hesabın var mı? giriş yap

  • şili'nin kuzeyinde bulunan dünyanın en kurak çölüdür. batısında büyük okyanus bulunur. kuzeyde peru, doğuda ise bolivya ve arjantin sınırlarını oluşturur.

    atacama; and dağları'nın yağmur gölgesinde kalır ve doğu rüzgarları kuru olup çok az yağış getirir.

    yakınındaki büyük okyanus sahillerinde oluşan bir soğuk su akıntısı olan humboldt akıntısı nedeniyle de burada çok az yağmur bulutu oluşur. bu durum, bölgeyi kuzeyi ve güneyinden farklı kılarak daha az yağmur almasına sebebiyet verir. soğuk büyük okyanus suyu ayrıca bu çölün serin olmasına, özelliklede sahile yakın kesimlerinde sıklıkla sis oluşmasına neden olur. el niño'nun etkisiyle 6-10 yıl gibi aralıklarla kuvvetli yağış aldığı dönemlerin ardından çölde kısa bir süre için canlanmalar olur.

    atacama çölü yaklaşık 15 milyon yaşındadır.

    *

  • zorlu ve stresli dönemlerde kendi kendinizi motive edebilmeniz ekmek yemek ve su içmek kadar yaşamsal öneme sahiptir. moralleri bozularak motivasyonlarını kaybeden insanlar pili bitmiş telefona dönerler. en son model telefonun her şeyi sapsağlam olmasına rağmen eğer enerjisini tüketmişse hiç bir işe yaramaz. insanlarda motivasyonlarını kaybettikleri ve enerjilerini tükettikleri zaman tüm bilgi ve becerileri yok hükmüne geçer. motivasyon eksikliği insanların hayatlarını tüketir,şirketleri batırır,orduları bozguna uğratır ve ülkeleri çökertir. bu sebeple motivasyon ve özellikle kendi kendinizi motive edebilme, önemli becerilerden biridir.

    bugün sizlerle kendi kendinizi motive edebilmenin 3 bilimsel yolunu paylaşacağım.

    1) olumlu düşünün

    insanlar olumsuz düşündükleri zaman tembelleşmeye başlar ve benzini bitmiş araba gibi yalpalayıp dururlar. tüm bilimsel araştırmalar olumlu ve mutlu insanların daha üretken olduklarını ve ne yapıyorlarsa o işte daha başarılı olduklarını ortaya koymuştur. peki eğer olumsuz düşünceler ve bıkkınlıklar kafamızı doldurmuşsa kendimizi olumlu düşünceye nasıl sokabiliriz ?

    bunun en kolay yolu "ilerleme farkındalığıdır". insanlar sürekli ilerlemek ve gelişmek isterler eğer öyle olmasaydı bugün bu yazıyı elektronik bir cihazdan okumak yerine mağaranızda elinizde çer çöp ateş yakmaya çalışıyor olurdunuz. aslında hiçbirimizin hayatı tamamen durgun değildir ve bizler fark etmesek de ilerlediğimiz bir alan mutlaka vardır. moraliniz bir alandaki durgunluk yüzünden bozulduğu zaman hayatınızın diğer alanlarındaki ilerlemelere dikkatinizi vermeniz lazımdır.

    örneğin bir firmada satış elemanısınız ve o hafta hiç satış yapamadınız. bu alanda yaşadığınız durgunluğa odaklanıp moralinizi bozacağınıza hayatınızın geneline bakın. örneğin o hafta uzun süredir masanızın üzerinde bekleyen bir kitabı vakit bolluğundan okudunuz diyelim. kendinizi hemen bu başarınız için kutlayın. hatta bir defter tutun ve her gün yatmadan önce o gün başardığınız ve ilerleme kaydettiğiniz her ne varsa yazın. bunu yaptıkça moralinizin giderek düzeldiğini ve daha da olumlu düşünmeye başladığınızı fark edeceksiniz. eğer belli bir alandaki durgunluğunuza kendinizi odaklarsanız diğer alanlarda başarılı olmanıza rağmen moralinizi bozar ve diğer alanlarda da bozguna uğramaya başlarsınız. müthiş bir tablo yapmış olmasına rağmen sadece ufacık bir yerde "kendine göre" yanlış bir renk kullandığı için kafasını duvarlara vuran ressam gibi olmayın.

    2) kendinizi ödüllendirin.

    ödül herkesi motive eder ve eğer kimse sizi ödüllendirmiyorsa bunu kendiniz yapın. araştırmalar insanların ömürleri boyunca yaptığı tüm eylemlerin en az üçte birini ödül karşılığında yaptıklarını göstermekte. kısacası ödül en kısa yoldan motivasyon aracıdır. örneğin kendinize her hafta bir yapılacaklar listesi oluşturun. bu listede yazan maddelerden yaptıklarınızın üstünü çizin ve bu ne kadar ufak bir şey bile olsa kendinizi ödüllendirin. diyelim ki evinizde uzun zamandır damlatan musluğu kendi başınıza tamir ettiniz. hemen bu başarınız için kendinize ufacık da olsa bir ödül verin eğer hamburger yemekten hoşlanıyorsanız gidin güzel bir hamburger menüsüyle ziyafet çekin. ödül ve kazanma duygusu, kaybetme duygusuyla da besleyebilirsiniz. mesela uzun zamandır yapmanız gereken ama sürekli ertelediğiniz bir iş var diyelim. en yakın arkadaşlarınızdan birine 100 tl verin ve eğer yapmanız gereken işi belli bir tarihe kadar yaptığınızı kendisine gösteremezseniz o parayı harcayabileceğini söyleyin, eğer ertelediğiniz işi zamanında yapar ve arkadaşınıza ispatlarsanız parayı geri alacaksınız. ( hatta daha güzeli parayı geri aldığınız zaman arkadaşınızla güzel bir kahve içerek olayı kutlayın). kısacası ne yaparsanız yapın kendinize iyi davranmayı ve ödüllendirmeyi unutmayın. kısa zamanda motivasyon seviyeniz yükselecektir.

