hesabın var mı? giriş yap

  • hakkında yok hypergiant'tır odur budur diye söylentilerden ötürü büyüklüğünün akla zarar vermesi açısından ortalıkta bi sürü örneklemesinden başka çok bir bilgi mevcut değildir. hatta bi tanesini de ben yazayım; dünyanın etrafını günde 8 saatlik bir yolculukla 2 yılda tamamlarken vy canis majoris'te aynı şeyi yapmaya kalkarsanız yolculuk 650.000 yıl sürermiş. daha da meraklıları için küçükten büyüğe derin kolda...

    merkür = 4880 km
    mars = 6794 km
    venüs= 12104 km
    dünya= 12756 km
    neptün= 49532km
    satürn= 108728 km
    jupiter= 142984 km
    güneş= 1292500 km
    sirius= 2506500 km (dünyadan baktığımızda en parlak -görünür kadiri en fazla olan- yıldız.)
    pollux= 6962500 km
    arcturus= 4177500 km
    riegel= 86335000 km
    aldebaran= ??????
    betelgeuse= 905125000 km
    antares= 1128430000 km
    v283 carinae= ??????
    v838 monocerotis=??????
    v509 cassiopeiae=??????
    mu cephei= ??????
    ky cygni= ??????
    v354 cephei=??????
    my cephei= 3481250000 km
    w cephei= 3676200000 km (dünyanın 288.194 katı)
    vy canis majoris=??????

    edit: imla + düzeltme + teşekkür*
    edit2: düzeltme + teşekkür *

  • normal ailenin pkk kampının yanında işi ne? çok hoş bi yerimle güldüğüm haber.

    kuzenim 2008 yılında kurmay yarbay iken şehit oldu, söylediği bir laf vardı. gündüz kahvede yanyana oturup çay içtiğimiz adamlar akşam ellerinde tüfeklerle ateş açıyor derdi.

  • kendi arabasıdır, en doğrusunu kendi bilir. bozuluyorsanız ya da sigarasız duramam diyorsanız arabasına binmezsiniz olur biter.
    kimse sizin dumanınızı da tribinizi de çekmek zorunda değil.

  • 1964'te şirketini kurduğunda pazar bu kadar büyük değildi. spor ayakkabılar genelde sporcuların kullandığı ekipmanlardı.

    harcanabilir gelir ve boş zamanın artması, spor yapma alışkanlığının yaygınlaşması, spor aktivitelerinin ticarileşmesi ve küreselleşmesi, reklam, tasarım ve konfora yapılan yatırımlarla spor giyimin günlük kullanımının artması pazarı büyüttü. phil knight bu trende katkıda bulunarak hem de bundan faydalanarak büyük bir global marka ve şirket yarattı.

    başından beri spor ayakkabıların iyi satacağına ilişkin güveni tamdı. japon onitsuka'nın distribütörlüğü ile başladığında, pazarda talebin arzdan fazla olduğunu görüyordu. bu güçlü talebi karşılamak için şirketin bilançosunu zorlamaktan çekinmedi. yüksek büyüme oranlarını devam ettirebilmek için tedarikçi ve banka fonlamasını sonuna kadar kullandı. ilk on yıl hep likidite sıkıntısının içinde oldu. bir kaç kez iflasın eşiğinden döndü.

    likidite sıkıntısını aşmak için bulduğu yollardan biri perakendecilerden geri ödemesiz ön sipariş almak oldu. bunun karşılığında %7 iskonto verdi. perakendeciler başta buna yanaşmasa da ürünlerin rağbet görmesi kabul etmelerini sağladı. bu program halen kullanılıyor.

