hesabın var mı? giriş yap

  • 20 yaşındaki kızın 40 yaşındaki adamla çıkması başlığında eleştiren insanlara eleştirilerinin doğru olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yapan sözlük yengesi.

    garibim sözlük müdürü de kırılmasın diye favoriye almak durumunda kalmış. ablacım (abla diyorsak yaştan değil öyle olsa abi demen gerekirdi. senden 8 yaş büyüğüm sevdiceğinden de 12 yaş küçüğüm) burada insanlar dahil olduğunuz ilişkiye dair (size hitaben değil başlıkta sizden önce girilmiş 400 entry var çoğu aynı şeyi savunuyor) eleştirilerde bulunurken 20'lerindeki kişinin yeterince olgun olamayacağını belirtirken sen çıkıp da millete;

    "@sözlükkullanıcısı dilediğinizce kusabilirsiniz ama az ötede lütfen... ben "kalbim" diyerek seviyorum, siz başka türlü sevin tutan mı var? insanların içlerinden gelerek, tüm samimiyetleriyle sevdikleri kişilere hitap etmeleri sizi neden rahatsız ediyor? asıl ben sizin yerinize utanıyorum, konuşmuş olmak için konuşuyorsunuz; zaman kaybısınız.

    edit: yolun açık olsun paşam."

    yazarsan, başka bir entry'de "ilişkimizi anlatacağım" diye lafa girip "kanzuk kalbim iyiki seni tanıdım" diye facebook gönderisi paylaşırsan sadece onları haklı çıkarmış olursun. az sessiz sakin oturup beklemek lazım. kanzuk bu sözlük'ün sahibi tabii ki hakkında burada konuşulacak. iyice yeni türkiye'ye dönen sözlük'ü tümden tüme akp türkiyesi'ne çevirmenin lüzumu yok...

    kanzuk "sen neden artık yazar olmuyorsun?" derken bunları tahmin edemedi sanıyorum. kendisi hakkında neler neler yazılıyor sözlük'te ve kendisi sözlük'ün işleyişini, dinamiklerini "bir zahmet" bildiği ve olgunluğu nedeni ile sesini çıkarmıyor, hakaret vs. içermiyorsa (bazen içerenleri dahi) okuyup geçiyor çünkü burası "ekşi sözlük".

    keşke yazarlığını açarken önce bunlar hakkında bilgi verip senin de daha olgun davranmanı sağlasaydı. durduk yere yukarıdaki başlıkta yazanları haklı çıkarmazdın.

    son olarak mutluluklar diliyorum. sizin ilişkiniz için bizim ahkam kesme gibi bir lüksümüz yok. sınırları dahilinde eleştirir ya da olumlar geçeriz. durduk yere birebir polemiklere girip de tepki çekmenin de lüzumu yok...

    edit: yukarıda @sözlükkullanıcısı olarak bahsettiğim londonphile adlı suser az önce uçuruldu... uçurulma sebebi: görsel

    edit 2: (bkz: 5 ekim 2020 birgün'ün ekşi sözlük haberi)

  • "daha çok anlat” dedim.
    “hoşuna gidiyor mu?”
    “çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
    “bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
    “gider gibi yaparız."

    (bkz: şeker portakalı)

  • flashback: 90lı yıllar. star 1 televizyonu. boş bir koridor ve gittikçe yaklaşan topuklu ayakkabı sesleri.

    tak.... tak.... tak... tak.....

    sonrasında bülent ersoy. ablanız kurban olsun size...

  • 80'lerin basi, askeri yonetim zamanlari. bir gazeteci zeki muren'e sorar.
    "efendim size neden pa$a diyorlar, biliyor musunuz acaba?"
    zeki muren katila katila gulerek $oyle cevap verir:
    "ankara'dakilere ibne diyemedikleri icindir herhalde!"

