hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: sıçmadan önce 74 kiloydum.

    sıçtım tartıldım yine 74 kiloyum. acayip mantık hatası.

    @2- adam tartıya sıçmış beyler.

    not: aramaya inandım aradım bulamadım. gören olurda uyarırsa silerim.

  • sylvester stallone müthiş bir sinemacıdır. 80'lerde rocky ve rambo'yu sinema ikonu haline getirdikten sonra bir başka karakteri daha, los angeles polisi teğmen cobretti'yi de ikonik hale getiriyordu.

    cobra'dan önce sylvester stallone aslında başka bir polis filmi üzerinde çalışacaktı. (filmde oynayacaktı demek eksik olurdu, stallone filmin her detayına müdahale eden bir stardı o yıllar). başrolünde eddie murphy'nin olduğu 1984'ün en büyük hitlerinden biri haline gelen beverly hills cop

    stallone'un uzun süredir yapmaya meyilli olduğu gibi, beverly hills polisi senaryosunu kendisi yeniden yazmaya, komediyi kaldırmaya ve projeyi yapımcıların isteyemeceği bir bütçeye sahip, büyük ölçekli, kurşunlarla dolu bir aksiyon filmine dönüştürmek istedi. ancak, stallone'un o film için yapımcılar don simpson ve jerry bruckheimer'dan çok farklı bir vizyonu olduğu için erkenden projeden ayrıldı. ama stallone, beverly hills cop senaryosunu elinde tuttu ve sonunda onu cobra haline getirdi.

    karakterinin soyadını ilk olarak beverly hills cop'a dahil edildiğinde bulmuştu. kendi yazdığı senaryosunda kahramanın adını elly axel'den axel cobretti'ye değiştirmişti. (filmde, eddie murphy axel foley olarak son halini verecekti). stallone, terk ettiği beverly hills cop projesindeki malzemenin çoğunu cobra'ya taşıdığında, soyadı da geldi. ancak karakterin ilk adı için başka fikirleri vardı. cobra'yı modern bir kovboy olarak tasavvur eden stallone, ona en ikonik beyaz perde kovboyunun adını verdi: john wayne. wayne, her ne kadar ünlü bir maço film yıldızı olsa da, asıl ismi kendisine göre biraz naifti: marion mitchell morrison. stallone, karakterin adını marion cobretti olarak belirledi.

    filmin son hali epey şiddetli olunca değerleme kurulundan geçmesi için biraz kırpıldı. orijinal halinin düşük kalite vhs kopyalarının olduğu bilinmesine rağmen resmi bir tam sürüm asla yayınlanmadı. sansür endişelerinin yanı sıra kırpılmasının başka bir nedeni daha vardı: top gun filmi. böyle bir gişe rekorları kıran filmin gölgesinde filmi gösterime sokacak olmak, stüdyonun cobra'nın süresini bir buçuk saatin altına düşürmekte ısrar etmesinin temel nedeniydi. warner bros, filminn top gun ile rekabet edemeyeceğinden korkuyordu ve daha kısa gösterim süresinin, sinema salonlarının her gün daha fazla gösterim almasını sağlayacağı ve daha fazla izleyicinin filmi izlemesine yardımcı olacağını umuyordu. top gun, o zamanlar şaşırtıcı olan 356 milyon dolarlık gişe hasılatıyla gösterimini tamamlarken, cobra saygın ama nispeten yetersiz 160 milyon dolar gişe hasılatı getirmişti. genel olarak top gun kadar iyi hasılat yapmamış olsa da cobra, açılış haftasonunda 15,6 milyon dolarlık hasılatla abd gişe 1 numarasıydı. şimdi küçük kalabilir ama warner bros'un o ana kadar sahip olduğu en büyük açılış hasılatıydı. ve filmin bütçesinin 25 milyon dolara mal olduğu düşünülürse (yine bugün çok değil ama o zamanlar çok fazlaydı), 160 milyon dolarlık son hasılatı çok önemli bir getiri olmuştur.

    sylvester stallone gibi sinemacı çok kalmadı. filmin başrolüne kendini koyup senaryo ve bir çok detayda ağırlığını hissettiren. ama yukarıda ima edilen çok özel biri daha var: tom cruise. hâlâ filmleri gişe rekorları kırmaya devam ediyor. ve stallone, sonraki yıllarda gözden düşüyor gibi olsa da zamanında kimlerle aşık atmış görünüyor.

