hesabın var mı? giriş yap

  • abdest alınmaması için yazıldığını düşündüğüm uyarı.

    benim okuduğum üniversitede de lavaboların arka kısmına şadırvanımsı bir şey yapıldı ama gençler anlamsız bir şekilde inatla lavaboda ayak yıkıyor.

  • --- spoiler ---

    hollandaya gitmesi beklenen pırıl için endişelenmekte olan zekai, saltuğa içini dökmektedir:

    -ne yapacaksak yapalım saltuk, baksana kız ağlamaktan iyice tipsizleşti, biraz daha ağlarsa gitmesine göz yumucam.

    --- spoiler ---

  • bugün yeni bir paylaşım geldi;

    ilgili paylaşım

    finlandiya'nın en ünlü yapılarından biri olan helsinki katedrali önündeki merdivenlere eşofmanlarıyla oturup, donut yiyerek poz veren kişi; finlandiya başbakanı sanna marin.

    bizim memlekette çok uzun yıllar görülemeyecek bir tablo.

    edit1: yapmacık paylaşım denmiş. bu kadın başbakan olduğunda instagram sayfasında asansörde aynada çektiği selfie fotoğrafları vardı. neyin yapmacığı? kanıt

    edit2: yaklaşık 6 aydır finlandiya’da yaşıyorum. finlere böyle bir başbakan gerçekten çok yakışıyor. finler yaşantılarında inanılmaz mütevazi insanlar. sanna marin de direkt halkın temsilcisi.

  • - çocukluğunda tanı konulmuş şekilde disleksi hastasıdır (öğrenme bozukluğu) .. oyunculuğun, senaryo ezberi ve odaklanma gerektiriyor olması sebebiyle disleksisi ile mücadele etmesinde belli oranda faydalı olduğunu farketmiştir .. ama 1992 yılında bir röportajında, 'mensubu olduğu 'scientology' tarikatının bu rahatsızlığından kurtulmasını sağladığı' şeklindeki sözleri ise tıp otoritelerinin tepkisini çekmiştir ..

    - tam adı : thomas cruise mapother ıv .. syracuse new york doğumludur (3 temmuz 1962) .. anne ve babasının kökenleri ingiltere, almanya ve irlanda'ya uzanır .. örnek vermek gerekirse : soyağacındaki irlanda köklerine bakıldığında, 1799 dublin (irlanda) doğumlu patrick russell cruise'un, 1825 yılında teresa johnson ile (kayıtlara göre meath kontluğu sınırları içinde) evlilik kaydı olduğu ve aynı yıl ikisinin irlanda'yı terkederek abd'ye (new york) yerleştiği görülür ..

    - dizinden geçirdiği bir sakatlığa kadar okul yıllarında 'güreş' sporuyla ilgilenmiştir .. okulun güreş takımını bırakmasıyla doğan boşluk, onu oyunculukla ilgilenebileceği çalışmalara itmiştir ..

    - 1984 yılında kanserden ölmüş olan babasını ; 'zorba', 'korkak' ve 'çocuklarına şiddet uygulayan güvenilmez bir herif' sözleriyle tanımlar ..

    - 14 yaşına gelene kadar 15 farklı okula gitmiştir .. 14 yaşında, rahip olma hedefiyle bir ilahiyat okuluna kaydolmuş ama bir yıl sonra okulu bırakmıştır..

    - 3 kızkardeşi vardır ..

    - 'matrix' filmindeki 'neo' rolü için 'keanu reeves'den önce ismi düşünülmüş oyuncudur ..

    - 1988 yılı yapımı kokteyl filminde yer alan bar sahnelerindeki havalı şişe ve bardak hareketleri için ünlü ve çok yetenekli bir barmen olan 'john bandy'den ders almıştır ..

    - 10 yaşından beri motorsiklet kullanmaktadır .. yine onlu yaşlarındayken, kendine ait motorsikletiyle iki araç arasında sıkıştığı ve bariyerlerin önündeki su dolu bidonlara çarparak düştüğü bir kaza geçirmiş ve bu kazayı ailesinden saklamıştır .. annesine gerçeği yıllar sonra söylemiştir ..

    - hillary clinton'ın seçim kampanyasına, maddi destek sağlayarak katkıda bulunmuştur ..

    - gerek masalı, gerekse disney'in çizgi karakteri alaaddin'i hepimiz biliyoruz (aladdin and the king of thieves - 1996 yılı yapımı) .. disney stüdyolarının o tarihteki başkanı 'jeffrey katzenberg'ün isteği ve önerisi üzerine film yapımında çalışan animatör ekip, alaaddin'in yüzünü tasarlarken tamamiyle 'tom cruise'un yüz hatlarından esinlenmişlerdir .. görsel

    - onu 'scientology' tarikatıyla 1990 yılında tanıştıran kişi, ilk eşi 'mimi rogers'dır ..

