ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ya ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun
-
yav yürü git be dayı.. kız bir pantolon bir beyaz body giymiş ''anadan üryan dolaşıyorsun,beni tahrik ediyorsun'' diyorsun ya...
kadının kıyafetinin depremle ne ilgisi var be.. kafayı yemişsin,sağa sola sataşmaya yer arıyorsun.
senin kafa yapının içine edeyim küfrettiriyorlar ya...
hakan ünsal
1996 doğumlu efsanevi nesil
-
1996 doğumlu insan mı olur lan? 96 model tempra olur! şahin olur! tepkisi verdirten nesildir.
her şeyle dalga geçen insan
-
en çok onunla eğlenilir, en gerçek onunla hüzünlenilir, kırk yılda bir ciddi konulara girersiniz onunla ama böyle durumlarda sizi gerçekten önemseyen tek insan odur. dalga geçmeyeceği yeri bilir. çünkü onu bu hale getiren, dünyanın iğrenç bir yer olmasıdır. bunun farkına varmıştır ve artık hiçbir şeyi takmayacaktır. ama ruhunu gören insanı tanır, ve onun için dünyayı daha güzel bir yer haline getirir. bu ısırılası insanı daha sonra yeniden doğru düzgün anlatacağım, acelem var şu an sözlük.
halliburton
-
bu halliburton adındaki holding çok şaşırtıcı bir
holding. nedenmi diyeceksiniz işte nedenleri
1) dünyanın en büyük 500 inşaat firmasından biri olan
halliburton esas olarak petrol sektöründe çalışıyor.
büyük petrol firmalarının inşaat,lojistik,yangın
söndürme ve güvenlik gibi ihtiyaçlarını karşılamakta.
2) halliburtonun firması olan kellog brown root ise
askeri operasyonların yabancısı değil.1962-1972 arası
pentagon bu firmaya on milyonlarca dolar ödedi. firma
güney vietnamda amerikan ordusu için yollar,
havaalanları, limanlar ve askeri üsler inşaa etti. bu
firma en büyük parayı amerikanın hint okyanusundaki
diego garcia üssünü inşaa ederek kazandı.
3) 1990 senesinde baba bushun başkanlığında o zamanlar
savunma bakanı olan dick cheney yeni bir proje
başlattı buna göre amerikan ordusunun yiyecek,içecek
ve temizlik gibi rutin bütün işleri
özelleştirilecekti. bilin bakalım ihaleyi kim kazandı.
halliburton yani kellog brown root.
4) baba bushun seçimi kaybetmesinden sonra cheney iş
bulmakta hiç zorlanmadı ve halliburtonun yönetim
kurulu üyesi oluverdi. cheney 2000 de tekrar politika
için görevinden ayrılınca yerine cheneyin yakın
arkadaşı eski güney avrupa kuvvetleri komutanı general
joe lopez atandı.
5) bütün dünyada nerede amerikan askeri varsa brown
root firmasının ekipleride oraya gider, barakaları
kurarlar, yemekleri pişirirler, su ve kanalizasyon
sistemi döşerler. kısacası brown root firması için
savaş demek iş demektir buda halliburton holdingi için
çok büyük ama delicesine büyük miktarlada para
demektir.
6) şimdi yazının en ilginç bilgisi kellog brown root
firmasının abd ordusu ile anlaşma imzaladığı en son
sözleşme irakta verilecek hizmetlere ilgili peki ne
var bunda diyeceksiniz. çok şey var çünkü sözleşme
2001 senesinde imzalanmış peki acaba hangi ay sakın 11
eylülden önce olmasın.
araştırmaya değer derim.
hayata dair iç burkan detaylar
-
geçenlerde sevdiğim bir aile dostumuzun yanına gittim. beni bulunca da arkadaşının hukuki bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyip beni arkadaşına kitledi*
abinin yanına gittim. altmışlı yaşlarda bir abi, söze eşini kaybettiğini söyleyerek başladı. o kadar rahat ve kanıksamış bir şekilde söyledi ki kendi kendime eşi öleli en az 2 sene olmuştur diye düşündüm. eşimden geriye miras kaldı, bu işi nasıl çözeriz? dedi. hemen aklımdan beynimde yerleşik olan insanların ne kadar maddiyatçı olduğuna dair fikir dizisi geçti (klasik hikaye işte ölenler ölür kalanlar mal kavgası yapar). sonra konuştukça hikaye biraz daha açıldı. abinin ve rahmetlinin çocukları olmamış. rahmetli eşin üzerine de sadece bir araba varmış. veraset ilamı almışlar tam 42 kişi rahmetlinin mirasçısıymış. abimiz de bu mirasçıların paylarını ödeyip arabayı almak istiyormuş. aklımdan arabanın değeri epey yüksek galiba başka türlü 42 kişiyle uğraşılmaz düşüncesi geçti. konuştukça arabanın da pek para etmediğini öğrendim. en sonunda "hocam yanlış anlamayın ama ben sizin yerinizde olsam bu kadar uğraşmazdım. 42 kişiden vekalet toplamak imkansız gibi bir şey. bana 50.000 lira verseler bu işle uğraşmam, zahmetine değmez ayrıca sonuç da garanti değil" dedim. kendisi sonuna kadar bu şekilde uğraşacağını belirtti. benim sunduğum alternatifleri de dinlemedi.
