hesabın var mı? giriş yap

  • insanın kapı zili üstünden babanın isminin yazılı olduğu kağıdı söküp, kendi isminin yazılı olduğu kağıdı taktığı an. ufacık kağıt parçasının nasıl olur da bu kadar ağır olabileceğini açıklayabilecek herhangi bir bilim yok.

  • - en son kiminle çıktınız peki?
    - semra ile efendim, okulda tanışmıştık.
    - ezgi ile çıkmadınız mı?
    - hayır efendim.
    - açıkcası ben en az bir ay ezgi tecrübesi olmayan insana kız verme taraftarı değilim.
    - aslında tam çıkmak üzereydik, araya askerlik girdi malumunuz...
    - peki beş sene sonra kendini nerede görüyorsun delikanlı?
    - sizlerle birlikte yazlıkta okey masasının başında görüyorum efendim, hatta siz okeye dönüyorsunuz.
    - güzeeel, hanım benim kanım kaynadı bu çocuğa.

  • -alo yalçın
    +efendim, buyrun sayın basbakanım
    -yalçın sen parmaklıklar ardındayı izliyor musun su anda
    +yok efendim şimdi acıyorum
    - ya adam.. yalçın..ya siz ne yaptıgınızın farkında degilsiniz adam mendilsiz halay cekiyor
    +kestiriyorum efendim
    -boyle birsey yok, adam iki saattir..
    +kestiriyorum
    -işimiz var sizle vallahi
    +halletim efendim.

  • sana hakkımı helal ediyorum abi.

    bir sana ediyorum. babam gururla döneminin şarkıcılarını anlattı durdu bana. sen olmasaydın benim kendi dönemime ait dönmemiş, yalakalık yapmamış, saray soytarısı olmamış, popüler, ortalığı kasıp kavurmuş kimsem yoktu. kimler hayal kırıklığına uğratmadı ki son 10 yılda. ajda pekkan, sezen aksu, ve daha bir çoğu.
    ama sen. abi sen gerçek bir starsın. debelenen, boka batmış sanatının ayakta kalan starısın. seni gururla anlatacağım, dinleteceğim. artık ölene kadar tırt şarkı yapma kredin var. gitme yeter. biz nereye yeter. unutmamalı yeter. unut beni yeter. kıl oldum abi bile yeter.

    hakkım sana helaldir abi. sevmemiş olsam bile zaten severdim seni.

  • bence güzel olur kardeş.

    _____________________________________________________________________________________

    intel 4790k @ 4.0 ghz, 8 gb ddr3 ram, asus strix r9 285, cooler master psu 750w

    """"""""""""""""""""" "oyun bitince şah da piyon da aynı kutuya konur" """""""""""""""""""""""

  • how i met your mother'ın en gerçekçi karakteri.

    diziye ne zaman başladığımı hatırlayamıyorum. bitirmem 2020 mayısını buldu. bu uzun arayı iyi ki bırakmışım diyorum şimdi. çünkü barney stinson gibi muhteşem bir karakteri şu anki ruh halimle yeniden keşfetmek benim için çok güzeldi.

    yeniden başlayıp kısa sürede bitirdikten sonra dizinin komik yanı bir yana, zamanın insanın üzerinden silindir gibi geçip gitmesine tanık olmak buruk bir hoşluk yarattı. ikili ilişkiler, arkadaşlıklar, aile bağları -ya da kopuklukları-, verilen kararlar, nedenler, sonuçlar falan derken aslında ince ince işlenen pek çok temaya tanık olurken, barney'nin karşılaşmayı tercih edeceğim tek insan olduğuna karar verdim.

    barney stinson ilk başlarda sadece eğlencesine bakan, kendinden başka kimseyi önemsemeyen, eğlencenin de hakkını veren bir karakterken, zaman geçtikçe kırıklıkları, beklentileri, kalbi daha net görülebilen bir insan oluyor. yavaş yavaş açıyor kendini. bu durum hayatınızın belirli bölümlerinden tanıdık gelmiştir size de mutlaka.

