hesabın var mı? giriş yap

  • bu zamana kadar en az 50 araç bakmış, bu araçların içinden yalnız 3-4 tanesini beğenmiş ve 2 tanesini satın almış, henüz işin başında ancak hemen hemen tüm çakallıkları görmüş biri olarak naçizane birkaç kelam etmek isterim.

    malum, en ucuz ekspertiz ücreti şu an 500 lira civarında. 10 tane arabaya baksanız 5000 lira eder. haliyle bu parayı havaya vermek canınızı sıkabilir. o sebepten, bildiklerimi ve uyguladığım kontrolleri sizlerle paylaşacağım.

    öncelikle olayın en başından başlayalım. x miktar paranız var ve araç almak istiyorsunuz, bu sebeple araç ilanlarına bakmaya başladınız. sarı site olsun, kırmızı siteler olsun, facebook pazarı olsun tüm ilanlara bakmalısınız.

    ilan bakma aşamasında dikkat etmeniz gerekenler:

    1) araçların bulunduğunuz şehirde yahut bulunduğunuz şehre yakın, çevresi geniş olan insanlar için ise arabalardan gerçekten anlayan dostlarınızın ikamet ettiği şehirlerde olmasına özen gösterin. aşağıda yazacağım maddeler doğrultusunda en beğendiğinizden başlayarak bir liste çıkarın, “bakmaya değecek araçlar listesi”.

    2) hiçbir araca görmeden kapora göndermeyin. kesinlikle yapmayın bunu.

    3) alacağınız aracın piyasasını bilin. kaç para civarında gittiğini aklınızda tutun. örneğin 150-170 bin bandında satılan bir model için ilana 120 bin yazıldıysa o arabadan şüphelenin. aciliyeti ne kadar olursa olsun, kimse sağlam malı yok paraya satmaz. bedava peynir, fare kapanında olur.

    4) öncelikle modelli bir araç alacaksanız, karşı taraftan bir ekspertiz raporu talep edebilirsiniz. ekspertiz rapor tarihinin çok eski olmamasına dikkat edin.

    (ara madde 1: gaziantep, kahramanmaraş, adana, şanlıurfa, hatay, konya gibi şehirlerden araç alacaksanız ekspertiz raporunun güvenilir yerler tarafından çıkarıldığına bakmalısınız. bu iller dökük araçların toplanma merkezleridir. 2 arabadan 1 araba çıkarırlar, eklerler, size hatasız diye satmak isteyebilirler.)

    5) ekspertiz raporunda yazılan notlara muhakkak bakın. öncelik sırasına göre şaseler, direkler (a, b, c sütunu da denir), podyelerde hasar veya işlem var mı dikkat edin. motorda yağ yakma, üfleme, suya yağ ya da yağa su karışma var mı onlara bakın. tabii notlarda yazıldıysa.

    6) ekspertiz raporu aklınıza yattıysa 5664’ten aracın hasar kaydını sorgulayın. alacağınız arabada ağır ya da yüksek hasar kaydı olması, değerini düşürecektir.

    7) araç hasar kaydını sorguladınız ve sonuç olumlu, sıra ptt’den km sorgulamaya geldi. aracın plakasını girerek km sorgusu yapın. km sorgu verileri, aracın muayene yapılan tarihlerdeki km rakamlarını gösterir. eğer bu rakamlarda, yıl ilerlemesine rağmen düşüş var ise, arabadan uzak durun.

    8) ekspertiz raporunu istediniz, hasar ve km sorgusu yaptınız, her şey tamam. ilan sahibini arayın ve araca bakacağınız zamanı netleştirin.

    aracın başına geldiniz, yapmanız gereken iş kaporta kontrolü.

    (ara madde 2: arabanın muayene zamanını, ruhsattaki sahibinin kim olduğunu, ruhsattaki yakıt türü ile araç yakıt türünü, ruhsattaki şase no ile araç şase nosunun tutup tutmadığını kontrol edin)

    9) araca muhakkak gündüz bakın.

    10) araç kaportasında çürük, boyasında kabarma ya da çatlama var mı bir bakın. boyada kabarma/kusma varsa altta bir çürük olduğunu, çatlama varsa da o bölgenin macunlu olduğunu anlarsınız.

