hesabın var mı? giriş yap

  • annem ve babam 50'li yaşlarda. yaklaşık 40 yıldır âşık, tam 30 yıldır evliler..

    babamın adı sami. anneminki filiz..
    dün alışverişe gidip; birkaç parça birşey almak istemişler. tencere, tava, ıvır zıvır..

    bir mağazaya girip; fırın bakıyorlar. çeşit bol, fiyatlar değişik.

    - sami'm. bu daha geniş bak. bu olabilir.
    + fiyatı da geniş baksana. bu daha uygun değil mi hanım?
    - onlardan almam. dandik onlar. bak burdakiler de güzel sami'm. fiyatı da fena değil hem.
    + hani bakayım. küçük bu be hanım.

    sami'm, hanım, sami'm, hanım derken; fiyatı uygun bir fırında anlaşıp, almaya karar veriyorlar..

    - beyefendi fatura için soyisminizi de rica edebilir miyim?
    + demir.

    parasını ödeyip, fırını alıyorlar ve eve geliyorlar.
    faturaya bakınca; gülümseten bir hata farkediyorum..

    "samim demir"

  • kısaca rafael olarak bilinen rönesans sanatçısı raffaello sanzio tarafından çizilen atina okulu isimli eserde platon'un da vinci modeli üzerinden çizilmesi sonucu ortaya çıkan yanılgılardan biri.

    atina okulu isimli eser: görsel

    olay şu şekilde gerçekleşiyor:

    rönesans döneminden önce avrupa'da resim sanatı sadece ve sadece dini propaganda için kullanılabiliyor. bu sebepten rönesans öncesi resimler ya o dönemlerde basılmış kutsal kitaplarda ya da kiliselerdeki çizimlerde olabiliyor. böylelikle o dönemler yapılan resimler hep şapellerde, kiliselerde veya katedrallerde bulunuyor.

    rönesans döneminde ise italya'da bir aydınlanma hareketi başladığı için artık sadece dini bilgilerin değil, felsefe, hukuk ve edebiyat gibi alanlardaki bilgilerin de önemli olduğu ve dindar olunsa bile bu alanların da öğrenilmesi gerektiği fikri benimseniyor.

    bu dönemde italya'da üç büyük sanatçı var.

    bunlar leonardo da vinci, raffaello ve michelangelo.

    ( üzgünüm donatello )

    rafael kendisini bir sanatçı olarak değil, filozof olarak görüyor. daha doğrusu rafael aslında sanatçıların da filozof oldukları görüşünü benimsiyor.

    bu sebepten rafael'e göre da vinci ve michelangelo da kendisi ile birlikte filozof sınıfına giriyor.

    rafael 1509 yılında vatikan'da bulunan apostolik sarayı'nın birkaç odasının duvarlarını boyamak için vatikan'a çağırılıyor.

    bu odadaki duvara dört farklı resim çiziyor.

    bu resimlerin (aslında fresk deniyor bunlara) atina okulu ile aynı odada olanları sırasıyla kardinal ve teolojik erdemler, kutsal ayin tartışması ve parnassus isimli eserler.

    signatura odasının fotoğrafı 1 : görsel

    signatura odasının fotoğrafı 2: görsel

    rafael bu dört resimde teoloji, felsefe, hukuk ve edebiyat konularını işliyor.

    felsefe konusunu işleyen resim atina okulu resmi ve bu resimdeki kişiler antik yunan döneminin en etkili filozofları ve matematikçileri.

    rafael kendisinin ve dönemin sanatçılarının filozof olduklarını düşündüğü için resmi çizerken filozofların yüzlerini dönemin sanatçılarını model alarak çizmeye karar veriyor.

    bu sebepten resimde platon'u da vinci'nin yüzü ile, heraklitos'u michelangelo'nun yüzü ile, öklid'i donato bramante'nin yüzü ile ve apelles'i de kendi yüzü ile çiziyor.

    yani aslında bu resimdeki filozoflardan dördü o dönemde yaşamış sanatçıların resimleri.

