hesabın var mı? giriş yap

  • etkileşim almak için sallıyor. yorum atmayın, adam aç kaldı iyice saçmalıyor.
    böyle trolleri biz büyütüyoruz. yorumlara bakıyorum %90'ı dediklerine karşı çıkıyor.
    bu yorumlar sayesinde etkileşim alıyorlar. hiçbirine cevap vermeyin.
    "acaba ne demiş" diye tıklamayın bile.

  • alttan ders alır gibi her şampiyona'da aynı takımlarla oynuyoruz.

    rusya gelseydi eğlenceli olabilirdi aslında.*

  • literatüre shower effect(duş etkisi) şeklinde geçmiş, bilimsel altyapısı olan bir tespittir.

    kulaklığımızı takıp yalnız başımıza yürüyüş yaptığımızda, uyumak için yatağa geçip sessizliğe kendimizi bıraktığımızda hatta banyoda tuvaletimizi yaptığımız sırada bile elbet bir aydınlanma yaşamışsınızdır.
    arşimet örneği verelim:
    --- spoiler ---

    arşimet'in suyun kaldırma kuvvetini nasıl keşfettiğinin hikayesi çok güzeldir. rivayetlere göre; syracuse kralı hiero, bir savaştan zaferle ayrıldıktan sonra halkı için tapınak yaptırmaya karar verir. bu tapınakta ayrıca bir kez daha krallığını ilan edeceğinden altın defne yapraklarından oluşan bir taç yaptırmak ister. bu isteğini yerine getirmesi için tuttuğu bir altın ustasını tacı yapması için görevlendirir ve ustaya bunun için gerekli miktarda altın verir. fakat birkaç gün sonra, altın ustasının tacı saf altından yapmadığından şüphelenmeye başlar. bunu öğrenmek için ise kuzeni arşimet'i görevlendirir.
    yaşadığı dönemde ünlü bir matematikçi, fizikçi ve mühendis olan arşimet, kralın problemini çözmek için gece gündüz düşünmeye başlar. günlük banyosunu yapmak için gittiği hamamda, hala altın tacın akıbetini düşünürken, kendini küvetin içine bırakır. bu sırada dışarıya suyun taştığını gören arşimet, neden bunun olduğunu anlamaz ve kendini biraz daha suya batırır. daha çok suyun dışarı taştığını fark eden arşimet, kral hiero'nun problemini çözdüğünü anlamıştır. bu sırada yunanca 'buldum' anlamına gelen 'evreka' diyerek hamamdan dışarı koşmaya başlar.
    --- spoiler ---

    bir sorunun cevabını ararken, geçmişinizde hatırlamaya çalıştığınız bir anıyı veya yeni fikirler ortaya çıkarmak istediğimizde hepimizin tıkandığı olmuştur. kiminiz yemek yaparken, kiminiz oyun oynarken, kiminiz spor yaparken kiminiz ise duş alırken aradığını bulmuştur.
    peki ihtiyaç duyduğumuz bilgiler neden istediğimiz anda değil de hiç beklemediğimiz anlarda geliyor?

    bu aktivitelerin ortak noktası, beynin serbestçe düşünebileceği ve dış dünyadan zihinsel olarak uzaklaşabileceği ortamlardır. buna orta derecede ilgi çekici faaliyetler deniyor.

    duş sırasında beyin gürültüsü azaldığından dolayı daha iyi düşünebilir ve daha kreatif olabiliriz. duş alırken vücudumuzda düşük yoğunluklu endorfin salgılarız. bu da daha rahat ve daha huzurlu hissetmemize yardımcı olur. ayrıca duş alırken konsantrasyonumuz bozulmaz ve beynimiz serbestçe düşünebilir, yeni fikirler ve kreatif çözümler üretebilmemize olanak tanır.

    duş almanın beyin fonksiyonlarına olumlu etkisi, bilimsel olarak da desteklenmektedir ve bu yüzden duş almanın, güzel bir fikir bulmakta iyi bir yol üstlendiği söylenebilir. orta derecede ilgi çekici faaliyetlerin en büyük ortak özelliklerinden birisi de çoğunda yürüyor olmamız. hepinizin gözünde, aniden oturduğu yerden kalkıp volta atarak düşünmeye başladığı bir anısı canlanmıştır eminim.