    11) araca uzaktan baktığınızda kordonları, çizgileri birbirini yakalıyor mu dikkat edin. çamurlukta başlayan çizgi, kapılardan geçerek arabanın kıç kısmına kadar dümdüz ilerlemelidir. eğer çizginin/kordonun seyahat istikameti doğrultusunda derinliğinde yahut çıkıntısında ya da düzlüğünde bir abukluk varsa, abukluğun bulunduğu yerde/parçada işlem vardır.

    12) aracın boyasında dalgalanmalar var mı dikkat edin. araç etrafında gezerek gezdiğiniz kısımlarda öbekler halinde boyada dalgalanma ya da boya yansımasında karıncalanma görürseniz o gördüğünüz kısımda işlem mevcuttur.

    13) aracın kaportasında işaret ve orta parmaklarınızın tırnakları ile tıktıkıtıktıkıtıktıkı diye ritim tutturmak suretiyle eski kaporta/boya ustalarının boyaölçer icadından önce yaptığı gibi macun kontrolü yapabilirsiniz. eğer bu tıktıkıtıktıkı sesleri bir bölgede, diğer yerlerden daha farklı geliyorsa kıllanın. *

    14) aracın dış kaportasına baktınız. beğendiniz. şimdi sıra çamurluklara ve diğer hareketli parçalara bakmaya geldi. bu hareketli parçalar (kapılar, bagaj kapağı ve kaput) ve çamurlukları tutan vidalar bulunur. vidaların üstünde anahtar izi var mı bir bakın. eğer var ise, o parça sökülmüştür ya da değiştirilmiştir.

    15) baktığınız parçaların boyalarında alttan farklı bir renk çıkmış mı siz yine de bir kontrol edin. eğer çıkmışsa o parça değiştirilmiştir. * eğer bu farklı boya rengi tüm parçalarda mevcutsa, araç rengi değiştirilmiştir. tabii değişen araç renginden şüphelenmeniz gerekiyor, belki araç change (yani mevcut araca bir başka aracın şase numarasının kopyalanması) yapılmıştır. eğer ardışık parçalarda aynı renkler çıkıyorsa, araç ekleme olabilir. kapı fitillerini açıp punto izlerine bakın. puntolar birbiri ile eş mesafede aynı derinlikte mi, dikkat edin.

    (ara madde 3: kaporta dışı kontroller
    1- camlar orijinal marka mı, değil mi kontrol edin. sadece ön cam değişmişse kabul edilebilir, taş sıçramıştır, bir şeyler olmuştur. ancak kapılarda değişen camlar varsa, orada bir darbe almış olması olasıdır.

    2- farlar ve stop camları araç markasını taşıyor mu kontrol edin. çoğu marka, üstünde kendi markası yazılı far ve stop camı kullanır. önde veya arkada sağ ya da sol olarak tek taraflı değişen cam varsa o kısımda darbe olması olasıdır)

    (ara madde 4: taksi çıkması riski- baktığınız araç başka markalardan ucuz bir sedan (egea, linea, megane, symbol, taliant, c-elysee, 301 gibi) ise, taksi çıkması olma riski taşır. 10 yaşa kadar bir aracın döşemelerinin yenilenmesi çok normal karşılanmaz. döşemeler orijinal olmalı. direksiyon simidi, vites topuzu gibi yerler anormal derecede aşınmış kaymak gibi olmuş mu ona bakın. araç kaportasında köşe yerlere ve girinti-çıkıntılara dikkatlice bakın. ne kadar iyi boyanmış yahut sarı kaplama ne kadar dikkatli sökülmüş olursa olsun, böyle yerlerde sarı sarı kalıntılar bırakacaktır.)

    şimdi sıra motor kontrolünde.

    16) araç motoru yeterince soğuduysa, radyatör kapağını açın ve soğutma sıvısına bir bakın. sıvı üzerinde sarımtırak, mayonezimsi köpükler var mı, ya da sıvıya parmağınızı daldırdığınızda elinizde yağ kalıyor mu diye kontrol edin. eğer bunlardan biri var ise müjdeler olsun, araç suya yağ karıştırıyor, uzaklaşın.

