hesabın var mı? giriş yap

  • hakkında bazı gerçekler;

    - kendi de dahil tam 4 nesil tiyatroyla uğraşmış bir ailenin üyesi. büyük babası ve büyük annesi, büyük büyük babası tiyatrocu. anne ve babası tiyatroda kostüm tasarımcılığı ve dekorasyonla uğraşmış. evlerinde sabah akşam tiyatro konuşulmasından o kadar çok sıkılmış ki asla tiyatrocu olmak istememiş.

    - büyük annesi ve büyük babası avusturya'daki büyük devlet tiyatrosunda çalışmışlar; naziler 1938'de avusturya'ya geldiğinde ve 1939'da savaş başladığında tiyatroya devam ederek klasik eserleri oynamışlar. 1942'de tiyatro kapanmış.

    - oyunculuk eğitimi sırasında, drama okulunu devam ettirirken bir yandan da müziğe ilgi duyduğu için şan eğitimi almış ve iki taraftan da bir seçim yapması istenmiş. sesi, opera için viyana'daki akademinin seçmelerine katılacak seviyede olmasına rağmen hayatını bir opera sanatçısı olarak sürdürme konusunda çok emin olamadığı için en sonunda oyunculuğu tercih etmiş.

    - gençken amerikan sinemasından çok etkilenmiş ve sinemada yer almak istemiş. bunun üzerine new york'ta drama okuluna giderek senaryo yorumu eğitimi almış. bu eğitimi sırasında bir sözü hayatı boyunca hiç unutmamış ve benimsemiş; "don't love yourself in art, love the art within you" (sanatta kendinizi değil, içinizdeki sanatı sevin).

    - reservoir dogs'tan başlayarak, death proof da dahil olmak üzere bütün tarantino filmlerini ilk çıktığı anda izlemiş.

    - django unchained'in senaryosunu ilk gören, printer'dan çıktığı haliyle okuyan ilk kişi. dolayısıyla flmin yazımının tamamına tanık olmuş ilk ve tek kişi. ayrıca tarantino'nun, yazdığı film senaryosunu herkesten önce paylaştığı ikinci aktör. (diğeri kill bill'in senaryosunu paylaştığı uma thurman)

    - django unchained'in çekimlerinden 2 ay önce ata binme antremanları sırasında attan inerken kötü şekilde düşmüş ve leğen kemiğini kırmış. ameliyat olmuş. 3 ay ata binememiş. tarantino hastanede waltz'u ziyarete gittiğinde waltz, "3 ay ata binemeyeceğim, ne yapacağımı bilemiyorum" dediğinde tarantino bir çözüm bulacağını söylemiş. böylece tepesinde kocaman bir dişin sallandığı dr. king schultz'un at arabası bu şekilde ortaya çıkmış.

    - reflections in a golden eye, the philadelphia story ve martin scorsese filmleri en etkilendiği filmlerden bazıları.

    - dublajlı filmlerden nefret ediyor. "dublajlı filmlerden daha çok nefret ettiğim bir şey varsa o da dublajlı filmlerdir.", diyor. fakat filmlerinde almanca dublajlarını, başka türlüsü saçma olacağı için ve başka birinin yapmasını istemediği için sevmese de kendi yapıyor.

    - klasik müzik tutkunu. ayrıca müzikalleri çok seviyor.

    - en hayran olduğu oyuncu ve rol modeli robert de niro. robert de niro'nun en hayran olduğu özelliği, kendini zorlamaya ihtiyaç duymadan, doğal bir şekilde oynadığı karakterleri görünür kılması ve izleyicinin bakış açısını zenginleştirmesi.

    kaynak: izlediğim röportajları ve katıldığı bir radyo programında anlattıklarıdır.

  • avrupalı zoofillerden sık sık duyduğum bir söz. aslı astarı yok ama bir kere ikna olmuşlar.

  • özgür müzik seçimi, cipsli parmakları mahalle baskısı olmadan şuursuzca emebilmek gibi sıradışı ve nadide avantajlar olabilirler.

  • abd \ georgia\ tucker

    işe gitmek için servis beklemek amacıyla evin önüne inilir. o sırada hayalinizdeki otomobilin o an kapıda olduğunu, sahibinin de aracın dışında telefonla konuştuğunu görürsünüz. sürekli internetten ve aylık aldığınız araba dergisinden fotoğrafını görebildiğiniz aracı ilk kez canlı görüyorsunuzdur. şaşkınlığınızı attıktan sonra utana sıkıla yanına doğru yanaşırsınız aracın. içini canlı görmek, kadrana-döşemeye şöyle doya doya bakmak istersiniz. göz ucuyla araca bakarken sahibi sizin bu halinizi görüp aksanlı bir ingilizce ile sorar; "güzel araç değil mi?"

    afallarsınız! böyle hafif kekeme modda; "evet, kesinlikle.." dersiniz. adam bir an bile duraksamadan;"istersen deneyebilirsin!" der. ne yani ilk çıktığı günden beri hayalini kurduğunuz aracı mı sürecektiniz? hemen şimdi hatta? evet doğrudur! adam size hayalinizdeki aracı denemeniz için verecektir. verir de..

    siz hayalinizdeki aracı hiç tanımadığınız bir adamdan alır ve denersiniz. bilmem kaç bin dolarlık araç o an altınızdadır ve çıkardığı ses o an hiç duymadığınız kadar güzeldir.

    sürersiniz aracı. araçtan inerken adam sizi şaşkına çeviren bir şekilde sorar;

    - kardeş memleket neresi?

    edit: tamamen gerçektir!

  • italya'dan daha çok ülkemizde ünlü olan maç. italyanlar duysa manyak mı lan bunlar derler.
    düşünsene avusturya'da konyaspor-kayserispor maçının bilinir beklenir olduğunu.

  • bu vaka sayıları ile yüz yüze eğitime geçmek akademisyenleri ve öğrencileri riske atmaktır. sırf esnaflar istiyor diye böyle bir karar alınmamalı

  • olmayan durumdur.

    700 bin ne mk?

    806.415 diyeceksin..

    senin verdiğin rakam ile ekrem başkanın gerçekte yaptığı fark arasında 106.415 oy var. o 106.415'i birer birer say desem sabah 8'de başlasan, ertesi sabaha kadar sayamazsin bile.

    alginizi seveyim.. 700 binmis.. bsg.

  • maksimum seviyesine ödüle ulaşıldıgında degil, beklenti moduna geçmemizle ödülü almamız arasında çıkıyormuş bu meret. yani ödüle ulaşmak için harcadıgımız çaba süresince dopamin seviyesi artıyor ve eger ödül bizi çalışmaktan vazgeçirecek kadar uzakta degilse (dondurma yemek için bir ay beklemek bizi heyecanlandırmayabilir, ama bir saat boyunca ders çalışmak için makul bir hediyedir) maksimum seviyeye çıkıyor. çalışmayı bitirdigimiz zaman bu seviye düşüyor.

    işin ilginç yanı çalışmayı bitirdigimizde ödüle her zaman ulaşamıyorsak (köpeginiz fırlattıgınız oyuncagı geri getirdi, ama bisküvisini vermediniz) bir dahaki denemede dopamin seviyesi daha da artıyor.

    bunları kaynagından dinlemek isterseniz eger: http://www.youtube.com/…xrywdp9ii0&feature=youtu.be

  • - 5 kisi kalenin kapisini acabilecek misiniz? yardim ister misiniz?
    - gerek yok, biz kendi yagimizda kavruluruz..
    - yapmayin soyle espriler arkadasim, geriliyorum ya..