hesabın var mı? giriş yap

  • beyaz adam en son ne zaman bu kadar dogal, katiksiz ve ic gudusel, ve dolayisiyla "animalistik" bicimde ve mutlu bir sekilde komunel birsey yaptigini hatirlayamaz. and1 videolarinda gosterilen basketbol sahalari, etrafindaki seyircisiyle birlikte bir organizmadir ve mutludur, enerjiktir, nietzsche tabiriyle "life affirming"dir. beyaz adam ancak bundan kar elde eder, ya da izleyerek (aktivitenin kendisiyle bedenen ilgilenmeden) tuketir.

  • hepsi için geçerli olmamakla birlikte genelde parlak renklidirler, cart sarı, cart kırmızı gibi... burada "doğa bize kıyak geçiyor" gibi düşünülebilir, tehlikeli şeyler genelde parlak renkli, dikkat çekici olurlar. bunu bilmiyorsan, bir an önce elenir, doğal seleksiyona kurban gidersin, biliyorsan, bu sefer hayatta kalma şansını arttırır. zehirsiz olanların genelde beyaz, bej, kahverengi gibi basit renklerde, kirli görünümlü, albeniden uzak olduğunu unutmayın. (buradan hayat dersi çıkarak olanlar olabilir, doğrudur, kassan çıkar.)

    yine, yüzde yüz denemese de, çoğu için geçerli bir kural vardır: parmaklarınızla kuvvetlice bastırın, bastırdığınız yerler koyu mavi/mor/siyah bir renk alıyorsa kesinlikle zehirlidir. ama bazıları, renk bırakmadığı halde de zehirli olabilir, o yüzden kesin çalışan bir metod diyemiyoruz. siz iyisi mi bu rengi bırakan mantarı paşa paşa yerine bırakın, ama renk vermeyenine de dikkat edin.

    üçüncü yol da, etrafınızda keçi, koyun gibi hayvanlar varsa onları izlemektir. zehirli olanları yiyenler ölüp doğal seleksiyona kurban gittiğinden, yetişkin hayvanlar genelde zehirli ile zehirsizi ayırt etmeyi öğrenmişlerdir. lakin, bazı hayvanların sindirim sisteminde sorun yaratmayan bazı mantarların, insanın sindirim sistemindeki enzim farklılığı sebebiyle sorun yaratabileceğini unutmayın.

    kısaca "garantili" bir yol yok, ama bu metodların hepsi biraraya geldiğinde, zehirlenme riskini ciddi oranda düşürür. yemezseniz açlıktan ölecekseniz, bu metodlar işe yarayabilir.

    edit: bu entry sayesinde şu pisa testi mevzuunda ifade edilen "okuduğunu anlama" kriterinde türkiye'nin aşırı düşük skorlar elde etmesinin örneklerini bire bir yaşadım. 1- entry "hepsi için geçerli olmamakla birlikte" diye başlıyor, baştan uyarısını koyuyor, 2- şair burada parlak renkli mantarların hemen hepsinin zehirli olduğunu, zehirsiz olanların genelde daha sade renkli olduğunu söylüyor. ama "parlak renkli değilse zehirsizdir" diyor mu? hayır! "parlak renkliyse en azından onu yeme" diyor. 3- parmağını bastırdığında koyu renk çıkıyorsa kesin zehirlidir diyor. "iz çıkmazsa zehirsizdir, ye gitsin" diyor mu? yine hayır! 4- buna rağmen üşenmeyip "renk veriyorsa bırakın, ama renk vermiyorsa da dikkatli olun" demiş mi şair. demiş. hatta üşenmemiş "kesin çalışan bir metod diyemiyoruz" da demiş. 5- üçüncü bir yöntem olarak "hayvanların yiyip yemediğini kontrol edebilirsin" demiş, fakaaat yine uyarıyı koymuş şair "insanla hayvanların sindirim sistemindeki enzimler farklı" diye. bakın bu üçüncü uyarı etti! 6- bitti mi, bitmedi. dördüncü uyarı olarak şair yüzde yüz garantili bir yolun olmadığını entry'yi bitirirken tekrar belirtmiş ki hatırlatma olsun. 7- ve nihayet, bunların ancak yemezseniz açlıktan ölme riskiniz varsa (ölüm riski diyorum bakın) zehirlenerek ölme riskinizi düşürmek için uygulamanızı önermiş. "al böyle kafana göre topla sepete ye" dememiş. hâlâ bunu anlayamıyorsanız size ancak "yuh" diyebiliyorum.

    bu kadar uyarıya, ancak açlıktan ölecekseniz bunlara bakın dememe ve entry'de "şöyle değilse zehirsizdir" gibi tek bir ifade bulunmamasına rağmen bu metni okuyup "bunlar garantili yöntemler değil yaa, yine de zehirli olabilir" diye mesaj atacak kadar captain obvious'sanız size bir haberim var, muhtemelen o pisa testi'nde türkiye'nin skorunu düşüren tiplerden biri de sizsiniz ve dört kez uyarıldığınız bir metni bile doğru şekilde anlayamıyorsanız zaten muhtemelen hayatınızın bir noktasında x konudaki uyarıları algılayamadığınız için zor bir durumla karşılaşacaksınız. mantardan bağımsız, olay sizinle ilgili yani.

