ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sistem tıkandı tek çözüm başkanlık modelidir
sınava giremediği için annesini vuran kız çocuğu
-
bence yine de yanlış yapmış. annelerimizi vurmamamız gerektiğini düşünüyorum.
22 kasım 2016 japonya depremi
-
tsunami yok 1 metreymiş yok 3 metreymiş, arkadaşlar bilmem farkında mısınız ama fukuşima nükleer tesisi 2011 yılında depremde hasar aldığından beri olaylar hala kontrol altına alınmış değil. durumun ciddiyetinden bir haber gelip "caponlara koymaz yea" diyerek olayı sulandırmaya çalışanları gördükçe gerçekten çok şaşırıyorum. geçen kazada az da olsa durumu kontrol almaya çalışıyorlardı şimdi elde kalan radyoaktif maddeleri soğutan sistem de bozulmuş. 2011'de ne olmuş, hala neler oluyor bir okuyun gözünüzü seveyim;
- 2011 yılından beri günde 300 ton radyoaktif atıklı su (soğutma suyu) okyanusa salınıyor.
- fukuşimadaki radyoaktivite o kadar yüksek ki, bunu durdurmak için kullanılan robotlar daha merkeze yaklaşamadan bozulup eriyorlar. tepco denen sik kafalılar "bu sorunu çözecek teknolojiye şu an sahip değiliz" deyip kenara çekildiler.
- daha sonra tepco'daki mallar buzdan bir duvar yapalım bari bu sızmayı önleyelim dediler, "olay kontrol altına alınacak" diye vızıklıyorlardı şimdi de okyanusa salınan suyu durdurabilmek için 4 seneye daha ihtiyacımız var diyorlar. sik anasını sik 4 sene ne ki, okyanusa pompalamaya devam...
(not: bununla ilgili haberler ve makaleler internetten kaldırıldı. konu ile ilgili bilgiye ulaşmanız artık biraz zor.)
- kazadan kısa süre sonra kanada ve amerika kıyılarında sudaki radyasyon oranı %300 olarak ölçüldü ve bu oran her sene katlanarak artıyor. kazaya yakın olan bölgelerdeki deniz canlılarının çoğu öldü, ya "hastalandı" ya da acaip değişimlerden geçiyorlar. kısaca şu an okyanus tümörlü balık kaynıyor. radyasyondan etkilenenler sadece deniz canlıları değil tabii ki.
http://i1.mirror.co.uk/…ukushima-mutant-flowers.jpg
http://www.themarysue.com/…tbutterflies-580x278.gif
http://www.dw.com/image/16166163_303.jpg
http://namarashhs2015.weebly.com/…/2136834_orig.jpg
http://s3.india.com/…tent/uploads/2015/07/bunny.jpg
http://www.secretsofthefed.com/…ut-article-size.jpg
- bütün bunlar sonucunda çoğu avrupa ülkesi, amerika ve japonya'dan gelen deniz ürünlerini ülkeye sokmama kararı aldı. ton balığı falan zaten hayal, unutun artık.
- 2011 yılındaki kaza nedeniyle kaliforniya'da yeni doğan bebeklerin kansere yakalanma riski 29 kat fazla. yetişkinlerde de kanser vakalarında artış gözlenmiş.
- olayı örtbas etmek için hükümetler ölçümleri normale yakın göstermeye çalıştığı da yazılanlar arasında.
kısaca dünyanın içine ettiler, 2-3 metrelik dalgaları değil bunları konuşmak gerekiyor. "aman inşallah kimse ölmemiştir" diyorsunuz iyi hoş da fukuşima'ya yakın yaşayanlar bugün depremde ölmese bile belki 10 sene sonra kanserden zaten ölecek. anlatabiliyor muyum sevgili arkadaşlar?
daha fazla bilgi almak isteyenler şu linklerden devam edebilir;
http://www.reuters.com/…ma-pm-idusbre97601k20130807
http://www.storyleak.com/…-prompts-fukushima-fears/
http://oregonstate.edu/…-local-extinctions-expected
http://time.com/…43/fukushima-disaster-food-safety/
http://www.globalresearch.ca/…rom-fukushima/5355280
http://www.integrativecanceranswers.com/…er-in-u-s/
https://www.rt.com/…na-radiation-tripled-fukushima/
(not: bilgilerde bir yanlışlık varsa lütfen uyarın, olayın üzüntüsü ve siniriyle hızlı bir şekilde yazdım.)
charlie chaplin
-
“ne demeye anlam arıyorsunuz? hayat, anlamlardan değil tutkulardan oluşmuştur." diyen deha kişi.