    resmin tam ortasında bulunan ve eliyle tanrıyı işaret eden platon, aslında leonardo da vinci'nin şu resminden esinlenerek çiziliyor: görsel

    ancak bu durum pek bilinmiyor ve bu resim çok ünlü bir resim olduğu için zaman içinde filozoflar bu resimdeki halleri ile bilinmeye başlıyorlar.

    bu sebepten günümüzde google görsellere platon yazdığımız zaman bir sürü da vinci portresi ile karşılaşıyoruz: görsel

    ileri okuma için:

    atina okulu wiki

    resimdeki tüm filozoflar

    rafael odaları

  • mükemmel şöförleri, sizi sıcacık bir gülümsemeyle karşılayan muavinleri ve kitapsız yapamayan elit yolcularıyla büyüleyen yalnız ve güzel otobüs hattı.

  • çok ilginç gelen insanlardır bunlar.

    saç kestirmez kenarda oturur ve berberle sohbet eder. ya da saç kestirir ama hiç para ödemez. emlak, toprak yer köy konularından konuşurlar ve giderler.

    her berberde istisnasız olur bunlar. her seferinde yanılırım ve sırada zannederim bu adamları ama öğrenirim ki müşteri değil bu kişi.

    kim bunlar acaba lan.

    edit: şokenzi oldum. başlığı açıp unutmuştum pek iplenmez diye ama meğer ne çok fark edeni varmış bu herifleri. seviyorum lan seni sözlük.

    edit: başlığım taşınmış. kimsenin bulmadığı bir şey buldum diye sevinmiştim. gözüne dizine dursun ssg al kırdın işte kırdın.

  • "doktorların doktoru metin abimiz" dedi acun.
    adam 120 gün kırık çıkık yanık yırtık bulantı grip herşeye su ve buzla müdahale etti.
    gururlu edit :
    bu sene doktor sprey kullanıyor.
    ekşinin gücü :)

  • gerçekten de yazılarından yansıttığı gibi bir ruh hali varsa görüldüğü anda sokak değiştirilmesi vaciptir.

    çocukluğuna inelim;

    baba: oğlum git şu bakkaldan bir gaste al da gel.
    g.y.b: bir türkçü asla emir almaz çaşıtlık yapma.
    baba: ne diyorsun ulan sen?
    g.y.b: aptal aptal sorular sorma. ne dediğimi anlayamadıysan burada işin yok, sen git 4 harfliler gelsin.
    baba: hanım katanamı getir
    g.y.b: bir türkçüyü japon kılıcıyla öldüremezsin, hun yayı yok mu?

  • sanatın müzik, dinen haram. 1400 yıldır böyle. sen naptın, sırtını seküler laik kitlelere yasladın, dinen yasak olan sanatını gönlünce icra ettin, ününe ün şanına şan kattın, hatta cumhuriyet kazanımlarının gölgesinde aklın erdiğince siyaset yaptın. bu kazanımların steril koruyuculuğu altında istediğin gibi borunu öttürdün. kimse seni tehdit etmedi, mahkemeye vermedi.
    sen naptın peki aptal oğlu aptal sezen, gittin sana bu şartları sağlayan sekülerizme savaş açmış, varoluşundaki tüm değerlere düşman akp takımına yanladın. yok iki cihan dedin yok lekeli dedin. kimdi bunlar? senin konser üstüne konser verdiğin rumelihisarı sahnesinin ortasına mescid dikelten tiplerdi.
    yahu hiç mi utanmadın hiç mi sıkılmadın bu heriflere payandalık etmeye?
    al şimdi sana kapak oldu. harcamak için şeytanla işbirliği yaptığın rejim zamanında bir kez olsun dilini koparmaya kalkan olmamıştı, tepemize çıkardığın kişiler bugün en tepe makamdan tehdit ediyor seni.
    ve bokum diyemiyorsun. gık diyemiyorsun. sıfır ses. sıfır tepki. cesaret tartısında aynen bir sümüklüböcek kadarsın. kim koruyacak seni şimdi. referandumda canına ot tıkattırdığın mahkemeler mi, tarikatçılarla doldurulan polis kadroları mı asker mi. lekeli ilan ettiğin bizler mi.
    zavallıcık. üç kuruşluk aklınla geldiğin nokta bu işte. yaa sezencik. işte durumlar böyle.