    hep eksik büyüyen, eksiğini kendince tamamlayan ve her zaman "awesome" olan, bunun için de sürekli yalan söyleyen ama aslında dizideki en dürüst karakterlerden biri. birlikte olduğu kadınlar neyse tam olarak onu veriyor. kadın aptalsa barney de aptal, evlilik düşünen biriyse ve barney istemiyorsa anında uzaklaşıyor ve umut vermiyor. evlilik fikri mantıklı geliyorsa deniyor. aşkı da ne ted mosby gibi takıntı boyutunda ne de marshall eriksen gibi manipüle edilebilen cinsten. evliliğe bakışı da aynı şekilde. marshall gibi "evliliğin doğruluğu" veya ted gibi "yaşım geçiyor çoluk çocuğa karışmam lazım" gibi bir anlayışı yok. gerçekten sevdiği biriyle birlikte olduktan sonra evlilik/bekarlık çok da önemli olmuyor. sadece o insanla olmak istiyor.

    sorumluluk almaktan korksa da bundan kaçınmıyor. sevdiği kişi için ülke ülke gezip, aslında kendi standartlarının çok altındaki şartlarda yaşayabiliyor. ya da nora olayında olduğu gibi ihanetinin mide bulandırıcı olduğu gerçeğiyle yüzleşebiliyor. gerçekten sevdiği tek kadından bunu göremediğinde bile vazgeçmiyor. kırılsa da zaman tanıyabiliyor, duygularında değişme olmadığını kabullendiği zaman savaş vermekten çekinmiyor. cesareti hakikaten takdir edilesi.

    aşkı için karşısındakini değiştirmekten ziyade kendi yanlışlarını düzeltmeye çalışıyor, bunu da karşısındaki kişiyi elde etmek için değil, onunla mutlu olmak için yapıyor. örneğin robin'e yalan söylememeye söz verdiği için boşanma kararı aldıklarında "seni seviyorum ama..." diyerek dürüstçe ayrılmayı seçiyor. ayrılığı bile kolaylaştırıp güzelleştirebiliyor. barney stinson karakterinin "elde etmek" gibi sorunu yok biliyorsunuz. kaybetmemek uğruna yıpranmış bir ilişkide kan kaybetmektense, sevgiye zarar vermemeyi seçiyor.

    karakterin bu kadar başarılı yansıtılması hiç şüphesiz neil patrick harris'in oyunculuğuyla ilgili. benim için barney'i diğer karakterlerden ayıran iki önemli an var. birincisi 7. sezonun 10. bölümünde barney nora'yı robin'e olan aşkı için terk etmiş, robin'in de erkek arkadaşından ayrıldığını sanarak barda buluşmak için belirledikleri saatte beklemektedir. robin ayarlanan saatte ekiple gelir, sevgilisi de onlarladır. barney robin'e kısa bir bakışla sorar, robin'in cevabı olumsuzdur. harris o anki yıkımı öyle bir canlandırmış ki diziye dair asla unutamayacağım sahnedir. kin, nefret, pişmanlık gibi kötü hislerden tamamen uzak, çocuksu bir hayal kırıklığı. bu çok değerli bir sahne bence. marshall veya ted'den gelse çok alışılmış bir tepki olacaktı. ama onlardan böyle bir reaksiyon göremeyiz, çünkü bunu görebileceğimiz tek karakter barney'dir.

    ikinci an ise kızıyla ilk konuşması. her şeyim senin derken o kadar gerçekçiydi ki barney'nin bundan sonraki yaşamını kızına seve seve adayacak olmasında hiç şüphe duymuyor insan. zaten robin'den sonra gerçekten sevebileceği tek kadın kendi kızı olacaktı. ellie çok şanslı.

