hesabın var mı? giriş yap

  • dünyanın en güzel köylerinden biri olarak gösterilen, üzerinde çok az yerleşik nüfus olmasına rağmen yıl içinde milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen, ölmeden önce gidip görülmesi gereken yerlerden biri olarak gösterilen avusturya köyüdür.

    burayı bu kadar görülesi yapan yerler muhteşem doğası, alpler'le çevrili çok güzel bir göl tarafından çevrelenmesi ve köy evlerinin güzelliğidir.

    viyana'dan gidecekseniz, araçla otobandan salzburg'a 3 saat kadar gidip, hallstatt yol ayrımından dönüp dar ve tek şerit yolları izleyip 1 saat daha yol almak gerekiyor. bu 1 saatlik yol en az hallstatt kadar güzel bir sürü köyün içinden de geçmek anlamına geliyor. istediğiniz yerde durup köy içlerine girip alışveriş yapabilir ya da hava güzelse göl kenarlarında piknik yapabilirsiniz.

    hallstatt'da eğer konaklamayacaksanız 3-4 saat çok çok yetecektir. köy içinde 4-5 adet araç parkı var, buralarda saati 2-3 euroya aracınızı park edebilirsiniz. otomatlarda coin, kağıt para veya kredi kartı geçiyor. aracı parkettikten sonra köy içinde yürümek en fazla 1 saatinizi alır. meydan, kilise, köy mezarlığı gezilecek başlıca yerler. eğer hava güzelse füniküler ile tuz madenine çıkabilir. finiküler ücreti 16 euro. aynı yere yaklaşık 40 dakika yürüyüşle de çıkılabiliyor, köy içinde tuz madenini işaret eden yön levhaları mevcut, bunları takip edebilirsiniz. biz hava kapalı olduğu ve deli gibi yağmur yağdığı için bu etkinliği atladık.

    buraya en yakın konaklanacak şehir ise salzburg. kanımca 1 gece salzburg konaklaması ile hallstatt ve salzburg gezilebilir. hallstatt-salzburg arası da yine araçla muhteşem alp köylerinden geçerek 1 saatinizi alacaktır.

  • ekonominin en temel prensiplerinden birisi, sayılar üzerinden değil, oranlar üzerinden konuşmak gerekliliğidir.

    asgari ücret 2000 lira olursa bugün 1000 lira olan kira 1500 liraya çıkar, 40 liraya aldığın kıymanın fiyatı 60 lira olur derken alım gücü en iyi ihtimalle aynı kalır. amaçlanan şey alım gücünü arttırmak, yani 1.400 lira alan insan 2.000 lira vermek değil, 1.400 liranın değerini arttırmak olmalıdır.

  • 94 ışık yılı nasıl bir mesafeyi tabir eder onu bir şey yapalım önce.

    malumunuz ışığın hız sınırı evren içinde saniyede 300bin km. ışık dakikada 18 milyon kilometre gider istese. bu da saatte 1milyar 80 milyon km gitmek demek oluyor ki ben hızdan korkarım yavaş gitsin.

    ışık yılı nedir? ışık yılı ışığın saatte değil de yılda gittiği mesafedir. peki bir yılda kaç saniye vardır? ohooo! bunu mu hesaplayacağım amk!

    tamam! yılda kaç saat vardır onu şey yapalım.

    365 gün çarpı 24 saat eşittir 8.760 saat. vay! demek ki bir saatte 1 milyar 80 milyon km giden ışık bir yılda 9 trilyon 460 milyar 800 milyon km hızla gidebiliyor. yani bu hızla giderseniz bu mesafedeki bir yere 1 yılda ulaşırsınız. hem de tek vesait. tamam.
    şimdi bunu 94 yılla çarpın. 889 trilyon 315 milyar 200 milyon km mesafe ediyor. 94 yıl ışık hızıyla gitseniz alacağınız mesafe bu. osman gazi köprüsünü kullanırsanız 889 trilyon km!

    uzak. ben gelmiyorum...

    *******************************

    bilgi dolu edit: can ciğer kuzu sarmalarım! ortalık karışmış düzen bozulmuş, yetiş ya carl sagan yetiş ya cosmos diyoruz. iş bu türkçe altyazılı 8. bölüm, uzay ve zaman yolculukları üzerinedir ve kafayı tertemiz yapar, izleyin, izletin...

    yalnız demek istediğim bir şey var, bölümü izleyecek olanların da karşısına çıkacak olan bir şey: 94 ışık yılı demek, 94 yıl demek değil! yani şöyle: ışık hızında 94 yıl gidecek bir cihazı uğurladık eve döndük diyelim. o cihaz 94 ışık yılı sonunda hedefine vardığında; affınıza sığınarak söylüyorum ama dünyada 134.100 yıl geçmiş olacaktır!!! görelilik kuramı ahan da budur! yani sen ışık hızında 1 gün gidersin ama dünyada 4 yıl geçer...
    yani beyler bayanlar karadelikten kayanlar, bu mesaj 134 bin 100 yıl önce yollanmış; hadi osman gazi köprüsünü kullandı diyelim: 134 bin yıl!

    beynim ısındı bana müsaade mübarekler. ademle havva masalına inanmayı hiç bırakmayacaktık. gördün mü başımıza geleni?! *

  • başlık: beyler toprak genişletme planımı açıklıyorum.