    17) aracı çalıştırın, biraz ısınsın. ardından yağ çubuğunu çıkardıktan sonra gaz halatını çekmek suretiyle arabaya gaz verin. (gaz halatının nerede olduğunu bilmiyorsanız, yahut gaz halatı diye bir organın varlığını bile duymadıysanız* araç sahibinden içeriye oturmasını ve gaz vermesini isteyin.) eğer gaz verildiği esnada çubuktan egzoz dumanı gelirse, egzoz kokusu gelirse, çubuk kanalından yağ sıçratırsa uzak durun. motor, kartere egzoz gazı kaçırmaya başlamıştır. (not: bazı motorlarda çubuktan yağ sıçratma standarttır. mesela opel ecotec motorlarda bu normaldir. yine de istisnalar kaideyi bozmaz.)

    18) araç çalışır vaziyette ve rölantide iken yağ kapağını sökün çıkarmayın. yağ kapağı dişlerinden kurtulmuş vaziyette iken motor, yağ kapağına vakum yapıyor mu diye kontrol edin. sağlıklı çalışan bir motorun yağ kapağını fırlatmaması, kendine çekmesi gerekir. (ki bu kontrolü çoğu motor ustası bile yapmaz. benim gibi kıl alıcılar ve işini aşkla yapan ustalar yapar.)

    19) araç yine çalışır vaziyette, araç sahibi direksiyon başında iken siz de aracın arkasına geçiyorsunuz. araç sahibinden arabaya gez verip çekmesini isteyin. yüksek devir gaz verdikten sonra gazı kesince, egzozdan duman atıyor mu bir bakın. beyaz dumanla beraber yoğun şekilde su geliyorsa motor conta yakmış ve su sızdırıyor olabilir. mavi duman geliyorsa araç yağ yakıyordur, sorun piston sekmanlarında ve/veya blokta olabilir. kara duman geliyorsa araca yazılım atılmıştır*, ya da motorun tam hava alamamasında veya farklı başka bir sebepten kaynaklı zengin yakıt karışımı yakıyordur. beyaz, mavi ya da siyah, duman olmasın.

    motor kontrolünü de tamamladık. sıra sürüş testine geçti.

    21) sürüşünüz esnasında aracı kaldırmada (manuel araçlar için), yoğun titreme var ise, patinaj yapacak kadar fazla gaz vermenize rağmen araç patinaj yapmıyorsa, sürüş sırasında 3./4./5. viteslerde gaz vermenize rağmen hızlanmasında anormal bir yavaşlık yahut araç bağırmasına rağmen gitmiyorsa, müjde! baskı balata son demlerini yaşıyor.

    22) araç rölanti halde iken rölanti seviyesi bir düşüp bir yükseliyorsa bir sıkıntı vardır. egr valfinden tutun, gaz kelebeğine kadar bir sürü sebebi vardır ve sanayideki sanatkâr ustalarımız genelde bu sıkıntıyı tek seferde çözemezler. uğraşırsınız.

    23) motorda tekleme, gaz yememe falan varsa bu bir sorundur. bujiler, buji kabloları veya ateşleme bobini gibi ateşleme aygıtlarından biri yahut birkaçı arızalı olabilir.

    24) sürüş esnasında araba sağa sola çekiyor mu bir bakın. çekme var ise rot ayarı bozuk olabilir, aks kafası sorunlu olabilir, amortisörlerden biri patlak olabilir yahut tekerlerde asimetri olabilir. (tekerlerde asimetriyi kontrol etmek için araçtan inip, ön tekerler ile bu tekerlerin çamurlukları arasındaki mesafeyi arasına parmaklarınızı sokara ölçebilirsiniz. sağ ve sol tekerlerdeki çamurluk mesafesi birbirinden farklıysa, asimetri vardır.)

    25) eğer araç belli bir hızdan sonra titriyorsa balans ayarı bozuktur, lastiklerden biri arızalıdır ya da jantlardan biri yamuk olabilir.

    26) sağa, sola dönüşlerinizde amortisörlerden lokloklok diye ses geliyorsa, sesin geldiği amortisör patlaktır. amortisörler ön ya da arka şeklinde, sağ-sol takım olarak değişmelidir.

