hesabın var mı? giriş yap

  • bu başlığı açan münasebetsiz ve onun kuyruğuna takılan hadsizler, hepinize selam.

    tost yapıp iş yerine getiren kız benim, peki varoş olduğuma nasıl karar verdiniz? ben her sabah evde kahvaltımı hazırlıyorum, tost olur, yumurta olur, sandviç olur, simit peynir olur, her gün bi çeşit. çünkü evde yapmaya vaktim yok ama iş yerimde açıyorum bilgisayarımı, koyuyorum çay ya da kahvemi, büyük bir zevkle yiyorum. çünkü evde yesem aceleye gelir, tadını çıkaramam. öğle yemeğim de yanımda bu arada, güzel kaplarım var, aklınıza gelebilecek her yemeği iş yerine getirmişliğim var*****

    her sabah ve her öğlen dışarda yemek yiyecek param yok dostum anladın mı? belli bir gelirim, ona karşı sorumlu olduğum bir eşim, bu hayat pahalılığında karşılamaya çalıştığım ihtiyaçlarım ve önümüzdeki 8 buçuk yıl boyunca ödeyeceğim bir ev kredim var. siz tutmuş yok varoş, yok kaçın uzaklaşın yok bilmem ne!! bütün bunlar benim normal bir insan olduğumu hatta belki de bazılarına göre şanslı olduğumu gösterir çünkü benim bu yaptıklarımı yapamayıp aç yatan insanlar var, bir tostu bulamayacak kadar darda olan, başını sokacak bir evi olmayan insanlar var.

    insaf be insaf! artık ağzınızdan s.çmayın, g.tünüzle düşünmeyin. yettiniz ha!

  • başlık: metrobüste teyzeye verdiğim ayar

    finalden çıktım, 4 saat uykuyla durduğum için acayip yorgundum. bindim metrobüse, cam kenarına oturdum. bi teyzeyle kızı bindi. teyze 50 yaşlarında, kızı da 25 yaşlarındaydı. kız geldi benim yanıma oturdu, teyze ayakta beklemeye başladı. aklı sıra yer vermemi bekliyor. ben yer vermeyince 'evladım, bak ben yaşlıyım, bana yer versene' dedi. bi de espri yapıyor 'kızımı kucağıma alırdım da bacaklarım ağrıyor eheheh.' teyze böyle bi gol pası verince dayanamadım, gelişine çaktım 'teyze ben de çok yorgunum ama senin bacakların ağrıyorsa kızı ben kucağıma alayım.' ben böyle deyince ikisinin de suratı kıpkırmızı oldu. kız da yanımdan kalktı. bi sonraki durakta da indiler. ben de eve gidince kızın kucağıma oturduğunu hayal ederek zafer 31 i çektim.

    yazar: mrfreak

    yardım editi:ovakışla cumhuriyet ilkokulu'na yardım kampanyası
    (bkz: #57596227)

  • zamanında ibret-i alem olsun diye bu iti öldürselerdi en azından boşa ölmemiş olacaktı polis abimiz. şu an ailesi için endişe edilmelidir. devlet ailesini koruma altına almalıdır diyeceğim de hangi devlet? el chapo ya yardım ve yataklık eden devlet mi?

  • özeti şudur;

    "feneri kurtaracaksınız diye türkiye'yi yakmayın"

    beşiktaşlı olarak altına imzamı atıyorum..

  • - abine mesaj at gelirken tansaşa uğrasın kuş yemi alsın.
    - anne bana mesaj atıncaya kadar direkt abime atsaydın ya mesajı.
    - sen de bana cevap yazıncaya kadar abine atsaydın ya istediğim mesajı.

  • yanlış anlaşılan bir popüler sözdür. bu sözün "hayat yeterince sanat eseri tüketmek için çok kısa" gibi bir düşünceyle ilgisi alakası yoktur.

    hiçbir şey bilmeyen bir insan bile en azından azıcık mantık yürütebilir bu mevzuda. bu sözün tarihi milattan önce 400'lere kadar gidiyor. o dönemde milletin evinde netflix, telefonunda 10 playlistli premium spotify, yatak odası komodininde içinde 1000 tane e-pub yüklü kindle mı var? yok. zaten kaç kişi okuma yazma biliyor? kaç kişinin bitmeyecek kadar fazla, binlerce sanat eserine erişimi olabilir? yok öyle bir şey. tam bir "bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış." olayı bu.

    bu sözün orijinali antik yunanca olarak hipokrat tarafından yazılmıştır. gelin orijinalinde geçen antik yunanca sözcükleri latincesiyle kıyaslayalım.

    bios (antik yunanca) - vita (latince):

    bio zaten yaşam bilimi biyolojinin de kökü. burada sorun yok.

    brakhys (antik yunanca) - brevis (latince)

    brakhys kısa demek. tıpta brakidaktili dediğimiz, anormal derecede kısa parmak kemiklerini ifade eden durumun etimolojik kökü bu. burada da sorun yok.

    macre (antik yunanca) - longa (latince)

    bildiğimiz makros aslında bu da. uzun anlamında.

    tekhne (antik yunanca) - ars (latince)

    işte karışıklık burada çıkmış. burada ars sözcüğünün karşılığı olan tekhne, güzel sanatlar anlamına gelmiyor. buradaki tekhne, bugünkü teknoloji sözcüğünün etimolojik kökü. teknik anlamında kullanılmış.

    zaten sözcüğün kullanıldığı bağlamdan da anlaşılabilir bu. hipokrat bunu tıbbi bir metin için yazmıştır. anlatmak istediği şey mesleki uzmanlığın edinilmesi için gereken zamanın uzunluğuna karşılık hayatın kısalığıdır.

    gidip dövme falan yaptıracaksanız anlamını bilin bari.*

  • sektör = mobilya

    mağazada öyle boş boş takılıyoruz. girip fiyat soran bile yok.
    arada bloomberg'i açıyorum. pariteye bakıyorum.
    film açayım dedim heyecan vermiyor. pariteyi izlemesi daha heyecanlı resmen.

  • umarım alemin kerizi bir tek ben değilimdir. konu ne olursa olsun. ( siyasi, futbol, türk kızı/erkeği, troll'lemelerini devre dışı bırakarak konuşuyorum ) bir başlık altında ciddi bir şekilde dönen tartışmada taraf olamıyorum. ilk girilen entry'yi okuyorum ve direkt "e yani, adam %100 haklı" diyorum. karşıt görüşteki yazıyı okuyorum. bu kez de tıpkı bir yavşak gibi, derhal ilk entry'nin sahibi yazarı satıyorum. "he lan, bu doğru söylüyor, diğeri bok yesin aq" diyorum. böyle böyle yazılanların hepsini okuyorum. ve evet. hepiniz haklısınız lan :/

    yani bu nasıl iş ben anlamadım. ruhumdaki gevşeklikten mi kaynaklanıyor. çok mu iyi niyetliyim yoksa. "yazık ya o da üzülmesin, tamam lan tamam o da haklı :/" diye mi düşünüyorum. bilmiyorum. sanırım benden kaynaklı bir tutarsızlık bu. o yüzden nerede bir gürültülü tartışma var, derhal damlıyorum başlığa. içiniz rahat olsun. en az 1 şukela oyunuz cepte. yazılanların hepsine artı oy veriyorum. herkes haklı abi napayım :/