hesabın var mı? giriş yap

  • hepsini izlemiş biri olarak mini mini yorumlarda bulunayım:

    seinfeld: oldukça akıcı, keyifli ve komik bir dizidir. her ne kadar her bölümde farklı olaylar cereyan etse de hikayesi de merak uyandırıcıdır. ayrıca costanza gibi harika bir karaktere sahiptir. çekildiği dönemden kaynaklı mizahının biraz eskimiş, temposunun ise çağımıza göre yavaş kaldığından olsa gerek pek kahkaha attırmaz.

    office: neden bu listede bilmiyorum; çünkü diğer dört komedi dizisinden de tarz itibariyle oldukça farklıdır. kanımca içlerinde en kaliteli mizahın ve en başarılı karakterin (michael scott) yer aldığı dizidir. yani öyle bir karakterdir ki, muhtemelen diziler tarihinin kimi zaman en sevimli kimi zaman da en sinir bozucu baş karakteridir.

    friends: bu diziler içerisinde muhtemelen ilk sezonu, en kötü sezon olan tek dizidir. bu nedenle başlarda bırakan çoktur. ancak ikinci sezondan itibaren şahane bir şekil almaya başlayan dizi, giderek artan ivmeyle, standardı hiç düşürmeden 10 sezon boyunca akar. saydığımız ilk iki dizinin aksine yer yer güldürüp yer yer ağlatarak her iki duyguyu da yaşatır. bu nedenle izleyicide empati duygusu yaratır ve diziye olan bağlılığı kemikleştirir. bunu bu listede bir de himym gerçekleştirebilir ancak.

    himym: içlerinde eşzamanlı izlediğim tek dizi. dizinin başladığı yıl ben de üniversiteye yeni başlamıştım; benzer bir arkadaş grubum vardı. bu nedenle duygusal açıdan daha bağlıyım bu diziye. friends'ten ilham aldığı muhakkak; ancak barney stinson gibi efsane bir karakteri barındırması bakımından önemli. ayrıca pek çok sebeple, içlerinde en çok haksızlık yapılan dizi olduğunu düşünüyorum. evet, bazı sezonları gerçekten pek iyi değildir; bu açıdan diğerlerinin gerisinde sayılabilir. ama tutarlılık ve bütünlük açısından en komple dizidir. daha ilk sezonundan, altıncı sezondaki bir olaya referans yapar; altıncı sezon geldiğinde ise o ilk sezondaki referans hatırlatılır. bu detay/dikkat ve tutarlılığı başka hiçbir dizide göremeyiz. çekim teknikleri açısından da en yenilikçi ve en deneysel dizidir. mesela aynı olayın pek çok farklı açıdan çekildiği bölüm, 24 bölümden oluşan koca bir sezonun (9. sezon) yalnızca 55 saatlik bir süreci anlatması, hem her bölümü bağımsız çekip hem de finali merakla bekletebilmesi gibi daha pek çok benzersiz özelliğiyle bence himym oldukça başarılı bir dizidir. benim listede en sevdiğim dizidir. ara ara çeşitli bölümleri izlemem harici, üç defa da baştan aşağı bitirmişimdir.

    coupling : içlerinde ağlatacak derecede, hunharca, yerlere yatıra yatıra güldüren tek dizidir. dizide komedi arıyorsanız coupling en başarılısıdır. hatta cenaze ya da israilli hatun bölümleri fark yaratır. ancak coupling dizisinde duygu eksikliği olduğunu düşünüyorum. sanırım dizideki arkadaşlıkların sığ, muhabbetlerin yüzeysel olmasıyla ilgili bir durum.

  • kan beynime sıçradı, ne kadar aptal insan var şu trafikte ya.

    safi zarar safi ziyan. umarım ağır yaralanmıştır. adam öldürmeye teşebbüsten de yargılanmanı temenni ederim.

    en sol şeritten yardır yardır en sağ şeride geçiyorsun, neden çünkü 2 mt öne geçicen. gece saati köprü akıyor, nereye ne kadar geç kalmış olabilirsin?

    ayrıca sağ şeritte ne var görmeden ne diye bodoslama atlıyosun sağ şeride. sen öl zaten de arkasında sakin sakin giden adamı bile kazaya karıştırdın yok yere. ziyanlık ya.

  • filmlerde karışıklık yaratan durum.
    lan ota boka elli ayrı kelime bulmuşsunuz, şunu ayırmamışsınız hulan.

  • akan sıcacık suyun altında, tüm askerlik dertlerinden arınarak, gül kokulu sabunlar, dinlendirici bir fon müziği eşliğinde yapılan banyo...

    değil tabii ki.