    27) aracı sürerken kasislerde, çukurlu tümsekli yollarda ön kısımdan tıkırtı benzeri sesler geliyorsa ön takımda sıkıntı vardır. biraz uğraştırabilir.

    bonus madde 1) araba karbüratörlü lpg’li ise hem lpg’de, hem de benzinde çalışıp çalışmadığını kontrol edin.

    bonus madde 2) lastikler yeni mi, kabak mı kontrol edin. şu an en ucuz takım lastik 5000 lira. yazık değil mi? *

    ***
    evet, kontrollerimizin sonuna geldik. boya ve kaporta kontrolümüzü elimizde boyaölçer olmadığını farz ederek yazdım, boyaölçeriniz varsa zaten kullanmayı da biliyorsunuzdur.
    ***
    bu yazdıklarımı 100.000 lira ila 120.000 lira bandındaki nispeten ucuz araçlar için (ne günlere geldik yarabbi!) uygulayabilirsiniz. yüksek meblağlardaki arabalar için muhakkak kendiniz bir ekspertize gidin.
    ***

    yeni aracınız şimdiden hayırlı uğurlu olsun, kazasız belasız sürünüz efenim.

    2 ay sonra gelen edit:
    100.000-120.000 lira bandındaki "ucuz" araçların artık 150.000 liraya kadar gideri var.
    en düşük ekspertiz ücreti de 500'den 850'ye çıkmış. 1000 deyin ağzınız yorulmasın.

    4 ay sonra gelen edit:
    o ucuz araçları şöyle 170.000 bandına kadar çıkarın. ekspertiz ücretine de 1500 deyin. :(

    6 ay sonra gelen edit:
    ucuz araçları 200.000’e kadar çıkarabilirsiniz arkadaşlar. maalesef…

  • prof. dr. nuray ekşi'nin habertürk yayınında yaptığı açıklama

    yaz aylarında afganistan'ı terk etmesi beklenen 20 milyon insandan söz ediliyor, izleyecekleri rotayı ve nihai hedeflerini tahmin etmek zor değil. eğer durdurulmazsa türkiye için 15 mayıs 1919 tarihi kadar vahim bir olay olur.

    not: themarbler uyardı, geçen yıldan şöyle bir haber var. konuyla ilgilenenler bunun neden yapıldığını az çok tahmin edebilir belki.

  • anaokulunda>>> burasi kres degil
    ilkokulda>>> burasi anaokulu degil
    ortaokulda>>>burasi ilkokul degil
    lisede>>>burasi ortaokul degil
    universitede>>> burasi lise degil

    bi vakitlice yasayamadik hay .minakoyyim

  • babam sorumsuz bir adam olduğundan, hayatı boyunca hiçbir işte dikiş tutturamadı. biraz da şanssız adamdı, neye elini atsa kuruttu durdu. bu yüzden asla maddi olarak düzlüğe çıkamadık. çok şükür hiçbir şeyimiz eksik olmadı ama yarınımızdan da hep endişe ettik.
    şanssız adamdı dedim ya, üniversiteyi kazandığım sene iyice dibe vurdu.

    üniversite eğitimimi dedem (babamın babası) sayesinde bitirdim desem, sanırım babama haksızlık etmiş olmam. üstelik bunu o da kabul eder. aklına geldikçe ''sen yat kalk dedene dua et'' diye hatırlatır durur.

    mavi önlük, beyaz yaka ile okula adım attığım ilk günden, lise son sınıfa kadar her sabah ayakkabımın içine harçlık bırakan dedem; üniversite hayatım boyunca da her ay emekli maaşını benim hesabıma aktardı. bu fedakarlığa rağmen 2 sene okulu uzattım, of! bile demedi. mekanı cennet olsun.

    diğer dedemle pek içli dışlı olamadım mesafeler yüzünden. ben tatillerde köye gitmeyi sevmezdim, o da gariban adam; ancak 2-3 yılda bir gelirdi. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgesinden ayrılmam.

    teyzem anlattı, duyunca mahvoldum. ölmeden 2 hafta önce ''yazık'' demiş.
    - yazık bize, hiçbirşey yapamadık çocuğa. uzak ilde bir başına yavrucak. ne bir kez yanına gidebildim, ne üç kuruş parayı denkleyip yollayabildim, kızmıştır bana.

    bir öğle vakti köy kahvesinde kalbine yenik düştüğü gün, gömleğinin cebinden adımın soyadımın yazdığı küçük bir kağıt çıkmış.
    adım, soyadım ve hesap numaram.
    duyunca mahvoldum..

    nurlar içinde yat güzel dedem.

    ve yeteri kadar öpemediğim için o pamuk ellerini, kızma bana. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgenden ayrılmam.

