hesabın var mı? giriş yap

  • izmir denince "aaa boyoz yiyeceksin" diyenle, urfa denince "aaa kebap yiyeceksin" diyenle, portakal denince de "aaa vaşinton hocam" diyen aynı adam. dünyanın en aklına ilk geleni söyleyen insanı. yani tırtın allahı. öeeh. viskiye kola da katar bu. pfff .ss

  • haberin girişine bak :

    "trabzon'un çaykara ilçesinden 51 yıl önce heyelan nedeniyle van'ın özalp ilçesindeki iki köye göçen karadenizliler, yöre halkıyla yıllardır huzur içerisinde yaşıyor."

    sanki çeçenistan'a göçmüşler adamlar. göçtükleri yer yine bizim toprak. anadolu ajansı nereye varmaya çalışıyorsun?

  • ''erkekler takım elbise giyip önüne bakınca cezası iniyor, benim takımım, kravatım yok. annem apar topar bu tişörtü bulabilmiş. bir de ne yalan söyleyeyim hayatta kalmış olmanın saklayamadığım bir sevinci var içimde. o ölmese ben ölecektim. o size, beni pazarlamaya karar verdiğini söylemeyecekti, başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı, benim patlıcan fazla pişti diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye yediğim dayakları söylemeyecekti, kaç kere hastanelik olduğumdan bahsetmeyecekti.

    çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım var. biraz yan gülmüşüm. belki de o fotoğrafı gösterip namussuz karılar gibi çıkmış filan diyecekti.
    karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi “namusumu temizledim” diyecekti.

    siz onu 3-5 yılla yargılayıp, namusu kirlendi diye mazur görüp, yandan gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adama.
    oysa namus benimdir hakim bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam.
    sonuna kadar idare edebilmiş olmam, elaleme değil de başıma gelenleri hep karakollara anlatmış olmam, kızıma hiç fark ettirmemiş olmam namusumdur.
    o utanmamış yaptıklarından, benim utanacak bir şeyim yoktur.

    içimdeki hayatta kalma mutluluğunu atamıyorum hakim bey.
    ağlayamamam bundandır.
    ne yalan söyleyeyim aynı acının çemberinden geçmiş, sağ kalabilmiş kadınlarla aynı koğuşta, bir ömür kazasız belasız da yaşarım ben ama benim bir kızım, bir de memleketin aç kaldığı bir adalet var.
    gel sen, ölmedim diye beni cezalandırma, benim bir derdim; kızımın bari mutlu olmasıdır.
    yanında ben olayım.
    can alan bir katil değil, can derdinde bir kadın de bana.
    kurşunla yatıp kurşunla kalkan, yastığın altında silahla yatan adamlar hiç eceliyle ölmüş mü?
    hem sevebilseydi o da ölmezdi di mi ama?
    öldüyse hepsi benim suçum mu?''

    edit: yanlış bilgi aktarımı olmaması adına düzeltmek istedim. yazı çilem doğan ın karar duruşması sırasında, mahkemeyi takip eden bir arkadaşım tarafından yayınlandığı için çilem'in kendi ifadeleri olarak düşünmüştüm fakat yazı ayşen aksakal tarafından kaleme alınmış. çilem'in yaşadıklarını ve hiç kaybetmediği dik duruşunu çok iyi yansıttığını düşündüğüm için yazıyı bu haliyle editliyorum.

    edit 2: dahili meddah tarafından böyle de güzel bir kampanya başlatılmış; (bkz: çilem doğan'a mektup yolluyoruz)
    ben yazacaklarımı düşünmeye başladım.