sonra muhabbet biraz ilerledi. eşinin 18 yıl boyunca kanserle mücadele ettiğini, tedavisi için kolaylık olur umuduyla 3 yıl önce bu arabayı aldıklarını ve arabaya 36 bin lira verdiklerini ama eski araba olduğu için çok arıza yaptığını bir araba parası da tamir için verdiklerini, eşinin kanserle mücadelesini, cesaretini anlattı. öldüğü günü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu ve hikayenin sonu yaklaştıkça gözleri dolmaya ve sesi titremeye başladı.
eşi ölünce dünyasının başına yıkıldığını, eşinin her şeyi olduğunu, eşi olmadan ne kadar eksik ve aciz kaldığını anlattı. en sonunda da "bu miras işiyle de beni biraz meşgul etsin diye uğraşıyorum, derdimden uzaklaşmak için" dedi ve insanların birbiriyle yalnızca menfaat temelli ilişkiler kuran duygusuz yaratıklar olduğuna dair ön yargım uzun bir aradan sonra yıkıldı. bu kadar ön yargılı olduğum için kendime de epey kızdım.
italya yunan ve türkiye'nin roma birliğini kurması
-
birlikte görev dağılımı; askeri meselelerden italyanlar, çalışma ve ekonomi meselelerinden yunanlar, dış politikadan da türkler sorumlu olacak şekilde paylaştırılırsa dosta korku düşmana güven verecek, dünyanın en kırılgan ve en zayıf siyasi yapısı olmak adına samoa ve burkina faso fiso'yla amansız bir yarışa girecektir.
ludovico einaudi
-
ne bir klasik müzik uzmanıyım ne de farklı farklı piyanistlerin müziğinden tat alabilecek kadar kendimi bu konuda geliştirebilmiş biriyim, başta bunu belirtmek isterim. ancak bu adamın üzerimde bıraktığı etkiyi nasıl ifade edeceğimi bilmediğimden bir hatam olursa da kusuruma bakmamanızı rica edeceğim.
öncelikle, fly ve divenire adlı iki şarkısının daha dinler dinlemez içime işlediğini, bağımlılık yarattığını söyleyebilirim. hani insanın bam teline dokunan melodiler vardır, dinlerken notalarla düşünceler birbirine girmiştir, hissetme katsayınız artmış, duygu yoğunluğunuz tarif edilemez bir hal almıştır ya, bu adam öyle bir naiflikle başarıyor ki bunu, işte beni en çok etkileyen kısmı da bu oldu sanırım müziğinin. yıllar önce yann tiersen yapmıştı benzer etkiyi üzerimde. "divenire" albümü baştan sona kadar büyüleyici bir şaheser son tahlilde.
türkiye'ye geldi mi, gelecek mi, gelir mi orasını bilemem ama geldiğinde onu hayranlıkla izleyecek bir müzik sever daha olacak yüksek ihtimal, loş karanlığın içinde.
ingilizcede saygılarımla arz ederim diyememek
-
ihtiyaç olmadığındandır.
adamlar rahat işte, arz neymiş, rica neymiş.
yazarsın thanks, best regards, kind regards, bye, c ya olur biter.
her köye bir ziraat mühendisi atanması
-
yıllardır neden yapılmadığını ben de merak ediyorum. imam atamaktan daha anlamlı ve verimli olacağı kesin.
istanbul trafiği
-
toplu tasıma ile çözülemeyecek olan trafiktir. ülkemizde toplu taşıma kar etmek için yapılan bir eylemdir. bu yüzden otobus sayısı azdır sefer sayıları da azdır. metro vb de de yine sefer sayısı azdır. haliyle kucak kucağa gidilen pahalı bir toplu taşıma ile çözülemez. oradan gelen parayı lalelere yatırıp eşini dostunu sevindirmeye alışmış yönetim de bunu yapmaz.
denizin kullanımı ise iç anadolu çomarının deniz taşıtı kullanamaması dolayısı ile rant sağlanaması nedeni ile neredeyse ihmal edilmiştir.
ümraniyeden cnr a iki kişi toplu taşıma ile gitmek arabadan pahalıya geliyorsa kimseyi indiremezsiniz o arabalardan.
özetle doğrudan toplu taşımayı kar edilecek bir hizmet olarak gören ibbnin suçudur. oy aldıkları kitle de istanbulda yaşayıp deniz görmemiş tayfa olduğu için toplu taşıma kimsenin bir tarafında olmaz.