hesabın var mı? giriş yap

  • 1999 yılı, mecidiyeköy'de firewall yazdığımız günler. altı aydır maaş alamıyoruz. cebimde beş kuruş para kalmamış. kira ödeyecek param olmadığından ofiste kalıyorum. 1.5lt'lik plastik boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alıp karnımı doyuruyorum. yine ofiste sabahladığım günlerden biri. aşırı açım. boş kola şişesi bakındım, bulamadım. mutfaktaki buzdolabına bakmaya gittim. bomboş. sadece bir kavanoz zeytin var. açlıktan yarım kavanoz zeytin yemiştim. o kadar midem bulanmıştı ki sonrasında yıllarca kahvaltıda zeytin yiyemedim. hala da çok zeytin hastası değilimdir. o olaydan kısa bir süre sonra ekşi sözlük'ü kodlamıştım. yüksek dozda zeytinin etkisi olmuş mudur bilmiyorum.

    edit: "madem beş paran yok kola şişeleri nereden?" diye soranlar oldu. ekseriyetle üçbeş kuruş parası olan iş arkadaşlarım dışardan getiriyordu. şişe depozitolarına ben konuyordum.

  • insanların bir olaya farklı bakabileceğini gösteren düşünce tekniğidir..
    düşünme becerileri gelişimi için de önemli bir düşünme tekniğidir..

    --- spoiler ---

    kant'a göre; düşünme ve tartışma olgularının gelişimi için kritik yaş 15'tir.. insanların olay ve olgulara ne denli farklı bakabileceğini gösteren ve içerisinde empati kurabilmeyi de barındıran tekniktir.. bu sebeple 15 yaşı kritik dönem olarak kabul edebiliriz..

    --- spoiler ---

    çocuklara tartışma kültürünü kazandırmaya çalışırken, baktıkları açıların farklı olabileceğini de gösterirsek, daha nitelikli ve doyurucu ortamlar oluşturmada bir adım atmış oluruz..

    esasında hepimiz dönem dönem olay ve olgulara karamsar, iyimser, objektif ya da yaratıcı bakış açılarıyla bakabiliyoruz.. *** tabi bu bakışımızın biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel faktörler de bulunmakta.. aynı olayı çok benzer biçimlerde yaşasak bile olaylar hepimizi farklı etkileyebiliyor ve birbirimizi anlayabilmenin bir yolu da farklı bakışları toleranstan geçiyor..
    nasıl mı?

    mavi düşünmek ile başlayalım..
    siz mavi düşünce nasıl olabilir diye düşünürken ben size başka bir algı oyunundan bahsedeyim..
    maviyi düşünme!
    burada kast edilen durum "mavi rengi" akla getirme eylemi değil, mavi rengi akla getirmeye yönelik yasak koyma durumudur.. beden dili kullanılmadığında ek bir açıklama yapmak gerekecektir.. belki basit bir mastar eki getirilmesiyle çözülebilecek bir durum, semantik bir kargaşaya neden olabilir..
    algı yönetimi olarak karşımıza çıkan bu durumda olduğu gibi algısal farklılıklarımız algılarımızı yönetilmeye mi mahkum kılıyor?

    peki olay ve olguları bu kadar farklı biyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel varlıklar olan insanlar nasıl benzer biçimlerde olsa da tam olarak aynı biçimde algılamıyor?

    nörofizyolojik açıdan duruma; beyin, öğrenme, algılama, iq ve nörotransmiter maddelerin neden olduğu biyo-kimyasal süreç olarak bakabilirsiniz elbet..
    ancak burada bir kavramdan daha bahsetmek istiyorum..

    çocukluğumuza inecek olursak temelde bizi şekillendiren unsurlar genlerimiz, temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılayan kişiler ve onların sosyoekonomik imkanları ile yaşam kültürleri, içerisinde bulunduğumuz çevre ve en önemlisi de bireysel tecrübelerimizdir.. farklı düşünme yolculuğunun önemini vurgulayan ve adını koyan bu tekniği tanıyalım mı?

    bu tekniğin kaşifi edward de bono'dur ve 1985 yılında kitabını yayınlamıştır..
    hala bu tekniğin üzerine alternatif bir teknik bulunmamaktadır kanımca..
    örnek olay yöntemiyle birlikte kullanıldığında, eleştirel düşünmenin kapısını aralayacak yegane tekniktir ancak eğitimde kullanılması mevcut sistemde zaman alıcı olduğundan pek tercih edilmemektedir.. neden mi? düşünmeden öğrenmek daha değerli çünkü!

