hesabın var mı? giriş yap

  • 90lı yılların ortalarına kadar süren acaip bir dönemdi. liseliler bilmez, sokakta elinde tefle çingene bir adam yanında kocaman bir boz ayıyla gezerdi. şimdi 48 ay banka kredisiyle alınmış yüzlerce arabanın doldurduğu sokaklarda kedi görmek bile zorken böyle bir sahneyi tahayyül etmek fazla sürreal kalıyor.

  • açılın doktor geldi. başlığı aradım taradım ama kimse bilgi vermemiş kökeni nedir, ne değildir diye. cadılar bayramı'nın kökeni keltlerin samhain festivaline dayanır.

    samhain bir kelt festivalidir. "yaz" ve "son" kelimelerinden oluşur. isminden anlaşılabileceği üzere esasında yazın bitişini ve soğukların başlangıcını temsil eder. keltler de tarih öncesi ve ilkçağ döneminde avrupa'da yaşayan bir halk, yaşadıkları bölge kuzey avrupa olduğu için orada soğukların ne denli keskin olduğunu tahmin edersiniz.

    samhain aslında bu festivallerin oluşmasını sağlayan bir çeşit şeytandır efsaneye göre. kelt'lere göre, 31 ekim gecesi, yılda bir kere ölüler alemi ve canlılar arasındaki sınırları oluşturan perde incelmektedir; o gece, samhain'in gecesidir. samhain'in uyandırılması için 29 - 30 ve 31 ekim'de üç ayrı kurban verilmesi gerekmekte. böylelikle samnhain yeryüzüne çıkar, buradaki ölüleri diriltir, hayaletleri canlandırır ve bu şekilde kıyamet başlar.

    cadılar bayramında kullanılan tüm ritüeller aslında bu antik çağlarda yaşanıldığı yazan efsanenin dönüştürülmüş halidir. örneğin; maskeler: cadılar bayramı'nda takılan maskeler, efsaneye göre aslında samhain'in insanları fark edememesi için yani ondan saklanmak için takılmaktaydı; kapıya bırakılan şekerler samhain'in karnını doyurmak için ve son olarak evlerin önüne konulan balkabağından kafalar ise ona tapınanların evlerini göstermek için kullanılıyordu. balkabakları, samhain'in müritlerini tanıması ve onlara zarar vermemesi için bir işaretti. bir geleneğe göre balkabaklarının içinde mum üç gün boyunca söndürülmezmiş, aksi yapılırsa samhain o evi altüst edermiş. yine efsaneye göre samhain yüzyıllar önce cehenneme gönderilmesine rağmen ritüeller devam etti...

    @kircheherly uyardı: antik kelt döneminde balkabağı yoktu, bunun için turp kullanırlarmış. zira balkabağı amerika kıtası'ndan gelen bir gıda. kökeni de meksika. bildiğimiz turuncu kabuklular kuzey amerika kızılderililerin yetiştirdikleri versiyonu imiş.

    kaynak: wikipedia ve azıcık da kahramangiller

  • belki milyarlarca dolar serveti olan bir adamın istanbul trafiğinde araba sürüyor olduğunu gördük bu sayede. bu zenginler zerre yaşamayı bilmiyorlar amk memleketinde.

    edit: gelen mesajlarda genel anlamda araba kullanmanın keyif olduğu ve sürülebileceği minvalinde şeyler yazıyor. eğer ki aziz bey bir ferrari ne bileyim bir bugatti falan sürüyor olsaydı bunu anlardım ama genel olarak "makam" aracı kıvamında kullanılabilecek manda kasa bir jipi kendisinin kullanıyor olması onu esenler'de 10 dairelik iki apartmanının inşaatı hala devam eden bir müteahhit seviyesine indiriyor. hatta bir de altında chevrolet captiva olsaydı tam olurdu. rispekt.

  • manevi bir zorunluluktur. kafa yukarı kaldırılır aynı zamanda kaşlar da yukarı doğru gerdirilir. binmeyecek olmanın sizi üzdüğünü anlatan bir ifade takınılır ve şoförün gözlerinin içine bakılır.

  • en baba yollardan birini babam kullanmıştır. şöyle ki karşı kuaförde yeni işe başlayan eleman babamın işyerine gelerek wifi şifresini istemiş. babam da bir şey lazımsa gel burda istediğin zaman bilgisayarı kullan cevabını vererek esnaf ve baba olmanın gereklerini yerine getirmiştir:)

  • sene 2002-2003 falan, üniversitedeyim o zamanlar izmir’de. tarsus’lu bir arkadaşım vardı onunla buluşacaktık, kordon’da rakı içecektik. buluşmadan 2 saat önce aradı abi benim memleketten arkadaşlar geldi, onlar da bize katılsa olur mu dedi. ben de hiç sevmem bu son dakika değişikliklerini, tanımadığım insanlarla takılmayı falan. küfrede küfrede tamam dedim. akşam gittim bunlar 3 erkek oturuyor, 2 tanesi (biri benim arkadaşım olmak üzere) zenci kadar esmer diğer çocuk da uzun boylu sapsarı bişey. neyse söylene söylene oturdum 4 erkek napcaz diye, arkadaş öbür çocukla tanıştırdı. sonra da kıvanç’ı tanıyosundur zaten dedi. o laftan sonra 1 dk. falan bakmışımdır adama yok ya çıkaramadım aynı bölümde miyiz diye sordum. arkadaş olm adam güzellik yarışmasında birinci oldu hiç mi görmedin amk dedi. ben de abi erkek güzellik yarışmalarını takip etmiyorum senin gibi diyerek aklımca lafı soktum arkadaşa. neyse uzun lafın kısası bütün akşam oturduk kıvanç anlattı durdu, gülümsemedim bile, 2-3 kez muhabbete girdim sadece. aslında adam da kötü niyetli değildi, benim sıkıldığımı anlayıp bana kişisel sorular bile sordu ama işte olmayınca olmuyo. yıllar sonra o kıvanç türkiye’nin en popüler insanlarından biri olurken ben de aynı meymenetsiz surat ifadem ile bu satırları yazıyorum.