    1000'den fazla kişinin katılımıyla yapılan araştırma sonucunda katılımcıların %30'u duştayken, %13'ü yolculuk yaparken, %11'i ise spor yaparken bu fikirlerin aklına geldiğini belirtmiş.

    bu aktivitelerde bulunurken yaratıcı düşünmemizi sağlayan bir diğer etmen ise beynimizin ventral striatum isimli bölümüdür. motivasyon, ödül beklentisi ve keyifle ilişkili olarak yapılandırılmıştır ve yaratıcı, özgün fikirlerin üretilmesi sürecinde de rol oynar.
    yapılan araştırmalarda beynin bu bölümü engellendiğinde sorulan sorulara yanıt veremeyen katılımcılar, bu bölüm tetiklendiğinde ise oldukça yaratıcı ve yenilikçi cevaplar vermiştir.

    duş alma faaliyetimizden örnek vermeye devam edersek duş sırasında beynin; stres seviyesini, dikkat dağınıklığını azaltması, serotonin seviyesini artırması ve ritmik sesler gibi faktörlerin bir kombinasyonunun etkisi sonucu, ventral striatum'un aktivasyonu sağlanır. bu, beynin yaratıcı fikirler üretmesi için daha uygun şartlar sağlamış olur.

    tüm orta derecedeki ilgi çekici faaliyetler için farklı etkenler olsa da siz de bu yöntemlerin biriyle veya kendi tarzınız ile beynin bu bölgesini tetikleyerek daha akıcı, sıra dışı, kreatif bir şekilde düşünmenize olanak sağlayabilirsiniz.

    kaynak
    kaynak

  • evrendeki ilk oluşumundan biraz bahsetmek istediğim element.

    hemen söyleyeyim, aşağıda anlatacaklarım simülasyon, gözlem ve hesaplamaların ortak bir sonucu. evrenin ilk anı hakkında kesin bir bilgimiz yok ama hemen sonrasında ilişkin birtakım yaklaşım ve tahminlerimiz var.

    evrende ilk hidrojen atomu ortaya çıkana kadar çalkantılı bir dönem yaşandığını söyleyebiliriz. büyük patlama'nın hemen peşinden evrene baktığımızda gördüğümüz ilk şeylerden biri kuarklar. kuarklar, elektrondan bile daha küçük olan, proton ve nötron gibi hadronları oluşturan atom altı parçacıklar. bunlar günümüzde serbest olarak dolaşamıyor. çok güçlü şekilde birbirilerine bağlı kalıyor ve başka parçacıkların ortaya çıkmasını sağlıyorlar. buna rağmen evrenin ilk anlarındaki yüksek sıcaklık ve yüksek enerjili ortam, kuarkların serbest dolaşımına imkân tanıyordu ve ortalıkta dolaşanlar, bu serbest kuarklardı.

    elbette evren, büyük patlama anındaki kadar sıcak kalmadı ve her saniye gittikçe soğudu, enerjisi de düştü. bu sırada kuarklar da birbirleriyle bir araya gelmeye başladılar. 3'er kuarkın bir araya gelmesiyle protonlar ve nötronlar oluşmaya başladı. normalde kuarklar bunlar dışındaki hadronları da oluşturabilir ama en kararlı olan hadronlar bu ikisidir. bu nedenle günümüzde hâlâ varlar ve evrende hidrojenin en fazla görülen element olmasının nedeni de bunlar.

