hesabın var mı? giriş yap

  • düğün fotoğrafçısı değil de mevsimlik işçilerle ilgili dosya hazırlayan gazeteci sanki. bütün fotoğrafları tarlada.

    bu arada genelde insanların kafalarını kadraja almıyor.

  • yunanca gizli, saklı anlamına gelen "kruptos"; ve hafıza, anı anlamına gelen "mneme" kelimelerinin birleşiminden oluşup, "saklı anı" anlamına gelen kavrammış. zihnin daha önce okuduğu, gördüğü, dinlediği bir şeyi unutup sonra kendi üretimi gibi yeniden ortaya çıkarması halini yani bilinçsiz intihali tanımlamak için kullanılıyormuş. ben de çok sık yaparım bunu aslında. öğrendiğim iyi oldu.

  • senin o muhabbetini yaptığın kız ana kucağından ayrılıp allahın unuttuğu dağın başında köpek bağlasan durmayacak köy lojmanlarında kalıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen evde kombiden çıkan sıcak havayla mayışmışken kömür taşıyıp ısınmaya çalışıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız her gün soba zehirleyecek korkusuyla yaşıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen pc başında yayılıp ekşide takılırken tipi eşliğinde kapı önünde bekleyen kurt sesini dinliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen kıçı kırık köpek gibi gezerken köy yolunun açılmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen her istediğinde kombini açıp duşa girerken suyun gelip banyonun sobayla ısınmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız cahil bırakılmış bir toplumun içinde insanlara bir umut olmaya çalışıyor.

    o yüzden böyle bütün gün bilgisayar başında yayılan vasıfsızların ağzına alırken bir destur demesi lazım, e mi canım benim.

  • ~ türk yargı sistemine > "türkiye yargı sistemi" diye başlık açan bir "türk" kelimesi rahatsızı,

    ~ "türkiye 4'e bölünsün" şeklinde başlık açarak, subliminal üniter devlet karşıtı alt mesajları veren,

    ~ "zeytin dalı harekatı'nın gereksizliği" argümanı ile başlık açıp, pyd'ye yapılan operasyonları gereksiz gören,

    ~ şehit olan polis ve askerlere "katledilen" ifadesini kullanan

    ~ "fırat çakıroğlu şehit değildir" yazan,

    ~ "atatürk'ün şapka devrimi vizyonsuzluğu" diye başlık açıp, atatürk'e atatürk diyemeyip, mustafa kemal yazıp duran ve devrimi kötüleyen,

    ~ entrylerinde devamlı türk milliyetçilerine saldırmış olan,

    birinin açtığı başlık. şimdi bunları toplayın. ortaya çıkan sonucu siz bulun.

    edit: başlıkları nasıl buldum? entrylerini en çok favorilenenler butonunda sıraladım. çok araştırma yapmadım.

  • "norveç'e kaçtım fakat ortalarda kimse yok şimdi ne yapacağım" sorusuyla güldüren arkadaş.

    ne bekliyordun amk gemiden indiğinde norveç kralı seni mi karşılayacaktı?*bu kafayla orada tutunması pek mümkün görünmüyor zaten.

  • bir spor çeşidi olan binicilik, kan dolaşımı ve solunum sistemini iyileştirir. aynı zamanda kişinin duruşunu düzeltir çünkü binici, atın üzerinde olduğu süre içinde dik ve doğru bir şekilde oturmalıdır. bunlara ek olarak binicilik, denge ve koordinasyonunuzu geliştirir.

    atın ritmik yürüme biçimi binicinin bu yürüyüşe sürekli uyum sağlamasını gerektirir. böylece değişik kas grupları, özellikle de pelvik kaslar ve duruş kasları, çalışır. at hızlandıkça binicinin farklı kas grupları da (kuadriseps ve diz ardı kirişi gibi) yoğun bir şekilde çalışmaya başlar.

    atın doğal yürüyüşüne sağlanan uyum ve doğru biniş oturuşu bir araya geldiği zaman kişinin omurgası, eklem hareketliliği ve birçok kas grubunun durumu güçlenir.

    yeterli araştırma ile psikolojik ve zihinsel gelişime faydalarını da öğrenmek mümkündür.
    binicilik eğitimi almış,binicilikle büyümüş insanların arasında uzun zaman geçirmiş biri olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki binicilik üzerine kurulmuş çiftlikler atlar için adeta rehabilitasyon merkezidir. atın sosyalleştiği karakterinin güçlendiği insan ilişkisinin en üst düzeye ulaştığı yerdir. işkence kesinlikle değildir, bunu yazan yazar araştırmasını yapmamış atın doğası hakkında fikir sahibi olmayan bir yazardır. atların doğasında koşmak en temel güdüdür,at yarışçılığının savunulacak ve savunulmayacak yönleri vardır evet ama binicilikte atın koşu temposu dünyanın en normal durumları arasındadır. at dörtnalda dahi asla tam anlamıyla hızlı değildir,tam anlamıyla yorulabileceği kadar geniş ve düz alan yoktur binicilik eğitimi verilen çiftliklerde. kaldı ki iyi beslenen atlar antrenman yapmak zorundadır sağlığı için ve binici genellikle 85 kilodan fazla olmaz, atın sağlığı için eğitimciler bu durumu kabul etmez ve önermez. gelelim kamçı meselesine,atlar aşırı ürkek hayvanlardır ve korktuklarında verebileceği en büyük tepki koşmaktır. kamçılar genellikle topuk komutu verildiğinde harekete geçmeyen ya da bu eğitimi almamış,alışamamış atlar için kullanılır. ve genellikle ata vurulan kamçı görsel bir ürkütme amacı taşır. atın derisini acıtacak kadar şiddetli vurmanıza kimse müsade etmez, acıtmanız içinse cidden zarar vermek amacıyla şiddetli vurmanız gerekir çünkü atlarla uzaktan yakından alakası olan herkes bilir ki atların derileri kalındır. son olarak atlar insanların en yakın dostudur ,. bir at ile iletişim kurmanızı en yakın zamanda şiddetle tavsiye ederim. binicilikse sporların en asilidir,lütfen binicilik hakkında yorum yapmadan önce iyi bir araştırma yapın insanları ve kendinizi yanlış yönlendirmeyin.

