hesabın var mı? giriş yap

  • bir bilişim öğretmeni arkadaşımın anlattığına göre okullarda ciddi hareketlenmelere sebebiyet veren durum. fizik ve kimya başta olmak üzere bir çok branştan öğretmen neden bu dersi biz vermiyoruz da bilişim öğretmenleri veriyor diye söylenmeye şimdiden başlanmışlar. sonradan kodlamanın optik kağıtları işaretleme olayı değil de programlama olduğunu öğrenince geri adım atmışlar.

    çocuk ölü doğdu beyler. dağılın.

  • "bayan lan o.ç" diyen bir dallama içerir.
    yalakalık yapacak ya kadına, bayan olunca vurup kaçması normal tabi.

  • bak desen ki günümüzde et yemeye ihtiyacımız yok, çünkü tarım var, etin verdiği kaloriyi alabiliyoruz. derim ki gerzekçe bir argüman değil.

    ama ne tarih bilirsin ne biyoloji bilirsin ne bilmemne...

    bak bi özet geçelim.

    atalarımızın diyeti: ne bulurlarsa onu yemek. meyve, tohum, böcek, tavşan mantar...

    ne bulursak yiyorduk.

    sonra ateşi bulduk. ateşi bulmamızla yiyecekleri pişirerek yemeyi öğrendik. ve çiğ şekilde yememiz ve sindirmemiz saatlerce sürecek(neden? çünkü dedim ya böcek möcek yiyen hayvanlarız, sindirim sistemimiz ona göre evrimleşmişti) eti pişirerek 1 saatte "sofradan kalkar" hale geldik.

    pişmiş yiyeceklerin sayesinde bağırsaklarımız kısaldı, bağırsağa harcadığımız enerjiyi de beynimizi büyütmeye yönlendirdik.

    1 parça etin sağladığı kalori için saatlerce yerde tohum böcek arayıp yememiz lazım. böylece, etin verdiği inanılmaz kalori patlaması ve bağırsakların kısalmasının verdiği avantajla beynimiz büyüdü, sonra o oldu bu oldu işte.

    köpek dişin var, türün mamutların, dev slothların, filkuşlarının soyunu tüketmiş hala insan doğasında et yemek yok diyen adam zır cahildir.

  • -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?
    -ben de yazlıktayım, balık tutuyorum.

    (yazlığım var.)

    -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?
    -spordan geldim, çok yoruldum. :s

    (spor yapıyorum.)

    -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?
    -çok sıcak, evde oturuyorum serin serin.

    (evim klimalı.)

    -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?

    bu arada ben niye hep çalışıyom lan???