'avrupa'dan banane' demeyip, nazilere ve komunizm karşıtlarına karşı takındığı net tavırla ve cesur konuşmalarıyla da gönlümüzü fethetmiştir ayrıca.
yeni başlayanlar için makyaj
-
öncelikle ne için makyaj yaptığınızı bilin, cilt tipinizi bilin, sakın ama sakın fondöten gibi ürünleri adını sanını bilmediğiniz tezgahtan 3-5 liraya almayın. cilsinizi temiz tutmayı öğrenin.
cildinizi dengelemediğiniz sürece ne yaparsanız yapın o makyaj yapay duracaktır ve 1-2 saat gibi bir sürede kendini imha edecektir.
günlük makyaj, resmi makyaj ve gecemakyajı birbirinden farklıdır zaman dilimine göre makyaj yapın.
__günlük makyaj__
en güzeli hiç makyaj yapmamaktır ama illa da makyaj yapıcam diyorsanız okumaya devam edin.
- yüzünüzü temizleyin.
-fondöten sürmeyin!!!
- sivilce, göz altı torbası gibi problemleriniz var ise eğer ince bir tabaka halinde cilt renkine uygun bir sıvı kapatıcı uygulayın bu bölgelere.
- göz makyajını abartmayın. siyah kalem yada eyeliner kullanabilirsiniz göz içine çekmeyi 5 yaşındaki çocuk bile biliyor zaten ama şunu unutmayın siayh kalem kullanırken eğer göz renginiz siyaha yakın ve gözleriniz nispeten büyük değilse göz içine çekiler kalem gözleri küçük gösterecektir. bunu engellemek içinde göz içine beyaz yada krem tonlarında bir kalem, kirpik diplerine siyah kalem uygulanabilir. en rahat uygulama şekli kalemi neredeyse yüzünüze paralel tutup ufak ufak karalamaktır 1-2 milim her darbede. üst göz kapağına da sürecekseniz eğer bana en rahat gelen yöntem olarak, gözü kapatıp hafif kenarlardan şakaklarınıza doğru çekerek göz kalemi yada eye linerı gene ufak darbelerle kirpik dibine sürmeyi tavsiye edebilirim.
- isteğe bağlı olarak hafif tonlarda göz farı sürün ama koyu mavi yeşil gibi tonları gözünüze boca etmeyin göz kapağınızdaki çizgiye kadar sürmeniz yeterli.
- göz kalemini bozduysanız üstünden hafifçe geçin.
- mascara sürmek alışkanlık ister, öncelikle kirpiği üst trafından doğru boyayın böylece kirpik uçlarına daha rahat ulaşacaksınız. sonra elinizi hafifçe sağa sola kaydırarak ve fırçayı döndürerek kirpiklerinizi alttan doğru boyayın. bu işlemi yaparken bir de gözlerinizi hızlıca açıp kaparsanız kıvrık ve birbirine yapışmamış kirpikleriniz olur.
- allık bir makyajın olmazsa olmazıdır. en doğal ton kişinin doğal dudak rengidir allık için şeftali tonlarına pek bulaşmanızı tavsiye etmem hem bir şekilde dişlerinizi sarı gösteriyorlar. fırçanızı allığa sürdükten sonra hafifçe üfleyin. dudaklarınızı büzünoluşan çukurluğun üst tarafından doğru kulak hızasından yanağınıza doğru sürün. mümkünse gün ışığında yapın bu işlemiki ne kadar sürdüğünüzü rahatça görün.