    - brövesini 1994 yılında almıştır .. pilottur .. kendine ait bir p-51 mustang uçağı vardır ve gerek hobi amaçlı gerekse filmleri için teknik geliştirme amaçlı olarak çok sık uçmaktadır .. ama sanıldığının aksine top gun filminde (kokpitte olmasına rağmen) savaş uçağını uçuran o değildir .. (not : p-51 mustang'ler ingiliz amerikan ortak yapımı avcı uçaklarıdır ve 2. dünya savaşında, yüksek irtifa ağır bombardıman uçaklarına refakat görevi için tasarlanmış modellerdir .. tom cruise'un uçağının adı 'miss montana'dır ve 2. dünya savaşında da aynı adla görev yapmıştır)

    - ülkeyi sayısız defa ziyaretine, ülkedeki hayranları ile sık sık buluşmasına ve japon kültürüne katkı ve sempatisine istinaden (bize tuhaf gelecek mutlaka) 2006 yılında, '10 ekim günü', japonya'da sembolik olarak 'tom cruise günü' (tom cruise day) ilan edilmiş ve kayıtlara geçmiştir .. oynadığı 'son samuray' filminin japonya'daki gişe hasılatı, abd'deki hasılatın çok üstündedir ..

    - rol aldığı 'days of thunder' filminin setine gidip gelirken hız sınırını aştığı için trafik cezası yemiştir ..

    - yönetmenliğini paul newman'ın yaptığı, 1984 yılı 'harry & son' filminin seçmelerine katılmış ama kabul edilmemiştir .. fakat paul newman onu seçmelerde mimlemiş ve 1986 yılında çekilecek olan (kendisinin de oynadığı) 'paranın rengi' filmi için yönetmen martin scorsese'ye cruise'un ismini önermiştir .. 'paul newman', 'tom cruise' için her daim idol olmuştur ..

    - 'top gun'dan itibaren, filmleri için imzaladığı mukavelelere istinaden filmlerde kullandığı her motorsiklet, film çekiminden sonra onun olmuştur ..

    - 'görevimiz tehlike' serisinin beşinci filmi olan 'rogue nation'ın açılışında, yerden yaklaşık 1.500 metre yüksekliğe kadar çıkmış olan airbus a 400m tipi askeri kargo uçağında asılı olduğu sahnede dublör kullanmamıştır .. zorluğu nedeniyle bu sahneyi burada anmakla birlikte aslında tom cruise'un hemen hemen hiçbir filminde dublör kullanmadığı gerçeğinin de altını çizmekte fayda var ..

    - hem stanley kubrick hem de steven spielberg ile beraber çalışmış tek aktördür ..

    - sırasıyla mimi rogers, nicole kidman ve katie holmes ile evlenmiş ve üçünden de boşanmıştır .. boşanma tarihlerinde her üç kadın da 34 yaşındadır ..

    - annesi mary lee, şubat 2017'de, uykusunda ölmüştür ..

    - yaptığı en iyi filmin 'vanilla sky' olduğunu söylemiştir ..

    kaynak : imdb, wikipedia, rottentomatoes, goliath, independent, thesun, motorbikewriter.com, worldflairassociation.com (çeviriler tümüyle bana aittir - türkçe kaynak kullanılmamıştır - kaynaklar çapraz kontrol edilmiştir) ..

    edit : doğum tarihindeki 'ay' düzeltmesine, mesajıyla uyarı ve katkıda bulunan @deinnorra arkadaşımıza teşekkür ederim ..

  • bir kere inkara gerek yok. bir dönem hepimizi annemiz banyo yaptırıyordu. zaten inkar edene gülünür. neyse. günlerden pazardır. (bkz: pazar gunu ailecek banyo yapma gelenegi) banyo sırası için kardeşlerle yapılan kavgadan sora sıra bize gelmiştir. anne meşgul bir kuaför gibi banyoda sıradaki müşterisini beklemektedir. önceki banyo seansının pisliklerini temizlemektedir. banyoya girilir ve soyunulur. tek başına banyo yapmaya geçiş sürecinde pek acı veren bir soyunmadır bu. yavaş yavaş davranılır. ama annenin daha işi var. çamaşırıdır, ütüsüdür. onun vakit kaybına tahammülü yok. ağırdan alan çocuğun soyunmasını hızlandırır ve tabureye oturtur. banyo taburesine oturmadan önce sıcak su dökmekten bihaberdir bu gaddar anneler. küçük bir titreme olur. iyice kamburlaşılır.

    bu sırada anne suyu ayarlamaktadır. ve nedense bu su hep kaynama noktasına yakın olur. ilk kafadan dökülen su kamburlaşan bedeni sarsar. dimdik olunur. "sıcaaaaaak" diye bağırılır ama anne o suyun sıcak olmadığını düşünmektedir. ikinci sudan sonra da "sıcaaak" inlemeleri devam ederse biraz soğuk su ilave eder anne suya.

