hesabın var mı? giriş yap

  • yükselmemiştir, adeta patlamıştır.

    çok genç sayılmam, 30’um.
    1 tane müslüman arkadaşım yok. bildiğin yok. 10’a yakın arkadaş var 1’i bile müslüman değil.

    liselilerden ve üniversitelilerden hiç bahsetmeyeyim. dua bilene entelektüel diyolar.
    kısacası dini sevmiyor, hayatlarını kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlar.

    bir de, bir üst kuşağa bakıyorum. geneli akp türkiyesini yaşıyor. din hayatın heryerinde.

    türkiye çok keskin bir yol ayrımına girdi ve işin rengi günden güne değişiyor, geri dönülemez şekilde.
    ateist olup da müslümanlığa döneni görmedim daha. yalnız müslümanlığı bırakıp ateist olan bir çevrem var, değişime gözlerimle şahit oldum. her sene 1 2 arkadaşın nasıl sorgulayıp da bıraktığına.

    edit: imla, düzeltme vs.

  • rakı sadece üzüm distilasyonuna eklenen anason takviyesiyle elde edilirken, uzo da ise, anason dışında nane, kişniş, narenciye çiçeği, fındık, zencefil ve değişik bitki kökleri vardır, bu yüzden içimi daha yumuşaktır, şahsen alkollü ürünlerde nane tadından pek hoşlanmadığım için ve uzoda bu tadı baskın olarak aldığım için tercihim rakı olur, şayet karşılaştırma rakı vs mastika diye olsaydı gözüm kapalı mastika derim, elbette ki söz konusu mastika dandik bulgar malı bir ürün değil, kaliteli bir makedon mastikasıysa tabii.

  • o kadar iğrenç bir yerdir ki dar alanda inanılmaz hareketler geliştirmenize neden olur. misal bacağı hop diye kaldırıp, çevirip, ayağın ucuyla kapı koluna basarak açmak gibi. böyle söyleyince kolay gibi geliyor ama dene bakalım. arkadaş regl olmak doğal bir şey de kapı koluna kanı nasıl bulaştırıyorlar anlayamadım gitti. sümük formunda kan oluyor lan. ben ki midesi epey sağlam, kolay kolay tiksinmeyen bir insanım ama o kanla ne zaman göz göze gelsem zor tutuyorum kendimi. kullanılmış pedi açık bir şekilde yere atmak var bir de. yeni kullanacağın ped zaten naylon bir kılıfın içinden çıkıyor, kullandığın pedi sar ona, koy çöp kutusuna, nesi zor anlamadım ki. başkası temizliyor diye bu kadar acımasız olunmaz ya. sifona bile dokunmuyor. sorsan ''ayy pistir amaaa'' der. gerizekalı. yarım kilo sıçmayı biliyorsan, çantana antibakteriyel jel atmayı da bilmen lazım. alaturka tuvalette zaten hayatta temizlemez pisliğini. ki genelde ayakla basılan yere ya da tamamen kenara sıçmayı tercih ediyor bu şahıslar. ormanda mı büyüdüler ne yaptılar bilmiyorum. bir de iğrenç sidik kokuları olur bunların. saf amonyak. biz alışığız tabii yılların tecrübesi ama bir erkeği koy oraya, bayılır yeminle. pislik konusunda kadınlar tuvaleti bir, halka açık kadınlar hamamı ikidir. hiç öyle dizilerdeki gibi bir ortam değil hamam da. ''amaaan hepimizde aynısı yok mu'' diye ne iğrençlikler yapılıyor aklın durur. ben en son göbek taşına oturup, bacaklarını iki yana açıp genital bölge tıraşı yapan kadın gördükten sonra bıraktım hamam işini. güya kadınlar temizlikle beraber anılırlar ama yalan dolan. erkekler bizden çok daha temiz.