  • biri:
    "kayak havuza merdivenle inmek board ise ters taklayla girmektir" demis
    bir digeri ise:
    "kayakta ayaginizi kirabilirsiniz ama boardda birsey olmaz" demis.

    yaklasin da anlatayim (milli takim duzeyinde sporcuydum, hala kayarim her firsat buldugumda)

    14 subat 1998 aksam saklikent'te sevgililer gununu kutluyoruz. arkadasin sevgilisi yaninda, annesi babasi ve ikiz kardesi de var. benim de kardesim var. yarin kayak yapacagiz diye heyecanliyiz. ertesi gun oluyor biz, arkadas ben ve kardesim tepeye cikiyoruz. kardesim ve ben kayak arkadas board yapiyor. tepede otururken (bkz: oturmak) arkadas bir anda kaymaya basliyor. buz oldugu icin duramiyor ve elim kaza gerceklesiyor. arkadasimin cesedine dakikalarca sariliyorum. cesedini asagiya indirirken saglik ekibine yardim ediyorum. asagida bekleyen sevgilisine, annesine babasina ve ikiz kardesine olan olayi ben anlatmak zorunda kaliyorum.

    eger yeterli guvenlik alinmamissa ve hava ve kar sartlari iyi degilse kayakta da boardda da olebilirsiniz.
    bakin bu iki spor da kis olimpiyatlarinin en cok izlenen branslarindandir. dunya kayak sampiyonasinin kuzey disiplini ayaklari her zaman alp disiplininden daha az izlenir. board icin de freestyle ayni sekildedir diyebilirim. ama bir gunden bir gune bu branslarda dunya rekoru ya da rekortmen sporcu diye bir ibare goremezsiniz duyamazsiniz. neden mi? cunku yarismalar da hava ve kar kosullari (tabi slalom kapilari da) degiskendir. siz bir gun once kayak ya da boardunuzun altina sert kar icin vax surersiniz ertesi sabah kalktiginizda pist buzdur ve durmak icin celiklerinize abanmak zorunda kalirsiniz sadece bir inisinizde 3 gun kaymis gibi yorulursunuz. buzda ise boardcular zaten cok zorlanir. mumkunse cikmasinlar. olumcul oldugunu yukarida anlattim.

    sabahtan aksama kadar bile hava degisebilir. bu yuzden ikisi de cok tehlikeli sporlardir.

    sikiciligina gelelim.
    15 subat 1999
    olen arkadasimizi anmak icin kazanin oldugu yere gelmisiz arkadaslarla. iki kisi board yapiyor ben hala kayak yapiyorum.
    duygulandik, cicek biraktik, konusmalar yaptik ardindan asagiya iniyoruz. yolun ortasinda durup bir rampa yapma fikri ortaya atildi. simdi dusunuyorum da arkadasimizin olumune uzulen bizler aslinda olmeye calismisiz herhalde. yoksa insan olan oyle rampa yapmaz. hizlanip rampaya girdim ve nose grab yapmaya calisirken yere yapistim, omzumu kiriyordum az kalsin. ama adrenalin yakamizi birakmadigi icin aciya katlanabildigimi anladigim an rampaya tekrar girip bu sefer method air denedim. oldu.

    amaciniz ne? havuza merdivenle girmek ile takla atarak girmek arasinda fark var ama olayin asli havuzun icinde oluyor. eger gun boyu slalom yaparak kayacaksaniz kayak da snowboard da isinizi gorur... eger dag tas rampa atlayip ziplayacaksaniz onda da ikisi de yeterli.

    hayir ben ozgur ruhlu bireyim, ben pist disina cikip kaybolup kartlar tarafindan buyutulmek istiyorum derseniz o zaman kayak tercihinizi yaparken en azindan %30 off pist gibi alirsaniz o zaman bol kar falan sizi durduramaz. normalde one otururken bol karda arkaya oturup slalomunuzu belinizden degil dizinizden yaparsiniz o zaman herkes mutlu olur.