    çok yaratıcı yalanlar söyleyebilmesine, istediği an istediği kişiyi manipüle edebilmesine rağmen önemsediği kişilere dürüst davranmayı seçiyor. bağlılıkları yok gibi görünse de o grupta arkadaşlığa en fazla önem veren, bunu yitirmenin fikrine bile dayanamayan, herkesi bir arada tutmaya çalışan, zor zamanlarda arkadaşlarına yardım etmek için kendi işini bile tehlikeye atabilen, çok iyi bir arkadaş barney stinson.

    ikili ilişkilerde veya arkadaşlıklarda kazanan/kaybeden yoktur ama bence barney stinson, o ekibin gerçekten tek kazananı olmuştur.

    son olarak; kendisi literatürüme "erkeği bir de takım elbiseli görmek lazım" kalıbını yerleştirmiştir. bunu da atlamamak lazım.*

  • halbuki "merhaba" da "asker" de arapça kökenli birer türkçe kelime ama sandaletle yampiri yampiri yürüyen ve türk devleti'ni hiçe saydığını kaşıkçı cinayetinde de gördüğümüz bir bedevi olduğunu gözümüze sokmak için diplomatik nezaket içinde bir "merhaba asker" deyip lazım olmayan diğer selamını sona iliştiremiyor.

    bakın arap kibri ve kini ne fransızda ne ingilizde var. adamların türk düşmanlığı ermeni ve yunanların türk düşmanlığından az değil.

  • baştan söyleyeyim yaptığı yanlış değildir. herkesin hesabı kendine.

    bana garip gelen, durumun bu hale gelmiş olması ve toleransların sıfırlanması durumunu gözlememdir.

    sabah kahvaltı yapmak için fırından ekmek almış dönüyorken, börekçinin önünden geçerken aklıma su böreği düştü.

    börekçiye girip (baya kalabalık ve semtin gözdesi) bir dilim su böreği istedim. dikdörtgen tepsideki dilimlenmiş börekten büyükçe bir dilimi tartıya koydu ve dedi ki;

    börekçi; abi 51.5 lira.
    ben; kardeş 50 vereyim mi? bozuk taşımayayım.
    börekçi; abi 50 kurtarsa dükkan senin.
    ben; çatal, peçete de istemiyorum eve gidicem.
    börekçi; abi vallaha kurtarmaz.
    ben; 50 liralık olsun o zaman.
    börekçi; tamam abi.

    sonrasında, yemin ediyorum kuşa atsan yemeyecek bir parçayı aldı ve tepsiye geri koydu. koyduğu parça muhtemelen tepsi bittiğinde bulaşıkhaneye giderken üstünde kalan parçalardan biri olur. o derece küçük.

    tepside 18 ya da 20 dilim börek var. hemen hemen hepsi aynı ebatta. 20 dilim desek, 50 liradan 1000 tl.

    yine de diyorum. esnaf haklıdır. bana garip gelen tavır, davranış, tolerans ve esnafçılığın geldiği nokta.

    muhtmelen artık esnaf lokantalarında, pilavın üstünü de kuru fasülye ile ıslatmıyorlardır ya da ekstra yazıyorlardır.

  • bunda anlaşılmayacak birşey yok. benim anladığım tek şey kızcağızın bunu ölüm korkusu ile yaptığı. çünkü bu manyak infaz yasası ile çıkacak ilk işi de "vay sen beni hapislerde süründürürsün ha" diyerek kızı canından edecek. zavallım bence kendince canını kurtaracak bir önlem aldı. başka türlüsü düşünülebilir mi? nasıl korkuyordur şimdi o kız uykuları kaçmıştır. :(

  • benzeri tarihte sıklıkla görülen zihniyettir. selçuklular, timur devleti gibi örnekleri vardır. allahtan o dönemde berkut, emrecan, pelinsu gibi isimler moda değilmiş. berkutlu imparatoru 2. tuğberk kulağa çok tuhaf geliyor.