  • sahibinden.com'da satılan nokia 3310'dur. adam anasından babasından, varsa evladından utanmamış, nokia 3310 için 30 bin lira fiyat çekmiş. antika diyor, koleksiyon diyor 11-12 senelik telefon için.

    (ilan yayından kaldırılmış. ekran görüntüsünü almıştım.)

    http://tinypic.com/r/30vkgsg/8

    (http://www.sahibinden.com/…s-efsane-187733558/detay)

    bu maalesef bize has durumlardan biri. "nasıl olsa satacak enayi bulurum" mantığı...

    üşenmedim, ebay'de araştırdım. orada satılan en pahalı nokia 3310 şu: http://www.ebay.com/…ell_phones&hash=item3a8670ed50

    şimdi al fiyatı 121 dolar. bizimkiyse "bunca yıl elimde tuttum. illa ki birini çarparım" diyor.

    daha dün show haber'de gördüm. çocuk 129 liraya iphone 5s söylemiş, oyuncak telefonla armut gelmiş. baba da mağdur mağdur konuşuyor "insanı meyve sebze gönderip rencide ediyorlar bir de. en çok ona bozuldum" diyor. kardeşim armutla rencide olana kadar, bin beş yüz liralık telefonu 129 liraya alabileceğini düşünerek sen zaten kendini rencide etmişsin.

    yine dün adamın biri iphone üzerinden sömürü hesabı çıkarmış, sadece fabrikada çalışan işçi üzerinden iphone üzerinden edilen karı hesaplamıştı.

    nokia 3310'a 30 bin lira isteyen adam da, 129 liraya 1500 liralık aleti alacağını sanan adam da hep aynı zihniyetin ürünü kardeşim. emeğin, ederin, değerin bir anlamı yok. çarpan çarpana. halen neyi koparırsan yanına kar kalır mantığında hayatta kalmaya çalışıyor insanlar.

    iki ay önce bir taksiye binmiştim. her zaman 29 lira tutan yol 37 lira tuttu. "kardeş bu ne?" dedim. "ney ne?" dedi. elimle de taksimetreyi gösteriyorum, sanki lavuğa atom çarpıştırıcısı uzattım da soruyorum bu ne diye.

    - fazla yazmış bu.
    - ne demek fazla yazmış. ne yazıyorsa o?
    - kardeşim, her gün geldiğim yol. her gün 29 lira yazıyor da bugün nasıl 37 lira yazdı.
    - haa. abi bu arabanın tekerlekleri büyük biliyorsun cip ya (dacia'dan bahsediyor cip diye logan mıdır ne boktur) o yüzden fazla atıyor.
    - birader teker büyük olunca daha az devir yapar, tekerin küçük olması lazım daha fazla atması için.
    - ya ben seni mi dolandırıyorum abi?
    - ne yapıyorsan yapıyorsun, fazlasını vermiyorum. başına iş alma beni inada bindirip.
    - ya tamam tamam.

    bu qnet mi ne vardı bir ara? milleti fahiş fiyatlara piramit sistemine alıyorlardı, ondan sonra da göstermelik dandik bir saat veriyorlardı yok antika, yok bilmemne diye. millet baktı ki 7 ayda milyoner olamadı, o işler öyle kolay değil, başladılar sağda solda saatleri antika diye satmaya. kendilerine söylenen yalanları millete söyleyip paralarını çıkarmaya çalıştılar. örgütlenip, hak arama da yok, nasıl çarptılarsa, öyle çarpıp, kendi belini doğrultmaya çalışıyorsun.

    aah ah.