    coolluk orani
    suphesiz board kayaktan daha cool. abi ben yillardir kayak yapiyorum (28 senedir) ama her zaman boardculara biraz daha imrenerek bakmisimdir. ipne cocuklari butun guzel dizaynlari onlar icin yapiyorlar. herifler dagda kayarken acayip guzel gorunuyorlar. ben de istiyorum ama yanlarindan hizla inerken kucuk slalomlar yapiyorum (onlar yapamiyor :)) karilar gene bana bakiyor. cunku o kadar kiyafetin icinde gobegim gorunmuyor...

    yalniz dikkatimi birsey cekti. son 5 senedir yurtdisinda yasadigim icin burada kayak yapiyorum, anladim ki turkiye'de kaymaya baslayan insanlar seceneklerini bu orana gore yapiyorlar ve genel olarak boardu tercih ediyorlar. burada o orana pek bakilmiyor. insanlar tercihlerini 'ne kadar cool gozukurum' diye dusunerek yapmiyor. siz de yapmayin.

    pahalilik.
    benim anladigim kadariyla board biraz daha pahali. kiyafetleri ozellikle. ama bu konuda daha once decathlon basligina da yazdigim bir durum soz konusu. eger baslangic seviyesini biraz gectiyseniz ve artik board ya da kayak kiralamak istemiyorsaniz decathlon gercekten iyi fiyatli.
    ozellikle kayak yapmak isteyenler icin bir tavsiyede bulunabilirim: ayakkabi cok onemli. eger maddi durumunuz tum takimi toplamaya ilk anda imkan vermiyorsa once ayakkabinizdan baslayin bir sene daha kiralik kayak ile idare edin, ekonomik durumunuzu toparlayinca kayak alin. bu konuda board icin birsey soyleyemeyecegim.

    malzeme bakimi
    ikisinin de zordur. ikisinin de alti ayni malzemelerden yapiliyor. iyi bakmaniz gereken taban ve celikler ikisinde de yipranabilir. tabanlari sezon bitiminde tamir ettirin, oyuklari parafinle kapatin, siz yapabilirsiniz. yeter ki gerekli malzemeleri temin edebilin. gerisi eski bir utuye bakar. ama gene decathlon bu hizmeti de veriyor. celikleriniz yipranmissa malzemenize veda edin...

    kullanmadiginiz zamanlarda malzemelerinizi cantada tutmak omur uzatir.

    malzemenin yasantiniza etkisi
    boardculari kiskandigim bir diger konu. adamlarin ayakkabilari benim sokakta giydigim 4 mevsim botla ayni amk.
    adam ayakkabiyi bir giyiyor, kosturuyor, atliyor zipliyor ickiliymis bilmem ne...
    ben ayakkabilari giydikten sonra attigim her adim bana iskence...
    pist disina cikinca ise kayak bariz ustun bence. cok daha rahat hareket edebilirsiniz. hatta yurumeniz gereken yerlerde kayagi cikarmaniz bile gerekmez. kayalarin ya da agaclarin arasinda dikkatli bir sekilde hareket edebilirsiniz. batonlar zaten avantaj saglar.

    (coolluk kisminda belirtmeyi unuttum, bu batonlar karizma puanindan 6 falan goturuyor, gecenlerde gondola binerken karinin birinin gozunu cikariyordum. ayrica sabahtan aksama kadar at yarragi gibi seyi elinizde dolastiriyorsunuz... amaaaa, eger batonunuzu kullaniyorsaniz -ki iyi bir kayakciysaniz batonsuz slalom yapamazsiniz- o batonlar aldigi karizma puanlarini misliyle geri verir. bir de batonlarla uzaktaki arkadasinizin gotune falan pandik atabilirsiniz ki lutfen yapmayin)

    gerisi hemen hemen ayni arkadaslar. bunlarla vakit gecirmeyin. kayak ya da board, hangisini iyi yapabileceginize inaniyorsaniz onu yapin. acin interneti baslangic videolarini izleyin size hangisi kolay geliyorsa onu secin...
    zaten turkiye'de bu sporu yapmak asiri pahali.

