hesabın var mı? giriş yap

  • "neden ?"

    aklımda sadece bu sorunun dönüp dolaşmasını sağlayan bir işkencedir bu...

    "neden ?"

    hala içimde bir yerlerde dağınık bir şekilde duran tüm o özlem, sevgi, aşk kırıntılarını kalbime gelişi güzel tekrar saçan bu telefon neden ?

    işte yine o ses...tüm "hayır"’ların "evet" gibi geldiği, telefonun bir yanından girip öteki yanından çıkarak sımsıkı, ama sımsıkı sarılma isteği uyandıran o ses.

    nedendir bu aramak ? herşeyi mahveden sen.. aldatan ve çekip giden sen...bir türlü sana yetemeyen “beni” tekrar aramayı düşünmen neden ?
    yıllar sonra, bir kez daha, herşeye rağmen tekrar deneyelim dediğim zaman arkanı dönüp de “bu eleman kenarda dursun...şööle bi etrafa bakalım..daha iyisi var mı acaba ? ” diye başkalarıyla denemeyi isteyen sen; herşeyi ikinci kez elinin tersi ile ittikten sonra bu ağlamaklı ses neden ?

    yine denedin ve yine mi olmadı ?
    kimseler sevmedi mi seni ya da sen umduğun gibi sevemedin mi ?
    seni sadece “sen” olduğun için seven,
    gözlerinin en içine “ben” gibi bakan biri daha çıkmadı mı ?
    umutsuz musun ?
    ya da ;
    mutsuz musun ?
    artık hiçbirşey eskisi gibi olamayacak karamsarlığı içinde yorgun musun ?

    eğer öyleyse ,
    ben” gibi olmuşsun.
    ne üzücü ki neler hissettiğimi anlar olmuşsun.
    “ne olurdu sanki yok etmeseydin herşeyi, ve ben en çok sevdiğim kadınla mutlu olsaydım” diyen ben gibi zamana mağlup olmuşsun.

    gördün mü bak ne kadar zor geçen zamanı geri döndürmek..
    ve o zamanla gidenleri tekrar yerine getirmek..
    ne kadar zor tekrar güvenmek..
    ve aslında ne kadar acı ilk fırsatta yine çekip gideceğini bilmek..
    ama daha kötüsü..
    belki de en kötüsü..

    ne kadar yazık seni bu kadar çok sevmiş olmak ve ilk görüşte seni seçmek.
    bir daha kimseyi bu kadar sevemeyeceğimi bilerek..

  • passaparola yarışma programından:
    -c harfiyle başlayan, akdeniz kıyılarında da görülebilen bir köpekbalığı cinsi (doğru yanıt: camgöz)
    -cavs !!!

  • sevgiyi bilmedikleri, bencil oldukları, kolay elde edildikleri ile ilgili ileri geri konuşulmuş. bu kız çocuklarından biri olarak yazıyorum bunları.

    geçtiğimiz hafta kırmızı oda dizisinden bir sahneye denk geldim. şöyle diyordu:

    “babalarının elinden tutmadığı kızlar için hayatta iki seçenek vardır: ya birinin ellerini tutması için umutsuz bir arayışa girmek. ya da kimsenin elinden tutmasına gerek yok diyerek kendini tek başına kalmaya mahkum etmek. aslında bu iki yolun da kendine göre virajları vardır. en sağlıklısı bunların ortasındaki yol. yani kendine yetebilen ama birine ihtiyaç duymaktan da utanmayan bir kadın olabilmek.”

    babasıyla aynı evde yaşayan ancak baba sevgisinden mahrum büyüyen, aynı yol ayrımında çok kez kalmış ve her seferinde ikinci yolu seçmiş biri olarak, kendimi, bunun etkisi ile hayatımda aldığım kararları, bununla nasıl baş ettiğimi çokça düşünme fırsatım oldu bu hafta.