  • yarışmaya başladığında bir beyonce olan aydayı yarı finale gelindiğinde yıldız tilbeye ceviren yarışmadır. turk halkı bunu istyor hehehehhe

  • şu müge anlı’nın, ailesi tarafından terkedilen çocuklari 20-30 sene sonra bulup, bir de zorla, onları terkedenlerle buluşturmaya kalkması resmen bir zulümdür.

    bugün yine aynısı yaşandı. 18 sene önce ailesi, 6 çocuğundan birini, zengin bir aileye vermiş veya satmış. bir de sözümona şart koşmuşlar “ayda 1 bize çocuğu gösterin” diye… ben o ailenin yerinde olsam “az yiyin de bakıcı tutun kendinize” derdim. neyse, aile göstermemiş tabii, aradan da 18 sene geçmiş. kızın adı sanı belli olmasına rağmen, aile “dur bir instagram’da araştırayayım” vs demeden, direkt cümbür cemaat müge anlı’ya çıkmışlar.

    kız da dogal olarak, “olmaz olsun böyle aile” diyip, konuşmak istemediğini, üniversite sınavlarına gireceğini, bunlarla uğraşmak istemediğini söylüyor. ama müge bırakır mı? “yok anneni boşver ama kardeş çok değerli, yok sen bir daha düşün…” böyle böyle yarım saat dil döktü.

    sevgili müge, insanların hayatlarına bu şekilde burnunu sokmaya ne hakkın var? tamam, kızı buldun, neden “hayır” cevabını kabul etmiyorsun? şimdi birisi tv’ye çıkıp, “müge, senin annen benim, anne dediğin kadın annen değil” dese, o aileyi bağrına basar mısın?

    valla izlerken sinirim bozuldu. sevgili tuğba, duruşunu hiç bozma. müge anlı’nın da gazına gelme. seni bulmak isteyen, sen 5 yaşındayken, 10 yaşındayken bulurdu, 18’ini beklemezdi. o kardeş edebiyatlarına da inanma. kardeşin, kan bağın olan değil, birlikte büyüdüğün kişidir. 18 sene sonra ortaya çıkan aile de kardeş de olmaz olsun.

  • gün ortasında cep telefonum çalar.
    -alo, naciye sen misin?
    -yanlış aradınız sanırım beyefendi.
    -niye?
    -çünkü ben naciye değilim.
    -dıt dıt dıt

    iki dakika sonra yeniden aynı numaradan aranırım.
    -alo, naciye.
    -beyefendi siz hangi numarayı arıyorsunuz.
    -napıcan?
    -yanlış mı arıyorsunuz yoksa size yanlış mı verildi o numara onu anlamaya çalışıyorum.
    -ya orası benim on beş yıllık evimin numarası, niye yanlış arayayım.
    -enteresan, bu numara cep numarası ama, evinizde cep numarası mı kullanıyorsunuz on beş yıldır.
    -nasıl (bu ‘’niye’’ ve nasıl’’ sorularını soruşu çok komik olduğu için adama kızamıyorum ve gülmeye başlıyorum)
    -sanıyorum siz başına arayacağınız ilin telefon kodunu koymadan arıyorsunuz.
    -kod mu koyuluyor.
    -evet, hangi şehirdesiniz siz?
    -napıcan?
    -kodunu koyucam, töbe töbe.
    -tamam bi de öyle deneyeyim.
    -bi zahmet.

    on dakika sonra tekrar arar.
    -alo
    -kodunu koydum aradım, doğru demişsin, sağol demek için aradım.
    -rica ederim.
    -benim kafam biraz zor basıyor da bu işlere. telefonu yeni aldım.
    -hayırlı olsun. lütfen koduyla beraber kaydedin, yoksa her seferinde benim numaram çıkar.
    -tamam, hadi görüşürüz
    -görüşürüz (ne, nasıl, niye, yok ya görüşmeyiz, hopp amcaaa…)
    -dıt dıt dıt