hesabın var mı? giriş yap

  • o sırada birilerinin ana-babası ambulansla hastaneye yetişmeye çalışırken can çekişti, birileri eşini doğuma yetiştirmeye çalışırken trafiğe saplandı vs. vs.

    200 tl ödeyip çıkmışlar bugün. hani paran varsa bir şey olmaz sana bu ülkede diyeceğim de, 200 tl lan. zorbalık bu kadar ucuz olmamalı.

  • şişman bir adam, çok ünlü bir doktorun muayenehanesine gidiyor, konu zayıflamak istemesi. doktor, bir hafta kullanmak üzere, isimsiz bir hap veriyor kendisine. ilk kullandığı gece, uyur uyumaz rüya görmeye başlıyor adam.

    bir saray içinde, etrafında onlarca cariye, sabaha kadar bir onla, bir bunla sabah uyandığında, kan ter içinde... her gece aynı şey, bir ayın sonunda bütün fazla kilolar atılmış durumda.

    günler sonra yolda şişman bir arkadaşına rastlıyor ve arkadaşı kendisine bu kadar zamanda nasıl hızlı kilo verdiğini soruyor.

    durumunu anlatıyor, o arkadaşı da doğruca hiç vakit kaybetmeden o ünlü doktorun çalıştığı hastaneye gidiyor ve doktor ona da aynı tedaviyi uyguluyor.

    ilk gece, adam rüyasında bir sarayda! ama etrafında cariyeler yerine onlarca iri yarı zenci... tutarlarsa adamı fena yapacaklar. bizim şişman önde, onlarca iri yarı zenci peşinde... başlıyorlar sarayın içinde koşuşturmaya... üçüncü gün sonunda adam zayıflamaya başlıyor ama dayanamıyor ve telefon ediyor doktora.

    "ya doktor bey, neden arkadaşımla benim rüyalarım farklı? o cariyelerle işi bitirirken, ben neden ırzıma geçecek zencilerden kaçıp duruyorum?!''

    doktor biraz düşündükten sonra şu soruyu yöneltiyor:

    ''siz hastaneye mi gelmiştiniz, muayenehaneye mi?"

  • inanmak istemiyorum. hakkında entry girecektim uzun uzun ama toparlamayı bekliyordum.

    görüp görebileceğiniz en samimi insandı kendisi. facebook'dan takip edenler bilirler. yeni gitarı gelince de, kedilere kartondan ev yapınca da büyük bir mutlulukla video çekip yollardı. genç bir grupla ankara'da sahne alacaktı. grubun bir elemanına yaptığı bon jovi düzenlemesini gösterdiği video vardı. baya baya heyecanlı. orda bile anlardınız nasıl biri olduğunu. yılların gitaristi adam 20 yaşında bir çocuğa düzenleme dinletirken heyecandan konuşamıyor düşünün.

    bu adam türkiye'deki en yetenekli gitaristlerden biriydi. rock'n roll'u doğru zamanda doğru yerde yaşamış. awesome john olarak nam salmış. bir temsilde jimi hendrix'i oynamış. buna rağmen egonun zerresi yok. iki sohbet etseniz anında geri dönerdi size. şimdiki burnundan kıl aldırmayan müzisyenleri görünce değeri daha da iyi anlaşılıyor.

    mutlu bir insandı. içinde nefret bulundurmayan bir insandı. popülerliği sevmeyen bir insandı. müziği seven bir insandı. müthiş bir gitaristti. türkçe söz yazdığı still got the blues şarkısındaki tonu gary moore kadar iyidir mesela.

    yazmakla bitecek gibi değil. gerçekten çok üzgünüm. dünyadan bir tane daha iyi insan, bir tane daha gerçek müzisyen ayrıldı. hiç inanılası gibi gelmiyor. başı sağolsun herkesin.

