ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
29 kasım 2021 istanbul'da yaşanan fırtına
-
yaşadığım bölgede çok sayıda çatı ve mağazaların hasar görmesine neden olan fırtınadır.
az önce işe giderken çektiğim video
evlenmelik eş arayan yazarlar veritabanı
-
arkadaşlar, insanlar sizin kadar sosyal olmayabilir. evlenmiş boşanmış ve kötü bir psikolojide olmuş olabilir. yeni insanlarla tanışmak için yeni ortamlara girme enerjisi kalmamış olabilir. olabilir de olabilir.
adamlar ciddi ciddi evlenmek istiyor ve ciddi ciddi evlenmek isteyen kadınlar da vardır mutlaka. konuşurlar, tanışırlar içlerine sinerse bir süre de birlikte geçirdikten sonra evlenebilirler.
ha buradan tanışmış ha ingilizce kursundaki aynı sınıftan.
yok kritik vakaymış yok geçmiş olsunmuş. umalım ki kalplerine göre birileri denk gelsin!
not: evliyim.
soda içerken yapılan şişeye bakma hareketi
-
"ulan bu ne güzel bişeydir allah'ım" der gibi bir harekettir.
yaran kişisel iletiler
-
14 yaşındaki oğlunuzun msn'inde görünce yarma potansiyeli ikiye katlanan iletiler.
"arnold kadar güçlü, pacino kadar karizmatik, di caprio gibi yakışıklı değilim ama lassie gibi yalayabilirim..."
allahım ben nerede yanlış yaptım? bu nasıl bir çocuk?
7.000 tl ile çalışacak otobüs şoförü bulamıyoruz
-
serefsizler 30 gun izin bile kullanmadan calisilirsa mesaisiz verdigi fiyati soyluyor. sonra da eleman bulamiyoruz diyor.
haftada 45 saat mesai calismanin aylik karsiligi 4250tl zaten, sen kimi kandiriyorsun emek hirsizi.
23 kasım 2014 beşiktaş kasımpaşa maçı
-
forveti burak yılmaz olan takımın taraftarlarının, ofsayttan ustaca kurtulan forvet görünce devrelerinin yanmasını sağlayan maç..
ölünce çok üzülünen dizi karakterleri
imamoğlu'na elleri arkada bağlama soruşturması
-
konu bir türk büyüğüne saygısızlıksa; anıtkabir’de “ dik dur eğilme bu millet seninle” sloganı atanlara soruşturma açılacak mı.
en zor oyun sonu canavarı
-
milletçe 2002'den beri geçemediğimiz bir tanesi mevcuttur.
kemal sunal'ın iyi bir insan olmaması
-
o zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. oyuncu bir de. mavi boncuk filmini çekiyoruz. bir gün setten çıktık, eve gidiyoruz. ben laleli’de oturuyorum, kemal benden önce çıktı. herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden de gitti. ben baktım ki kemal yürüyerek gidiyor. üç kilometre var gideceği yere. her gün yürüyerek gidip geliyor, merak ettim nereye gidiyor bu adam böyle diye.
uzun süre yürüdü. sonra bir bankta bir adam yatıyordu, kaldırdı adamı bir şeyler konuştular. cebinden para çıkarıp verdi. şaşırmıştım, sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi. bir şey yemeden çıktı. oraya da para verdiğini görmüştüm...
bıraktım takibi. banktaki adama yaklaştım, "tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?" dedim. "adını bilmem, sormam da her gün para verir bana..."dedi. teşekkür ettim. daha sonra az ilerideki lokantaya gittim, "az önce gelen beyin borcu mu var size?" dedim. tanımadılar beni. "kemal abi’nin mi? yok hayır, bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun onların yemek masrafını öder." dedi.
ertesi gün kemal’in yanına gittim.
"sen ne güzel bir adamsın ya..." dedim. ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım... "ölme sen benden önce." dedim.
dinletemedim...
emel sayın.
bir avukatın günlüğü
-
biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.
önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.
fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.
babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:
- avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
- hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!
nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.
direnme kararı verilmiş.
babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.
ve şöyle dedi:
- kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.
42 yıllık avukat bu adam.
allah bana da yaşatsın.