    sonra sabun faslı. sanki kafayı değil de kirli donu çitiler gibi sabunlar anne kafayı. bir oraya bir öbür tarafa gider kafa. sonra gözlerin kapanması talimatı gelir ve tekrardan su dökme işine geçilir.

    sabunlanma işi de bitince işin en acı verici kısmına gelinmiştir. kese. sanırsın işkembe temizliyor anne. elinin altındaki incecik çocuk kolları değil de cansız bir nesne. hele o boğaz altının keselenmesi yok mu? gıdıklandığına mı yanarsın, acıdığına mı?

    kese de bitince sıra lifle vücudu sabunlamaya gelir. anne deminki yaptığı güreşten yorulduğu için sabunladığı lifi elimize verip kendi kendimize sabunlanmamızı isteyebilir.

    tüm bu işlemlerden sonra kafadan aşağıya son bir iki su dökülür ve o kaçınılmaz hareket gelir. aynen sac yikayan berberin saclari siyirttirma hareketi gibi bir hareket. ama hareket suratadır. anne, elini kafanın üstünden çeneye doğru bastıra bastıra sürter. burun ağrır, surat ekşir.

  • ataturk havalimanı dıs hatlar'da thy lounge da gordum kendisini. kendisi ile fotograf cektirmek isteyen herkesle birer birer ilgileniyordu, o icten gulumsemesi ile mutevaziligini gormeniz lazimdi. adamda en ufacik bir kasintilik yoktu. hatta fotograf cektirdikten sonra biraz otede telefonuna bakip surati dusen bir kiza seslendi, tekrar cekelim dedi, telefonu kendisi eline aldi kafa kafaya verdi kizla cekti fotoyu. sonra da bak guzel oldu deyip geri verdi boyle tatli bir mahcup ifade ile. gercekten tarkan neden tarkan anlasiliyordu. daha 2 gunluk sohretlerin havalarindan gecilmezken, yaninda koruma yok, kasinti tavirlar yok, kibir yok, aurasi gorulmeye degerdi.

  • problemin kendisi çin devletidir. kendi işletim sistemini yapmak değil, bunu geniş yelpazeye yayabilmek. yapsa bile kim app yazar huawei için? diyelim ki ürün yaptınız ve çin pazarına da girecek bu ürün. derken hooop çinli bir şirket aldı, kopyaladı ve kendisi programın sahibi olduğunu söyledi. mahkemeye mi vereceksiniz? kim sizi takar. çinli şirketler her şeyi usulsüz bir şekilde çalıyor ve hiçbir şey olmuyor.

    hatırlayın apple samsung savaşını. neden çinli şirketlere aynısı olmuyor? adamların kimseyi taktığı yok. lisansların hiçbir anlamı kalmıyor. özgür yazılımcılar için bile durum pek iç açıcı olmaz.

    demokrasi demokrasi demokrasi diye yırtınmıyor insanlar. çin şimdiye kadar elindeki muazzam nüfus gücü yüzünden kimseyi takmıyordu. ama eğer dünyaya açılacaksan takmak zorundasın.

    misal ben uygulama yazabilecek olsam, huawei için yazmam. özgür lisanslı olsa bile adamlar çalıp kendi marketlerine ekler ben de hiçbir şey yapamam.

  • düşünsene dünyaya mustafa olarak geliyorsun, adına kemal ekliyorlar, en son atatürk oluyorsun. ve 100 sene önce böyle bir coğrafyadan adeta bir gelişmiş avrupa ülkesi çıkarıyorsun. büyük adammışsın, çok büyük hem de.

  • işi evren yaratmak olan adam... bk tanrılarından biri. kitaplarında çok fazla irdelediği gerçeklik kavramını "gerçeklik ona inancınızı yitirdiğinizde yok olmayandır." şeklinde tanımlar.. sanırım onu ve kurgularını taklit etmek imkansız. çünkü öyle yazabilmek için onun gibi yaşamış olmak lazım.

  • dün bindiğim otobüsün çok dolu gelmesinden dolayı orta kapıdan bindim, yanımda iki japon turist duruyordu akbilimi öne uzatmaları için onlara verdim ancak akbilimi ellerine aldıklarında donup kaldılar. ben de elimle akbili öne uzatın gibi bir işaret yaptım. bizimki akbili biraz uzattı ve hooop bizim vatandaşlardan biri kaptı akbili, akbil elden ele gitmeye başladı. bu uygulamayı gören japonlar önce birbirlerine sonra da bana doğru bakıp mutlu mutlu sırıtmaya başladılar. ve yolculuk boyunca uzatılan bütün akbilleri elden ele gönderdiler.

    aynı otobüste bir teyzenin kendisine yer vermek isteyen gençlere "siz oturun ben birazdan vapura bincem orda uzun uzun otururum" demesi. aynı teyzenin kapı her açıldığında "düşme yavrum" diye kolumdan tutması.