    "süre dolduaaa çığın artık, keserem suyu haaa" diye bağıran hırt bir banyo çavuşu eşliğinde, 3.8 dakikada 0.79 litre su ile yapılan bir banyodur bu. unutulmayacak bir andır. kars'ta soğuk su altında yapılmış olsa da, 14. günün sonunda yapıldığından garip bir haz bırakmıştır bünyede.

  • anketi gönderen sonar ama bilgilerinize arz edip imzasını atan kılıçdaroğlu.

    akp zekasını ortaya koyan bir başka belge

  • insan gerçekten garip bir canlı. nbc’nin sözüydü galiba “insanın evrendeki tüm karmaşadan daha karmaşık bir yapıya sahip olduğuna inanıyorum” demişti.

    royal british awards ha... cem yılmaz’ın diamond elite plus platiniumu gibi.

    sıradan bir oyuncu ama eminim sinema tarihine iz bıraktığını, çığır açtığını falan düşünüyor engin.

    salak bir adam olduğu için değil, insan olduğu için. çevrendeki herkes sana olduğundan fazlası gibi davranırsa, sen de inanıyorsun mecburen. bir insta postunun altına binlerce urdu dilinde yorum gelince, pakistan’da tanrı olduğunu bile düşünürsün.

    bu adam kalkıp pakistan’a gidiyor, 525 bin dolar alacağına inanıyor, üç gün pakistan gezintisi, hop iş tamam diyor. ulan ben geçen robert de niro’yu show haberde gördüm. hem de ingilizce bilmeyen bir muhabirle konuşuyordu. engin sana pakistan’a gittin diye kim 525 bin dolar verecek.

    doğal olarak bi tiktokçunun reklamını yapmakla kalıyor pakistan gezisi. 3,238 km pakistan türkiye arası. engin elinde zavallı bir yavru kaplanla poz veriyor.

    sonra kalkıyor, ingiltere’ye uçuyor, british royal awards için... gören sanar ki aslan yürekli richard’dan beri veriliyor ödül. ama ingiltere’de restoran işleten pakistanlı çıkıyor işin içinden. restoranının reklamını yaptırıyor ucuza. 3,938 km ingiltere türkiye arası. teneke bir ödül de cabası.

    orhan pamuk’a sallayan ibneler, oğlum düşünün adam gerçek nobel aldı lan. hem de isveçliler verdi, pakistanlı aşçılar değil.

    hülasa 5 sezon ağır çekimde tepük atarak olmuyor bu işler. o ödüller, saygınlıklar falan; “abi türk dizileri pakistan’da çoğ seviliyo mk” sonucunda geliyorsa kuşkulanacaksın. pakistan’ı üzerine ektikleri salatalık ciddiye almıyo ama işte insan garip bir canlı dedik. inanmak istiyor. içinde bir şey fısıldayıp duruyor sürekli. ercan kesal’ın nasipse adayız filmi gibi. engin altan da aynı şeye inanıyor. dünya kendi etrafında dönüyor. kmlerce gidiyor bunun için. bakalım sırada ne var? hangi üç orta doğulu yan yana gelip engin altan’a ödül verecek.

    edit: entrye referans haberler (bkz: engin altan düzyatan'ın 525 bin usd dolandırılması)

    yavru aslanlı poz. (hayvan istismarı içerir.)

    verilen ödül düğün salonunda yemek çıktı & sözde ödül törenine imza atan şirketin istanbul zeytinburnu’nda olduğu ortaya çıktı.

  • ah sevgili her şeyi bilen sözlük yazarları..sanıyorsunuz ki herkesin dünyası sizinki gibi korunaklı bir yer ve insanların tek derdi sevgilisinin onu terk etmesi ya da patronunun geç kaldığı için onu azarlaması.

    babasının evinde her türlü fiziksel istismara uğramış, duygusal olarak ihmal edilmiş, yediği dayakların sesine dayanamayan alt komşuları tarafından babasının elinden kurtarılmış insanlar var bu dünyada. 15 yaşında evden kaçan, sokaklarda yatan, sevgi nedir bilmeyen, kendine gülümseyen adamları iyi insan zanneden, sonra yataktan yatağa sürüklenen, en sonunda kendini pavyonda konsomasyon yaparken bulan insanlar var.

    düzgün bir işe girseydi, apartman temizliği yapsaydı diyenleri duyar gibiyim. dünyayı ve insanları algılama şeklimiz daha çocukken belirlenir ve maalesef kaderimiz olur. herkesin kaderi sizinki gibi güleryüzlü değil. ve herkesin kaderinin zincirlerini kıracak gücü yok. o yüzden biz güleryüzlü kaderimizin sonucunda konforlu yaşamımızı sürdürüyoruz, bazı insanlarsa kimsenin yapmak istemediği işleri yapıyor.

    o yüzden size tavsiyem, kimsenin keyfinden bedenini satmadığını bilin ve insanları o kör ahlak anlayışınızla yargılamaktan vazgeçin.

