ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mustafa durdu'nun 27 kasım 2013 tarihli yazısı
-
okuyunca nasıl bir yokluk içinde okuduğuma şaşırtan yazıdır.
biz de kızlı erkekli oturduk ama hiç bir kız gelip kucağıma oturmadı. demek sorun sadece bizim lisedeydi.
karşılıklı münazaralar yaptık, fikirlerini dinledik, fikirlerimizi çarpıştırdık. beraber ders çalıştık, ders dinledik, ders astık.
okuldan kaçıp dönercide 1.5 porsiyon döner yedik, sinemaya gittik güldük muhabbet ettik.
bazen karşılıklı futbol oynadık, kavga ettik, beraber sevdik, sevdiğimizi müzikleri bir kulaklıkla dinledik.
bak bu kitap çok güzel diyerek birbirimize kitaplarımızı paylaştık, bazen de gençliğin verdiği heyecanla ağzımızdan tükürükler saçarak kavga ettik fikir ayrılıklarımız yüzünden.
birbirimizi güzel/yakışıklı bulduk, aşık olduk.
kadın ya da erkek hepsinin birer adı vardı hepsi birer bireydi başta.
fikirleri, hayalleri, hedefleri olan kızlar tıpkı erkekler gibi. evet hiç biri kucağıma oturmadı ne yazık ki.
sena şener'in annesi ve teyzesiyle fotoğrafı
-
allah affetsin şener şen diye okudum. linke basınca şener şen'in annesi ve teyzesini görmeyi umuyordum. ben çok yanlış gelmişim ya.
yaran diyaloglar
-
belediye otobüsünde bir amca ile aramda geçen diyalogda, yanıma doğru geldiğini görmem ile ayaklanıp;
ben: gel amca otur ben zaten inicem şimdi.
amca: burası mı rezerve edildi, ben daha önlerden bir yer ayırtmıştım ama heralde kapıldı... :)
ben:hönk
tabi çoğu kişi bu diyalogu duydu ama birkaç saniye tepki veremedi, meğersem amca patlatmış espiriyi. sonrasında otobüste gülüşmeler... tabi kimse 70'li yaşlarda amcadan böylesi zeka ürünü bir cevap ve sempatiklik beklemiyordu. o kadar alışmışız ki sen kalk ben oturucam tarzında olaya bakan yaşlı sinirli teyzelere...
tax free
-
"vergi iadesi" anlamındaki kavram.
hızlıca ve kolayca anlaşılması için "vergi" nin ne olduğuyla başlayalım. vergi, "vatandaş olarak devletten hizmet aldığınız ülkede, yapmış olduğunuz iş-alışveriş gibi mali (ekonomik) işlemlerde, devletin kullanımına sunulmak üzere (ve devletin siz sevgili vatandaşına hizmet etmesi amacıyla) faturaya eklenen ve sizden alınan meblağ"dır.
yani misal gidip ekmek alıcaksınız, ekmeğin asıl değeri 80 kuruştur, 20 kuruş da vergi kesilir ve siz ekmeğe "vergi dahil" 1 lira ödersiniz. sizin açınızdan ekmek 1 liradır.
ama aslen 1 lira değildir, 80 kuruştur, geriye kalan 20 kuruş "alışveriş yaptığınız ülkenin devletine gönderilir". (önemli nokta zaten burası)
şimdi gelelim "tax free" / "tax refund" meselesine. siz tc vatandaşı olarak yurtdışına gidip alışveriş yaptıgınızda, mağazada "aa siz bu ülkenin vatandaşı değilsiniz, sizden vergi almayalım biz" demezler, diyemezler. vergiler, faturaya otomatik olarak eklenirler. e ama ben tc vatandaşı olarak yurtdışındaki bir devlete niye vergi vereyim ki? bana hizmet vermeyen bir devlete durduk yere niye vergi vereyim? işte bu noktada tax free devreye girer yani vergi iadesi.