- son olarak ruj, natural bir pembe yada parlatıcı sürün, dışa taşırmayın dudakları 100 metre öteden köfte gibi gösterebilir ama yakından iğrenç gözükür. fırçayla ve dudak ortasından bşlayarak sürmeniz daha iyi sonuç verecektir. peçeteyi öperek rujun fazlasını silmeyin, ruju piç etmeyin.
__resmi makyaj__
işe giderken, toplantıya falan katılırken yapcağınız makyaj.
- yüzünüzü temizleyin
- su bazlı bir nemlendirici sürün.
- kapatıcıyı uygulayın.
- fondöten sürün. bunu yaparken de öncelikle fondöteninizi iyi seçin ten rengi, teninizden 1 ton açık yada 1 ton koyu uygulayın. sürerken de ince bir tabaka halinde ve elinizle daireler çizerek uygulayın. saça değmeden alındaki saç dibini. şakakların kulakla birleştiği yeri ve çene altınızı unutmayın.
- fırça yardımıyla pudra uygulayın hafifçe. köpük fondöten kullandıysanız eğer bu adımı atlayabilirsiniz.
- göz makyajını yapın. far olarak gri ya da kahverengitonlarını abartmadan kullanabilirsiniz.
- mascarayı sürün, isteğe bağlı olarak kirpik kıvırıcı kullanın yalnız bu nanenin kirpiklei kırdığını da unutmayın.
- allık sürün.
- dudak kalemimi ile dudak çerçevesinden bir hat çizin. hafifçe dudak ortasına doğru da sürün. parmağınız yardımıyla dışarı taşırmadan dudak kalemini dağıtın, üstüne abartı olmayan bir kırmızı tonunda ruj sürün. isteğe bağlı olarak alt dudağın ortasına parlatıcı sürebilirsiniz.
__gece makyajı__
ana olaylar gene aynı nemlendirme fondöten allık pudra falan. burda önemli olan nokta renkler.
- hem dudaklarınız hem gözünüzü iddialı bir şekilde boyamayın. ikisiden birini seçin gözleri seçtiyseniz eğer kıyafetinize uygun koyu renk bir göz farı kullanabilirseniz. dudaklar içinse parlatıcı yada çok hafi tonda bir ruj kullanabilirsiniz. isteğe bağlı olarak dudak renginde yakın tonda kalemde kullanılabilir.
- dudakları seçtiyseniz. istediğiniz gibi koyu, parlak vs iddialı renkleri kullanabilirsiniz dudak kaleminin unutmayın ama. gözler içinse hafif bir makyaj yapın.
- alternatif olarak ise özenli bir resmi makyaj yapılarak da gece makyajı yapılabilir. ışıltılı allık kullanmak gibi eklentiler yapılabilir.
-
1 temmuz 2004 karnımın acıkması
-
bugün itibarıyla 15. yılını deviren efsanevi olay. o günden beri hiç doymadık.
1999 yılında bir ergenin en büyük isteği
-
am affedersin. olm amma yalan söylüyonuz lan siz, yok jedi, yok milenyum, metallica.
minareden ali babanın çiftliği okuyan hoca
-
kahramanmaraş abdülhamidhan camii'nin eski imamı ömer faruk hoca, depremzede çocukların yaşadığı travma biraz olsun hafifleyebilsin diye böyle bir şey düşünmüş. özlediğimiz, pek rastlamadığımız hareketler. kendisini tebrik ederim
link
müzeyyen senar
-
dedem onunla rakı içerdi. babam onunla, annem onunla içti. benim de black eyed peas ile içecek halim yoktu herhalde, ben de onunla içtim. o olmasaydı da rakı içerdik biz elbette ama aynı tadı alır mıydık, orası şüpheli. hatta şüpheli bile değil. net bir biçimde almazdık.
tanım gerekirse eğer, benim için anadilimin türkçe olmasının en güzel yanıdır kendisi.
