hesabın var mı? giriş yap

  • kendi ulkelerinin anasini s*ktikten sonra ispanya'ya goc ederek oranin da anasini s*kmek isteyen istilacilara ispanya sinir muhafizlarinin mokokoyu gostermesidir.

    van'da, kilis'te buna benzer birkac onleme girisimi olsaydi su an en az 1-2 milyon arap/paki istanbul'un avmlerinde milletin gotunu cekmek yerine lahor veya rakka'da irgatlik yapiyor olurdu.

  • bisiklete binmenin birinci kuralıdır.

    kask takmamanın zararlarını girilen komikli entrylerden görebilirsiniz.

  • savunmasını okuduğumda hunharca güldüğüm bir adet halk şoförünün yaptığı tacizdir.

    --- savunma ---

    ''o gün otobüs kalabalıktı''
    --- savunma ---

    hangi gün boş ki amk?

  • otostopçu görünce dayanamamak gibi salak bir huyum var maalesef. "çok yardımseverim, kahretsin" diye değil, istanbul'da bu işi yapmak pek güvenli olmadığı için salak bir huy bu.

    genelde öğrenci vs alıyorum tabi, özellikle eski ofisimin olduğu sanayi bölgesinde hiç minibüs geçmeyen, saatte bir otobüs geçen bir yoldaki okula, o çocukların başka türlü gitme şansı da pek yok zaten. kapıya kadar bırakmama da izin vermiyor elemanlar "abi müdür kızıyo" diye. müdür de yolda sürünsünler diye değil, 15-16 yaşında çocuklar tanımadığı adamların arabalarına, kamyonlarına binmesinler diye kızıyor muhtemelen.

    bazen öğrenci olmayan adamlar da denk geliyor. daha bu otostop işini keyfine yapana denk gelmedim, o bir kaç liralık yol parasını veremeyecek durumda insanlar oluyor genelde bunlar.

    3 sene önce altunizade'den köprüye katılırken bir eleman aldım 30'larında. hayvan gibi trafik var, yağmur yağıyor. adam teşekkür etti, sonra 10 dakika hiç konuşmadı. sonra radyoda sıkıntıdan zap yaparken şafak türküsü denk gelince "kalabilir mi?" diye rica etti. ben zaten çok severim ahmet kaya'yı, adamı mı kırcam? şarkı bitene kadar da hiç konuşmadı. bitince yine teşekkür etti. ceza evinde bu türküyü çok dinlediğini söyleyince aha dedim, denk geldik sonunda.

    sonra başladı anlatmaya. aslen kozan'lı olduğunu, ktü mezunu makine mühendisi olduğunu anlattı. okul bitince memlekete döndüğünü kan davasından babasını öldürdüklerini, onun da karşı taraftakileri vurduğunu anlattı. tam mühendis olup işe başlayacakken hapse girdiğini, davasının yıllardır devam ettiğini, tam o sıralar hizbullah'tan elemanları falan da saldıkları yasa değişikliği sayesinde tam da benim arabaya bindiği gün serbest kaldığını, bacakları açılsın diye ümraniye ceza evinden altunizade'ye kadar yürüdüğünü anlattı. ceza evindeki tek arkadaşının da bir kaç ay önce serbest kaldıktan sonra öldürüldüğünü anlattı. onun mezarını ziyaret edip memlekete döneceğini anlattı. ben kitlenmiş bir şekilde dinliyorum tabi.

    neyse avrupa yakasına geçtik, ben ıkına sıkıla ihtiyacı olup olmadığını sordum, memlekete dönecek yol parası olmadığını, gönlümden ne koparsa alabileceğini söyledi. nerdeyse 1 saat vakit geçirmişiz, hayvan gibi etkilenmişim adamın hayat hikayesinden, ben de kopan x lira'yı verdim. bu andan sonra ekran cızırdar gibi oldu biraz. adana'ya otobüs biletinin daha pahalı olduğunu varsa biraz daha vermemi, başkasına el açtırmamı rica edince sinir oldum, yok dedim. ısrar etmeye başlayınca da bunaldım, benim buralarda işim var deyip indirdim.