    önceki iş tecrülerinden kurumsal hayattan lezzet almadığını gördü ve etrafında da genelde o hayat tarzından sıkılan 'unemployable' kişiler toplandı. ilk yönetim kademesi bunlardan oluştu. dolayısıyla nike'ın kültürü de.

    en etkin pazarlama yöntemi sponsorluk anlaşmaları olduğu için sporcular ve kulüpler ile yakın ilişkiler kurdu. onlara daha bütüncül bir ürün desteği verebilmek için konfeksiyon tarafına da girdi. bu atılım aynı zamanda mağazalardaki raf alanını ve görünürlüğünü artırdı.

    sıfırdan başladığı yıllarda pazarın en güçlü oyuncuları adidas ve pumaydı. şu anda ise nike'ın abd'deki pazar payı %21 adidas'ın ise %3.5. nike'ın global satışları 31 milyar dolar, adidas'ın 19 milyar dolar. utangaç bir girişimci için hiç fena değil.

    * yazdığı 'shoe dog' adlı kitaptan aklımda kalanlar. akıcı ve güzel bir anı kitabı. tavsiye ederim.

  • ''3 tarafı denizlerle çevrili ülkenin 4 bir yanı beyinsizlerle dolu, ilginç!!!''

    yazılan yazı bi nebze yarsa da altındaki babasının yorumuyla gece gece klavyeyi kemirdim.

    ''oğlum çift haneli iq ile kime laf sokuyon.''

  • her kelimesiyle ve her sahnesiyle sözlüğe selam ileten, selamlarını ince ince işlemiş yoğurt sosuyla içimizi ferahlatan bir reklam.

    uzmanlık alanlarını dinlerken nefesim kesilen deniz!!!
    oy kullanmak sansürü çözer.
    gel sandık çok güzel.

  • ulan ibine. adam çalışma sermayesini yaratamayıp kredilere ödeme yapıyor ve stok çekebilmesi için alacağı firma yabancı buyük ihtimalle para olmadan mal vermiyor. senin gibi ibineler de adamın halini bilmeden boyle laf çakıyor. piyasa şu anda bu tip firmalar ile dolu. çalışma sermayeleri kurdan eridiği için peşin mal parasını almak zorunda kalıyorlar. senin huyun suyun hürmetine değil yani. ibinelik olsun diye yapmıyorlar. piyasa tamamen nakite döndü bu bir iki senedir. alış bebişim.

  • kucuk olcekli tipik turk esnafidir. alisverise gitmissinizdir ve misal kazak alacaksinizdir. kazagi denersiniz, hosunuza gider ve almaya karar verirsiniz. ancak hemen hemen her turk insani gibi pazarlik yapacaksinizdir dukkan sahibiyle etiket fiyati uzerinden indirim yaptirabilmek icin. olaylar gelisir;

    siz: "bu kazak guzelmis? etiket fiyati uzerinden ne kadarlik bir indirim yapabilirsiniz?"
    esnaf: "valla, biz, bize gelis fiyatiyla satiyoruz bu kazagi" (ic sesiniz: at yalani .... inanani seklindedir)
    siz: "olur mu ya? bu cok pahali. alaman ben bu kazagi bu fiyatiyla. yapin artik bir indirim (israrlar, israrlar, israrlar)."
    esnaf: (imana gelir) "tamam o zaman bakalim ne yapabiliriz" der

    ve hastasi oldugum surec baslar. esnaf, masasinin ustunde duran devase hesap makinesini (devasa hakikatten, boyle kafam kadar, devasa olmasina devasa ancak ironik bir sekilde ancak dort islem yapabiliyor) alir ve diffirential equation cozermis edasiyla bir o tusa bir bu tusa pasar. derin dusunur. ve

    esnaf: "valla en son bu olur, daha azi bizi kurtarmaz" der ve hesap makinesinde cikan sayiyi size gosterir. (ic sesiniz: hani lan size gelis fiyati buydu? seklindedir ve hala inanmazsiniz o kadar cok tusa basip bu sayiyi bulmasina)
    siz: "tamam o zaman aliyorum" der, odemenizi yapar ve iyi gunler dileyerek dukkandan ayrilirsiniz. esnaf ise bir sonraki musterinin gelmesini ve bu baglamda bir sonraki hesap makinesini kullanimini dort gozle beklemeye koyulur.

