hesabın var mı? giriş yap

  • net bir bilinç tanımına göre yanıtının değişebileceğini düşündüğüm sorudur. bu konuya ilgi duyup da bir şeyler öğrenmek isteyenlere john archibald wheeler'ı araştırmalarını önerebilirim. ben biraz daha farklı bir açıdan yanaşacağım.

    bilim insanlarının bakteriye veri depolayabilmesi gibi bazı deneyler burada da konuşuldu biliyorsunuz. verinin canlı bir varlığa aktarılmasına f fonksiyonu dersek, bu fonksiyonun tersini almayı başardığımızda kendimize dair bir şeyleri dijital ortama aktarmış oluruz. peki bu fonksiyon terslenebilir bir fonksiyon mu? öyleyse bile günümüzdeki teknoloji tersini almamıza imkan vermiyor gibi duruyor. ancak dediğim gibi önce kümelerin ve fonksiyonun net tanımı yapılmalı ki süreç hakkında fikir yürütebilelim.

    bir metin dosyasını ele alalım. boyutu küçüktür değil mi? word'de 2000 kelimelik bir yazınız 24 kb kadarcık yer tutabilir. bunu notepad'de yazarsanız daha az yer tutması lazım. görünmez bir katibin var olduğunu ve fi tarihinden beri insanların ağzından her çıkanı metin dosyası olarak bir yerlere yazıp kaydettiğini varsayalım. hah, tahminlere göre bu dosyanın büyüklüğü 5 exabyte kadar olacaktır. yani bir kentrilyon byte kadar. bir kelimenin boyutu 10 byte olarak kabul ediliyor. şimdi düşünün, zihnimizde neler var? geçmişe ve şimdiye dair vidyo görüntüleri (144 piksel falan da değil ha full+full hd), fotoğraf görüntüleri, dinletiler (ses dosyaları), geçmişe dair pişmanlıklar ve hesaplaşmalar, on dakika sonrasından tutun da on yıl sonrasına dek uzanan gelecek planları ve olasılık hesapları, bir yandan sosyal ilişkilerimize dair bir sosyal ağ yapısı, bir yandan her an maruz kaldığımız birçok uyartı, say say bitmez. daha bir de veri olarak tanımlayamadığımız ağrı hissi, koku algısı gibi durumlar var. buna buzdağının görünmeyen kısmı olan bilinçaltımızı da ekleyin.

    insan ömrünü ortalama 80 yıl kabul edelim, yukarıdaki bilgiler ışığında sizce ortalama yaşta, 40 yaşında olan birinin zihninde ne kadar veri olabilir? çok. şimdiye dek matematikte o büyüklükte bir sayı kullanıldığını zannetmem. e peki bunca bilgiyi nasıl bir bilgisayara aktaracağız? biraz büyük ve depolama hacmi geniş bir bilgisayar olması lazım. e daha bunun aktarma teknolojisi var, evet kızılötesini geride bıraktık ama yine de vaziyet belli. saniyede en fazla ne kadar veri iletebilirsiniz? diyelim ki saniyede 10 gigabyte veri aktarabiliyoruz, süper değil mi. nöron sayısına dayanarak insanın hafıza alanının 2.5 petabyte kadar olduğu söyleniyor, 2,500,000,000,000,000 byte civarı. eğer hesapta yanlışlık yapmıyorsam sırf hafızayı aktarmak bile 28 gün kadar vakit alıyor. 28 gün uzun bir süre, bu esnada birçok yeni bilgi daha eklenecektir zihnimize, ek olarak onların da aktarılması var. e bir de hayallerimizi, planlarımızı, algılarımızı falan ekledik mi ohooo ölme eşeğim ölme.

    işte, günümüzdeki teknolojinin pek elvermediğini düşünmemin sebebi buydu. ha bundan yaklaşık 35 yıl önce bill gates 640 kb hafızalı bilgisayarın herkese yeteceğini söylemişti. oysa şimdi 1.44 mb'lik disketin yüzüne bile bakmayız. zamanla yukarıda saydığım veri depolama ve aktarma sorunları da çözülecektir. eğer bilincin net tanımını yapabilir, nerede nasıl var olduğunu da saptayabilirsek, bilgisayara aktaramamak için ne sebep olabilir ki?

  • buradaki tavsiyeleri ve yöntemleri okuduktan sonra tecrübe kabilinde bir kaç madde de ben eklemek isterim:

    yeni başlıyorsanız; (sigaraya değil sarmaya)

    1- etrafınızda bu işi bilen insanların "kırmızı rızla kağıttan, samson kağıttan, drum kağıttan, o renkten, bu şekilden, şu çükten, bu kürekten uzak dur" demelerini katiyetle ve ısrarla kaale almayın.. bunlar kalın kağıtlardır ama sinirli ve sert öğretmen gibidirler.. çok azar işitirsiniz ama doğru şekilde öğrenmenize en yardımcı olanlar bunlardır.

    2- sarmayı öğrenirken, her zaman az tütün kuralına sadık kalın. bu kuralın iki yararı vardır, birincisi; eğer elinize yüzünüze bulaştırırda kağıdı yırtar, kapayamaz veya yuvarlayamazsınız, az miktarda tütün zayi olur. ikincisi ise; az miktarda tütünü sarmak daha kolaydır ve işin esasını ve parmak hissiyatını öğrenmek açısından yavaş yavaş artırmak her zaman esastır.