    ben artik musabik degilim, isi sadece zevk icin yapiyorum. cuma aksami bir arkadasim gelecek ve planimiz su: cuma aksam havalimanindan brasova 2 saatlik yolculuk. ardindan icmeye baslama. sizma. sabah 8 kahvalti 9.30 pist basi. aksama kadar icmeli kayma.
    adamlar dagin tepesine de kafe yapmis, ortasina da en asagiya da. sehirde ictigin birayi kahveyi burada da ayni fiyata iciyorsunuz. yani "abi biz sezonluk isletmeyiz bira bizde tabi pahali olur" bahanesiyle bir biraya 25 lira vermek zorunda degilsiniz. bir gunluk ski pass 75 liraya denk geliyor (butun romanyada gecerli).
    eger kar azsa adamlar yapay kar ile destekliyorlar. her aksam snowtruck cikip pistleri tekrar eziyor, kar kalitesi daha iyi hale geliyor. eger bu tarz durumda kayacaksaniz snowboard vs kayak anlamsiz her halukarda zevk alirsiniz.

    ama boardcu bebeler daha cool gozukuyor.

  • her şeyi sittir edin, adam çıksa, ''babalar ben bir gece telegol seyrettim ve alman milli takımını seçtim'' dese kim ne diyebilir bu çocuğa??

  • - gidip yaptırsınlar abi
    + endişeli vatandaşlara bir mesajınız var mı?
    - banane abi
    + peki alman aşısı vurulmak isteyenler?
    - gitsinler almanya'ya abi
    + siz sağlık bakanı olduğunuzdan emin misiniz?
    - bilmiyom abi

  • 24 yaşında, dünyanın en muhafazakar tabirle ilk 5 voleybol kulübünden biri olan vakıfbank'ta senelerdir as oynayıp birçok kupa alan, milli takımında mevkisinde alternatifi bulunmayan, pozisyonunda dünyanın en iyi iki üç isminden biri olan ve fakat ekşici voleybol otoriteleri tarafından "hantal ve bir üst seviyeye çıkması zor" bulunan yıldız voleybolcumuz. ahahhaha

  • achilles ve kaplumbağanın yarışını konu alan paradokslar. (bkz: cevaplamasi zor sorular/4)'te bir tanesi ele alınmış. bu paradoksun basitleştirilmiş iki versiyonu şöyledir:
    1- amacımız a noktasından b noktasına gitmek olsun. bu yolu tamamlamak için önce yolun yarısını hele bi katedelim. geri kalan yolu yeni gorev olarak ele alalım ve aynı yaklaşımla hele bir yarısını gidelim bakalım.. bir süre bu şekilde devam edelim. sonra birden anlayalım ki, ne kadar gidersek gidelim, bu yol hiç bitmez, çünkü sonradan mutlaka gidecek bir "öteki yarı" kalır.

    2- aynı problemi ele alalım. a'dan b'ye gitmek için öncelikle mesafenin yarısını "hele bi" katetmek gerekiyor. peki bu "yarım" mesafeyi aslında katedebilmek için öncelikle onun da yarısını katetmemiz gerekmiyor mu? hayhay, edelim fakat bu "çeyrek" mesafenin de öncelikle ilk yarısını bitirmemiz gerekmiyor mu ki sonradan diğer yarısını düşünelim? aaa ilk paradoksta anlatılan "hedefe ulaşamamak" şöyle dursun, yerimizden bile kıpırdıyamıyormuşuz demek ki.

    zenon sanırım burda sapıtıyordu, lafı "hareket yoktur" demeye getiriyordu. örnek olarak da şöyle bir paradoksla çıkagelmişti.

    3- havaya bir ok attığınızı düşünün. bu ok size hareket ediyormuş gibi gelebilir, sebebi x süre içinde y kadar mesafe gitmesidir. x'i küçük aralıklara bölün, birer saniye mesela, o zaman diyebilirsiniz ki birinci saniye boyunca ok şu kadar gitti, 2. saniyede şu kadar, bunları topladım y'yi verdi. zaman aralıklarını daha da küçültelim, hatta öyle küçük olsunlar ki, bir daha bölünemesinler, buna "an" diyelim. şimdi bakalım bu ok "an" sürede ne kadar mesafe gider? hiç gitmez. (okun fotoğrafını çektiğinizi düşünün, ok fotoğrafta durmaktadır değil mi?) e her "an" 0 mesafe giden bir ok nasıl olur da hareket eder?

    zenon'un devrinde büyük ihtimalle infial yaratan bu paradokslar yıllar sonra limitin, sonsuz toplamın vesairenin devreye girmesiyle çözülüvermiştir.