  • ulan bırak türkiye'de türklerin kurduğu şehri, ben hala tek başıma oyun kuramıyorum kendi bilgisarayıma. crack nedir ya. şu oyunu next next next diyerek kurdurtacak program bulamıyorlar mı hala. ben 3 yıl botsuz half-life oynamış adamım, gelmiş bana konya'yı vikingler kurdu diyor.

  • öncelikle rahatlıkla söyleyebilirim ki kurlardaki hareketin büyük merkez bankalarının bilanço kararlarıyla (daha yaygın tanımıyla para basma) hiç ama hiç alakası yok. merkez bankalarının bilançolarını trilyonlarca dolar artırmasının piyasalarda ve ekonomilerde önem atfedilecek sonuçları olamıyor zaten bu sebepten dolayı sürekli para basılıyor. günümüzde önemli olan paranın ne kadar değil, neden basıldığıdır. (konu uzar, bu başka entry konusu.)

    güncel duruma gelirsek dolarda önemli bir hareket yok, tl güçleniyor.

    son zamanlarda tl'deki güçlenme daha çok dış kaynaklı, yüksek faiz "carry trade" cazibesini artırdı ve faizlerin uzun süre daha yüksek kalacağı açıklaması tl için olumlu olur/oldu.

    hatırlarsanın geçenlerde enflasyon beklentilerin çok üzerinde geldi ve ileri dönem enflasyon beklentilerini bozdu. üfe, petrol fiyatları ( petrol fiyatlarının en olumsuz etkilediği varlıklardan biri tl) enflasyon açısından hiç olumlu işaretler vermiyorlar; normal şartlar altında tl'i olumsuz etkilemesi gereken bu haber akışı tam aksine tl'nin dolar karşısında önemli bir direnci kırmasına sebep oldu çünkü yüksek enflasyon, yüksek faizde kalıcılık vaat ediyor ki bu da carry tradeçileri sevindiren bir gelişme.( dünyada getiri bulmak çok zor, naci ağbal etkisi)

    carry trade dediğimiz şey basitçe yabancı bir parayı borçlanıp tl alma ve bu parayı faize koymadır diyebiliriz; tl'deki değer kaybı faizden yüksek olmadığı müddetçe(diğer paraların faiz maliyeti yok ve yoka yakın) yatırımcı kardadır hele ki bir trend oluşsa ve bu akım tl'i güçlendirirse kar üstüne kar olur. sene başından beri türkiye'ye bu şekilde giren para yanılmıyorsam yaklaşık 7 milyar dolar oldu.

    soruna gelirsek sonuçta türkiye'ye gelen para "sıcak para" olarak tanımlanan para ve bu para geldiği gibi gidebilir; bu parayı ülkece alınan bir kredi olarak düşünürsek bu süreçte atılan adımlar tl'deki iyimserliğin kalıcılığında etkili olur. finansal istikrarın faydasını yaşayarak görüyoruz ama zaman geçtikçe reel sektörün rahatsızlığı artacak ve doğal olarak faizler sorgulanacak. naci ağbal iyi niyetli ama para politikası gerektiği kadar uzun süre gerektiği kadar sıkı kalacak mı sorusu önemli. benim ne düşündüğüm önemli değil ama döviz hesapları (dth) şimdilik kalır demiyor.

    bunun dışında 2019-2020 yıllarında türkiye'de yabancı sermaye suyunu çekmişti ve kişisel fikrim güven problemi henüz çözülmedi. cds halen 300'lerde, asıl destekleyici olan doğrudan yatırımlarda dikkat çekici iyileşme yok vs. yabancının türk varlıklarına ilgi göstermesi bile piyasaları son derece olumlu etkiliyor fakat yabancının olmadığı piyasalar birçok politik gelişmenin daha hafif fiyatlanmasını sağlıyordu. daha somut ifade etmek gerekirse abd ve avrupa ile olan ilişkilerimiz piyasalar için son birkaç seneye göre daha önemli olacak.

    her senaryoda şu an piyasa tl'e kredi veriyor ve bu zaman iyi değerlendirilmeli. mesela tl'deki güçlenmeyi merkez bankası çok agresif şekilde rezervleri güçlendirmek için değerlendirebilir. hatırlatmak gerekirse çok büyük swap (emanet para diyelim.) stokuna rağmen hem net hem de brüt rezervler zayıf örnekler artırılabilir.

  • vakt-i zamaninda, yanlış hatirlamiyorsam magazin gazetecileri ödüllerinde, savaş ay, tarkan'a ödül verirken "şu an ne düşünüyorsun?" diye sormuştu da tarkan da "valla çok çişim var bişey düşünemiyorum" demişti. hemen akabininde de savaş ay "kral olmuşsun ama adam olamamışsın" diyerek laf sokmuştu, o zamanlarin ülke gündemini böyle önemli olaylar oluştururdu...