hesabın var mı? giriş yap

  • irmik helvası yapmanın püf noktası karıştırmakta gizlidir, kesinlikle ara vermemek gerek. ihtimal, bu kadar emekle yapıldığındandır lezzeti de.

    sözlükten tarif alarak helva kavurmaya meyilli olanlar için bir-iki noktayı da ben eklemek isterim.

    - evde tereyağı yok, margarinle yapıversem (asla denemeyin, irmik o yağı iyice emmez ve kaşığınıza yağ gelir, iğrenç olur)

    - kavurdum kavurdum pembeleşmedi (kavurmaya devam et, pembeleşecek, tencerenin başına git, ara verme)

    - fıstıkları önceden pembeleştirdim (olmaz fıstık ve irmiği birlikte at yağa, yoksa sonunda irmik kıvamını bulduğunda fıstıklar yanmış olacaktır, eşşeklik ettiysen ocağı iyice kıs da kavur)

    - ben tane tane seviyorum ama bu bulamaç gibi oldu (kimisi öyle sever, tane tane istiyorsan şekerin yarısını sütle şerbet edip yediricen helvaya, kalan şekeri daha sonra ilave edicen)

    - sinangil diye bir irmik buldum, olur mu ? (olmaz, sinangil irmiği bi boka yaramaz piyaleden şaşma)

    - evde süt yokmuş dolaba baktım, suyla yapsam olur mu ? (olmaz, bakkal daha açıktır, bi koşu al da gel)

    - cenaze evinde helva yapmaya yeltendim, kavur kavur olmadı, kollarım koptu (kilolarca irmikten helva yapıyorsan şekeri sütle şerbet yaparak kavur yoksa o kollar bir hafta tutmaz, işi hafiflet)

    - ben tek başınayım evde, yarım kilo irmikten yaptım, ye ye bitmez bu (annem sen sadece irmiği tarttın kafanda, o kavruldukça şişecek, içine bir o kadar süt, tereyağı, şeker ilave olacak, ama bitirirsin sen onu, gece kalkıp kalkıp ye)

  • 7 saatlik yolu 3 saatte geldim aminiyüm arabayı yolda bir görücen öyle bir oturuyor ki aklın durur viraja 170le gir bana mısın demez. bastıkça daha da istiyor ben böyle mükemmel bir araba daha sürmedim. yetmezmiş gibi bir de km'de 15 kuruş yakıyor namıssız ehuehuehu* ışıkta ne zaman dursam arabaya piyasanın en az 30 bin üstü teklif veriyorlar ben satmıyorum.

    edit: malum zamlardan sonra artık entryi editlemek gerek diye düşünüyorum.
    artık araç 15 kuruş değil 30 kuruş yakmaktadır ve araca piyasanın en az 100 bin üstü teklif verilmektedir.

    edit2: malum zamlar ardından entry tekrardan hayliyle geçerliliğini yitirmiş bulunmakta.
    artık araç kilometrede 1.5tl yakmakta ve araca piyasanın en az 300 bin tl üstü teklif verilmektedir ama ben satmıyorum.

  • birden cok parametreye baglidir. ebeveyn duzeyinde, bosanmalar iki taraf icin de maddi sikinti yarattigi icin (ve ozellikle kucukse cocugun anneye verilmesinden dolayi) genelde yasadiklari muhit, buna bagli olarak okul-egitim-arkadas grubu kalitesi (mesela cetelerin oldugu okullara gecme ya da suc oraninin daha yuksek oldugu guvenligi az muhite tasinma), vekaleti alan ebeveynin bosanmayla ve eski esiyle ilgili olumsuz duygulanim durumlarini ebeveyn-cocuk iliskisi ustune yansitmasi (yani ebeveyn-cocuk iliskisinin kalitesinin dusmesi, potansiyel olumsuzlasma), vekaleti alan ebeveynin maddi nedenlerle genelde daha uzun mesai yapmasiyla cocukla gecirdigi zamanin azalmasi gibi ve benzeri nedenlerin cocuk uzerinde bir cok olumsuz etkisi olabilir. ozellikle kucuk yastaki cocuklar icinse en yaygin etki, cocugun anne babanin arasinda olan sorunlarin kendi sebebiyle olduguna inanmasi'dir*.

