hesabın var mı? giriş yap

  • eminim iktidar odaklarının hoşuna gidiyordur bu. bir ülkede muhalifin entellektüel derinliği, ülkeyle beraber dünyada da yankı uyandırır. hatırlayın, nazım hapise atıldığında nerudaların picassoların ayağa kalkışını. sabahattin alileri düşünün. cemal süreyaları düşünün. dünyaya bakın. brechtleri düşünün, victor jara'yı düşünün. allen ginsberg'leri, john lennonları düşünün.

    bilerek uç örnekler verdim. mazur görün. ama şimdi de atilla taş'ı düşünün. bir iktidar daha güzel muhalefet isteyebilir mi kendine? bunun bi tık üstü de yılmaz özdil zaten. siz düşünün gerisini.

  • --- spoiler ---

    söz konusu düzenlemelerle yerli üreticilerin desteklenmesi ve istihdamın korunması amaçlanıyor.

    --- spoiler ---

    oyun konsollarına getirilen ek vergiyle ülkemiz artık daha güçlü. teşekkürler cumhurbaşkanım!

  • gittiğim ilk biletli tiyatro oyununda başrol oynamıştır. 2071'de türkiye oyununa, wikipedia'ya göre 1994 yılında, anneme ısrar ettiğim için, tek başıma gitmiş, kendisini ve tüm oyunu büyülenerek seyretmiştim. annem bir tek bilet almıştı, ama oyunu eve yakın bir yerde sanıyordu, halbuki oyun uzaktaydı ve ben çok istemiştim izlemeyi. o da dışarıda oyun bitene kadar beni beklemişti. 9 yaşında bir çocuk olan bendenizin tek başına oyuna gelmesine şaşıran diğer izleyiciler, bana oldukça ilgi göstermiş, içecek yiyecek ısmarlamış, hatta oturduğum zemini yükseltmek için montlarını koyup görebilmemi sağlamışlardı. gördüğüm ilgi karşısında muazzam bir gururla oyunu seyre dalmıştım. oyunda, rasim öztekin'in karakteri, günümüzde (1994) dondurulmuş, 2071'de uyanmıştır. türk lirası dolar karşısında değer kazanmakta (1 türk lirası 82 dolar gibi bir radyo anonsu vardı), kadınların baş tacı edildiği ve atatürk'e büyük saygı duyulan, ona hiç hakaret edilmeyen bir gelecek öngörülüyordu. 2071'deki her şeye şaşırıyordu ama bu üç şeyi unutmuyorum. zira her biri en büyük alkışlara sahne olmuştu, özellikle atatürk kısmı - usta oyunun sonunda bu kısımdan bahsediyor, alkışlar salonu yıkıyor, ben ise tüm alkışlar arasında büyük fark yaratan son atatürk alkışıyla bir başka gururlanıyordum.. ustaya saygıyla.

  • kahve meyvesinin işlenme yöntemlerinden en yenisi.

    olgunlaşmış kahve meyvesi toplandıktan sonra kabuktan ayrılması ardından zarın soyulabilmesi için 18-36 saat tanklarda bekletilerek fermente edilir. süreç tamamlandığında çekirdek üzerindeki zarların tamamen ayrılması için su ile yıkama işlemi yapılır. yıkama sonrası çekirdekler güneşte, döndürülerek 5-7 gün boyunca kurutulur. kurutma işlemi sonrası kahve çekirdekleri karakteristik özelliklerini muhafaza edebilmesi için dinlendirilir, ardından kategorilere ayrılarak paketlenir.

    yıkanmış kahve çekirdeği, kavrularak işlenen kahve çekirdeklerinden birçok özelliği ile farklılık gösterir. yıkanan kahve çekirdekleri yetiştiği bölgenin özelliklerini taşımaktadır. örneğin, kahve meyvesi yetiştirildiği süreçte etrafta bulunan arazilerde yetiştirilen diğer meyvelerin (ananas, mango, muz gibi) kokusunu taşımaktadır. kavrulan çekirdek bu özelliği kaybederken yıkanan çekirdek korur. böylece meyve aromalı bir kahve üretilmiş olur. kokunun yanı sıra yıkanmış kahve çekirdeği acı kahve olarak tanımlanan kavrulmuş kahveden farklı olarak daha tatlı bir yapıdadır, içimi kolaydır. bir diğer özellik ise yıkanmış kahve çekirdeğinin asiditesinin düşük olmasıdır, bu özelliğiyle kavrulmuş çekirdeğe göre daha kalitesiz bulunur. diğer yandan bu özellik, kavrulmuş çekirdekte öngörülemeyen üretimde tutarlılığı sağlamaktadır; böylece her zaman aynı lezzet sağlanabilir

    yıkanmış kahve çekirdeği kahvenin saf halini yansıtmaktadır. diğer bir değişle, kahve meyvesinin gerçek lezzetini ortaya çıkarır.

    sertlik/tatlılık oranı olarak yetiştirildiği bölgeye göre kategorize edilir. örneğin peru'da yetişen meyve daha tatlı bir yıkanmış çekirdek ortaya çıkarırken guatemala'da yetişen alışılmış kahveyi anımsatan daha sert bir alt tada sahiptir.

    yıkanmış çekirdeği ilk kez geçtiğimiz haftasonu, izmir'de yeni açılan bir mekanda tavsiye üzerine, french press metoduyla denedim ve araştırmaya böyle başladım. yeni popülerleşmeye başlayan bu yöntem kahve seven herkesin denemesini önerdiğim; yumuşak, meyve kokulu ve tatlı, açık renk bir kahve ortaya çıkarıyor.

    edit: reklam sanıldığı için mekan ismi kaldırıldı.

