hesabın var mı? giriş yap

  • "şayet yumurta dış bir güçle kırılırsa yaşam sona erer. içerideki güç ile kırılırsa yaşam başlar. büyük şeyler her zaman içeriden başlar."

  • bi kaç gün önceki bir bölümünde büyükbabasının anlattığı hikaye ile hitap ettiği yaş aralığının sanılanın aksine oldukça geniş olduğunu kanıtlamıştır, hikayeyi anlatayım da tam olsun:

    ben kendi yolumda yürürken bir gün çok güzel bir kızla karşılaştım, ve ona bundan sonra yola birlikte devam etmeyi teklif ettim ve birlikte yürümeye başladık, yol arkadaşım ve ben hiç bir zaman yolun dümdüz olmayacağını biliyorduk, ve karşılaştığımız çukur ve tümseklerde hep birbirimize destek olduk, bir süre sonra yolumuzda bir kız çocuğu eşlik etti bize, kendi yol arkadaşını bulup onunla yürümeye başlayana dek
    sonra bir gün yol arkadaşım topallamaya başladı, ayakkabısına bir çakıl taşı girmişti, hepimiz onun ayakkabısındaki taşı çıkarmak için çok uğraştık ama bi türlü olmadı taş artık yürümesine engel olunca bir elma ağacının dibinde dinlenmeye başladı ve bana onu orda bırakmamı ve yoluma devam etmemi söyledi, başka seçeneğim olmadığı için onu orda bırakmayı kabul etmek zorunda kaldım ve yoluma benim de ayağıma bir taş girinceye kadar devam ediyorum, yol arkadaşımın yokluğunu ve desteğini o kadar çok hissediyorumki, keşke birlikte yürüdüğümüz zamanlarda ona varlığının önemini anlatsaydım diyorum

    sekiz yaşında ve aşıksanız hayat ne kadar güzel di mi?

  • gideceginiz sehri ve kalacaginiz gun sayisini belirtiyorsunuz, bu site de size super bir program hazirliyor.

    baslayacaginiz noktadan, orda gecireceginiz sureye kadar gunu en verimli kullanmak icin gerekli hersey gorsel ve yazili olarak hazir. (indirme secenegi de sunmuslar). tabi isterseniz rotada keyfinize gore degisiklikler de yapabiliyorsunuz. baslangic saatinizi vs. belirleyebiliyorsunuz.

    ayrica rotanin maliyetini de kisi sayisina gore hesapliyor. (muze varsa muze girisi, atraksiyon varsa onun ucreti gibi)

    web sitesi : http://www.visitacity.com/

    ornek 1 gunde paris rehberi : http://www.visitacity.com/…y--top-attractions-day-1

  • 300e yakın belki de daha fazla boşanma davası izlemiş, etrafındaki yakınlarının ilişkilerini gözetleyen, bir sürü kişinin kenara çekip ilişkisi hakkında fikir sorduğu biri olarak söyleyeyim:

    1- erkeğin insan olduğunu unutun, sizin mutluluğunuz için orada olan ve ihtiyaçlarınıza koşması gereken bir asker gibi yaklaşın
    2- sanki sizden önce bir hayatı yokmuş gibi önceki hayatından istemediğiniz her şeyi ve herkesi sorun edin.
    3- beraberken çok iyi bildiğiniz hayat kısıtlarını ve kötü özellikleri sanki siz bunları bilmiyormuşsunuz, kabul etmemişsiniz gibi değiştirebileceğinize inanın ve her fırsatta bunu yüzüne vurun. ailesiyle yakın olduğunu bildiğiniz erkeği ailesinden ayırmaya çalışın. öfke sorunu olan erkeğin evde evcil hayvanınız olmasını bekleyin. sakin, efendi erkeğin sizin için önünüze gelen herkesle kavga etmesini bekleyin.
    4- kendiniz sürekli özgürlükten dem vurun ama ona ilişki üzerinden sürekli kısıtlar koyun. siz kadın olarak gezmek istediğinizde gezebilin ama o halı sahaya bile gidemesin. ya da siz kıyafet alışverişinizi rahatça yapın ama o bilgisayar oyunu alamasın.
    5- sürekli eşitlikten dem vurun ama ona geleneksel görevlerini de hatırlatın. sizin maaşınız sizin emeğiniz, sizin vücudunuz sizin kararınız ama onun parası da vücudu da emeği de aileye bakmak zorunda olduğu için aileye ait. bunu unutturmayın.
    6- siz erkeklerle arkadaş olabilin, gerekirse sarılın öpün ama onun kadınlarla en ufak yakınlaşmasında sürekli sorunlar çıkarın.
    7- ailesi arkadaşları hakkında kötü bildiğiniz gördüğünüz ne varsa sürekli söyleyin. kendi arkadaşlarınıza ve ailenize asla laf ettirmeyin. bunu hayattan bezene kadar sürekli yapın. o sizin aile ve arkadaşlarınızla alakalı kötü bir şey söylemeye çalıştığında ise ne kadar kötü bir insan olduğunu söyleyin.
    8- haksız gibi gözükür duruma düşerseniz trip atın. ara verin. konuşmayın. gelirse adım atmayın. gelmezse de "niye gelmiyorsun" diye trip atın. siz adım atmayın, her şeyi o atmak zorundaymış gibi davranın.
    9- tatil, film, mekan tercihlerinde "sen ne istersen" deyin ama tercihleri onun yaptığı yerlerde sürekli eleştirin. yaptığı şeylere teşekkür etmeyin, tercihlerinden memnun olmayın, ne de olsa o en iyisini yapmak zorunda!
    10- ilişki için yaptığınız her şeyin kaydını tutun. her fırsatta yüzüne vurun. o sizin yüzünüze vurursa onu "kayıt tutmakla" ve "karşılık beklemekle", "menfaatçi olmakla" itham edin. bir fedakarlığı bilerek isteyerek yaptıysanız da aslında istemeden sırf onu düşünerek yapmışsınız gibi davranın. ona kendini hep borçlu hissettirin.
    11-hiç yalnız bırakmayın. kafa dinleyemesin. her şeyi beraber yapmak isteyin. yapmazsa da sizi sevmediğini söyleyerek baskı yapın. aralarda kafa dinlemek için kendine zaman ayırdığını görürseniz de bu boşlukları "benden bir şey mi saklıyorsun", "beni artık sevmiyor musun" gibi cümlelerle yeni suçluluk mermilerine çevirin.
    12- yavaştan kaçtığını ve her şeye rağmen tutamadığınızı, aklının başına geldiğini düşünüyorsanız normalde gitmediğiniz arkadaşlarına, ailesine gidip onu kötüleyin, ne kadar iyi bir insan olduğunuzu ve onun sizi ortada bıraktığını anlatın. çevre baskısı fişekleyin. size destek olmayanları not edin. onların isimlerini de evde onun yanında ağlarken bak ben senin için bunları yaptım ama etrafın ilişkimizi istemiyor, benden uzaklaşıyorsun bunlar yüzünden demek için kullanacaksınız.
    13- çocuğunuz varsa her fırsatta çocuğu ortaya atın, çocuğunuza verdiğiniz emeği kullanın. kendi gitmek istediğiniz yere çocuğunuz gitmek istiyormuş gibi, kendi yapmak istediğiniz şeyi çocuğunuz yapmak istiyormuş gibi pazarlayın. istediğiniz şeyleri yapmadığında çocuğuna bakmamakla, yeteri kadar zaman ayırmamakla itham edin.

    bunlar kadınlara nottu tabi ki.

    şimdi de hemcinslerime gelsin: bunlardan bir tanesini bile ilişkinizde görüyorsanız bırakın. hayat bu tip toksik insanlarla tüketmek için çok kısa. birden fazlası varsa zaten arkanıza bakmadan kaçın.

  • bir fenerbahçeli olarak açılışına gittim, yerinde inceledim. gözlemlerimi sıralıyorum efendim ;

    - öncelikle stat cillop gibi. bok atan, kusur bulan komplekslidir.

    - ilk maç olmasından dolayı heralde, hiç bir güvenlik görevlisi ya da sorumlu giriş çıkışlar ve park yerleri hakkında bilgi sahibi değil.

    - stadın akustiği harika. 20 kişi bağırsa bile bütün stat inliyormuş gibi oluyor ancak kullanılan ses sistemi çok kötü.