  • şehit babasının evine haciz gelirken futbol kulüplerinin milyarca liralık vergi borçlarının affedildiği,

    milletin karısına dadanıp üstüne bir de silahla hastane basan futbolcuların hiçbir şey olmamışçasına futbol hayatına devam edebildikleri,

    engelli taraftarların dahi tribünlerde dayak yediği,

    sayın cumhurbaşkanımızın izniyle tabirini kullanmadan hiçbir kulüp başkanının açıklama yapamadığı,

    futbol özetlerinin bile yalvar yakar şifresiz yayınlatıldığı,

    hakemlerin çoğunlukla rezil yönetimler sergilediği,

    spor programlarında futbolun sorunları yerine magazinin konuşulduğu,

    taraftarların siyaseten hiç olmadığı kadar ayrıştıkları,

    altyapılarında müthiş torpil ve daha nice rezil olayların döndüğü,

    fanatikten sonra ülkenin en çok satan spor gazetesinde her gün alakalı alakasız haberlerde " başkan erdoğan da oradaydı / başkan erdoğan aradı " cümlelerinin bulunduğu,

    uluslarası kulüp turnuvalarına sırf lig düşünülerek yedek kadrolarla çıkan takımların bulunduğu,

    devlet televizyonundan millete atar gider yapan bilmem kaç bin lira maaşı cukkalayan tiplerin spor yorumcusu olduğu

    bir ülke, şimdiye kadar iyi bile dayandı!

  • ne uzatılan bir konudur. ateistler vegan veya vejetaryen olmadan da bu bayram hakkında olumsuz fikirlere sahip olabilirler.

    -bunun bir "kutlama şekli" oluşundan rahatsız olabilirler.

    -tanrının neden hayvan yerine bir fidan gönderip ibrahime ek demediğini sorgulayabilirler.

    -neden hayvanların uyuşturulmadan, illa canlı şekilde dakikalarca çırpınarak ölmesi gerektiğini, illa foşur foşur kan akması gerektiğini sorgulayabilirler.

    -bir toplum dayanışması yani fakirleri doyurma kampanyası şeklinde görülüyorsa toplumdaki açlar yalnızca üç beş gün mü aç kalıyorlar diye sorabilirler, bu kadar aç sefil dilenen çocuklar neden var, öğütle güzellik olmuş mu, din buna mutlak bir çözüm getirmiş mi diye sorgulayabilirler.

    ve daha yüzlerce şekilde eleştirebilirler. bunlar zaten subjektif değerlendirmelerdir. kutsal görmediği bir şeyi eleştirip sorgulayabilir herkes, nitekim de böyle yapıyorlar.

    "ateistlerin kudurması" diye açılan başlık yeterince hedef gösteren ve ayrımcı bir dil kullanmıştır zaten, "islamofobiyi benimseyenler için benim lafım" çok sağlıklı bir yaklaşım olmuyor başlığa bakınca yani. ben de din düşmanı değilim, herkes istediği şeye tapabilir, istediğinden medet umabilir, toplumu bu eksende hizaya getirmeye çalışmadığı sürece buyursun inançlarını istediği gibi yaşasın. ancak bu şekilde olmuyor hiçbir coğrafyada görüldüğü üzere.

    dahası, "ateistlik nedir bilmeyen" denmiş. ateizmin tarihi falan dense anlarım da ateizmin kendi başına bir öğretisi, ödevi, geleneği yoktur. ateizm tanrıyı reddetme biçimidir. üzerine çok bir şey bilmeyi gerektirmez. zaten yapılan her ankette ateistlerin dini ve din tarihini ortalama bir dindardan daha iyi bildikleri ortaya çıkıyor. inandığı tanrının buyruklarını başkasının yaşam anlayışına da empoze etmeye çalışmaları, baskı ve zulüm göstermeleri hiç azımsanacak örnekler de değil, dolayısıyla dindarları bilinçlendirme girişimleri daha yerinde bir hareket olur.