    baba sevgisinden mahrum kalan kız çocuklarının bir çoğunda yaşanan güven ve öz saygı sorunlarının literatüre “babasız kız sendromu” "fatherless daughter syndrome" olarak geçen bir duygusal bozukluk olduğunu öğrendim. görmezden gelindiğinde, etkilerinin bir kadının tüm yaşamı boyunca süreceğine inandığım için paylaşmak istedim.

    zira türk kültürüne bakıldığında babanın çocuk gelişimindeki rolü anne sevgisinin yanında genelde ikinci planda bırakılıyor. olur ya, bir tek kişide bile bu farkındalığı oluşturabilirsem kardır düşüncesiyle yazıyorum bunları.
    bu konu ile ilgili birçok araştırma okudum bu hafta. çalışmaların çoğu abd menşeili ve sonucunda ortak kanı şu: baba varlığından ya da sevgisinden mahrum yaşayan çocuklar daha endişeli, güvensiz, saldırgan oluyorlar. ikili ilişkilerde de ciddi bağlanma sorunları ve terk edilme korkusu yaşıyorlar.
    bir kız çocuğu için babasının yokluğu onu görmezden gelmesiyle başlıyor ve maalesef bu o kızın ruhunda silinmez bir iz bırakıyor. her ne kadar üstesinden geldiğinize inansanız da. yapılan araştırmalar, babasının küçük kızı olmayan kadınların ilerleyen dönemde nelerin üstesinden gelmesi gerektiğini iki ana başlıkta şöyle özetliyor.

    öz saygı sorunları:

    nedir bu öz saygı önce kısaca ona değineyim. kişinin kendini sevmesi, özgüvenle çok karıştırılıyor bu tanım. özgüven başarıdan besleniyor. öz saygı ise başarısızlıklara rağmen yola devam etme gücünü veriyor insana.

    bir yazar ve boşanma danışmanı olan deborah moskovitch'e göre, çocuklar babaları evden ayrıldığında ya da onların hayatlarına daha az dahil olduğunda genellikle kendilerini suçlarlar. çocuğa yaşadığı duruma dair bir açıklama yapılmadıysa, çocuk mutlaka kendi senaryolarını oluşturur. ve o senaryoda genelde kendini suçlar. babası tarafından sevilen kızların fiziksel görünüşlerine sahip olsa, daha güzel/sevimli olsa sevileceğine inanır. yaş ilerledikçe bu kadınların özgüveni düşer, hiçbir erkek tarafından çekici bulunmayacağına dair bir inanç gelişir. üstelik bu özgüven ve özsaygı eksikliği sadece ikili ilişkilerde geçerli olan bir konu da değil. akademik, kişisel, profesyonel, fiziksel, sosyal ve romantik olarak her alanda bunun etkilerini görecektir.

    ilişki kurma ve sürdürme mücadelesi:

    yapılan araştırmalar, babaları olmadan büyüyen kadınların ilişki kurmada zorlandıklarını ortaya çıkartıyor. babaları tarafından duygusal olarak reddedildikleri için tekrar incinme riskini almak istemiyorlar. bilinçli veya bilinçsiz olarak insanlara yaklaşmaktan kaçınıyorlar. kendilerini çok az açığa çıkardıkları ve başkalarını tanımak için çok az çaba harcadıkları yüzeysel ilişkiler kuruyorlar. duygusal veya fiziksel olarak babasız büyüyen kızların, yetişkin olduklarında depresyonla mücadele etme olasılıkları da daha yüksektir. terk edilmekten ve reddedilmekten korktukları için, bu kadınlar genellikle kendilerini duygusal olarak izole ederler. hak etmediklerini düşündükleri ve incinmekten korktukları için sağlıklı duygusal ilişkilere karşı mesafelidirler.

    araştırmalar, dünya üzerinde her üç kadından birinin kendini babasız olarak görmekte ve terk edilme duygusuyla mücadele etmekte olduğunu gösteriyor. bu gerçeği bilmek, ortak bir sorunu paylaştığımızı bilmek bana yardımcı oluyor.