yurt dışında alışveriş yaptınız, ekmek aldınız. ekmeğe 1 lira para ödediniz ama biliyorsunuz ki bunun içinde oranın devletine gidecek olan bir vergi meblağı var ve siz o vergi meblağını geri istiyorsunuz. bu durumda alışveriş yaptınız mağazaya diyorsunuz ki:
ben yurtdışından geldim aha buyrun pasaportum, bana bu alışveriş işlemi için vergi iadesi (tax free) belgeleri hazırlar mısınız?
bu hazırlanan tax free belgeleri ve almış oldugunuz ürün ile birlikte (bu örnekte ekmek almış olduk, ama gerçek hayatta ekmekten vergi iadesi alamazsınız, yok öyle birşey, abartmayın)
"o ülkeden çıkmadan önce" gümrük işlemleri bürosuna (customs office) gidip, beyan ediyorsunuz, diyorsunuz ki:
ben bi halt yedım sızın ulkenızden alışveriş yaptım ve aha elimdeki belgede yazan meblag kadar devletinize vergi gitti, faturam burda, aldıgım ürün de burada bakın, şu belgeleri onaylayın da, ben de vergi iadesi kuyruguna girip verdiğim vergiyi geri alayım. (bu gümrük onayı zaruridir, kaçınılmazdır, onay almadığınız takdirde vergi iadesi mümkün değildir)
bunların tamamı siz henuz daha o ulkenın içindeyken oluyor!!! o ülkeden dışarı cıktıktan sonra o gümrük onayını alamazsınız. havalimanındaysanız ve pasaport kontrolunden geçtiyseniz, o ulke sınırı dışına cıkmış sayılırsınız, gumruk arkanızda kaldı, geçmiş olsun.
şimdi temele geri dönelim. tax free almak istiyorsanız şunları sağlamalısınız:
1) geçerli bir pasaportunuz olmalı
2) yurt dışından alışveriş yapıyor olmalısınız
3) alışveriş yaptıgınız yer size tax free belgeleri sağlayabiliyor olmalı.
4) alışveriş yaptığınız ürünlerin toplam meblağı, o mağaza için gerekli minimum alışveriş tutarının üzerinde olmalı. (misal, x mağazasından tax free alabilmek için en az 80 euroluk alışveriş yapmak gerekliyken, y&y mağazasında en az 150 euroluk alışveriş yapmanız gerekiyor olabilir. bu eşik değeri bildiğim kadarıyla devlet tarafından belirleniyor, pazarlık ederek değiştiremezsiniz)
5) alışveriş yaptığınızda ödeme sırasında tax free belgeleri isteyip doldurtun. bazı kısımları siz dolduruyor olabilirsiniz.
6) o ülkeden dışarı çıkmadan önce gümrük memurundan onay alın. (bunun için hem alışveriş faturasını, hem ürünü hem de tax free belgelerini isteyecekler)
bunları yaptıktan sonra, pasaport kontrolunden gönül rahatlığıyla gecebilirsiniz. paranızı, vergi iadesi gişelerinden alabileceğiniz gibi, çıkış yaptıgınız yerde bu tür bir gişe/büro yoksa, posta yoluyla göndererek de paranın kredi kartınıza gönderilmesini sağlayabılırsınız.
cevabı hayır olan sorular:
1) yurtdışından sipariş verdim, tax free alabilir miyim? hayır
2) dhl le geliyor, fedex le geliyor, uçarak geliyor kaçarak geliyor. hayır, tax free alamazsınız.
s: + e nasıl olucak?
c: - çok basit canım kardeşim, yurt dışına sen gitmiş olucaksın, faturayı bizzat sen, yurt dışında kanlı canlı ellerinle tutup vergi iadesi formu ve gümrük onayı alacaksın. başka yolu yoook.
s: + arkadaşım yurtdışından geliyor, ona sipariş verdiydim ben o zaman olmaz mı?
c: - o zaman arkadaşın yapıcak tüm bunları ve vergi iadesi alacak sen değil.
s: + ha tamam o zaman :)
birşey değil.
burak yılmaz
-
gol sonrasi sevinci cok itici. evet. deplasmanda rakibi susturuyor ve ronaldo'nun hareketini aynen kopyaliyor.
gozlerimiz 4-5 gol gerideyken deplasmanda gol atip rakibe sus isareti yapan pembe yanakli kezban tuncay sanli'yi ariyor.
bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi
-
ingiltere'de 1300-1600'lü yıllarda bugünkü futbola benzer bir oyun oynanıyordu.
