hesabın var mı? giriş yap

  • üst kısmındaki borular son teknoloji tam otomatik molotofatardır. hatta molotofatar atış yapmaya başladığında namlu altına gizlenmiş 2+1 hoparlörlerden "ahey bijiii dövlet bize bahmiiii " diye efektler de çıkar

  • geçen hafta oğlumuzu kreşe yazdırdım. özel eğitim aldığı okuldan çıktıktan sonra iki saat oyun grubunda diğer çocuklarla oynasın, onlarla aynı masada yemek yesin, yaşıtlarını görebilsin istedik.

    okulun sahibini görmeye gittim ve durumumuzu tüm detaylarıyla anlattım. oğlumuzun konuşamadığını, dikkat eksikliği sebebiyle herhangi bir oyunu sürdürmesinin çok zor olduğunu, başkasıyla yemek yerken rahatsız olduğunu, zaman zaman aşırı hareket isteği duyup düz duvara tırmandığını söyledim. diğer çocukları engellemek istemediğimizi ama aslında ihtiyacımızın tam olarak da diğer çocuklar olduğunu, olası aksilikleri engellemek için bakıcısının gölge öğretmeni olarak her an oğlumuzun yakınında olacağını belirttim.
    hiçbir şeyi gizlemedim, gerekirse tam gün parası vermeye razı olduğumuzu bu tür durumlara alışık olduğumuzu söyleyince kadın güldü bana.
    "iki saat geliyorsa ona göre ödersiniz, diğer aileleri ve çocukları merak etmeyin, ben burdayım, çocuğunuz bize emanet, el birliğiyle toparlayacağız" dedi.
    mücadeleye, gerekirse savaşa gitmiş birinin dayanışmayla karşılaşması pek rastlanan bir durum değildir, afallıyorsunuz. içimden kadına sarılmak geldi ama zırhım müsaade etmedi.

    her gün soruyorum bakıcısına bugün naptı, ne yedi, çocuklara yaklaştı mı, oyunlara katıldı mı diye. dün akşam üstü telefonuma bir video geldi, 5 yaş grubu olarak bahçedeler, öğretmenleri içinde yönergeler olan bir şarkı söylüyor. çocuklar da hem şarkıdaki yönergelere göre dans ediyor (zıplama, sağa sola sallanma, hayali elma toplama, ismi söylenince yere oturma gibi) hem de şarkıya eşlik ediyor. kamera bizimkinde, yakında da 4-5 çocuk var. bilmeyen biri oğlumun farklılığını anlayamaz, o kadar güzel ki, salya sümük izliyorum. bir de bir kız çocuğu var dans ederken sık sık bizim oğlana bakıyor, kolunu okşuyor, baya seviyor yani bizim danayı. belli ki beğenmiş.
    şarkının sonunda herkes yanındaki arkadaşına sarılsın deniyor. bir anda herkes birine sarılıyor ama bizimkine kimse kalmıyor. çok kısa bir an ne yapacağını bilemeden öylece kalakalıyor. ben bıçaklanmış gibi bir acı hissediyorum o kısa anda. sonunu izlemek istemiyorum aslında ama kendime diyorum ki "alıştır kendini bunlara, daha iyi günlerdesin." ama o kız var ya hani, sarıldığı diğer küçük kızı bırakmadan oğluma da açıyor kollarını, bizimki de hemen sarılıyor. üç yavru sarmal şeklindeyken bitiyor video. dünyanın en güzel kısa filminde oynuyorlar benim için. dün akşamdan beri kaç kere izledim bilmiyorum. kendimi hep en kötüye alıştırmaya çalışsam da deli gibi korkuyorum oğlumun yalnız kalmasından. dün o kız açtı kollarını, belki bu güzel günlerin habercisidir.

    neyse ben gidip müstakbel gelinime beşibiryerde gibi bişey alayım. ne alınıyor ya gelinlere, ontaş alayım, at alayım. *

  • yine full aksesuar bi erkek başrolle karşı karşıyayız. müzisyen, klasik araba kullanıyor, hoca olacak kadar zeki ve de aynı zamanda zengin ama idealist de olan kalın dudaklı bir adet şükrü. yaaa yapmayın allah aşkına sonra kızlarımız bunları gerçek zannedip fanpage açmaktan şaşı oluyor.

  • blutv’ye içerik yapmaktan artan kalan zamanlarında lütfedip tamamlamışlar nihayet. kusura bakmayın yorduk sizi de krallar.

  • elin karısı sevgilisi hakkında "abi, karın ne çok konuşuyor allah sana kolaylık versin." gibi cümleler kurması.

    kayınvalideden rol çalan erkek... amanın...