    3 senedir de hep aklımdadır bu hikaye. kimi alsam arabaya bu eleman gelir aklıma. 2-3 ay önce aynı noktada aynı boktan havada birinin beklediğini görünce de yine dayanamadım aldım. selamınaleyküm de ses tonu tanıdık geldi. lan yine mi o herif? ama tipe bakıyorum alakası yok. diğeri uzun paltolu kurtlar vadisi figuranı, bu eleman takım elbiseli, iyi parfümlü. radyoda bu sefer beşiktaş maç muhabbeti vs. hangi takımı tuttuğumu sordu. fener dedim. eleman başladı anlatmaya. aslen kozan'lı olduğunu, ktü mezunu makine mühendisi olduğunu anlattı. istanbul'da 2006'da maç yüzünden 2 fb'liyle kavga edip meşru müdaafa'dan öldürdüğünü, bugün cezaevinden çıktığını anlattı. bacakları açılsın diye ümraniye'den buraya kadar yürüdüğünü, cezaevindeki arkadaşının babaannesini ziyaret ettikten sonra memlekete döneceğini söyledi.

    adam otostopta yalan söyleme rituelini başka bir boyuta taşıyarak resmen otostopçuların keyser söze'sine dönüşmüş rıza baba? herif o an elindeki tüm keyword'lerden acıklı hikaye uydurarak arabasına bindiği insanlardan para toplayan bir sosyopat çıktı.

    bir yandan adamı yalanlarıyla yüzleştirmek için içim içimi yese de, hiç çekinmeden başkasının arabasına binip böyle bir hikaye uydurabilme potansiyeli olan herifin buna ne tepki vereceğini bilemediğimden ben de inadına yeni hikayeyle ilgili saçma sapan detaylar sormaya başladım bu sefer. fenerin oynadığı tüm derbilere hakim olmanın verdiği rahatlıkla, hangi maçtı, golleri kim atmıştı, hangi tribünde oturuyordun? çarşı'dan kimi tanıyorsun, olay nerede oldu vs vs diye adamı sorularımla ambale ederek yıldırdım. köprüden geçer geçmez de metro turizmin ofisinin önünde durdum, aha otobüsler buradan kalkıyor bin git dedim. bir an dönüp para istemeye yeltenir gibi olunca da bastım gaza gittim.

    insan parasız kalınca her yola girebiliyor ok ama bu ney lan? nasıl bir coğrafya olm burası?

    edit: mesaj yoluyla soranlar oluyor. böyle dallamalar çıksa da arada evet hala otostopçu almaya devam ediyorum mümkünse. kendinize güveniyorsanız siz de alın, paylaşmak güzeldir. yol kenarında 2 kişi durup da soteye saklanan arkadaşlarıyla arabama 8 kişi binen gebze hatice bayraktar meslek lisesi ergenlerine de selam olsun buradan :)

  • ya arkadaş ben şunu ömrü hayatım boyuna kimseye anlatamadım. menemen dediğin yapıldığı tavada yenir.sen o menemeni tavadan alıp, tabağa koyarsan, lezzet mezzet kalmaz. tavada real madrid'li mesutken, tabakta arsenal'li mesut oluyor amk.

  • dalton kardeşler(joe, william, jack ve avarel), herkes bu ismi ünlü bir çizgi film olan red kit'te bir kez olsun duymuş ve izlemişlerdir ve çoğu insan bu haydut grubunun çizgi filme has hayali karakterler olduğunu sanmıştır.

    halbuki hikayedeki isimleri bire bir tutmasa da çizgi film için ilham kaynağı olmuşlardır. gerçek dalton kardeşler 1890-1892 döneminde amerika birleşik devletlerindeki oklahoma eyaletini terörize etmişlerdir.