  • bugün ilk kez evde yapmayı denedim ve sonunda evde içtiğim en iyi kahveyi elde ettim. evde sürekli içtiğim kahveleri filtre kahve makinesi, moka pot, french press kullanarak elde ediyordum genelde ama cold brew hiçbirine ihtiyaç duymadan en iyi tatmini verdi bana.

    yarım litrelik kavanoza 5-6 kaşık french press için çekilmiş kahveden koydum, kalın çekim sayılabilir yani. kavanozun çeyreğine kadar geliyor yaklaşık. sonra kavanozun başına kadar sıcak olmayan suyla tamamladım. yaklaşık 17-18 saat hiçbir şey yapmadan buzdolabında beklettim. daha sonra bi bez ve süzgeç yardımıyla tamamen pürüzsüz olana kadar süzdüm. buz + çok az sütle tükettim ve inanılmaz oldu. bu kadar iyi olmasını beklemiyordum. deneyen olursa fikrini beklerim. :')

  • 27 aralık 2014 fenerbahçe mersin idman yurdu maçı'nı 12.500 kişi izlemiş olmasına sebep olan uygulama. on iki bin beş yüz kişi. neden acaba? spor yorumcuları hala tribünler iyi futbolla kıpırdandı diyor. bu kıpırdanmış haliyse ben almayayım.

    26 aralık 2014 gençlerbirliği galatasaray maçı'da ise galatasaray'ın tribün kapama cezası olduğu için galatasaray logolu passoliglere bilet satışı yapılmadı. ama galatasaray'lılar bir şekilde içeri girmeyi başarmış. bu uygulama nasıl işe yarıyor o zaman? bir de üstüne polis tüm galatasaray'lıları bir araya topladı. sistemin uygulanabilmesi için herkesin kendi koltuğunda oturması gerekmiyor muydu peki? ne hikmetse hiçbir statta kimse kendi koltuğunda oturmuyor, herkes orta bölümde toplaşıyor. ama asıl amaç o karta para vermekti. verdiler ve gerisi önemli değil artık.

    7-8 yaşındaki bir çocuğun dahi maça gidebilmesi için bir banka müşterisi olması gereken bir sistemi nasıl savunabiliyorsunuz? maça girebilmek için ben niye bir bankaya para ödüyorum? neden durduk yere birilerinin zenginleşmesine izin veriyorum? hala yok karaborsa, yok holiganizm falan filan. karaborsa ve bedava bilet hala eskisi gibi dönüyor. passolig içine bedava biletler çok kolay şekilde yükleniyor. hala geçen seneki durumdayken bir de üstüne statlar bomboş. passolig sponsorluğundaki futbol programları tek laf edemiyor. kulüpler birliği passoligin arkasındayız diye açıklama yapıyor. ama bu sistem kalkacak işte. kalkana kadar da durmak yok.

    eşit: imla

  • milliyet com tr isimli sitede yayınlanmış olsa foto galeriye koyar 100 fotoğraf gezdirirdi. ancak bbc o kadar zeki değil malesef tek sayfada 100 filmi yazmış. miliyetten biraz ticari zeka alması gerek ama milliyetin de bbc'den öğrenecek çok şeyi vardır. mesela azcık edep ve azıcık okuyucuya saygıyı öğrenebilir.

  • “şerefimiz kadar altını piyasada bulamadık. o yüzden sizin şerefiniz kadar altın aldık” deyip 2 tane çeyrek fırlatın önlerine.

  • çanakkale savaşı süresince mustafa kemal ile liman von sanders arasında, savaşın gidişatı ve genel yönetimi bakımından esaslı görüş ayrılıkları olmuştur. von sanders - bir alman olarak, doğal biçimde kendi ülkesinin çıkarlarını düşünmüş ve - ingilizleri mümkün olduğunca çanakkale'ye yığıp, dikkatlerini batı cephesinden uzaklaştırmaya, güçlerini bölmeye yönelik bir strateji izlemişken; mustafa kemal, hemen her koşulda düşmanı hızla ve temelli yok etmeyi ön plana almıştır.
    bunun en tipik bir örneği, ingilizlerin karaya çıkarma yaptıkları 25 nisan 1915 günü yaşananlardır. von sanders muhteşem (!) bir öngörü ile ingilizlerin saros körfezinden çıkarma yapacağını düşünüp, ona göre bir savunma planı yapmıştır. mustafa kemal ise ingilizlerin çıkarma yapacağı yeri mutlak bir doğrulukla öngörmüş ve tarihe o meşhur "süngü tak!" talimatını vererek geçtiği gün yaşanmıştır.
    son olarak, von sanders'in o sırada hala saros körfezi çevresinde dolaşıp durduğunu, oysa asıl ingiliz çıkarma birliklerinin çoktan çıkarmaya başladıklarını söylemekten ben utanıyorum da şu günlerde bile bir yerden kıvırıp, atatürk'e laf atacak adamlar utanmıyor diyerek işbu entryime son veriyorum.