  • istatistik kimi zaman kötü niyetli kişilerin başkalarını kandırma aracı haline gelir.

    sayılarla, yüzdelerle, araştırma veya istatistik adıyla bize gelen bilgiler gardımızı düşürür ve kendimizi inanmak zorunda hissederiz. ama birilerinin bize istatistik ve bilim ambalajıyla sunduğu bilgi ya yalansa? kandırılmamak için yardım alınması gereken merci ise yine istatistik biliminin kendisidir. istatistik okuryazarlığı işte bu noktada devreye giriyor.

    peki, istatistik okuryazarı olmak istiyorsak bize sunulan istatistiksel bilgilerde nelere dikkat etmeliyiz?

    1- araştırmayı veya anketi kim finanse etmiş? "falan marka tıraş bıçağını kullananların % 95'i bu markayı öneriyor" (ingiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele, beckenbauer dahil) veya "filan saç bakım ürününü kullananların saç dökülmesi % 60 azaldı" gibi bir bilgi okuduğunuzda hemen bu anketi/araştırmayı kimin yaptırdığına bakın. genelde bu tür araştırmalar ürün sahibi firma tarafından finanse edilir. araştırmayı yapan kurum ne kadar güvenilir olursa olsun (üniversite, ünlü alman bilmem ne enstitüsü vs. dahil), parayı kimin ödediği önemli. bu, sonuçların tamamen yalan olduğu anlamına gelmez ama bağımsız kuruluşlar tarafından finanse edilen araştırmalar çok daha güvenilirdir.

    2- araştırmaya konu edilen kişiler veya nesneler nasıl seçilmiş? konservatuvarın önünde yapılan müzik türleri beğenileri anketinde çıkan oranlar üniversite genelini yansıtmayacaktır. amaç o üniversitenin öğrencilerinin müzik türü beğenilerini ortaya koymaksa tüm öğrencilerin olduğu listeden rastgele seçilen gruba anket uygulanmalıdır (bkz: random sampling). benzer şekilde, falan marka ve model bir otomobilin en sık gösterdiği arıza türleri ve oranlarını tespit etmek için şehir merkezinde yapılan bir araştırma ülke genelini yansıtmayacaktır. (bkz: sample selection bias)

    3- araştırmaya konu edilen kişiler veya nesnelerin sayısı yeterli mi? yeterli veya yetersiz tespiti yapmak maalesef adam akıllı istatistik bilgisi gerektiriyor ama konunun önemini anlatmak için örnekler vereceğim. falan marka ve model 4 çamaşır makinesinden 2 tanesinin 1 yıl içinde arıza vermesi, takdir edersiniz ki o marka ve modelin % 50'sinde problem olduğunu göstermez. doğruya yakın bir oran vermek için daha fazla makinede arıza oranlarının tespiti gerekir. geri kalan her şey mükemmel olsa da (rastgele örnekleme, güvenilir kurum vs.) 100 kişi ile yapılmış bir seçim anketine güvenir miydiniz veya 20 kişide denenmiş ve herhangi bir yan etkisi tespit edilmemiş bir ilacı kullanmak ister miydiniz? (bkz: örneklem büyüklüğü)

    4- neden sonuç ilişkisi olmadığı halde böyle sunulan araştırma sonuçlarına dikkat. iki şey arasında bağlantı olduğunun saptanması, her zaman bu iki şeyden birinin diğerine yol açtığı anlamına gelmez (bkz: correlation does not imply causation). örneğin pizza tüketimi ile sivilce arasında bir ilişki olup olmadığını araştıran bir bilimsel çalışmanın raporunu okuduğumuzu farz edelim. toplumdan rastgele seçilmiş bir grup insanın pizza tüketim miktarları anketle sorulmuş ve sivilce durumları dermatologlar tarafından belirlenmiş olsun. araştırma sonucuna göre çok pizza yiyenlerde sivilce problemi yüzdesinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmış olsun. böyle bir araştırmayı okuyan hemen herkes çok pizza yemenin sivilceye yol açtığını düşünecektir, ama öyle değil. çünkü çok pizza tüketen grubun çoğunluğu gençtir ve bunlarda daha çok sivilce görülür. dolayısıyla buradaki sivilcenin gerçek sebebi aşırı pizza tüketimi değil genç olmaktır. tabii ki bu hayali bir araştırma (belki de gerçekten yapılmıştır ama ben haberdar değilim), fakat gerçekten de çoğu bilim insanına göre pizza dahil yağlı yiyecekler ve fast food sivilceye yol açmıyor. neyse konumuz bu değil. burada olduğu gibi iki şey (pizza ve sivilce) arasında bir ilişki olması (hayali araştırmamıza göre gerçekten bir ilişki var) neden sonuç ilişkisi olduğunu kanıtlamaz. bunun için ayrıca olayın mekanizmasına, diğer araştırmaların sonuçlarına, uzmanların ne dediğine bakılmalıdır (bkz: neden sonuç ilişkisi). bizim örneğimizde sonuca (sivilce), etkisi araştırılan şey (pizza) değil başka bir şey (genç olmak) sebep olmuştur. bu tür hatalardan kaçınmak için her zaman "bulunduğu ileri sürülen sonucun alternatif bir nedeni olabilir mi" sorusunu sormalıyız. istatistiksel ilişkiyi/bağlantıyı başka bir şekilde açıklayabiliyorsanız neden sonuç ilişkisi kurmak zorlaşır.