    - playback yapan kenan doğulu çok itici.

    - başbakan'ı yuhalayan o galatasaraylı kardeşlerim ne güzel insanlardır, ne can insanlardır. maç içinde ilk defa taraftarla bir olabildim bu sayede.

    - yiyecek içecek çok büyük sıkıntı. içinde sadece kaşar olan sandviçe 10 lira ödedim ağlaya ağlaya. küçük sayılabilecek bir döner dürüm ise 16 lira. astronomik derece pahalı fiyatlar.

    - toki'nin başkanı sanırım, hayatımda gördüğüm en troll insan açık ara. yahu kitle başbakan diyince yuhalıyor. en az 11 kere başbakan dedi. onu geçtim, fenerbahçe'nin yapılan yeni salonundan bahsediyor. beni her ne kadar güldürdüyse de oradaki 30-40 bin kişi fena kıl oldu adama.

    - trafik sorunuyla karşılaşmadım. maçın bitiminden 5-6 dakika önce çıkıp, arabayla bostancıya tam 15-20 dakika civarında ulaştım.

    - böyle karlı havalarda falan korkunç üşür orada insanlar. bugün bile buz kestik.

    - cem yılmaz'ın reklamı kusturdu resmen. en son saydığımda 18. kez izliyordum.

    - galatasaray'ın şarkıları çok kötü. marşlardan bahsetmiyorum, stat hoparlöründen çalan şarkılar var ya. hah işte onlar. bir de türk telekom'un şarkısı var ki çok daha fena.

    benim yorumlamam bu kadar. hadi hayırlı işler.

  • bence kendi potamizin ustune bir oyuncu oturtalim rakip sutlarini kaleci gibi cikarsin. boylece hic sayi yemeyiz. sen bence bunu bir dusun.

  • bir fil ile at kıyası olduğunda atın,
    iki fil ile iki atın kıyasında ise iki filin daha değerli olduğu ile açıklanabilecek sorunsal...

    debe edit: böyle yoğun ve üzücü bir gündemde böyle bir entry'nin debe'ye girmesi aslında beni şaşırtmadı.
    efsaneye göre vaktiyle eşit güçte görünen ordular birbirlerine çok zarar vermesin, insanlar yaralanıp ölmesin diye, düşman güçlerin komutanları kendi aralarında satranç oynar, oyunu kazanan taraf savaşı da kazandı sayılırmış ve kimsenin burnu kanamadan savaş son bulurmuş. her gün acıların katlanarak çoğaldığı bir günde satrançla ilgili basit bir bilgi içeren entry'nin debe olması da, bizlerin efsanedeki insanların genlerini taşıdığımızı gösteriyor belki. umarım kan ve göz yaşından dersler alır, sorunları savaşlar yerine aynı satrançtaki gibi felsefe, zeka, bilgi, teknik, matematik, sanat ve mutlulukla çözeriz; kimsenin kılına zarar gelmeden.

  • kıl folükülleri ve bunların özellikleriyle ilgili bir durum. kıl folekülü kılın kökünü oluşturan yapıdır. bu yapıların 3 farklı evresi bulunur. bu evreler anajen katajen ve telojen fazlarıdır. anajen büyüme, katajen geçiş, telojen de dinlenme fazı. bir folükül eğer anajen fazındaysa uzayabilir. anajenden katajene geçilirken folikül iyice küçülür, kandan uzaklaşır dış deriye doğru yaklaşır. böylece yeterince hormon alamaz. telojende ise uzaması durur ve dökülür. her kıl için bu süreler farklıdır. herhangi bir anda saçların %85'i anajen fazda olduğu için saçlar uzama eğilimindedir. bu oran kaş gibi diğer bölgelerde tam tersidir. bu oranları androjen hormonları belirler. böbrek üstü bezlerinde ve yumurtalıklarda üretilir. kalıtsal olarak bazı insanlarda çok salgılanabilir. bu da aşırı kıllanmaya yol açar. yani kıllanma genetiktir. bazı hastalıklar da buna neden olabilir. kadınlarda adet düzensizliği de salgılanan androjen hormonlarının miktarını artırıp kılların anajen süresini uzatabilir, yani adet düzensizliği de kıllanma yapabilir.