    renklerin bir ruhu var mıdır o konuya girmeyelim ancak renklerin insan psikolojisi üzerine etkileri malumunuz.. gelelim şapkalara ve hangi bakış açısını yansıttıklarına:

    beyaz şapka: objektif olmanızı gerektirir..
    olay ve olguları haber spikeri gibi algılamanız gerektiğini vurgular..

    siyah şapka: karamsar olmanızı gerektirir..
    yerine göre kurtarıcı şapkadır.. sizin bir problemin farkında olmayacağınız risklerine karşı uyarır..

    sarı şapka: iyimser olmanızı gerektiren şapkadır..
    ortamı yumuşatmak ve risk almaya açık hale getirmesi bakımından önemlidir..

    kırmızı şapka: duygusal bakmanız gereken durumları ifade eder..
    duygu gelişimi için önemli bu bakış açısında karar verme süreci ile duygusal seçimlerimiz arasındaki ilişkiyi görmemizi sağlar..

    yeşil şapka: yenilikçi bakıştır..
    ucu açıktır.. olumlu olumsuz yanlara bakmadan üretmeyi hedeflediğiniz durumlarda kullanılır..

    mavi şapka: temkinli yaklaşılması gereken durumların rengidir..
    bir nevi değerlendirici, toparlayıcı şapkadır.. sonuç kısımları için biçilmiş kaftandır..

    ve son söz: maviyi düşünme! desem de düşüneceksiniz ve hatta aklınıza ilk mavi renkteki size mavi rengi çağrıştıran bir nesne gelecek zihninize.. bu öğrencilere konuşma! deme komutuyla aynı işlevselliğe sahip bir durumdur..
    bırakın konuşsunlar, hatta her düşüncenin birlikte anlamlı olacağını ve aslında birbirlerine pek çok şey kattığını fark etsinler.. bir görüşe sıkı sıkıya bağlanmanın ve farklı bakamamanın kendi gelişimlerini nasıl etkilediğini görsünler.. farklı kişiler farklı dünyalar demektir hatta bunu monolingual olarak değil, bilingual yapsınlar..
    6 şapkalı düşünme tekniği en çok sosyo-bilimsel konuları konuşurken işe yarayan ya da bilim tarihi öğretiminde kullanılan bir tekniktir.. umarım yaygınlaşır..

    özet geç hiç diyenlere not: evet ben yeşil şapkamı taktım ve bilim konuşan çocukları hayal ediyorum.. hayali bile güzel iken, siyah şapkamı saklıyorum elbet..

  • bir gün noterlere acıyacağım hiç aklıma gelmezdi. yazık, 2-3 yıllık gelirleri ile ancak ev alıyorlarmış. yardım kampanyası filan mı düzenlesek.

  • - istediğin kızı elde edeceksin ama pipin bamya kadar olacak
    - oha süper! hemen kabul ederim...
    - hadi ya...
    - tabi olm, hem istediğim kızı elde edicem, hem de pipim büyüyecek... süper olay!
    - peki abi, inşallah her istediğin olur hayatta...

  • eleştirilmesini "kim ne kazanıyorsa kazansın, siz kendi kazancınızı arttırmaya çalışın" minvalinde eleştirmeyeceğim.

    çünkü bir diş doktoru okulunu okumuştur, sermayesini bulup müessesesini açmıştır ve işini yapmaktadır.

    bir doktor, okulunu okumuştur, pratisyen olarak kendi işini yapmaktadır ya da tus'u kazanmıştır, asistanlığını yapmıştır ve nerede olursa olsun kendi işini yapmaktadır.

    br öğretmen, okulunu okumuştur, kpss'yi geçmiştir, bir okula atanmış ve kendi işini yapmaktadır.

    sen de yapabilirsin! evet, zor değil, önünde engel yok, kimse seni durdurmuyor, hayatını ona göre ayarla, git oku çalış kazan ve yap!

    ancak bu ülkede milletvekili olamazsın,arkan yoksa, birilerini yalamadıysan. üst düzey memuriyet alamazsın, torpilin yoksa. ihale alamazsın, siyasi bağlantıların yoksa.

    sana imkan verilmeyen gelir kaynaklarını sorgula, eleştir, isyan et!

    senin de yapabileceğin bir iş varken, o kişi o görevi gökten zembille değil, hakkıyla almışken, saçmalama.

    doktor çok kazanıyorsa, öğretmen rahat çalışıyorsa, diş hekimi fazla alıyorsa, boyacıların işi kekse, kaldır bir tarafını bir zahmet ve yap.

    yok ama batmaz bizim ülkemizde kaçakçılıkla zengin olan otobüs şirketleri, devlet ihaleleriyle doyan inşaat şirketleri, vergi kaçıran holdingler..

    varsa yoksa yolu herkese açık olan doktorlar, öğretmenler vs.

    biri anlatsın, neden?