    eger ebeveynseniz, bosanmayi dusunuyor ve bu basligi bu sebeple okuyorsaniz, en net tavsiye (cocugunuzun yasini ve anlama seviyesini goz onunde bulundurarak), kanli bicakli olmadikca iki ebeveyn olarak cocugunuza bosanacaginizi ve bu durumun tamamen sizin ikili iliskinizle ilgili oldugunu, onu hala ayni sevgiyle sevdiginizi ve seveceginizi, anne babasi olarak kalacaginizi ve gorevlerinizi yerine getireceginizi aciklayan bir konusma yapmaniz olacaktir. bu konusma icinde (bosanma orneklerine bakildiginda olmasi yuksek bir ihtimal oldugu icin soyluyorum) "annen biraz daha soyle bir kadin olsaydi/ senin bu annen/ yavrum babanin ne yapacagi beni ilgilendirmez ama ben annen olarak" gibi konusmalardan kacinmaniz tabii ki en guzeli olacaktir.

    fakat sunu demiyorum, farzedelim esinizle birbirinizden nefret ettiginiz bir noktaya gelmis durumdasiniz, yani iliskide yuzunu seytan gorsun'un son perdesini oynuyorsunuz. iste bu durumda bile "-mi$ gibi davranmalidir" degil dedigim. olumsuz, cozume yonelik olmayan diyaloglari mumkun oldugu kadar azaltmak proaktif yani cozume yonelik davranis gelistirme surecini baslatmak icin ilk adim da olabilir, bu ayri mesele. fakat bu konusmanin temel amaci durumu kendine atfetmeye hazir cocugunuzu rahatlatmak, durumun bu olmadigina, aranizdaki anlasmazliklarin hicbirinden onun sorumlu olmadigina cocugunuzu ikna etmek. ki bu aciklamayi yapmakla da is bitmiyor tabii ki, bu aciklamayi yapip ardindan ilk paragraftaki etkiler de sahneye girince, ben kotu bir cocugum annem babam ondan ayriliyor'la baslamasi olasi olan surec, gelecek yillarda mutlu olmayi hak etmiyorum'dan ozdeger dusuklugune, ve cocugun ilerideki iliskilerinde kacma ya da tam tersine iliskide karsi tarafi baskilama ve bogma gibi etkilerle de devam edebilir. madalyonun obur yuzu, tabii ki de cok daha kotu bosanmalar sonucunda bile koruyucu diger faktorler isiginda (sorumluluk alan buyuk anne babalar, maddi sikintinin olmamasi, anne babanin kotu gecen bir bosanmadan bir sure sonra kendilerine gelip cocuk icin gorusebilmesi gibi) cok az sayida olumsuz etki de yasayabilir. bu noktada sizin en iyi yapabileceginiz sey, cok degiskenli bu denklemde cocugunuzun en az etkilenebilecegi sartlari yaratmaya calismak, ki bunun temeli, sizin -kendinizin- bosanmaya nasil baktigi.

    daha fazla uzatmadan sadede geleyim: hayatta ustunde kontrolunuz olmayan seyler icin uzulmekten insana daha cok zarar verebilecek cok az sey vardir herhalde. hele de biraz bunu yapmaya megilli bir tipseniz, kendinizi sikca gunduz duslerine dalip kuruntular denizinde yuzuyor buluyorsaniz, insanlari kolay affedemiyor ve olan hemen her sey icin baskalarini suclama egilimindeyseniz, uzgunum ama saniyorum sizi de, cocugunuzu da cooook zorlu yillar bekliyor. bunu bu kadar bodos, ve bu kadar net soyluyorum, cunku bazen tamamen yabanci birinin ektigi dusunsel tohum, yillar sonra uygun ortam, sicaklik, nem esliginde filiz verebiliyor.

