ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
neden pahalı olduğu anlaşılamayan şeyler
-
(bkz: faber castell grip)
amk 18 lira diyorlar kalem için, uçlu kalem hem de, ucu ayrı para.
sen yorulunca bırakıyorsun, kendi yazıyor herhalde.
ya da bu kadar para ettiğine göre; yanlışları fark edip yazmıyor da olabilir.
lan yoksa????
edit: uyaranlar oldu. bu kalem çeşit çeşitmiş pahalı olana antrasit deniyormuş.
ben sadece 2 liralık simli çiçekli kalemler aldığım için bilemedim.
zeigarnik etkisi
-
insanlarin tamamlanmamis yasantilarini, tamamlanmis olanlardan daha once ve daha net bir sekilde animsama egilimidir. tamamlanmamis yasantinin doymamis olmasi ile alakalidir, rahatlama gerceklesmemistir, sonuca gidilmemistir. yasantinin tamamlanmasi veya sonuca gidilmesi sonucunda bir rahatlama ve doymusluk elde edilir. dolayisiyla tamamlanmamis yasantilar daha acik ve net animsanir. gunluk hayattan ornek verecek olursak "eski sevgilinin unutulmaması" guzel bir ornektir, hedefe gidilmemis, sonuca ulasilamamistir. bu etki dogrultusunda eski sevgili ayriligin ilk zamanlarinda fazlasiyla hatirlanir. ama zamanin unutturma ve duyarsizlastirma etkisi uzun vadede zeigarnik etkisinden cok daha baskin oldugu icin animsamalarin veya hatirlamalarin gucu azalir. ote yandan, yaygin olarak inanilan "evlilik aşkı olduruyor" dusuncesi bu etkinin sonuca gidilmesi sonucunda olusmustur. bireyler, yasantilarini tamamlamis, sonuca gidilmis bir rahatlama ve doygunluk yasanmistir. evlilik asamasinda cesitli aktivitelerle bireylerin birbirini tanimaya ve anlamaya calismasi, birbirlerine saygi gostermesi ve evliligin deger onceliklerinin belirlenmesi evliligi canli tutabilir ve evliligi saglam temellere oturtabilir.
ayrica
(bkz: tamamlama yasasi)
yüzüncü yıl marşını serdar ortaç'ın bestelemesi
-
"60 değil 70 değil 80 değil oh 90 değil
100 yıl oldu daha yürek atmaz değil
bu kalpte 100 yıl daha bitmez sevgin
gözü olanın gözü çıksın bebeğim
*
her taraf metrobüs vefasız olma kalbi kapalı
sevmiyorsan da atma taş, yürek hep coşkuyla atalı
bak 100 yıl oldu hemen kıskanma şaşkın yunan
yıllar oldu sırtakini unutalı sen derdine yan
*
cumhuriyetim benim canım bebeğim
tüm rejimler arasında seni tek geçer deli yüreğim
oh diyorsam şimdi 100. yaşına
vefasız padişahlar giremesin kanına
*
ne monarşi ne oligarşi belki aristokrasi
ama en güzeli halkın yönetimi
benim cumhuriyetim kızıl ötesi, aşıklar müzesi
100 yıl daha coşar, sanma tekler bu yüreğin füzesi"
*
söz-müzik-düzenleme: serdar ortaç
merve boluğur'un gördüğü psikolojik tedavi
-
—tamamdır merve hanım sildik.
—neyi sildiniz?
—murat dalkılıç'ı
—aaa olmadı ki bu! yine hatırladım ama.
erdal özyağcılar
-
yalan olmuş bak bak.
arap asimilasyon mağdurları öz türk inancı için "yalan oldu" diyor.
ne gunlere kaldık.
edit: şaman degilim.
el cerrahı yok denince nasıl yok diyen hasta
-
herşey bitti de doktorun günde 40 saat çalışıyorum lafına mı takıldınız? adam nöbet tutup ertesi gün de mesai yapıyor. ne demek istediği bu kadar belli iken hala algı kasıyorsunuz.
hırvatistan'da mandalina satan kız
-
başlığı görünce aklımda direkt virüse rağmen zor şartlarda sokakta mandalina satmak zorunda olan gariban küçük bir kız canlandı. fakat videoyu açınca gündemin bambaşka bir şey olduğunu gördüm. dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.
bikinili kız görünce yüzüne takke örten sporcu
-
yatıp kalkıp allahu akbar dedikten sonra bakara makara diye kuranla taşşak geçen zihniyette olmayan sporcudur.
kobe bryant vs michael jordan
-
1996'dan 2003'e kadar karşı karşıya geldikleri tüm pozisyonlar.
içinin pisliği yüzüne vuran ünlüler
karısı kızıyla rakı içen insan
-
babam ciddi anlamda alkolikti. her gün bir yetmişlik deviren insan. * ben beş yaşıma gelince ettiğim bir laf üzerine komple bıraktı. ilaç, tedavi, destek almadan. bir gece çok sarhoş geldi eve, annemin ve babaannemin tuhaf bakışları eşliğinde abdest aldı, salondaki aynalı büfenin üzerinde duran kuranı indirdi, yemin etti bir daha içmeyeceğine. gecenin bilmem kaçı. kimse inanmadı. ben inandım. beş yaşında bir velet olarak, payım vardı bu işte, nasıl inanmayayım?
içmedi de... hatta sarsıntılı geçen, tüm vücudunun kurdeşen dökerek tepki verdiği, mikrop kapmasın diye ispirto ile kaşırken her yerini, elinde kalan ispirtoyu içine çekerken utanıp kıvrandığı günlerin ardından bağımlılığı tamamen bitti.
bu defa da "sofra" günleri başladı. ailemdeki tüm ehli keyiflere kendi elleriyle sofralar kurdu, içkilerini aldı, onlarla sabahlara kadar sohbet etti. öyle bir meydan okuma. bir yudum dahi içmedi kendisi bir daha ama.
işte biz büyüdük. bara falan beraber gelir, bize ısmarlar, öyle seyrederdi. sadece bir kere, su kenarında rakı içen insanlara bakıp, "keşke ağzımla içebilseydim şu mereti" demişliği var ki, hepimizin içinde yaradır.
keşke be baba. seninle hiç karşılıklı keyif yapamadık baba kız gibi ama biliyorum ki kralını yapardık olsaydın. kralını yapardık, zamanında bokunu çıkarmasaydın. kardeşimle yapıyoruz şimdi bunu. annem de ne seversek onu koyuyor sofraya, ne istersek onu pişiriyor. görsen derdin ki, "ulen, karı benim yetmişlikleri tuvaletlere döktü, bahçe duvarlarında kırdı, çocuklara sofra kuruyor, başlarım öyle işe"
eee bizde de böyle*
köpektaparların skandal ses kaydı
-
köpektaparlar kötü insanlardır.
bütün insanlardan hatta kendilerinden bile nefret eden, aslında köpekleri hastalıklı egolarını tatmin etmek için kullanan kötü kalpli kişilerdir.
yaran tweet'ler
-
"amina nasıl bir isimdir ya çok mu düşünmüşler acaba ? - ne koyalım ? - amina koyalım."