  • sınıfa girmeyen çocuk bıçaklasaydı terörist olacaktı. ama başkan bıçaklamış. şimdi soruyorum: ne işi varmış o çocuğun sınıfın dışında?

  • ulan duyuyorduk zaten.

    sen ramazanda "neden oruç tutumuyorsun?" diye linç edene kadar duyuyorduk. her cuma metro altgeçidinde seccadelerden yürüyecek yer kalmadığında bile -ki sen sırf camiye gitmeyip camiyi dükkanının önüne getirirken- duyuyorduk. günde beş vakit ezan dinlerken, kahvede bahçede ezan okunurken müziğin sesini bana sormadan kısarken de duyuyorduk. bir ortama her gelenin alnımızda yazıyor gibi "selamün aleyküm" diyişini karşılıksız bırakmazken de duyuyorduk. siz yılda birgün anma, yıldönümü, etkinliğe; günde bir saat basın açıklaması, protesto, duyuruya tahammül edemediğiniz halde haftalar süren kutlu doğumlarda, aylar süren mutlu ölümlerde, sayısız kandillerde ortalığa çıkmazken de duyuyorduk. kurban olayım söyleyin ölmemiz dışında elimizden gelebilecek ne gibi bir saygı daha bekleniyor?

  • çok çok üzücü, ölüm haberi geldi. - people

    evdeki jakuzide boğulmuş halde bulunmuş. cardiac arrest (kalp durması) nedeniyle yardım istemiş asistanı. uyuşturucu madde vs. yokmuş etrafta.

    gerçekten çok üzüldüm. geçenlerde burada alkolizm ile ilgili söylediklerini paylaşmıştım bir söyleşisinden. bunalımlı olmadığını, alkolizmin bir beyin hastalığı olduğunu anlatıyordu.

    ve kendisinin de "neden neden" diye sorduğunu, "6 kardeşiz ama neden ben, neden ben bunu çekmek zorundayım" dediğini anlatmıştı o söyleşide.

    (bkz: alkolizm/@theriver) #156825035

    çok ağlayan bir bebek olduğunu, 30 günlük iken ailesinin kendisine doktor önerisiyle, ağlamaması ve kolay, rahat uyuması için, günümüz dünyasında verilmeyecek bağımlılık yapan bir ilaç verdiklerini, hatta o dönemde çekilmiş fotoğraflarında da sarhoş bir bebek gibi göründüğünü (verilen ilaç nedeniyle)... evdekilerin güldüğünü ama bu ilacın o dönem bebeklere verilmesinin çılgınlık olduğunu söylüyordu. yani alkolizminin başlangıcının bu olay olduğunu düşündüğünü (belli ki bünye daha 30 günlükken verilen bağımlılık yapan bir maddeye bağımlılık yapmıştı) anlatıyordu videoda. - youtube

    "zayıf bir insan değilim, çok güçlü bir insanım ama bu bir hastalık. 'sadece bırak' dediklerinde, suratlarına bir yumruk atmak istiyordum, öyle bırak demeyle bırakılmıyor, bu bir hastalık."

    anılarını yazdığı kitapta bir yerde şöyle diyormuş: "i should be dead. why am i alive?" (ölmeliydim. neden yaşıyorum?)

    soru: anılarınızı yazmak, bu sorunun cevabını bulmanıza yardım etti mi?

    matthew: hayatta olduğum için çok şanslıyım. başkalarına yardım etmek için. alkolizm ve içmem konusunda 'senin hatan değil' diyen bir doktor, bunu bana ilk kez söylediğinde çok şaşırmıştım ve bu benim içkiyi bırakmamda çok faydalı oldu. zayıf olduğum için değil, bu bir beyin hastalığı olduğu için böyleyim ve bir hastalıkla mücadele ettim hayat boyu. şimdi ben de bunu bilmeyen ve yardıma ihtiyacı olan başkalarına anlatıyorum.

    ben ne kadar kötüyü gördüysem, benim kadar kötüyü, dibi görmüş başkalarının da buradan çıkılabileceğini görmeleri için devam ediyorum, ve devam ediyorum, ve devam ediyorum. onlara bunun yapılabileceğini göstermek istiyorum.