  • arkeoloji bolumde okuyan bir kisi tarafindan, bilgisayar muhendisliginde okuyan bir kisiye yoneltilmis soru:

    - abi sen bilgisayar muhendisliginde okuyordun dimi?
    - evet.
    - size hacker 'lik yapmayi ogretiyorlar mi, boyle bir ders var mi?
    - sizde tarihi eser kacakciligi diye bir ders var mi?
    -?!

  • servis arkadaşım olmuştu kendisi ortaokulda bir süre. sürekli birilerini döverdi, kabadayı müsvettesi, şişko bir tipti. her akşam ağzı açık ve şapırdata şapırdata pastırmalı, sucuklu sandviç yerdi serviste. bok gibi kokardı servis sayesinde. adam psikolojimi bozdu, pastırmadan-sucuktan sayesinde nefret ettim. şimdi de siyaseti bok etmekle meşgul. türkiye'yi chp'den soğuttu.

  • kuşkusuz tarihin en iyi albüm kapanışına sahip albüm.

    bir konsept albüm olarak içine aldığı atmosferin etkileyiciliği, türlü enstrümanların harika kullanımı ve birbirleriyle uyumu, lirikal anlamda ortaya çıkardığı şaheserler...
    tarihin en büyük ve ikonik albümlerinden rahat top 10’a oynuyor. emin olun içinde tek bir boş şarkı bile yok, o seviyede bir olay.

    kehanetleri ise ayrı eğlenceli; albüm kapağındaki tabelada k. west yazısını görüyoruz ve 5 yıl sonra kanye west doğuyor. ilginç olanı ise albümün açılış şarkısının adı *

  • ilanda 17 defa 'bavyera', 18 defa 'panter' sözcükleri kullanılmış.

    "neden eşit değil?" sorusuna cevap aramak üzere yaptığım araştırmalarda 1 defa 'bavyera' yerine 'bayyera' yazıldığını tespit etmiş bulunmaktayım.

    tansel bey bu inceliğimi sözlükten görür ve değerlendirmeye alırsa belki bir tur bindirir.

  • ışid'in fahri başkenti olan kentte gerçekleşmiş barbarlık.

    rakka ile yarışıyor kodumun yobazları.

  • biraz garip bir şekilde yaşadığım olaydır.

    2 sene öncesiydi. gezi parkı protestoları yeni yeni bitiyordu. ama insanlar pencerelerde tencere tava çalmaya, yolda yürürken alkışlamaya, arabadayken kornalara basmaya devam ediyordu az da olsa.

    çocukluk mahallem olan zeytinburnu kazlıçeşme'den bir çocukluk arkadaşım askere gidecekti, mahallede onun eğlencesini yaptıktan sonra herkes şahinlere doluştu. 10 araba varsa 8 şahin 1 kangoo 1 peugeot 207 falan vardı. şahin hegemonyasının olduğu bir mahallede büyüdüm yani.

    arabalara binildikten sonra başladık zeytinburnu'nu tavaf etmeye. semtin her yerini inlete inlete dolaştık. her kırmızı ışıkta inip meşale yakıyor, tezahürat yapıyorduk. zeytinburnu'nun bize dar gelmeye başladığını hissettik ve rotayı bakırköy'e çevirdik. orası bizim semtimize en yakın ve en elit semtti. zeytinburnu'nda büyüyen çocuk kız arkadaşıyla ilk bakırköy'e gider örneğin. bakırköy bir markadır zeytinburnulular için.

    sahilden bakırköy'e doğru yardırıyorduk. ataköy sahildeki gelik restaurant'ın karşısındaki benzinlikte indik arabalardan başladık 'askerin kralı zeytin'den çıkar!' diye bağırmaya. arabaların hepsinde türk bayrakları dalgalanıyor. camlardan insanlar alkışlamaya tencere tava çalmaya başladı.

    benzinliğin yanından geçen bi taksi bi anda benzinliğe doğru kırdı ve durdu. içinden uzun boylu, hatta dev gibi heybetli, yaşına rağmen dünya yakışıklısı bir adam indi. bi baktık tarık akan. orada bulunan herkesin çocukluğuna en az birkaç kere misafir olan büyük adam. herkes şok geçirdi, bazısı adamı göremedi hala 'bu vatan bizimdir bu böyle biline' diye tezahürat yapıyorlar. tarık akan bize doğru koşup 'gençler sizinle gurur duyuyoruz sizi çok seviyoruz' diyerek sarıldı. hayır ulan biz seni daha çok seviyoruz moduna girip biz de sarıldık adama.

    evet, tarık akan bizim asker uğurlama eğlencemizi gezi protestosu zannetmişti. ama işin ilginç kısmı benim o akp'li çocukluk arkadaşlarım tarık akan'a sarıldıktan sonra 'hükümet istifa' diye bağırmaya başladı. çok garip şeyler oluyordu. arkada kalıp tarık akan'ı farketmeyen arkadaşlar onu görünce 'kovaladıkça kaçan ateşböceğim misin?' diye şarkı söylemeye başladılar hep bir ağızdan. adam da gülerek alkış tuttu. sonra koşarak taksiye döndü. biz de yola devam ettik.

    anlatırken sanki saçma bi rüyaymış gibi geliyor ama gerçek valla.

    edit: seni ve dimdik duruşunu çok seviyorum, çok özleyeceğim.