir yazardan öyle mesajlar aldım ki, yok efendim dövmek gerekliymiş vs, yeminle eğitimle dahi çözülemeyecek noktada insanlığını kaybetmiş kimselerin böyle rahatça aramızda dolanabilmesi reva mıdır. yazık, gerçekten çok yazık. inşallah herkes gider diyeceğim de, fakire fukaraya olan oluyor. insanı insan olduğu için sevmediğiniz sürece bir bok olmaz sizden.

    bir edit daha: biri demiş ki hastalarını bitirmek zorunda, bak güzel kardeşim, ameliyat için aylar sonrasına sıra verilmesini problem etmeyip sistem yükünü insana yıkamazsın. sorun da burada zaten. o hastaları bitirsin diyelim, e yeni gelen hastaları almazsa yine mağdur olacak olan hastalar. aldı diyelim, yine kısır döngü, istifa edemeyecek hiçbir şekilde. atıyorum doktor gitti, sistemin hızlı bir şekilde yerine görevlendirme, atama vb şekillerle sistemin devamlılığını sağlayacak kimseleri ataması gerekir. ama diyoruz kaç aydır, görevlendirecek, atayacak doktor da istifa etti. çarkı yukarıdan bastırarak döndüremezsin, çürümeye mahkum bu sistem.

  • bugs bunny'ninde dediği gibi güller kırmızıdır menekşeler ise mor....peki kan dediğimizde neden aklımıza kırmızı renk gelir.

    bunun nedeni kan içinde bulunan hücrelerimizin(alyuvarlar-eritrositler) kırmızı renk almasından kaynaklanır ve bu görünüm, bu hücrelerde bulunan hemoglobin1 adı verilen bir protein sayesindedir. fakat bu küçük protein yapısal farklılık göstererek farklı renkler sergileyebilir ve bizde doğada yaşayan canlılarda kırmızı, mavi, yeşil ve mor dahil olmak üzere çeşitli renklerde kanlar görebiliriz.

    kırmızı kan:
    insan ve çoğu omurgalı canlıda kırmızı renkte kan bulunmaktadır. bunun nedeni yukarıda da bahsettiğim gibi alyuvarlarımızda bulunan hem grubu proteindir, bu protein içerisinde demir ihtiva ederek hemoglobin adını alır. sonuç olarak dışarıdan gözlemlediğimiz bir kırmızı renk oluşur ayrıca kanımızı kokladığımızda ve tadına baktığımızda ağzımızda ki metalik tatta bu yüzdendir.

    mavi kan:
    bu kan rengi daha çok omurgasız canlılarda bulunur. bir kaç örnek verecek olursak salyangozlar, örümcekler, ahtapotlar ve kalamar bu grup içinde yer alır. bu grubun kanlarında insandaki gibi hemoglobin bulunmaz bunun yerine benzer bir protein olan hemosiyanin bulunur. bu değişiklik kanın demir yerine bakır ihtiva etmesinden kaynaklanır ve bizde bu durumu kan renginde gözlemleriz.

    yeşil kan:
    yeşil kana sahip olanlar sadece filmlerde gördüğümüz uzaylılar değildir. bu grubun içinde deniz solucanları, bazı sülükler ve solucanlar bulunur. bunun sebebi, klorokruonin isimli bir diğer proteindir. aslında bu proteinin yapısı insanda buluna hemoglobine çok benzemektedir. hatta kimyasal yapıları neredeyse tıpatıp aynıdır, fakat 1 adet vinil grubu yerine aldehit grubu bulunur ve bizde ufacık farkı, renk değişimi olarak gözlemleriz.

    mor kan:
    hemen hemen hepsi okyanusta yaşayan canlılardır; fıstık solucanları, ördek sülükleri ve kıl solucanları gibi. bu renk de, yine, bir diğer oksijen taşıyıcı protein olan hemoeritrin moleküllerinden kaynaklanır. bu molekülde de demir ihtiva eder ancak yapısal olarak daha farklıdır. kanın içinden oksijeni alındığında kan renksizdir, ancak oksijenlendiğinde parlak mor-pembedir. diğer solunum pigmentlerinin çoğu gibi, hemoglobinden çok daha az etkilidir, hatta oksijen taşıma kapasitesinin sadece dörtte birine sahiptir.