    yanisi, diyorum ki: aciya, gecmise; terk edilise ya da istemediginiz gibi gitmis ve bitmis(!) bir iliski ustune kurmaya ayirdiginiz zamani sistematik olarak azaltabilirsiniz. bunun bircok yolu var, bir profesyoneli gorebilirsiniz, self-help kitaplari her ne kadar hor gorulse de dogru kaynaklardan dogru basa cikma yontemlerini ogrenebilirsiniz; ya da ongorusu gelismis bir insansaniz bunu el yordamiyla da bulabilirsiniz; ki temel nokta surekli kendinizi gozlemleyerek kendinizi bu tip olumsuz dusunce ya da diyaloglar icinde buldugunuz anda, duruma mudahele ederek degistirmek. eger bir seyi kontrol etme sevdasindaysaniz, bu tip bir donemde en guzeli kendi dusunce akisinizi kontrol etmeye calismak olacaktir, ki bunu bir kere basardiginizda, ileride karsilastiginiz sorunlarda da bisiklete binmek gibi bir sey oldugunu gorecek, ve cozume yonelik davranisa yoneleceksiniz.

    bunlarin hicbiri, bir gecede olabilecek seyler degil; ama denemeye fazlasiyla deger. hayat enerjinizi eski esinizle ilgili "su an nerede, kiminle, neden, neden ben degil, neden boyle oldu" gibi takintilara yatirmaktansa, yoneltebileceginiz en ve tek dogru mecra cunku. siz secimlerinizsiniz, rahattan kontrol takintiliya degisen skalada her nereye dusuyor olursaniz olun, su an dustugunuz yerden daha iyisinde olmaniz mumkun, ve bagli oldugu ana degisken de alginiz; durumu degistiremiyorsaniz, alginizi degistirebilirsiniz.

    aciya, aska, dramalara, hikayelere ayirdiginiz hayat enerjinizi daha dogru kanallara yoneltmeniz dilegiyle, kullandigim-kullanmadigim tum kli$elere el salliyorum.

  • çin'e koymaz; liechtenstein'da falan olsa nüfusun yarısına tekabül edeceğinden hükumet devrilirdi.

  • ironi filan herhalde.

    bilmeyen için:
    keloğlan şamanik türk/altay inancından gelme bir mitolojik hikaye. yani keloğlan doğduğunda müslümanlık daha dedesinin portakalında vitaminken, masonluk ise bizim şimdisi ile galaksinin öbür ucundaki bir sistemde kolonileşeceğimiz tarih arasındaki farkın dengi bir uzak geleceğe tekabül ediyordu.

  • brezilya'nın neşesini, rengini, kültürünü, futboluna o kadar güzel yansıtırdı ki, sayesinde maç boyunca samba izlemiş, rio sokaklarında renkli bir tur atmış, estetiğe doymuş olurduk.
    dişlek suratı, bitmeyen neşesi, oldukça doğal gözüken doğaüstü yetenekleri ve vitaminsiz tipiyle, şahsıma önce futbolu, sonra brezilya'yı sevdirmiştir.
    selam olsun.

  • dersane ortamı. deneme sınavı yapılacaktır, hoca soru kitaplarını vs. dağıtır:

    - arkadaşlar bu kitaplara da adınızı yazın.

    sınıftakilerden biri olanca yavşaklığıyla sorar:

    - hocam babamızın adını da yazalım mı? ehi ehi.

    hoca biraz durakladıktan sonra:

    - biliyosan yaz!

  • bu tarz karakter sahibi insanları popüler yapan kişiler düşünsün.. eskiden sanatçının da insan olanı sevilirdi.. seyirciden izin alıp ceketini çıkaran sanatçılar gördü bu ülke..