  • şu an en ihtiyaç duyduğum şey çocuğumun sağlığına kavuşması... kalp damarının normal bir insan gibi çalışması mesela... gelecek günler içinde ameliyata ihtiyacı olup olmayacağını bilebilmek... daha huzurlu bir anne olabilmek falan... ama olmuyor.

  • hiç bir etkisi yoktur. 3.köprünün de bir etkisi olmayacaktır. geçmişe dönün bakın, metrobüs, metro, marmaray, kgs'nin kaldırılması vs. hepsinde trafiğe çözüm diye beklenti oluştu. ama sonuç ortada.

    ne demişler: gelişmiş ülke fakirlerin de araba kullandığı değil, zenginlerin de otobüse bindiği ülkedir.

    edit: sözün sahibi "gustave petro"

    19 aralık 2019 editi: tahmin ettiğim gibi istanbul trafiğinde zerre etkisi yok. navigasyon 4 km yol için 27 dk gösteriyor.

    12 temmuz 2021 editi: dün avrasya tüneli ile yenikapıdan girip üsküdar'dan çıktım. saat 17.30 itibariyle 13 km yol için navigasyon 58 dakika gösterdi. sonuç: 1 saat 5 dakikada ulaştım.

  • komik kararlardır. her ayrılık bir milattır, önemsenen bir ilişki olduğunu varsayarsak tabi.
    1. artık kolay kolay "seni seviyorum" denilmiycek
    2. hisler ne derse desin akılla hareket edilecek
    3. hiç bir klasik taktik küçünmeyecek hepsi uygulanacak (kaçan kovalanır vs)
    4. her içinden geldiğinde aranmayacak sevgili yada adayı
    5. düzelir diye beklenmeyecek, düzgün değilse en karizmatik şekilde baybay denecek
    6. yeni stajyerle yüz göz olunmayacak, herkesle hanım bey diye konuşması sağlanacak
    7. kimseye, yeni stajyere de acınmayacak, en ağır işler sınavı olsa bile ona yüklenecek
    8. gülümseyerek uyanılacak, sevgili olsa da olmasa da
    9. anne iki günde bir aranacak
    10. her zaman hoş ve bakımlı görünülecek
    11. eski dostlar aranacak, onlara zaman ayrılacak, sonra niye kimse beni aramıyo diye hayıflanılmayacak
    12. az içilecek, ortamlardan ve mekanlardan mümkün olduğunca uzak durulacak
    13. öküz olma sanatı öğrenilecek
    14. bencil olma sanatı öğrenilecek
    15. dört aydan önce bağlanılmayacak

    editle devam ediyoruz:
    16. eski sevgiliye geri dönülmeyecek, her dilde, kültürde ve durumda asla! (gülmeyin len)

    2011/17. karaoke yapılacak

    2013/oylandıkça karşıma çıkıyor, gülüyorum da bu sefer en çok 15. madde güldürdü. 4 ay: ) stajyerle yine yüz göz olup sıçtığımı da eklemeliyim. neyse hadi bakalım, büyüyoruz, değişiyoruz ama silmiyoruz geçmişimizi.. ayrılık konusunda bunu yazdığım zamandan beri çok şey öğrendim, madem bu kadar sık okunuyor onları da burada söyliyim.
    müptela olmayın sevgilinize. kendinize de müptela olmayın. müptelalık kötü değil, bilakis, en tepesinde "hayat"ın kendisi yazan bir "müptela olunacaklar listesi" yazabilirim buraya. mutluluğunuzun kaynağını tek bir insana indirmeyin. düşününce ne acı değil mi: o varken mutlusun, yokken mutsuz. saçmalık bu. ha, böyle bir gerçeği hepimiz yaşıyoruz, bir bacak entrisiydi: hayatlarımız o kadar boktan ki piyango çıkınca düzelecek sanıyoruz. gibi birşey. söylenecek çok şey var ve ayrılık acısı çekene gerçekten üzülürüm ondan yazıyorum. şunu da diyip kaçiyim şimdilik: zamanında kendimi biri için duvardan duvara vurmuştum. sonra biri için kendimi yerden yere attım. 3-4 ay önce de, yatakta tek başıma yatıyorum, birini seviyorum, çok severek yüzünü düşünüyorum, şöyle bir düşünce geldi: öncekiler iyi ki olmamış. şükür ki olmamış. ne şanslıyım ki olmamış. şimdi, bundan sonrası ne olur hiç belli olmaz ama ne olursa olsun, öncekiler iyi ki olmamış. bunun niyelerini nedenlerini yazamam, kendimden bahsetmek konusunda epey gerilediğim için şimdi bile kendimce fazla gitmiş olabilirim ama sizler için değerli ayrılanlar kendimi zorladım bak. üzülmeyin. üzülmeyince geri geliyorlar zaten: ) hadi çav şimdilik.