    3- tütünü paketten alırken bir kerede size yeterli olacak kadar tütünü almayı öğrenmek için kendinize göre bir ölçü belirleyin. mesela ben işaret ve orta parmağımı baş parmağımla birleştirdiğimde parmaklarımın ilk boğumlarının yukarısına geçmeyecek kadar tütün almayı hesapladım. eğer sonra pakete koymaya çalışır veya tekrar tekrar didiklerseniz paketin içine çok kırınıtı dökersiniz ve inanın bana kırıntı tütün kullanmaya çalışmak kadar sinir bozucu bir şey yoktur.

    4- ne yapın edin, tütünün kağıda eşit oranda ve yoğunlukta serpildiğinden, yayıldığından emin olun, çünkü bir kere yuvarladıktan sonra ortası şişkin, ucu ince, kıçı daha da şişkin bir şekildeki sigarayı yuvarlayıp kapatmak zanaat efendim zanaat! yani sigaranın olabildiğince düz ve eşit dağılmış sarılmasına dikkat edin. bu sadece sizin sarmanıza kolaylık sağlamakla kalmayacak aynı zamanda içerken bazen körük gibi asılmanızı bazen de küçük bir nefese bir araba duman dolmasını engelleyecektir.. her nefes eşit olur, keyifi daha güzel çıkar.

    5- filtre kullanın! bunu ne kadar vurgulasam az! yararları saymakla bitmez. sarmak ve yuvarlamak kolaylaşır, tütün daha rahat şekil alır, eliniz yanmaz, dudaklarınız yanmaz, sigaranın bitişine haber verir, tutup söndürmek için serin bir alan yaratır, elde tutarken oyun hamuru gibi şekilde değiştirmeyen bir sigara yaratmanıza yardımcı olur.. ve tabi sonunda o filtreye bir göz attığınızda bir hasktr nidasına sebep olur ki; en büyük yararı budur.. yalnız burda vurgulamak isterim, ocb'nin koçanla satılan zıvana kağıdı aynı şekilde filtre işlevi görmemektedir kendinizi kandırmayasınız!

    6- çok fazla kağıt değiştirmemeye çalışın. bunun en güzel yöntemi kağıdı alırken pintilik yapıp bir kutu almayın. bir kaç kutu alın ki ona sadık kalmak zorunda kalın. durduk yere kağıt değiştirmeniz, inanmayabilirsiniz ama elinizdeki hissi değiştirir, yeni kağıtla sararken ilk birkaç sigaraya bakıp bakıp "ulan nooluyo yahu?" demenize sebep olur.

    7- tabaka benzeri birşey edinin! insanlık hali, tütünü tabakaya koymasanız bile yanlışlıkla kağıdı soktuğunuz cebinizin üstüne oturuverirsiniz, üstünüze birşey dökersiniz kağıda da bulaşır, cebinizdeki başka birşey ezer mezer falan.. hem tabakaya filtrelerinizi de koyabilirsiniz, böylece kolay taşırsınız.

    ve şahsımca en memnun olduğum kombinasyon;

    kağıt olarak; yapışkanlı arap kağıdı (bulması zordur, ama vazgeçmesi de), kırmızı rızla, samson, mavi ocb, yeşil gızeh, turuncu rızla... mavi ocb ve yeşil gızeh'in köşeleri yuvarlak şeklinde kesilmiş oalrak gelir, sarıp yuvarlamaya yardımcıdır, efsanedir!

    tütün olarak;golden virginia veya old holborn (kim ne deserse desin, serttir ama drum kadar değil)

    filtre olarak; kendi zevkinize göre kesebileceğiniz filtreler veya rızla'nın hazır satılan kesilmiş filtreleri...

    en büyük uyarı: sarma sigara da normal sigara gibi zararlıdır... sadece sarmak meşakkatli olduğundan az içmenize sebep olabilir ama asla zararlarını engelleyemez.. bu bir keyif veya zevk işidir..

  • bir vakıf üniversitesinde derse arada sırada gelen, geldiğinde ise elinden jipinin anahtarını, sigarasını ve cep telefonunu bırakmadan dayı dayı oturan öğrencinin dersi aldığı süre boyunca ağzını bile açmaması, 8 hafta sonra hoca ona dersle ilgili bir soru yönelttiğinde
    -ya hocam arkadaşa 50 euro versem yerime o cevaplasa

    demesi ve tüm sınıfın donakalmasıdır.
    şahane hakkaten.

  • yıllar önce otomobili uzun yolda sürerken birdenbire arabanın anahtarını evde unuttum aq diyerek tüm ceplerimi karıştırdım.

    bulamayınca sağa çektim o an dank etti. anahtarın kontakta olduğu. 1-2 dakika güldüm kendime sanırım, anahtarı olmadan arabayı acaba nasıl sürüyordun şapşik diye.

  • aynı problem kopya adıyla günlük yaşantımıza sirayet etmiştir;
    zira sınavda önünüzde bir soru var ve doğru cevabı bilmiyorsunuz ama 5 şık var yani doğru cevabı bulma olasılığınız 1/5... ama o da ne öndeki arkadaşınız kıçını sağa kaydırdı ve siz onun cevap kağıdını gördünüz... ta taaa ama ya yanlış yaptıysa.. doğru olma ihtimali de söz konusu. ya yanlıştır ya doğrudur.. yani 1/2 şansınız var 1/2>1/5 direkman kopye çekilir

    not:7.5 senede bitirdim

  • dağılın cahiller açıklıyorum.
    olay şöyle: firma diyor ki cumaya gitmek isteyen varsa gitsin. bir kişi ben gidiyorum diyor kalan 3 kişi de o çalışmıyorsa ben de o gelene kadar çalışmam deyip içeride oturuyor. iki taraf da haklı.