hesabın var mı? giriş yap

  • habere göre "bu yazıları kim yazıyorsa karşıma çıksın" demek için basmış ofisi. bütün yazarlar her gün 9-5 ekşi sözlük ofisinde mesai yapıyor zannediyor herhalde kendisi. hayır, varsa öyle bişey bilelim de biz de gelip orda yazalım. zira çok şukela bir ofis ortamı olabilir.

    not: ssg maaşımı bu ay geç yatırmışsın. öptüm kib.

  • telefon çalar. arayan kişiye bakılır. arayan baha dir.
    telefon "naber lan sığır siki" diye açılır..
    karşıdan gelen "senin azğına sıçarım ulan eşekoğlueşşek" cevabina çok şaşırılır.
    "pardon baba ya bi arkadaş sandım seni" denir. yerin dibine girilir.
    sonrasında telefon kapatılınca telefondaki baba ibaresi babam olarak değiştirilir.
    hayvanlık ise bakidir

  • kokusuyla herkesin aklını başından alan, doğru et seçimiyle lezzet fırtınası estiren bir kebap çeşididir. bugünkü tarif köşemde adana kebap var.

    gerçek bir adana kebap kıyma ile yapılmaz. burada yine kuşbaşılı pide tarifimdeki gibi kuzu sırt eti tercih ediyorum. ayrıca kuyruk yağı da ekliyorum.

    750 gr kuzu sırt
    250 gr kuyruk yağı
    2 adet kapya biber
    tuz, pul biber.

    kapya biberin çekirdeklerini çıkardıktan sonra, tüm malzemeleri karıştırıp uzunca bir müddet zırhlamak gerekiyor.

    zırhlama

    kıvam alınca elimizi ara ara ıslatarak yassı şişlere diziyoruz işlem bu kadar.

    şişe dizilmiş hali

    mangalda bir başka oluyor azizlerim denemelisiniz.

    afiyet olsun..

    edit: neden sırt kısmını tercih ettiğimi söylemek istedim; sırt bölümü, küçükbaş hayvanların en az hareket eden yeri olduğundan yumuşak bir ettir. dolayısıyla kuzunun en lezzetli yerlerinden biridir. döş ve kuyruk sokumu arasında kalan bölümünden elde edilir.

  • ruhsal ve psikolojik bir hastalıktır. hiçbir zaman ses konusunda tatmin olamazsınız. dinlediğiniz müziklerde bütün frekansları, enstrümanları, müzisyenlerin enstrümanlarına dokunuşuna kadar duymak istersiniz.

    cep yakmayan hiçbir kulaklık-hoparlör-media player sizi tatmin etmez. bir süre sonra daha iyi müzik dinleyebilmek için tonla para dökmeye başlarsınız. yine tatmin olmazsınız.

    bazen acaba ideal ses nedir diye düşünürsünüz. hayatınızdan en iyi örnek olarak sadece mikrofonlanmamış enstrümanlarla yapılmış klasik müzik konserleri gelir.

    arabanızın hoparlörlerini değiştirirsiniz, "alçak frekanslar doygun gelmiyor acaba kapıları söküp yalıtım mı yapsam?" şeklinde manyakça düşüncelere itilirsiniz.

    laptop ve telefonun hoparlöründen şarkı dinlemekten nefret edersiniz. güya taşınabilir bilgisayar olmasına rağmen sırf ses sistemine bağlı kalması için laptopu evin içinde gezdiremezsiniz. telefonunuzun kulaklık çıkışı hiçbir zaman tatmin etmez.

    katlanabildiğiniz en düşük bitrate oranı 320 kbps olur. müzik arşiviniz her bir tanesi en az 30 mb olan flac formatında şarkılardan oluşur.

    hastalık değil de nedir?