  • şimdi efendim bizim bir kooperatif var yüz kadar üyesi olan buranın da son dönem bir başkanı var, benim de aram iyidir sohbetleşiriz arada. olay başkanın başından geçiyor;
    başkan orta boylu 60’lı yaşlara yakın kumral bir abi..
    kendisinin yüzünde aslında çok da göze batmayan lekeler var.
    bir gün başkan bey’in hanımı kendisine “arkadaşlarının laserle buna benzer lekeleri yok ettirdiklerini” başkan beyin de lekelerinden kurtulması için bir yol olduğunu kendisine aktarıyor ama bizim abi pek umursamıyor..bir gün, iki gün, beş gün derken “ e madem öyle gidelim yaptıralım diyor” ve özel muayenehanesi olan bir dermatologun yolunu tutuyorlar..
    işlemler yapılıyor, doktor “ güneş kremi, pomatlar filan reçete edip güneşten 6 ay kadar korunmasını istiyor”, ayrılıyorlar.. başkan son dönemlerde hep şapkalı bir şekilde maske de olunca sadece gözler açıkta .. laser işlemi öncesi başkanın yüzünde leke var mı anlamadığım adam da laser sonrası kabuk bağlamış şekilde siyahlaşmış yara izleri mevcutlaşmış, iyileşmeyi bekliyor.. soramıyorum da “ abi yüzüne ne yaptın” diye
    olay bundan sonra başlıyor;
    başkan bizim üyelerden birisine yazılı bir tebliğde bulunmak için kapısını çalıyor, neyse hoş beş muhabbet, üye kişi doktor başkanın yüzündeki lekeleri görünce başkana soruyor, “ne zaman yaptırdınız, kime yaptırdınız” gibi..başkan da yakın dönemde özel bir muayenehanede yaptırdım, hatırlamıyorum hocam diyor ama mutsuzluğunu da dile getirince doktor da diyor ki “sorun değil bunlar çözülür ama mevsimsel olarak çok yanlış bir zamanda uygulamış doktorunuz diyor”
    neyse eve geçiyor başkan bey, eşine durumu anlatıyor, üyelerden bir doktorun “mevsimsel olarak yanlış zamanda yapıldığını ama güneşten kendisini koruması gerektiğini” söylediğini ifade ediyor..
    başkan bey elde telefon google’ı açıyor, bizim üye doktor kimmiş diye ad soyad bakıyor. adı ali veli olsun.. hanıma sesleniyor bizim işlemi yapan doktorun adı ali veli miydi diyor,
    hanımı diyor evet ali veli, başkan sesleniyor “e bu adammış bana laser uygulayan”..
    tebliğ esnasında ne doktor hastayı tanıyor, ne bizim başkan doktoru.. abi diyorum nasıl tanımazsınız bir birinizi “yüzümüzde maske var, kafasında bandana var, ben doktoru çıkartamadım o da beni, eşin zorlamasıyla adını bile bilmeden işlem yaptırdım” diyor, doktora gelince hastayı yani başkanı o da tanımıyor üstüne bir de kendi yaptığı işte kendini gömüyor, diğer yandan başkan “ ulan ayak üstü sohbette işlem yapan doktora saydırmadık iyi ki diyor” ama ilk fırsatta karşılaştığımızda “hocam işlemi siz yapmışsınız ya bana” diyeceğim diye de gülümsüyor..

  • kazının yeni yeni başladığı, kazı alanına arkeologların serbestçe girebildiği günlerdi.. ismini hatırlamadığım genç bir arkeolog, kazının aşama aşama fotosunu paylaşıyor, kazının ilerleyişi hakkında bilgiler veriyordu. arkeolog'un son tweeti, kelimeleri tam olarak hatırlamamakla beraber " sasani hükümdarı shapur'un kişisel serveti olduğu tahmin edilen, içlerinde envai çeşit değerli mücevher, dönemin ünlü pers büyücülerine ait değerli büyü kitapları ve el yapımı özel işlemeli savaş aletleri ve zırhlar bulunan çeşitli büyüklüklerde sandıklar bulundu" şeklindeydi. tweet aynı gün, atıldıktan birkaç saat sonra silinmişti. yanlış hatırlamıyorsam arkeolog da birkaç gün sonrasında hesabını kapatmıştı. hesabı kapattıktan bir süre sonra da bölge tamamen koruma altına alınmıştı.