    10+ yıl sonra gelen edit:
    olayın ayrıntılı hikayesi için (bkz: #62646594)

  • normalde pazartesi sabahi sendromu, cuma aksami mutlulugu olan biri degilim ama pazar gunleri uyandigimda gune mutlu baslarim hep.

    karsi apartmanin tam benimki hizasindaki dairede bir teyze yasiyordu. iki yil boyunca her pazar sabahi bu bayragi asiyordu, bugun oldugu gibi:

    http://i.hizliresim.com/e39avb.jpg

    yurt disinda yasadigimiz icin nadiren karsilasilan boyle seyler hosuna gidiyor insanin. iki yillik komsuyuz fakat neden sadece pazar gunleri bunu yaptigini merak ediyordum. ayni apartmanda olsak belki kapisini calar, kahvesini icerdim de, durum bu sekilde olunca sadece pazar sabahlarina mutlu uyanmakla yetindim uzun zaman.

    yaslica biriydi. ara ara balkona ciktiginda gorurdum. babanne minnoslugu vardir ya hani. aynisi iste. bundan bir ay kadar once teyze yine biraz rahatsizlanmis olacak ki, ayda bir eksik olmayan ambulans yeniden gelmis goturmustu fakat bu defa diger gun getirmedi. bir hafta oldu, bir ay oldu getirmedi.

    bir aydir pazarlarim bayraksiz geciyordu. yokluguna alismasi zor oldu. bugun uyandigimda bir baktim ki bayrak yeniden asilmis. cok mutlu oldum. iyilesmis teyze dedim. durumu facebook sayfamda anlatinca, arkadaslarim "gitsene ziyaretine oglum yaa" dedi hep bir agizdan. cesaretimi toplayip nasil becerdiysem kendimi karsi apatmanda buldum hasta ziyareti edecegim resmen.

    kapiyi bir adam acti, ogluymus. durumu basindan anlattim ayakustu, boyle boyle dedim iste en sonunda geldim. iceri buyur etti sagolsun, esi ve cocuklari da vardi ama teyzeyi goremedim salonda. herhalde icerde yatakta dinleniyordur dedim kendi kendime cunku bayrak var disarida. sonra basimdan asagi kaynar sular dokuldu "gectigimiz pazar kaybettik annemi" deyince.

    "ama bayrak disarida?" dedim, "hep o asardi pazar gunleri."

    anlatmaya basladi: "annem buraya kirk sene once, daha yirmi yasinda bile degilken gelmis istemeye istemeye. ondan sonra evlenmis, biz olmusuz, duzen kurulmus, is-guc derken bir daha mumkun olmamis ve geri donememis. annemler turkiye'den ciktiktiklarinda bir pazar gunuymus. icine dert olmus geri donus yapamamak ve neredeyse on yildir her pazar gunu bu bayragi asip gecmisi yad ederdi. ataturk'u, turkiye'yi hep cok sevdi. hepimize asiladi. simdi gelenek haline getirdigi bu bayrak gorevi bize gecti ve anisini yasatiyoruz. yine her pazar bizim tarafimizdan asilacak. cocuklarim da benden sonra asmaya devam edecek." dedi. bir yandan dinliyorum, diger taraftan dokunsalar aglayacagim gozlerin dolulugundan adami goremiyorum, kirpmaya korkuyorum. "hic komsum yok" diye mizmizlik ediyormus. "keske onceden gelseydin buraya ve tanissaydiniz" dedi. daha kotu oldum.

    "bilseydim gelmez miydim hic?" diyebildim sadece. teyze ile tanisamamak hayatimin sonuna kadar icimde yara kalacak sanirim.

  • gelecegin futbol tanrisi. barcelona nin 13 yasindayken hormon tedavisini ustlenip arjantinden getirdigi, futbol dengesizi bir firlama. sozu gecen hormon dengesizliginden dolayi under 21 de oynadigi son sampiyonada yedekten bes mac girip 6 gol atmisligi var. calimlar direk ilahindan arak, rakibin bastigi ayaga dogru topu vurmayla. bu teknik abidesi de saviola olmaz umarim. ekstrasi sampiyonlar liginde forma giymis en genc futbolcusu olmasi disinda futbolda kendi derdinin futbol oldugunu sahada gostermesi. (edit*: bu entry yazıldıktan sonra bissürü sakatlık geçirdi gidişat pert)