  • attila ilhan'ın hangi sol kitabında idi sanırsam, şöyle bir olay vardı:

    fransız sosyalist partisi lideri jean jaures, metro beklemektedir. biraz ötesinde de işçiler. metro geldiğinde, işçiler haliyle 3. mevkiye yol alır, jean jaures 1. mevkiye. bunu gören işçiler "oldu mu yoldaş. biz seni de buraya, aramıza, 3. mevkiye beklerdik" derler. jean jaures'in cevabı müthiştir: "bizim kavgamız, ben de 3. mevkide yolculuk edeyim diye değil, sen de burada, 1. mevkide seyahat edesin diyedir yoldaş. bunu sakın unutma!"

    olayla ilgisine gelince..tekel işçilerinin ne kadar maaş aldığını bilmiyorum. çok da ilgilenmiyorum zaten aldıkları maaş miktarıyla. olay tekel işçilerinin aldığı maaş değil çünkü. ancak illaki maaş söz konusu yapılacaksa, tekel işçisi çok maaş alıyordu diyene kadar, biz neden az maaş alıyoruz denmeli bence. bizim kavgamız herkes az maaş alsın diye değil, herkes daha çok kazansın, daha insanca yaşasın, kazanılmış hakları gasp edilmesin diyedir.

    bu da sakın unutulmasın.

  • bir tören. varoluşsal bir tören. kendini var eden bir tören. yazılamayanı yazmaya koyulan, yüzüne çarptığı suda boğulan, ateşler içinde yanan, yandıkça yakaran bir tören.

    ışıklar içinde o son ve aynı zamanda ilk ışığı arayan, hızla ve hızsız sürüklendikçe bekleyen, bekledikçe susan, sustukça bilen bir sanatçının pişmanlığının, hayatını sanata ve şiire adayan vergilius'tan hayatını bu adamanın anlamına adayan broch'a kadar, silah seslerinin ve yaşam kaygısının altında duyuluşu.

    tek anlamıyla "eşsiz" bir yolculuk, öze dönük, öznel bir ayin. gücünü güçsüzlüğünden alan, dileklerle dolu mütevazi bir buyruk: yok olma, evine dönme. tüm bilinmezliklerin içinde bilinmeye gebe, öğrenilmeye mahkum olan: kendini aşmak dikey bir yolculuktur.

  • a: arkadaş
    h:hemşire

    arkadaş uyanır ve;

    a: vuuuuooooaaaaaaa... kafam acaip güzellllll...vuuuuuooooaaaa... eve alalım bundan yaaaaaa.. pardooon satılıyo mu bunlar? eve de alalım oluuum..

    h: hehe satılıyo evet hehe.

    a: üstüm giyili. kim giydirdi benii??! kim giydirdi kiiim?? çok teşekkür ederim size. kızlar giydirmişler beni.. kim giydirdi? tavuk şiş yicem ben.

    h: neden tavuk şiş?

    a: çünkü en ucuzu. vazgeçtim lahmacun yicem.

  • hayatlarında ilk defa anneleri dışında kadın görmüş yabanileri ülkeye aldılar, ya alacağınız olsun .

    bu arada, fon alıp bunların burada kalmasını savunan gazetecilerin de mk.

  • kurtulanlar arasına adımı yazdırmama az bir vakit kalan illet hastalık

    gururla ve sevinçle edit: tahlil sonuçları geldi. kurtuldum!!!
    (ama diyete bir süre daha devam etmem gerekiyormuş)

    11 yıl sonra gelen edit: lan her şey düzeldi, iyi gidiyor falan derken bu meret bu sefer belden aşağı vurdu. sağ testisi aldırdık. hasta yatağımdan bildiriyorum.

    büdüt: en beğenilen entrim bu ya, kaderime mi küssem, ssg'ye mi sövsem bilemedim.