  • three mile island (tmi)’da ki 2 ünite reaktörden ilki 1974 yılında, ikincisi 30 aralık 1978 yılında elektrik üretmeye başlamıştır. 2. ünite reaktör, metropolitan edison şirketi tarafından çalıştırılan, babcock ve wilcox dizaaynı olup, 959 mw (net 880 mw) gücünde basınçlı su reaktörüdür. 2. ünite 28 mart 1978 yılında ilk kez kritik olmuş ve bundan tam bir yıl sonra 28 mart 1979’ da, reaktör besleme suyunun kaybı nedeniyle reaktör soğutma sistemi devre dışı kalmış ve bunu takiben reaktör kalbi erimeye gitmiştir.
    kaza, 28 mart 1979 günü sabah 04:00 sularında, yapının nükleer olmayan kısmında yani ikinci devresinde, reaktör %98 güçle çalışırken başlamıştır. ana besleme pompalarının çalışması, elektriksel ve mekaniksel yetersizlikler yüzünden durmuş ve buhar üretecinin ısıyı uzaklaştırmasını engellemiştir. önce tribün, sonra reaktör otomatik olarak kapandı. hemen, i. devre basıncı artmaya başladı. basıncın çok fazla artmasını önlemek için, basınçlandırıcının üst kısmında bulunan kurtarma kapakçığı açıldı. basınç belli bir değere düştüğünde bu kurtarma kapakçığı kapanmalıydı, fakat kapanmadı. sinyaller operatörlere kapakçığın açık hala olduğunu gösteremedi. bunların sonucunda, açık kalan kapakçık sistem basıncının daha da düşmesine neden oldu.
    bu arada, yapıda başka bir problem daha meydana çıktı. ana besleme suyuna destek olan acil durum besleme sistemi, kazadan hemen 42 saat önce kontrol edilmişti. kontrolün bir bölümü olarak, kontrol sonunda vana kapatılıp tekrar açılır. bu kontrolde vana kapatıldı, fakat insan hatası sonucu açılması unutuldu, böylelikle acil durum besleme sisteminin çalışması önlenmiş oldu. vananın kapalı olduğu, kaza başlangıcından itibaren 8. dakikada anlaşıldı. önce tekrar açıldı, acil durum sistemi doğru olarak çalışmaya başladı, bunu takiben soğutma suyu buhar üretecinin içine akmaya başladı.
    i. devre basıncı düşmeye devam ettikçe, su olmayan alanlar yani boşluklar (void), basınçlandırcı dışındaki sistemde, oluşmaya başladı. bu boşluklar yüzünden, sistemdeki soğutma suyu yeniden dağıtılmaya başlayınca, bu sefer basınçlandırcı su ile doldu. operatörlere ısıyı alan soğutucunun miktarını bildiren seviye göstergesi, yanlış bilgi ile sistemin su ile dolu olduğunu gösterdi. bunun üzerine operatörler su eklemeyi kestiler. takılıp kalan kapakçık yüzünden bundan habersizdiler, gösterge yanlış okumalara neden oldu.
    yeterince soğutma suyunun olmaması sonucu, yakıt sıcaklığı yükseldi ve zirkonyum yakıt zarfı zarar görerek bazı noktalarında suyla reaksiyona girerek hidrojen oluşmasını sağladı. hidrojen reaktör binası içine salındı. 30 mart’ ta , zincirleme kazanın başlamasından iki gün sonra, hidrojenin bir bölümü i. devre soğutma suyunun içinde kalarak reaktör kabını çevreledi ve reaktör kalbi üzerinde hidrojen balonu oluştu.
    kazada asıl tehlike yaratan ve endişe uyandıran bu hidrojen balonuydu. eğer reaktör basıncı daha da düşseydi, bu hidrojen balonu patlayabilirdi ve soğutucunun reaktöre akışını engelleyebilirdi. bir kaç gün içinde, hidrojen balonu basınçlandırıcıdaki hava ve su basıncının ayarlanması ile azaltıldı.
    soğutmayı sağlayacak su olmadan, ve reaktör üzerindeki hidrojen balonu oluşmadan reaktördeki esas hasar 2-3 saat içinde gerçekleşti. kelimenin tam anlamı ile bir yakıt erimesi olmamasına karşın, yakıt reaktör kabının yada çelik reaktör zırhın altına doğru erimeye gitmemiş, büyük miktarlarda yakıt erimesi söz konusu olmamıştır. reaktör soğutucusundaki radyoaktivite çok muazzam mertebelere ulaşmış, reaktör soğutma sisteminde, reaktör binasının diğer kısımlarında yüksek radyasyona ve bina dışına yani çevreye radyasyon yayılmasına neden olan kaçaklar meydana gelmiştir. kazanın başlamasından kısa bir süre sonra, yakıt atıklarını ve fisyon ürünlerini taşıyan bir miktar su, reaktörden sızarak reaktör binasının tabanına akmıştır. kaza sona erdiği anda, tabandaki su reaktör kabından artan ısı ile ısınmış, buharlaşmış, duvarlar üzerinde yoğunlaşmış, duvarlardan süzülerek tekrar bina tabanına dönmüştür. beton ve demir tabakaların gözenekli ortamından süzülen radyo nüklidler daha sonra korozyona neden olmuşlardır. binanın bu bölgesi sonradan yapılan dekontaminasyon işlemlerinin odak noktası olmuştur.
    kazaya yanıt çabuk geldi. pensilvanya’ da ki nrc bölge ofisi kaza günü 7:45 de haberdar oldu ve 8:00 de alarma geçildi. bölge ofisi müfettiş ve personeli gerekli araçlarla birlikte yola çıkardı. saat 9:15 de çevreden ilk radyoaktivite örnekleri alındı.
    kazanın daha en başlarında, genellikle xe’ dan oluşan radyoaktif gaz çevreye yayılmaya devam etti. bununla birlikte hidrojen balonunun patlama tehlikesinden dolayı, 30 mart’ ta reaktör çevresindeki 5 millik bölgedeki çocuklar ve hamile kadınlar önlem olarak tahliye edildiler. 10 millik çevre içinde yaşan halkın evlerinde kalması ve camlarını kapalı tutmaları salık verildi. kazanın tamamıyla kontrol altına alınmasının ardından, pek çok tahliye edilen insan 4 nisan’ da evlerine döndüler.
    nrc’ nin yaptığı radyolojik çalışmaların sonucunda, bölgedeki 2 milyon kişi için ortalama doz yaklaşık 1 mrem olarak hesaplanmıştır. yılda 100-125 mrem olan doğal ortam radyasyonu ile kıyaslandığı zaman, kollektif doz bu bölge için oldukça küçük kalmaktadır. çevrede yapılan ölçümlerde hayvan, bitki, besin, toprak ölçümlerinde kazadan sonra çevreye çok düşük miktarda radyasyon yayıldığı saptanmıştır.

  • benim kardeşim(12) de yatağında osura osura minecraft oynuyor, videoyu gösterdim, tenezzül edip 10 saniye izledikten sonra durdu ve şu çıkarımı yaptı: bu çocuğun dersleri kesin 100dür

    felsefe piri asıl burada eyy çocuk