  • son derece sağlıklı ve normal bir davranıştır. esas bütün çizgi film boyunca tek yaptığı içgüdülerinin sesini dinleyerek atalarının yüz yıllardır yaptığı gibi fare kovalamak olan ve hatta evde beslenmesinin sebebi de büyük ihtimalle farelere karşı beslediği bu içgüdüsel garez olan tom'un kötü olduğunu düşünmek abesle iştigaldir ve hatta gerzekliktir .

    tom gerçek hayatta olsa kedilerin şahı seçilebilecek derecede zeki ve becerikli bir hayvanken senaryo yazarından torpilli olan jerry'nin gerektiğinde fizik kurallarını bile ihlal ederek her defasında bu fedakar kediye karşı galip geliyor olması esas büyük haksızlıktır.

    bunca zaman senaristler tarafından olduğu kadar animatörler tarafından da kayrılan jerry'nin tom'a göre daha sevimli çiziliyor olması kitleleler üzerinde yoğun ve bilinçli bir tom düşmanlığının ve jerry sempatizanlığının pompalanmasına sebep olmuş, bunun sonucu olarak da yılardır pis ve hastalık taşıyıcısı olduğu bilinen, lağamlarda yaşayıp bokun bucağın içinde yetişen bildiğimiz boklu fare baştacı edilmiştir.

    bunun yanında yine yüz yıllardır insanoğlunun en büyük dostlarından biri olan ve fare gibi haşeratları evlerden uzak tuttuğu için sevilen beslenen yeri geldiğinde bir top yumakla boğuşmasını neşeyle izlediğimiz yumuşak tüylü sevimli kediler tom'un nezninde yerin dibine sokulmuş, insanlar daha küçük yaşlardan itibaren medyanın çirkin ve taraflı yayınlarıyla yanlış yönlendirilmiş adeta beyinleri yıkanmıştır.

    hal böyleyken her daim insanın en yakın dostlarından biri olmuş, evlerimizi açıp kışın gerek şömine önünde gerek sobanın yanında en güzel yeri verdiğimiz kedi dostlarımızı bir kalemde tukaka etmek esas garabet değil midir? tom elbette her ne kadar jerry ismiyle sempatik bir hava verilmişse de eninde sonunda hastalık taşıyan bir fare olan o pis yaratığı kovalayacak elbette yakaladığı yerde anasını bile belleyecektir.

    bilinçli bir televizyon izleyicisi olarak bunca zaman hiç bir propagandanın etkisinde kalmayıp sabırla tom'un jerry'nin kafasını koparacağı aydınlık günün hayaliyle yaşayan çilekeş insanlar işte gerçek aydınlar bunlardır. hepsine benden selam olsun.

    dünyanın tüm tom severleri birleşin!

  • ilk kitaptan son kitaba, bir annenin sevgisiyle başlayıp, yine bir annenin sevgisiyle sona eren hikayenin kahramanı.

    her şey nasıl başlıyor? lily potter ile, onun sevgisiyle. o olmasa, voldemort ile harry'nin arasında durmasa sağ kalan çocuk da olmayacaktı, bizim ayıla bayıla okuduğumuz olaylar da.

    son kitaba gidelim. voldemort, harry'nin öldüğünü sandığında gerçeği öğrense, oracıkta harry'nin işini bitirirdi. ama narcissa, o çok değerli lorduna yalan söylüyor. çünkü oğlunun yanına, hogwarts'a girmesinin tek yolu bu. o anda galibiyet önemli değil, önemli olan tek şey oğluna kavuşabilmek.

    bu anneler çok farklı. lily potter ve narcissa malfoy. ak ile kara, gryffindor ile slytherin, harry ile draco kadar farklılar. farklı taraflarda savaşıyorlar. ama ikisinin de oğullarına duydukları sevgi, harry'nin hayatta kalmasını sağlıyor.

    yıllar sonra bile, böyle şeyleri hatırladıkça ya da fark ettikçe rowling'e olan saygım artıyor.

  • normalde olması gerekendir. anayasa hükmü açık, kişinin cumhurbaşkanı seçildikten sonra vekilliği düşer. yani ysk sonuçları resmi gazetede yayınladığı an rte derhal istifa etmelidir çünkü artık cumhurbaşkanı secilmistir. eğer istifa etmez ise mevcut cumhurbaşkanı başbakanlık görevini bir başka akpliye vermelidir. yazdıklarıma ben bile güldüm amk, hukuk devleti mi lan burası.

  • annemin can sıkıntısına çözüm getirmek adına bir mp4 player almıştım. içine de güzel sesli bir hocanın sesinden tüm kuranı cüzler halinde koymuştum. bugün farkettim, annem philips marka lila renkli fancy mp4 playerı eline aldığında ve işini bitirdikten sonra yerine koymadan önce üç defa öpüp başına koyuyor :)