hesabın var mı? giriş yap

  • bilale anlatır gibi anlatalım o halde;
    bankaların günlük para ihtiyacını her ülkenin merkez bankası açık piyasa işlemleri adı altında kendileri karsılar.misal bizim merkez bankası günlük ve haftalık olarak teminata alacagı bono karsılıgında bankalara likidite verir..ancak işin içine döviz vs girdiğinde 22 mart 2019 dolar kuru başlığında da kısmen açıkladığım gibi, yabnacı bankalar bizim merkez bankasından fonlama alamadığı için bunu londra piyasalarında yaparlar..yani dolar tl de alım ya da satım yönlü poz almak isteyen kurumlar bunu belli bir vadede geri almak üzere swap dediğimiz takas yoluylayapar..tl nin faizi doların faizinden yüksek oldugu için tl satıp dolar almak bu işlemi yapan için bir maliyettir..ama dolar alması için önce tl bulma zorunlulugu var..herkes aynı anda tl satıp dolar almaya calıştıgında ve o piyasaya elinde fazla tl olan bankalarında bazı sebeple girmemeleriyle piyasa da tl sıkısıklığı olusur ve nadir olan metanın değeri arttıgı için kıtlasan tl yi piyasadan bulmak zorlasır..bunun manası sudur aslında;beklentiker tl aleyhinde gelişince herkes dolar almak ister lakin piyasadan borc tl bulmak zorlasınca gecelik fonlama faizleri aşırı yukselir ve bu sefer en iyisi tl alayım da gecelik bu yuksek faizi ben alayım diyen kısa vadeci alsatcıların yardımıyla kur düşer,,bugun oldugu gibi..ama işin temelinde dolar alımından kaynaklı tl kıtlığı oldugu için bu dususler kısa süreli olur ve günün sonunda elimizde hem yuksek faiz kalır hem de yükselmiş kur...kısamın kısası giren cıkan vatandasa.

  • esmere güzel yakıştırmasını yapanlar bu kadınları gördükten sonra söylemiş olabilirler. yaşadıkları coğrafyanın hakim fenotipinin en güzel numuneleridir bunlar. genelleme yapmayı sevmesem de bir kaç tane istisnası dışında tanıdıklarım zeki, eğlenceli, dost canlısı, ve sadık kadınlardır. yoklukta zorlukta öyle terk edip de gitmezler. inanılmaz bakımlı ve kendine bakmayı baktırmasını iyi bilen kadınlardır. siyahın tonları, genellikle kumral bir yüzde estetik gerektirmeden en doğal güzellikte bu kadınlarla anlam kazanır. manzarasını izlemeye doyum olmaz. en belirgin hatları, kalem gibi kaşları, canlı canlı ve fer fer bakan gözleridir. ortadoğu'nun sert ve acımasız iklimi bu kadınların yüz hatlarını da keskinleştirmiştir, yuvarlak yüzlü ve kemersiz burunlusu azdır, çoğu da bu yüzden burnuna estetik yapar. ben keskin yüz hatları, kalem kaş, kömür göz ve belirgin elmacık kemikleri sevdiğimden,tüm bu özellikleri barındıran iran kadınları bana ayrı bir güzel gelirler.

  • özeti eeaaaaaoooooooo olan program. izlemeyenler için aktarayım:

    abdulkerim: şimdi hocccam falan filan yani
    sinan engin: eamaa aaeeooo
    ahmet çakar: aeeaeeeeeeee
    rok: haydaaaaaeeeeaaaaaa
    ertem: arkadaşlar herkes aynı anda konuşmasın!