-maçlar birbirine komşu olan 2 köy arasında oynanıyordu.
-sahada oyuncu sınırı yoktu. iki köydeki tüm erkekler aynı anda sahaya çıkıyordu. bu da aynı anda 200-300 kişinin sahada olduğu anlamına geliyordu.
-belli bir saha büyüklüğü de yoktu. iki köyü birbirine bağlayan orman veya boş arazi saha sayılıyordu. bazen oynanan sahanın büyüklüğü 4-5 km'yi geçebiliyordu.
-tam olarak iki köye eşit mesafede bir yerde toplanılıyor ve doldurulmuş domuz safra kesesinden oluşan top ortaya konuyordu.
-amaç topu rakip köyün meydanına ulaştırmaktı. bunu ilk yapan taraf maçı kazanmış oluyordu. yani bir nevi altın gol kuralı geçerliydi.
-çoğu zaman maçlar 8-10 saat kadar sürebiliyordu.
-oyunda hiçbir kural, hakem, faul...vs yoktu. rakibi durdurmak için ne gerekiyorsa yapılıyordu. bu yüzden özellikle aralarında düşmanlık olan köylerin maçlarında ölenler veya sakat kalanlar oluyordu. aralarında kan davası olan bazı kişiler de bu maçları fırsat bilip düşmanlarından intikam almaya çalışıyordu.
-bunun dışında her yerel bölgenin kendine ait kural ve gelenekleri vardı. ayrıca oyunun kural ve şekli de zaman içinde değişim göstermişti.
bbc'nin bununla dalga geçen bir skeci
(bkz: medieval football)
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
durakta bekliyorum. durakta 3-5 kişi var. karşıdan belli vücut geliştirmeyle uğraşmış biri sırıta sırıta geliyor. durakta oturan birinin yanına gidiyor. eski tanıdık olduklarını tahmin ediyorum. diyalog şöyle gelişiyor:
kaslı genç: selim naber ya tanıdın mı beni ?
duraktaki genç: ilyas sen misin olm? nolmuş böyle sana ya? kasilyas olmuşsun resmen ehe ehe. *
ne adamlar var ya. allah belanı vermesin selim. düşündün mü bunu daha önce ne yaptın. ben tutamadım kendimi güldüm orada şahsen. herkes güldü gerçi.
murphy yasaları
-
ne kadar geç kaldıysanız trafik o kadar sıkışıktır...
yolsuzluk yaparken dinlenecek şarkılar
-
(bkz: çal keke çal)
10 ayda lufthansa'yı satın alma planı
-
10 ay neden bekleyeceğiz ki, merkez bankası hemen çalışmaya başlarsa 15 milyar tl'yi 3- 4 gün içinde basar. 15 milyara lufthansa'yı aldıktan sonra 150 milyar bastırır gider boeing'i de alırız. matbaa bizim değil mi, basar basar tüm dünyayı satın alırız amk.
samsung galaxy s iii mini
-
(bkz: kısa samsung)
hepsiburada'da 1 tl'ye satılan bilgisayar
-
hemen fiyat alarmı butonuna tıkladığım bilgisayar. fiyat düşünce haber verecekler.
takip edilesi instagram sayfaları
-
yolda aldiklari kucuk saksaganla dostluk kuran muthis bir avustralyali aile. takip edilesi....
https://instagram.com/penguinthemagpie/
kripto paraları başıboş bırakmayacağız
-
bir yerde gelir varsa biz de varız. payımızı alırız. mealine gelen açıklama.