    hadronlar oluşurken, parçacık - anti parçacık çiftleri de oluşmaya başladı. protonun anti parçacığı anti proton, nötronun anti parçacığı ise anti nötrondur. fizikte bir parçacık ile onun anti parçacığının bir araya gelmesi, birbirilerini yok etmeleri ve ortama enerji salmalarıyla sonuçlanır. yalnız burada sayı bakımından parçacıklar lehine bir ağırlık olduğundan, yani anti parçacık sayısı daha az olduğundan, normal parçacıkların büyük bir kısmı, anti parçacığıyla birleşip yok olmadan yaşamına devam edebildi ve evren de bugün bildiğimiz şekliyle günümüze dek ulaşabildi. bu simetri kırılmasının neden gerçekleştiğiyle ilgili çalışmalar sürüyor. çiftlerin bir kısmı yok olurken, geriye kalan normal parçacıklar (yani proton ve nötronlar) birbirleriyle etkileşime girmeye başladı.

    proton ve nötronların etkileşime girmeleri, bazı tepkimeler sayesinde elektron ve anti parçacığı olan pozitronların da oluşumuna imkân verdi ancak bunlar da birbirinin çifti olduğundan, bir kısmı birleşerek yok oldu.

    bu sırada evren soğumaya devam ediyordu. nükleer füzyonun mümkün olduğu aşamaya gelindiğinde proton ve nötronlar ilk füzyon tepkimelerini gerçekleştirmeye başladı. döteryum ilk kez bu aşamada ortaya çıktı ki bu, hidrojenin bir izotopudur.

    ortamda döteryum arttıkça bu kez döteryum - nötron etkileşimleri de başladı. bunun sonucunda da hidrojenin bir diğer izotopu olan trityum doğdu. tüm bunlar olduğunda tahminen evren henüz 200 saniye gibi bir yaştaydı. artık füzyon mümkün olduğu ve ortamda hidrojen de oluştuğu için, helyum, lityum gibi daha ağır sayılan elementler de yavaş yavaş oluşmaya başladı. ilk oluşan element olması nedeniyle hidrojenin oranı oldukça fazlaydı. hemen arkasından da helyum geliyordu ki bu nedenle de galaksilerdeki cisimlerin, özellikle yıldızların çok büyük kısmı (%70'ten fazla) hidrojenden ve (%25 civarında) helyumdan oluşuyor.

    ***

    burada akla şu soru gelebilir: evrendeki hidrojen bitebilir mi?

    yıldızlar enerji elde etmek için öncelikli olarak hidrojeni kullanıyorlar. çekirdeğindeki hidrojeni bitiren yıldız eğer küçük kütleliyse hemen, büyük kütleliyse birkaç füzyon ürünü daha ürettikten sonra ölüyor. bu yıldızlardan geriye kalanlar uzaya dağılıyor ve yeni yıldızları oluşturuyor. bir yıldızın %70-75'i hidrojen olsa da yıldızın tükettiği hidrojen bunun tamamı değil. yeni oluşan yıldızların yine %70'ten fazlası hidrojenden oluşuyor.

    evrende hidrojen üreten farklı mekanizmalar da var ama tabii ki büyük patlama sonrası erken dönemde üretilen kadar bol hidrojeni üretebilen bir şey yok. yıldız oluşum hızı da o aşamaya göre oldukça düşmüş durumda.

    sonuç olarak, her ne kadar üretim az, tüketim ona kıyasla fazla da olsa çok yakın dönem için konuşursak evrendeki hidrojenin tamamen tükenmesi gibi bir ihtimal görünmüyor.

  • başlığı görünce aklımda direkt virüse rağmen zor şartlarda sokakta mandalina satmak zorunda olan gariban küçük bir kız canlandı. fakat videoyu açınca gündemin bambaşka bir şey olduğunu gördüm. dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.

  • bir sürü kişi mühendis ve yazılımcı demiş.

    şirkette sadece bizim katta yaklaşık 80 tane erkek bilgisayar mühendisi var. 50 tanesi bekardır. kandırmayalım birbirimizi. niye bekarız biz o zaman ?