  • çanakkale savaşlarının ülkemiz tarihinde farklı bir yeri var. 3 yıl sonra o topraklara müttefiklerin ayak bastığını bilsek de ww1'in gelibolu cephesini kazandığımızı biliriz, haklı ve mağrur gururunu yaşarız.

    fakat tarihimizde pek de alışık olunmadığı şekilde, hem dünyanın diğer ucundan gelen anzakları buraya getiren şeyin ingiliz emperyalizmi olduğunu bildiğimizden hem de cephe savaşında birçok kez yaşanan sıcak hadiseler sonrasında anzak milletlerine anlayış duyulmuş.

    gelibolu'da ölen anzak askerleri için atatürk'ün söylediği o ünlü sözler de bunun kanıtı. anzakların genç yaşlı demeden her sene gelip burada ayin düzenlemesi, onlara duyulan hoşgörü vs. savaştığımız diğer milletlerden farklı bir yaklaşım oluşmuş.

    erdoğan'ın bu sözleri ise bu 100 yıllık geleneği ve anlayışı, üç kuruşluk seçimlere malzeme etmek için müptezel bir katliamcıyı muhatap alıp nasıl yıkabildiğimizi gösteriyor. devlet terbiyesi ve geleneği ayrı bir şey. dikkatli bakan anlar.

  • herkes niye öğrenci evi tribine girmiş onu anlamadım. milyonluk adamlar temizlikçi tutamayacaklar mı? topumuzun ruhu fakir, biri de teoman'ı bulaşık sırasına sokmaya çalışıyo çıkar donunu da yıkasın.

  • doğa koruma ve milli parklar 6. bölge müdürlüğü tarafından yaban hayatının takip edilmesi ve popülasyonları hakkında bilgi ve farkındalık için yerleştirilmiş olan, fotokapanlarla tabiatta bulunan canlıların 1 yıl boyunca sabit bir noktadan kaydedilmiş hayatıdır.

    kurt, yaban domuzu, çakal, vaşak, tavşan vb. canlıların doğal davranışlarını yakından görebilirsiniz. gözlerim bozayı ve ceylan aradı ama görüntülerde maalesef yok. tavşanlar süper bir de. kısacası hepsi güzel.

    görüntüler milli parkta çekilmiş ama insanoğlunun bilinçsizce hareketleri yine rahatsızlık veriyor. milli parkta bulunan çam ağaçlarının yapraklarını keçilere yediren mi dersin, sırtında tüfek avlanmak için dolaşan mı dersin. neyse daha fazla uzatmayayım, işte o görüntüler

    edit: vaşakların net görüntüsünü şuradan izleyebilirsiniz.

    bu güzel görüntülerin bizlere ulaşmasını sağlayan ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.

    çocuklarınıza doğayı sevdirin.

  • " ama onların kültürü bu... " şeklinde savunanların da artık kabul etmeleri gereken durum.

    bir değil, iki değil, üç değil. tarih boyunca dünyaya sürekli salgın hastalık yaymışsın. üstelik bunu orta çağ'da kasıtlı bir şekilde gerçekleştirmiş, ipek yolunu veba hastalığını yayma niyetiyle kullanmışsın.

    2019'a gelmişsin bir gram akıllanmamışsın.
    " wuhan'da salgın başlayacak " diyen doktoru tehdit edip bunu haber yapan gazeteciyi hapse atmışsın ve hâlâ seni savunuyorlar!

    neymiş başka milletler de koyun, domuz falan yiyormuş!

    siz hiç türkiye'de bir koyunun diri diri kaynar suya atılıp daha sonra da derisinin canlı canlı yüzüldüğünü gördünüz mü?

    almanya'da domuzların odunlarla kafalarına vurulup can çekişirken ayaklarının kesildiği bir pazar var mı?

    bakın bu öyle çin'de üç beş kişinin yaptığı bir şey değil; pazar kuruyor adamlar pazar!

    her şeyi ama her şeyi yiyorlar. tamam ye, ne yersen ye ama bari sağlıklı koşullarda ye! bu da mı kültür?

    hangimiz kaldırımda satılan ve üzerinde sinekler uçuşan kırmızı etin kilosu 10 lira bile olsa alırız?

    bu adamlar sidikte yumurta haşlayıp yiyorlar!

    dünyaya asla saygısı olmayan, dünyanın en kibirli ülkesidir çin!

    sıçmışım komünizmine, emperyalizmine, sosyalizmine... ben size insanlık diyorum!

    " ülkemize gelip bize virüs bulaştırmayın " diyor çinliler.

    bu, tüm dünya ile alay etmektir.

    insanlar babalarını, annelerini, eşlerini, çocuklarını kaybediyorlar bu salgın hastalık yüzünden.

    tüm dünyada hayat durdu lan. şu hâlimize bakın.

    ve hâlâ çin'i savunabiliyorsunuz öyle mi?

    yazıklar olsun.