  • saçmalamayın sokak köpecikleri asla durduk yere saldırmaz. muhtemelen kadının beynindeki kötü düşünceleri görüp kadına saldırmışlardır. gördüğünüz gibi kadın yolda dümdüz yürüyor ve aklından çok kötü düşünceler geçiyor.

    t: sadece 5. dünya ülke simülasyonlarında görülebilen başka bir deneyim.

  • bir süre önce millet keanu reeves'in sevgilisini tartışıyordu. hah işte görün aq, adam belli ki kendi olgunluğuna denk birini aramış, bulmuş, mutlu olmuş. her şey fiziksel çekim demek değil ne yazık ki.

    şimdi, bu ses kaydının güvenilir olduğunu kabul ederek, amber heard'ün manipüle edilmediğini, onun da kayıttan haberi olduğunu varsayarak yazacağım ki, bence var, biraz lafı döndürerek, suçlu olduğu yerleri atlayıp, konuyu bambaşka bir yere çekerek şov yapmış. anladığım kadarı ile johnny depp istemiş yardım almayı.

    burda adamı kavga etmek istemediği için, sevmemekle suclayanlar olmuş. arkadaşlar, kavgada, hele çığrından çıkmış bir kavgada taraflar kaybetmekten başka bir sey yapmazlar. bu kavgaların kazanını olmaz. ancak ilişkiyi ve karşındakine duyduğun saygıyı kaybedersin. tartışmakla, kavgayı karıştırmayın ki adam da tartisabiliriz diyor. bana bunu söyleyebilirsin, bunu tartışabiliriz fakat kendini kaybetme diyor.

    ben bu taraflardan biriydim ve bu sebeple, johnny depp'le empati kurdum. karşınızda en ufak olayda çığrından çıkan birisi var, her sözcüğünün ikisinden biri hakaret, uzaklaşmak istiyorsun, çünkü sana bir şey söyletmiyor çünkü haklı olmakla o kadar meşgul ki, seni sindirecek her şeyi yapacak, hatta yapıyor. sağa sola yumruk atıyor, sana hakaret edip bağırıyor. ben böyle bir şeyin içinden çıktım, odaya kaçıyorsun, seni kaçmakla suçlayıp sana daha çok bağırıyor. ama ben bir insanım ve duygularım var. bir insan bana gerizekalı diye bağırdıktan sonra ona eski gözle bakamıyorum ve onun psikolojik şiddetine katlanmak zorunda değilim. kolumdan tutulup, kaçtığım yerden çıkartildığim veya kapılarımın yumruklandığı çok oldu. en son çıkartıldığımda sağlam bir dayak yedim ve amber'ın söyledikleri, bana söylendi. o gerçek bir yumruk değildi. abartıyorsun. ben gerçekten sana vurmadım bile ne büyük bir drama.

    bunu yapan kim olursa olsun, haksız arkadaşlar, seviyor diye bir mazareti olamaz. bu sevgi ise bile insanı çürüten, yıpratan bir sevgi. çürümeye başlayan bir agacta, yaprak yeşertemezsiniz, bu ağaçtan meyve almayı bekleyemezsiniz. böyle bir şey karşısında bir süre sonra ya ona benzemeye başlayacaksınız, siz de kontrolü kaybedeceksiniz, ya da iyice sineceksiniz. daha kötüsü başınıza ikisi birden bile gelebilir. sağlıklı bir ilişkide bireyler tartışır, kavga etmezler. tartışma farklı bir şey ve elbette ki her şey güllük gülistanlık olmayacak. ama kavga çirkin, habis ve ilişkiyi çürütüp öldüren bir durum. bunu savunmayın.

  • "doktorların doktoru metin abimiz" dedi acun.
    adam 120 gün kırık çıkık yanık yırtık bulantı grip herşeye su ve buzla müdahale etti.
    gururlu edit :
    bu sene doktor sprey kullanıyor.
    ekşinin gücü :)