  • başlık: türk kizi google dan mail hesabi...

    entry1: alamaz cünkü adamlar cep telefonu numarasi istiyor. olmaz olamaz.

    başlık: camide nike ayakkabimi caldi picin teki

    entry1: iyi ilerde zekat vermedim demessin

    entry2: vay amk 15 senedir camiye gitmiyorum nasıl lan hala aynı mı bi değişiklik var mı?

    entry3: ben bugün parmak arası terlikle gittim nikeyle döndüm

  • eduardo galeano'dan alıntıyla, bir epigrafla başlayalım:

    "büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. şimdi biz onlar için çalışıyoruz. gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. iletişim kurmak için icat ettiğimiz öncü büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. biz makinelerimizin makineleriyiz. onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. ve bunda haklılar."

    tüketim toplumu da bu yolla oluşturulmadı mı zaten?! bence tükettiğimiz şunca ürün(hatta hizmetleri de katabiliriz) gereksiz ve boş beleş. insanlar neden buna uyanamaz anlamış değilim. her şeyi ihtiyaçmış gibi, ne bileyim olmazsa ezik kalırmışız gibi ya da egomuzu okşamak adına bize kakalamıyorlar mı?!

    mesela şişelenmiş meyve suyu diyelim. bakıyorsun bunun reklamları oluyor. olağanüstü estetik portakallar havada uçuşuyor; mandalinaları, narları ninjalar ortadan ikiye ayırıyor. bembeyaz dişleriyle sağlıklı bir kadın, öğle sıcağının altında bunu yudumluyor falan filan. sonra da adam gidip bunu satın alıyor. bu kadar salakça bir şey olabilir mi? biz şişelenmiş, paketlenmiş meyve suyundan önce de vardık. ben portakal seviyorsam giderim, onu alırım; istersem basit bir aparatla bunun suyunu da çıkarırım. senin "renklendirici içermez" sempatikliğine gerek duymadan, zaten benim için gerekli olan formda onu tüketirim.

    şöyle güzel bir söz var; "insan nedir biliyor musun? ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda, ağaçları koruyun, yazandır.'

    insanlara bu tarz tüketim alışkanlığı kakalanıyor. neden? belki de sürekli sistemin çarkları arasında kalsın diyerek. doğanın bana sunduğu şeyleri, basit dönüşümlerle tüketmek varken, neden bu çeşitlendirilmiş, üstelik temsil ettiği gıdanın, kıyafetin yerini tutamayan işleri tüketeyim ki? bir insanın ihtiyaçları genel olarak bellidir; kapasitesi de öyle. şurada kaç litre kapasiteli miden olduğu; günlük kalori ihtiyacın belliyken; boyun posun ortadayken neden bu tüketim çılgınlığı.

    ben kendimce bu ürünlere "ürün gereksinim oranı" ile yaklaşıyorum. gereksinimim olmayan şeyleri satın almıyorum. mesela kişisel olarak otomobil sahibi olmak aptalcadır. ama tabii konfor satın alıyorsun; araban kapının önünden kalkıyor diyeceksiniz. "bas düğmeye, bak keyfine" diyerek kontralar yapacaksınız. zaten bu yüzden eduardo galeano'nun sözlerini paylaştım yukarıda. size konforunuz karşılığında bir adet eylemsizlik kakalıyorlar. pekala işlerinizi toplu taşıma araçlarıyla da halledebilirsiniz. "ama orada ebemiz belleniyor" diyeceksiniz. işte araba satın alıp, hayatla mücadeleye girmek size zor geliyor. kendi doğanıza ters düşüyorsunuz. bizlerin nefsini, egosunu okşuyorlar.

    insanlar birbirlerine caka satmak derdinde. halbuki şöyle dikkatlice baksak, dünya ekonomisi her an resesyona girebilecek, kritik bir çizgide dönüşüyor. şöyle bir hayatıma baktığımda bir çok üründen çok kolayca vazgeçebileceğimi, hatta bunlar olmayınca, bir miktar iyileşeceğimi de öngörüyorum.

    senin için geçmiş kardeşim, diyebilirsin. belki de öyledir. ama artık bu salaklığa başkaldırmak istiyorum ve bu yazdıklarım ideolojiler üstü bir yazıdır dünyanın aptal gidişatını kaldıramıyorum. başkasının ağzıyla konuşan bu yüzeysel toplum; ucuz zevklerin yönlendirdiği bu barkod karşılığı değiş edilmiş canlı etten tiksiniyorum adeta.

    http://www.youtube.com/…vyhvt_jebg&feature=youtu.be