    şimdi hikayenin başına dönelim; daltonlar aslında büyük bir aile idiler. babaları lewis dalton anneleri ise adeline lee younger'dı ve 12 kardeşten oluşuyorlardı. isimleri sırasıyla charles benjamin "ben" dalton -henry coleman "cole" dalton - littleton "lit" lee dalton -franklin "frank" dalton-gratton hanley "grat" dalton -william marion "bill" dalton -eva may dalton -robert rennick "bob" dalton -emmett dalton -leona randolph dalton -nancy may dalton -simon noel "si" dalton 'dur.

    dalton çetesini oluşturan grup ise bob , gratton, emmett ve bill dalton ayrıca bu kardeşlerden ayrı dört kişiyde çetedeydi ve toplamda dalton çetesi 8 kişiden oluşuyordu. çetede 4 kardeş olduğundan ve liderleri ise bob olduğundan halk arasında dalton kardeşler olarak tanındılar.

    bu kardeşlerden bob , gratton, emmett ilk önceleri fort smith, arkansas'ta federal mahkemede ve daha sonra osage nation'da avukat olarak çalıştılar. daha sonraları aç gözlülük ve fazla para gözlerini kör edince ilk önceleri at çalıp satmaya başladılar. sonrasında bölgede isimleri hırsız diye anılmaya başladığında bölgeden kaçtılar. bu olaylar onları cesaretlendirdi, sonrasında bir çete kurmaya karar verdiler ve bankaları, posta arabalarını ve trenleri soymaya başladılar.

    kardeşlerde bill yapılan soygunlardan hiç birine katılmadı sadece çeteye akıl veriyor ve casusluk, gözcülük, muhbirlik yapıyordu.(daha sonraları kendide başka bir çete kuracaktı tabi)

    bu kadar soygundan sonra bob dalton iyice cesaretlenmiş ve jesse james*'in yaptığı ünü al aşağı edecek hatta aynı gün içerisinde iki bankayı soyacağını iddia etmişti. taki coffeyville banka soygununa kadar.

    bob kendinden o kadar emindi ki bütün her şeyi planlamıştı ve 5 ekim 1892'de yola koyuldular. amaçları, 1 cm condon & company'nin bankasını ve birinci ulusal bankasını aynı anda soymaktı. plan şöyleydi ancak emmett bu durumdan pek hoşnut değildi sebebi ise bankaların çevresinde çok tanıdığı vardı ve çıkabilecek bir çatışmada ölmelerini istemiyordu. tekrar plana dönecek olursak bob ve emmett'in birinci ulusal bankası'nı soyacak, grat, broadwell ve powers ise condon bank'ı soyacaktı.

    soygun sabahı bob, çetenin atlarını condon bank'ın arkasındaki bir yere bağlamayı planlamıştı çünkü orada tuğla duvarlarla çevrili bir alan bulunmaktaydı fakat uzun zaman şehre gelmedikleri için bu yapının hala var olduğunu sandılar, sonuç plan bir anda beklenmedik şekilde değişmişti ve hızlı düşünceyle atları bankadan batıya doğru, şehir hapishanesinin yakınındaki dar bir sokakta bağlamaya karar verdi.

    daha sonra çete sokaktan coffeyville plazasına doğru çıktı. kaldırımı süpüren birisi bob, emmett ve sahte bıyık takmış grat'ı fark etti ve orada bulunan bir mağazanın içinde doğru koştu. hareketlilik orada sokakta çalışan işçileri de etkilemişti ve işçilerden biri "daltons bankayı soyuyor!" diye bağırmaya başladı.

    oluşan bu curcuna bir anda bütün kasabaya yayıldı ve halkında katıldığı arbede bir çatışmaya dönüştü. çatışma sırasında grat ve bob dalton, dick broadwell ve bill powers öldürüldü. emmett dalton ise yaralandıve hayatta kaldı.* sonrasında ise daltonlar dağıldı ve 1951 yılında çizerlerden morris tarafından çizilen red kit macerasında tekrar hayata dönmüş oldular.

  • bi'kere fotoğrafın açısına bakın. namaza duranın karşısında durulur mu ey cemaati müslimin? nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça. tam bir gösteri düşkünlüğü, kokuşmuşluğun güzide örneği. show must go on di mi.