seyfi dursunoğlu
-
ara ara aklıma geliyor, sosyal medyada eski videoları önüme düşünce izlemeden geçemiyorum. "huysuz'u televizyonda izlemiş efsane nesil" olarak onun eksikliğini her geçen gün daha çok hissediyorum galiba.
bugün ilginç bir röportaj izledim. seyfi dursunoğlu, orhan kural'ın sorularını yanıtlıyor. belli ki programın çok bâriz bir toplumsal farkındalık misyonu var, bu kapsamda çeşitli konularda huysuz'un görüşleri alınıyor. ancak bunu yaparken sohbetin son derece sığ bir hal alması -buraya cuk otursa da "cringe" demek istemiyorum ama- tuhaf mı desem, bir olmamışlık hissi mi uyandırıyor desem, hadi tuhaf diyeyim, bi' tuhaf geldi bana. şöyle ki:
1- orhan kural, oyuncu bedia muvahhit ve kankası vasfi rıza zobu hakkında bir anekdot anlatıyor, neymiş efendim, bir gün arabayla giderlerken vasfi rıza'nın tuvaleti gelince bir yerde duruyorlar, adamcağız uygun bir yer ararken zaman geçiyor, sonra hâcetini gideriyor ama aceleden önünü ıslatıyor, bedia muvahhit de durumu fark edince, vasfi rıza açıklama yapmak zorunda kalıyor ve "sorma bedia, dışarı çıkınca yağmur başladı" diyor, bedia muvahhit ise muzipçe "tabi sen onu buluncaya kadar mevsimler değişiyor" diyor. hani böyle izleyicide, "eee, bu ne şimdi, ne gereksiz" hissi uyandıran bir anekdot. huysuz bile zoraki bir gülümsemeyle "daha edepli bir şey anlatmanızı tercih ederdim, en azından yaşıma hürmeten..." diyor asjfsflk.
2- yine bir diğer saçma konu başlığı, fenerbahçeli eski futbolcu alex'in heykelinin dikilmesi hakkında. orhan kural diyor ki, "250 bin şehit verdik çanakkale'de, onlar için bir anıt yapıldı, bir de buraya brezilya'dan bir futbolcu geldi, türkiye'yi sömürdü, özel jetiyle 250 bin dolara gitti, bir de arkasından onun için bir heykel yapıldı, acaba çanakkale'de 250 bin şehidin kemikleri sızlamadı mı? herkes için heykel yapılmalı mı?" diyor. huysuz da "ne alaka aq" dercesine bakıyor önce. sonra güzel bir cevap veriyor: "çanakkale'deki heykeli devlet yaptırdı, futbolcunun heykelinin parası, herhalde bağlı olduğu spor kulübünden verildi, yani bunlar çok özele giriyor, ben bu sualinizi çok zekice bulmadım." diyor. daha ne desin adam, harika bir cevap...
3- bir başka konu başlığı ise futbol, orhan kural futboldan hoşlanmıyor belli ki ve huysuz'u bu konunun içine çekerek "bir futbol maçı seyretmenin topluma bir tek faydası var mı?" diye soruyor. huysuz yine ustaca cevaplıyor ve: "o zaman şunu da söyleyebilirsiniz, senin yaptığın show'da ne var ki insanlar bunu izliyor dersiniz, onun arkasından bu gelir, futbolcu da kimsenin yapamadığını yapıyor, zevkleri münakaşa edemeyiz beyefendi." diyor. cevabın inceliğine bakar mısınız?
bir noktada artık huysuz açıkça "beyefendi sen hoşlanmadığın şeyi, niye başkalarına zorla empoze ediyorsun? bu galiba profesörlüğün verdiği bir şey..." diye çıkışarak aslında tüm röportajın gizli niyetini açığa vuruyor. sorulan sorulara çanak cevaplar vermiyor yani, o kadar takdir ettim ki anlatamam.
geneli son derece kabız ilerleyen sohbetin bazı anlarıysa eğlenceli diyaloglara sahne oluyor, şöyle ki;
o.k.: vücudunuzu bağışladınız, çok hoşuma gitti.