    1. çok basit beyler italya ile hazırlık maçı ayarlıyoruz. ve otobüs kaldırıp 20.000 taraftar gidiyoruz maça. italya ile adam gibi maçımızı yaptıktan sonra dönüşte san marinoya uğrayıp orayı alıyoruz. 30 bin nüfusları var 15 bini karı kız çoluk çocuk yaşlı zaten 2 saatte alırız ülkeyi ve sonra yağmalıyoruz. üstünüde cebimizden tamamlayıp yunanistanı alıyoruz. sıkı pazarlık yaparsak para üstü ile romanyaya karılara bile gideriz.

    not: direk san marino ile maç ayarlayamayız adamların stadı 7 bin kişilik beyler.

  • dışkısı ile iklim değişikliğine savaş açan deniz canlıları.

    nasıl mı?

    her balina her yıl yaklaşık 200 ton yiyecek tüketir ve demir bakımından son derece zengin kalamar ve ahtapotla beslenirler. daha sonra su yüzeyindeki tüm demir dolu dışkılarını dışarı atarlar.

    balina dışkısı, okyanusun fitoplanktonu için besin haline gelen suyun üzerinde yüzer. bu bitkiler de demiri oldukça severler.

    fitoplankton beslendikten sonra deli gibi çoğalabilir ve sayılarını tek bir günde ikiye katlayabilir. daha sonra uzaydan bile görülebilen yeşil bir girdap oluşturabilirler. görsel

    bunlar da çok fazla fotosentez yapar ve bol miktarda çözünmüş karbondioksiti emer. ayrıca her türlü deniz canlısını beslerler.

    fitoplankton öldüğünde, vücutları yedikleri tüm karbonmonoksitle birlikte okyanusun dibine düşer. oraya indiklerinde, orada kalırlar, bu da gezegenimizden çok fazla kirliliğin ortadan kaldırıldığı anlamına gelir.

    video anlatımı için

    kaynak: interestingengineering

    düzenleme: imlâ
    düzenleme 2: video linki düzenlenmiştir.

  • (bkz: based on true story)
    trafikte sıkışmış halk otobüsü

    bruce tea: abi beşiktaş'a kaç saatte gideriz.
    biletçi mavin: valla şu köprüyü bir geçsek, yol açıktır bilader.
    şoför: istanbul' a üç katlı köprü lazım. las vegasta varmış.
    muavin: ahh vegas... günahlar şehri...

  • başlık: asılırken aklıma öcalan geliyor mk
    entry: ben asılıyorum bu niye asılmıyo diye düşünüp asılmayı bırakıyorum dasşdlasldças

  • bre zır cahiller, sadece geçen yıl 139.500 kişi türkiye'den yurt dışına gitmiş.

    bir de kalkmış diyor ki aldığım duyumlara göre puhaha nasıl oluyor lan o ? mesela her hafta dünyadaki göçmenlik kurumları alfabetik sırayla arayıp da "abi gözünüz aydın, bugün bizim burdan bir türk daha yola çıktı" mı diyor ya da haftalık excel dökümü mü atıyor ? *

    3 yıl önce yurt dışına taşındım. şayet ailem türkiye'de olmasa sanırım kolay kolay tatile falan da gitmem o derece.

    zorluklar kısmına gelecek olursak da;

    yemek gibi bir dert artık yok, avrupa'nın neredeyse her yerinde türkler ve türk yemekleri var. en fazla 1-2 saat yol gidersin sonunda o lahmacuna, dönere, pideye kafayı gömersin kardeşim.

    ırkçılık falan filan denmiş, elbette ülkesine göre oranı değişir ama türkiye'de sokak köpeği tarafından parçalanmaktan, samuray kılıçlı şizofren tarafından yolda doğranmaktan ya da avm'de kekonun birinden durduk yere suplex yiyip de sakat kalmaktan daha acı bir durum değil bu.

    özetle arkadaşlar; 10 kişilik arkadaş çevrenizin bir tanıdığının arkadaşının başına gelen bir olayı kitleleri etkileyen bir şeymiş gibi büyütmeyin. 10 binde 1'dir o. ha bir de siz her yurt dışı dediğinizde yukarıdaki gibi zırvalayanlar olacaktır direkt muhabbeti kesin ve dil öğrenmeye devam edin. dünya çok büyük ve insanca yaşamak herkesin hakkı.