    durup düşündüğümde bu etkileri belirgin şekilde kendimde görmüyorum ancak bu duyguların yakınlarında çok dolaştım. o anda verdiğim tepkinin, mücadele ettiğim duygunun kaynağını anlamak çocukluk yaralarımı çokça iyileştirdi. ama hiç yara almamış gibi olmuyorsunuz, bir iz mutlaka kalıyor. bu bir gerçek.

    kendini annenize babanıza rağmen sevmek, onlar tarafından duygusal olarak reddedildiğiniz halde sağlıklı ilişkiler kurmaya çabalamak, çocukluktan gelen ön yargılarınızı kırmak kolay değil. normal birisine göre çok daha fazla kişisel çaba gerektiriyor.

    o sebeple dilerim hiçbir kız çocuğu, babasının küçük kızı olmadan büyümek zorunda kalmaz.

  • -seni kimseyle aldattım mı, hırsızlık mı yaptım, ayyaşlık mı ettim?
    +hayır asla
    -sahneye çıkıp komiklik yaptım diye mi beni boşadın?

    +hayır sadece o değil, oyunda teknik aksaklıklar da vardı.

  • yağmur veya kar sonrası çatıdan zemine kadar uzatılması gereken gider borusunun belli belirsiz bir yükseklikte yeterli görülüp o noktadan sonra suyun şelale gibi aşağıya dökülmesi.

    ulan zaten 4 katlı binanın 2. katına kadar indirmişsin boruyu, oradan sonra ne salıyorsun bütün suyu foşur diye aşağı? kaç para ulan 4 metre boru? bu pinti ve medeniyetsiz mal sahipleri yüzünden mayın tarlasında yürür gibi yürüyor insanlar.

  • herkes konuşuyor da, konkordato, konkordato neymiş bu konkordato?

    konkordato ilanları sadece zarar ettiğinizde ortaya çıkan bir durum değildir. şirketin 10 borcu, 20 alacağı vardır ancak alacaklılar alacağını ödemediğinde, geciktirdiğinde, ödeyemez duruma doğru gittiğinde, şirket abiler bir dakika borçlular tepeme binmesin benim zaten kalkacak gücüm var şu borçları taksitlendirelim, vadesini yayalım deme şeklidir. zaten mahkeme de direkt kesin mühlet vermez. önce bir konkordato komiseri atanacak, o hemen bir rapor verecek, şirketin bu kadar alacağı bu kadar borcu var, şu şu durumda bunun altından kalkabilir/kalkamaz. eğer kalkabilir derse mahkeme kesin mühlet verir ve alacaklılar hotiç'e icra-tedbir vs koyamaz, onu 1 sene rahat bırakmak zorunda kalırlar.

    yani özetle bu durum sadece hotiç'in iyi/kötü yönetilmesi, zarar etmesi vs den kaynaklanan bir durum değil. piyasa hotiç'e taahhütlerini yerine getiremezse de ortaya çıkan bir durum. piyasada borç vadeleri geldikçe, bakalım durum ne olacak. 2 aya toparlıyor muyuz, piyasa nalları dikiyor mu bakalım.

  • tesla'nın son yazılım güncellemesi ile gerçekleştirdiği olay. kesinlikle görece basit bir "takip mesafesi uyarısı" değildir.

    olayın altında yatan mantık ise şöyle: tesla radar işaretini öndeki arabanın altından ya da çevresinden yansıtarak iki öndeki arabadanın konumunu buluyor (bunu yaparken radar işaretinin hangi arabadan yansıdığını ayırt etmek için de öndeki aracın mesafesini optik sensörlerle hesaplıyor).

    bu şekilde hem öndeki arabanın, hem de onun önündeki arabanın mesafelerini biliyor. eğer öndeki iki arabanın çarpışmasının kaçınılmaz olduğuna karar verirse daha kaza gerçekleşmeden frene basmaya başlıyor, kaza gerçekleştikten sonra da çoktan kazaya karışmadan durmuş oluyor.