hesabın var mı? giriş yap

  • devleti ve milleti bir kişinin malıymış gibi gösterme çabasıdır.

    insanların kazançlarına oranla çok yüksek miktarda ödedikleri vergilerin karşılığı maaş+faturadan muaflık olması gerekirken iki tane maskeyi kendi mallını bağışlar gibi gösterip siyasi şov yapıyorlar.

  • dün sahte gülüşlerim ve zor sebat edip saygıda kusur etmeden gerçekleştirdiğim eylem.

    ulan pezevenki görsen sanki kendi parasını veriyor bana. bir kasılmalar, bir gerinmeler, bir gevrek gevrek veriyim mi vermiyim mi sırıtması, aptal saptal espriler felan.

    vay arkadaş kimsenin karşısına elinde koz olmadan çıkmıycaksın. savunmasız olunca maskara oluyorsun bildiğin.

    buna bir çare bulunmalı.

  • hala gerçekleri böyle saklayabileceğini düşünen dünyayı anlamamış yönetimlerin hareketidir.

    istiyorlar ki onların dediği kadar bilelim, onların istediği kadar yaşayalım, onların istediği kadar olalım.

  • bmw 740ld xdrive m excellence
    bayi araç satış fiyatı: 745.000 tl
    ötv(%220): 1.639.000 tl
    kdv(%18): 134.100 tl(aracın kdv'si) + 295.020 tl(ötv'nin kdv'si) = 429.120 tl
    toplam satış fiyatı: 2.813.120 tl
    aracın almanya'daki satış fiyatı: 98.941 euro
    aracın türkiye'deki euro bazında satış fiyatı: 323.347 euro

    rakamlarda ruhsat tescil, mtv gibi detaylara girmedim, bayi satış fiyatını yaklaşık hesapladım.

    sonuç olarak; almanya'da dönercinin alıp binebildiği bir otomobili, türkiye'de öğretmen çift(çok kazanıyorlar ya) almayı bırak, aracın özel tüketim vergisinin katma değer vergisini ödemeyecek durumda.

    başlığın 2013 versiyonu için (bkz: bir otomobilden %174 vergi almak)
    başlığın 2014 versiyonu için (bkz: bir otomobilden %193 vergi almak)
    başlığın 2018 versiyonu için (bkz: bir otomobilden %210 vergi almak)

  • yumurtanın çok taze olduğunu gösteren işaretlerden biridir.

    sebebi de kabukla temas eden ak kısmın taze yumurtada daha elastik ve zarla bütünleşmiş olmasından ve hava boşluğunun daha az olmasından dolayıdır. zira yumurta zamanla tazeliğini yitirdikçe sarı kısmı kabuğa yaklaşır ve ak kısmını oluşturan tabakalar belirginleşmeye ve kendi içlerinde yoğunlaşmaya başlar. böylece zaman geçtikçe zar yumurta akından giderek ayrışır.

    (bkz: yumurtanın taze olduğunu anlama metodları)

  • radyumun korkunc yan etkilerinin bilinmedigi senelerde, hic bir tedbir almadan ve amerikan sirketlerinin hic bir zarari olmadigina dair temin edici telkinleriyle radyumla yuzgoz olan bahtsiz kadinlarin yuz ve cene kemiklerinde meydana gelen korkunc deformasyonlar yuzunden tip tarihinin sayfalarina gecmis korkunc teshisleridir.
    1900lu yillarin hemen ilk baslarinda paris'e giden amerikali bilimciye marie curie hatira olarak bir avuc radyum kristali verir. amerika ya donen bilimci, bir takim deneyimlerden ve karisimlardan sonra geceleri fosfor gibi isildayan bir boya elde eder. bu muthis bulusun karsisinda harekete gecen acik goz sirketler, gece gorunmesi icin levha yazilarini ve kol saatlerindeki rakamlari, yelkovani ve akrebi bu boya ile imal etmek uzere yeni bulus icin yeni is yerleri acip, yuksek ucretle isci calistirmaya baslar. cogunlugun kadin oldugu bu isciler, ciplak elleriyle tuttuklari ince fircalari kullanip, boyama ve yazma islerine girisirler.

    is verenlerin israrla radyumlu boyanin hic bir tehlikesi olmadigi israrlari altinda gonul rahatligi ile calisan kadinlarin cok gecmeden, disleri dokulmeye, cene kemiklerinde anormal derecede buyume ve korkunc deformasyonlar olusmaya baslar. o zamana degin inkar edilen radyum tehlikeleri arastirilmaya baslanir, mahkemeler kurulur, insanlar telef olur.

  • bu olay kadınlara default olarak geliyor sanırım. nasıl bir erkek olursanız olun bir kadın, karşısındaki erkeği çıldırtmayı çok iyi biliyor. siz çileden çıkıp böyle aşkın ızdırabını demeye başladığınız anda da yapıştırıyor cevabı işte gerçek yüzün. tamamen ince düşünen ve detaycı oluşunuzdan mütevellit bir şey söylersiniz ama onlar bunu evirir çevirir öyle çok başka yerlere getirirki allahta benim belamı versin dersiniz (bkz: ben bir turizm katiliyim allah benim belamı versin). kısacası ne söylerseniz söyleyin yada ne yaparsanız yapın karşınızda resmen çileden çıkarmaya programlanmış biri olduğunu unutmayın.

    kadın : canım çok beklettim mi?
    erkek : önemli değil aşkım, ben de gazetemi okudum.
    kadın : merak etmedin mi?
    erkek : neyi?
    kadın : tam bir saat geç kaldım ve sen beni merak etmedin öyle mi?
    erkek : aslında merak ettim, hem de çok.
    kadın : o yüzden mi oturup gazeteni okudun? ölüm ilanımı falan mı görmeyi umuyordun?
    erkek : ne yapsaydım, seni beklerken tırnaklarımı mı yiyecektim?
    kadın : tabii. bir telefon etmek aklına gelmedi değil mi? öldüm mü, kaldım mi, tinerciler mi saldırdı?
    erkek : tinerciler falan saldırmamış işte.
    kadın : pek bir kinayeli söyledin. keşke saldırsalarmış der gibi.
    erkek : şimdi benim anlamadığım, geç kalan sensin ama suçlu nasıl ben olabildim?
    kadın : şöyle ki; sen beni merak etmedin, arayıp sormadın. aynen böyle oldu.
    erkek : benim bildiğim geç kalacak olan arar, haber verir.
    kadın : ıyi ki de aramamışım. beyefendinin gazete keyfini bölecekmişim baksana.
    erkek : gazete okumasaydım ne saçmalayacaktın merak ettim şimdi.
    kadın : o zaman kesin arardım.
    erkek : yuh! iyice saçma sapan konuşmaya başladın sen.
    kadın : işinne gelmedi galiba.
    erkek : bak garson geliyor, ne içersin?
    kadın : canım bir şey istemiyor.
    erkek : çay?
    kadın : istemiyorum.
    erkek : ıhlamur?
    kadın : istemiyorum dedim ya.
    erkek : kök?
    kadın : ne kökü?
    erkek : zıkkımın kökü.

    edit: taze naftalin geldi uyardı. bu dialog yılmaz erdoğanın "haybeden gerçeküstü konuşmalar" kitabından bir alıntıdır.

  • çoğu çakma olduğundan ülkenin fakirlik boyutunu anlamanıza ve ne kadar şekilci olduğunu hatırlamanıza yardımcı olur.