    3) çevre baskısını kullanın.

    insanlarda garip bir huy vardır. kendi başlarına kalsalar yapmak için ellerini oynatmayacakları şeyleri "etraf ne der" sihirli cümlesini duydukları zaman hemen yapıverirler. bu insan psikolojisinin çevreye ve diğer insan gruplarına uyum sağlama ve dışlanmama eğiliminin sonucudur. bu eğilimi kendinizi motive etmek için kullanabilirsiniz. etrafınızı başarılı ve hayatlarını değiştirmeye çalışan insanlarla doldurun. bu tür insanların bulunduğu gruplara,derneklere ve oluşumlara katılın. yüksek standartları olan ve hayatlarında olumlu hamleler yapmak isteyen insanlar sizi ister istemez standartlarınızı yükseltmeye ve değişmeye zorlayacaklardır. unutmayın etrafınızdaki en yakın beş kişinin ortalaması haline dönüşürsünüz. bu yüzden çevrenizi başarılı ve motivasyonu yüksek insanlarla doldurun. etrafınızda sürekli kötümser ve sizi aşağı çeken insanlar bulunuyorsa kendinizi motive etmeniz çok zor olacaktır. araştırmalar çevremizdeki insanların her tür alışkanlığının zaman içinde bizi de etkilediğini gösteriyor. örneğin sağlıklı beslenmeye özen gösteren insanlarla bir aradaysanız zaman içinde kendiniz bile farkında olmadan sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmaya başlarsınız.

    toparlarsam.

    kendinizi motive etmek çok önemlidir ve bunun için olumlu düşünmek, kendinizi sık sık ödüllendirmek ve çevrenizi başarılı,hedefli insanlarla doldurmak size büyük fayda sağlayacaktır.

  • -kırmızı yarra yering.
    +maalesef efendim..
    -o zaman beyaz yarra yering.
    +o da yok maalesef..
    -gidin bulun..amınıza korung..

  • (ekim 2005, isimler ve mekanlar degistirilmistir)

    - anne, ayse'ye kirmizi cok yakisiyor.
    - hmm. ayse kim?
    - bi arkadasim.
    (ustune varmayalim)

    (aralik 2005)

    - anne ben asik oldum
    - kime asik oldun?
    - ayse'ye. ama soylemiycem. evlenme teklif edinceye kadar soylemiycem. sen de kimseye soyleme (yazma demedi ki)
    - tamam canim.

    (ocak 2006, oglanin asik oldugu kizla tanisilir. aileler tanisir. cocuklar arkadasliklarina devam ederler, ailecek gorusulur, ama esas oglan, her firsatta, nasil askimi belli etsem/etmesem, nasil evlenme teklif etsem derdiyle ugrasiyordur. esas oglanin gunu, ayse'nin ona olan davranislariyla sekilleniyor, kiz esas oglana ilgi gostermezse evde firtinalar kopuyor, kapilar carpiliyor, kiz esas oglanin bir dedigine gulumsuyorsa hayat pespembe oluyordur)

    25 nisan 2006

    esas oglan eve gelir... yuzunden dusen bir parca... aynen aktariyorum.

    - ne oldu oglum, okul nasil gecti?
    - hayatimin en kotu gununu yasadim. ayse, baskasiyla evlenicekmis.
    - aa nerden cikti simdi bu, oglum daha erken boyle seyleri dusunmek icin, o da farkinda degildir bu islerin daha.
    - yok, kararliymis, alp'e soyledi. hem de benim onumde.
    - ne dedi tam olarak?
    - alp, ayse'ye, esas oglan sana asik, seninle evlenmek istiyor, dedi, ayse de, ben firat'la evlenicem, dedi.
    - cok kesin konusmus ya.
    - kesin konustu anne. anneanneme, kardesime soyleme. babama aksam soyleriz.
    - tamam canim. ama bak, yine soyluyorum, evlenmek icin daha erken, baska asik olacak kizlar var dunyada, hem belki ayse sana asik olur, daha zaman var..
    - anne ne diyorsun, neredeyse 6 yasindayim artik. hic evlenmiycem ben...

    (gece uyuyamadi cocukcagiz. dolabin altinda fare var, eve hirsiz mi girdi diye bin bir turlu bahaneyle donup durdu yatakta. aslinda aklinda olan ilk hayal kirikligini gizlemeye calisti galiba. simdiden boyle basladiysak, ohooooo).

  • 7 şubat 2016 beşiktaş gaziantep maçında beck sağ bekten sağ açıktaki sosa'nın önüne salıyor topu, sosa'dan orta yapmasını bekliyorum. bakıyorum içeride yine "ben en iyi yerde dururum ağa" diyen mario gomez. sosa beni şaşırtarak topu yerden gomez'in önüne salıyor, bakıyorum gaziantep defansı geride. top mario'nun ayağına doğru tıngır mıngır ilerliyor.

    işte bu noktada beşiktaş'la yıllardır yaşamadığım bir şeyi yaşıyorum. direğe mi vurur, kalecinin üzerine mi vurur, dışarı mı vurur ne yapar acaba düşünceleri yok aklımda. aklımdan geçen tek şey "gol ya bu..." bu kadar. mario tabiri caizse zbam diye atıyor golü, dur kontrol edeyim oradan döneyim bu tarafa bakayım yok, geldiği gibi gömüyor. sevinmiyorum bile zira orada mario var, pozisyonun sürprizi kaçmış. adamsın lan diyorum sadece.

    adamsın lan.