s.d.: niye vücudum sizi bu kadar enterese ediyor ki?
o.k.: yani istifade... ben de düşünüyorum.
s.d.: istifade etmeyi? (gülüşmeler)
- & -
o.k.: hayatınızda kürk giydiniz mi?
s.d.: kürk?
o.k.: kürk, hakiki hayvan kürkü?
s.d.: hayır, giymedim.
o.k.: giymediniz, çok teşekkür ederim.
s.d.: yani hayvanlara acıdığım için değil, o parayı verip kürk alamadığım için. (gülüşmeler)
şimdi ikisi de rahmetli oldu tabi, aralarında 6 ay bile yok.
yaşadığı çengelköy'ü tanımlarken "sakin, sessiz, âsûde bir yer, burnumun dibinde insan yok, kalabalıktan nefret ediyorum." diyen huysuz'un ölümünden birkaç ay sonra mezarını ziyaret etmiştim. henüz kabri düzenlenmemişti, sadece başucunda bir tahta parçasına adı yazılıydı, hepsi bu. hemen yol kenarında, gelen geçene lâf atacakmış gibi duran bir mezarı vardı...
onca sahne, show, televizyon, kabare, kalabalıklar, alkışlar... hepsinden uzakta... her kabir gibi sakin, sessiz, kendi deyimiyle "âsûde"... fakat yol kenarında olmasından mütevellit burnunun dibinden sıklıkla insanlar geçiyor. şimdi bundan, hayattayken olduğu kadar şikayetçi değildir umarım. :)
bir huysuz geldi geçti bu dünyadan, ince bir ruh, kristalize bir zekâ idi.
peynire alarm takan market
-
burada ayıplanması gereken o peynire alarm takan market değil, buna mecbur bırakmış müşteri portföyüdür. yoksa kim hangi market fantazi olsun diye peynire takmak için alarma ekstra masraf yapmak ister?
edit: yahu nasıl insanlarsınız mesaj kutumu patlatmışsınız. şu an penire takılan alarmın önemini daha bir farklı anladım. hırsızlığı legal kılmaya çalışan mı ararsınız (10 liraya satılacak peyniri 60 liraya satarlarsa tabi çalınırmış, hakediyorlarmış), sistemi suçlayacağına mazlum insanı suçlama (ve daha buraya yazamayacağım argo ithamları) diyeni mi ararsınız... sanki o peyniri ben 60 lira yapmışım gibi yazanlarınız var gerçekten ne kullanıyorsunuz? ben entry'imde sistemi övmedim, 60 lira peynir çok güzel gidin alın demedim. her entrimde politik bir sorunun altını çizmek zorunda da değilim. bombok bir sistemin bombok bir ekonomik sonucu içinde olduğumuzu zaten biliyoruz. neden politik bir eşeştiri yapmadın diye dm atmanız o kadar saçma ki... buyurun siz yapın. ama sistem bozuk deyip kendi pisliklerinize masum kulplar bulmaya çalışmayın. sistem bozuk zaten diye suçlayalım sistemi, keselim milleti, yağmalayalım marketleri oh ne kafalar ya.
şaka maka fb'nin sürekli ilk ikide olması
-
ligi 2.bitir,
şl ön elemeyi geç,
şl ikinci ön elemede elen,
uefa'da en fazla çeyrek final oyna,
lige dönüş,
ligi 2.bitir.
the place beyond the pines
-
ilk yarısında ryan gosling ikinci yarısında bradley cooper filmi. ryan gosling'in yine saplantılı bir aşık saplantılı bir eş saplantılı bir sevgili rolünü başarıyla oynadığı, ikinci yarısında da bradleynin kelimenin tam anlamıyla polis olduğu film. ama şahsi görüşüm ikinci yarısının çok uzun ve konunun birazdan fazla dallandırılıp bulandırıldığı yönünde. mesela film ilk yarıda bitse kimse neden bitti demezdi. eva mendes üzgünüm bebeyim ama çok çirkinsin.