  • çekilin işin uzmanı geldi !
    kedi oğullarımla onlarca kez yolculuk (uçuş) yaptım. neredeyse tüm firmalarla.
    öncelikle kedi çocuğun karnesi mutlaka yanınızda olmalı . havaalanında çıkacak bir sorun için önlem olarak mutlaka veteriner hekimden 'uçmasında bir sorun yoktur.' gibi bir dilekçe istemelisiniz ve kaşesini basmalı. (şart değil ama hayat kurtarır, tecrübe ile sabit. )
    kediye müşteri hizmetlerini önceden arayıp rezervasyon yapmalısınız yoksa almazlar . çünkü bir uçağa en fazla 2 kedi alınıyor. (ben uçak biletini almadan önce arayıp kedimi alacak mısınız ona göre bilet alıcam haaa tarzında bir konuşma yapıyorum genelde.)
    kedi box ile beraber en fazla 8 kg olmalı. (kilo kontrol önemli sjsjsj )
    bakın çokomelli kısıma geldim . yer hostesleri aşıdan falan anlamıyor en önemlisi 6 ay icinde yapılmış kuduz aşısı. bu olmazsa olmaz. kuduz şart.
    benden 1 ucuşta iç dış parazit istediler .karneye işletmemiştim . veterinerimizi aradım ,o an bir yazı yazdı ve whatsapptan fotosunu gönderdi kabul ettiler. (aşıları tam gibisinden)
    bir kere de yıllardır yolculuk yaptığım box ı beğenmedi thy . yönetmelik değişmiş bez taşıma çantası şartı gelmiş . ben önceden rezervasyon yaptığımda böyle bir bilgi yoktu . havaalanında eşek yüküyle o paraya box ı aldım . thy ye twitter'dan bombalama yaptım . boxın parasını geri ödediler. box bedavaya geldi shsjsjsj
    ne olursa olsun kendinizden ve kedinizden emin olun. oradakiler hayvanlar hakkinda bir şey bilmiyor . hatta bir çoğu karneye bakmayı bile bilmiyor.
    ilk kez uctugunuzu belli etmeyin. çömez muamelesi yapmasınlar . bir sorun olursa çözüm odaklı olub ve mutlaka kuduz aşısı yaptırın (son 6 ay içinde olmuş olmalı )
    mutlaka ama mutlaka onceden kedinin biletini alın. biletin ödemesini havaalanında yapacaksınız.
    bu arada 1 insan 1 pet taşıyabiliyor . ben de iki kedi var , ikinci kediyi annemle falan taşıdım . yoksa mümkün değil . sürekli uçuş yapıyorsanız ikinci kediyi alırken düşünün çok zor ben bu sebepten tayin istedim hahahahah
    kedicik son 8 saat falan bişi yemesin, su içmesin
    hava alanında çişi gelirse (-ki benim bir keresinde 12 saat rötarim olmuştu ) hemen wc ye gidip peceteleri parçalayın ve patileriyle kazma hareketi yaptırın. çok sıkışmışsa yapar hayvanda rahatlar . ev kedisi toprağı tanımaz , tanısa da havaalanında toprak olmaz :)
    bu arada kedi rezervasyonunuz varsa online check in yapamazsınız , çünkü önce kedinin kaydı yapılacak havaalanında. sonra bu check in niye olmuyor diye kafayı yemeyin . ( ben yemiştim de. )
    kediniz kabinde box tan çıkamaz . kucakta gidemez . ayağınızın altına koymanızı isteyecekler . bu sebeple check in yapılırken yanında boş koltuk olan bir koltuk rica ederseniz yardımcı olabilirler. kediyi de koltuğa oturtursunuz.
    kediden rahatsız olan yolcu yanınızda oturabilir , hanım hanım onun da bileti var !!!! diye cemkirebilirsiniz.
    şimdilik aklıma gelenler bu kadar. ileri de tecrübelerime göre ekleme yapabilirim ...
    zaten farkettim de kedi uçuş ordinaryüsu olmuşum ...
    neyse ;
    kedinize ve sizlere iyi yolculuklar dilerim <3