    5 ay hastanede yattım ve ecmo makinesine bağlamışlardı beni. doktorlar aileme buradan çıkamayabileceğimi söylemişler. o makineye bağlanan kişilerin çoğu ölürmüş. o gece, benimle birlikte 5 kişi o makineye bağlandı ve sadece ben hayatta kaldım, diğerleri öldü. ailemin hastaneden sağ çıkamayabileceğimi duymalarına üzüldüm. yaşadığım için çok sevinmem gerekirdi belki, ama ben ailem bu sözleri duyduğu için çok üzgündüm, kızgındım.

    öldüğümde ilk akla gelenin friends dizisi değil, alkolizmle başa çıkmamın olmasını ve başka insanlara da bu konuda yardım etmemin hatırlanmasını istiyorum.

    soru: alkolü bırakmaya çalışanlara tavsiyeniz nedir?

    matthew: alkolik olduğunuzu saklamayın. elinizi kaldırın ve acı çektiğinizi, içtiğinizi söyleyin, yardım isteyin. hastalık her zaman geri dönebilir, ama yardım isteyin.

    soru: bu kitabı yazarken kendinizle ilgili yeni bir şey öğrendiniz mi?

    matthew: ölüme ne kadar yaklaştığımı gördüm, bunun ne kadar sık olduğunu gördüm ve tekrar asla bunun olmasını istemediğimi.

    soru: nasıl hatırlanmak isterdiniz?

    matthew: iyi yaşadı, iyi sevildi, arayışta olan ve en önemlisi başkalarına yardım etmek isteyen biriydi diye hatırlanmak isterim.
    __________
    evet beni ağlattı, uzun süre acı çekerek yaşayan herkes adına ağlattı.

    yaklaşık bir ay önce, 17 eylül'de bu söyleşiyi ilk izlediğimde bu final anlamı içeren sorulardan pek hoşlanmamıştım, 'bu insanlar da niye böyle şeyler soruyor, sanki adam ölüyor gibi' demiştim. kariyerinin zirvesini geçirmiş olabilir bir kişi, ama hayatı bitmiş gibi sorular sorulması hoşuma gitmemişti. onlar elbette, hayatını anlatan bir anı kitabı üzerine konuştukları için sormuşlardı bu soruları.

    kendisinin de söylediği gibi, iyi yaşadı, çok sevildi ve hem friends'de güldürerek, hem alkolizm konusunda aydınlatarak insanlara yardım etti.

    rest in peace, matthew.
    *
    friends dizisini matthew'ın sonradan neden hiç izlemediğini sorgulamış biri yukarıda. bu, söz ettiğim söyleşide ona da değiniyor kendisi. her sezon alkol mü, bir madde mi ne kullandığını dizide kendi görüntüsüne bakınca hatırladığını ve bundan hoşlanmadığı için, bugüne kadar izlemediğini... ama artık bu konuda da fikrini değiştirdiğini, tüm dünyayı etkilemiş ve çok sevilmiş bu diziyi kendisinin de izleyerek gülmek istediğini söylüyor.

    bağımlılıktan kurtulmak için 10 milyon dolar harcadı. #158247131
    alkole nasıl başladı, nasıl bağımlı oldu? #158274528
    dizi arkadaşlarından kısa taziye. #158293146
    (bkz: matthew perry/@theriver)

  • merak etmeyin bir gün annesiz babasız da geçireceksiniz; o gün bari hayatınızda sevdiğiniz birileri olmazsa, o zaman görürsünüz.

  • geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, emniyete gitmiştim. artık pasaport işi miydi, uyuşturucu mu kaçırmıştım bilmiyorum. bahçede duruken bankta oturan bi genç gördüm, herif kardeşmin aynısı neredeyse. gizlice fotosunu çekip yolladım kardeşime.

    -napıyosun lan emniyette? yabancılar şubesine mi getirdiler hehehehe.

    şööle bi cevap geldi...

    +abi insan bi selam verir.