    5- bilimsel dergiler negatif sonuçlardansa pozitif sonuçları yayınlamaya meyillidir. örneğin bir bitkinin olumlu sağlık etkileri olduğu sonucunu bulmuş bir araştırmanın yayınlanma ihtimali, aynı bitkinin olumlu etkilerini tespit edememiş başka bir araştırmadan daha yüksektir. yani muhtemelen raporunu okuduğunuz veya haberlerde duyduğunuz pozitif sonuçlu araştırmalardan sayıca daha fazla negatif sonuçlu araştırma var fakat bundan haberdar değilsiniz. (bkz: publication bias)

    6- objektif ölçüm yöntemleri yerine subjektif yöntemler mi kullanılmış? iştahı azaltarak zayıflattığını iddia eden bir bitkisel ürün üreticisi, araştırmada yer alan kişilerin ürünü kullanmadan önceki ve kullandıktan sonraki ağırlıklarının ölçüm sonucu yerine neden ürünün iştahlarını azalıp azalmadığına dair anket sonucunu yayınlar?

    7- ortalama değer yerine en iyi değer mi bildirilmiş? falan kepek şampuanıyla % 70'e kadar daha az kepek. peki kepeği ortalama olarak ne kadar azaltıyor? beni asıl ilgilendiren ortalama, çünkü ben kullandığımda elde edeceğim sonuç o değere yakın olacak.

    8- ortalamaya dönüş (bkz: regression to the mean). ölçülen veya araştırılan şeyler hiçbir zaman sabit değildir, zaman içerisinde az veya çok -ama mutlaka- değişim gösterir. araştırma için seçilen ve o an için ekstrem değere sahip olan kişiler veya nesneler zamanla kendi ortalama değerlerine döner. buna ortalamaya dönüş denir. normal olan bu değişimin, etkisi araştırılan şeyden kaynaklandığının iddia edilmesi ile kandırmaca ortaya çıkar. örnekler açıklayıcı olacak. bel ağrılarına karşı "gerçekte tamamen etkisiz olan" bilmem ne bitkisel kürünün test edileceğini var sayalım. bütün biyolojik olaylarda olduğu gibi bel ağrısı da zamanla artıp azalır, yani dalgalanmalar gösterir. böyle bir araştırmada yer almayı kabul edecek kişilerin çoğu şiddetli bel ağrısı dönemlerinde olup çözüm arayan kişiler olacaktır. ortalamaya gerileme nedeniyle bir müddet sonra ağrıların azalması ise hatalı olarak "mucizevi" bitki kürünün işe yaradığı şeklinde yorumlanacaktır. bu sorunun kesin çözümü bir kontrol grubunun oluşturulmasıdır (bkz: kontrollü deney). ama nedense (!) bitkisel ürün üreticileri kontrol grubu ile kıyaslama şeklinde araştırma yapmaktansa öncesi-sonrası kıyaslaması yapıyor. başka bir örnek olarak, bir fabrikanın, imal ettiği üründe hata oranının artması üzerine üretim hattında bir iyileştirmeye gittiğini düşünelim. sanayide hatalı ürün oranları partiden partiye değiştiği gibi haftadan haftaya ve aydan aya da değişir. hatalı ürün oranının fazla olduğu bir dönemde yapılan böyle bir müdahale sonrası gözlenen düzelmenin üretim hattına yapılan müdahalenin kendisinden mi yoksa ortalamaya dönüşten mi kaynaklandığı iyi düşünülmelidir.

    özetle, bir istatistik okuduğunuzda sadece başlığa ve başlıktaki sayılara/oranlara değil içeriğe de bakın.

    şu entry'mden alınmıştır.