hesabın var mı? giriş yap

  • köydeki tavuğun bile maruz kalmadığı bir harekete maruz kalmış gariban hayvancağız. nasıl da şaşkın bakıyor.

    -al sana pide, ye.
    -abi ben zarifliğin, inceliğin simgesiyim.
    -sen yemezsen ben yiyorum.

  • çoğunuzdan yaşça büyük bir abiniz olarak kendisi vesilesiyle size önemli bir tavsiyede bulunacağım oyuncudur. sadece sporda değil, hayatın her alanında birisinden veya bir düşünceden ölesiye nefret etmek insaflı bir bakış açısı geliştirmeyi engeller. çünkü belki hitler vb. insanlar hariç hiç kimse tamamen kötü olamaz. mesela, toprağı bol olsun, kobe öyle çok sevdiğim bir oyuncu değildi. oyun stili çok bencil ve bazı davranışları yapmacık geliyordu. ama çalışma azmi, iş disiplini ve kazanma hırsını fazlasıyla takdir ediyordum.

    ……….

    vücuduna, takım sporları baz alındığında çok ciddi yatırım yapan üç sporcu var benim bildiğim: cristiano ronaldo, lebron ve tom brady. amerikan futbolunun doğası gereği sonuncusunu hariç bırakalım, çünkü zaten oyun kurucuların çoğu 35-40'ına kadar oynayabiliyor nfl'de. ronaldo'nun onca yatırıma ve lebron'dan bir yaş küçük olmasına rağmen iki senedir nasıl çöktüğünü gördük. birinci sınıf ligden bir anda beşinci seviyeye falan düştü. elbette paranın peşinden gitti ama şampiyonlar ligi'nin ikinci seviye takımları bile istemedi kendisini. lebron ise sağlıklı olduğunda hala ligin en iyi oyuncularından birisi ve bu sene all-nba üçüncü takımına seçilmesi bir gösterge.

    bu adamın hayatında nba basketbolcusu olarak geçirdiği süre, çocukluk ve gençliğinden daha fazla. belki de seneye oğluyla aynı takımda oynayacak. işin tuhafı, oğluyla ilk resmi maçlarında sahaya çıktıklarında muhtemelen oğlundan hala daha iyi durumda olacak.

    lebron ayrıca, lisedeki sevgilisiyle evli, ismi herhangi bir skandala karışmamış, sosyal meselelerle ilgili, doğduğu şehre çok ciddi eğitim yatırımları olan birisi.

    ……

    insanlar bir sporcudan nefret ediyorsa, çok büyük ihtimalle o sporcunun rakibini destekledikleri içindir. ben eskiden jordan hayranıydım. onu geçmesin diye bu yüzden hiç desteklemedim kobe'yi. ama nefret de etmedim. hatta belki gizli bir hayranlık duymuşumdur yukarıda saydığım sebeplerden ötürü. hele vefatından sonra çok pişman oldum sağken daha çok sevemediğim için.

    bir sporcuyu desteklemek din değil ki, aynı sporu yapan diğer sporcuları desteklemek mümkün olmasın. bir insanın birden fazla dondurma çeşidi sevmesinde ne kötülük olabilir?

    farklı renkler iyidir.

    edit-1: lebron ve cr9 arasında sadece iki ay falan fark varmış. hawkman'a teşekkür ederim.

    edit-2: son paragraftaki din örneğini biraz açayım. ben şahsen bütün ana akım dinlere hoşgörü gösteren ama neticede içlerinden birini takip eden birisiyim. bir din mensubu olmak bile diğer dinleri reddetmeyi gerektirmiyor.

  • 5bin lira alip istanbulda kirada oturup bir de ailesine bakiyorsa, lcw den giyinebildigine sukur edebilmelidir

  • sunay akından dinlediğim fıkradır.

    güney amerika ülkelerinden birinde darbe olur. toplumdaki bütün okumuş eğitimli kültürlü insanlar hapislere doldurulur. aradan bir yıl geçer ama mahkumlara yakınlarıyla görüşme izni verilmez. 1 yıl dolunca mahkumlara, ailelerinden sadece bir kişi ile görüşme hakkı tanındığı söylenir. mahkumlardan birer isim yazmaları istenir. mahkum bir şair ise hapise girdiği zamanlarda henüz 7 yaşında olan kızının adını yazar.

    görüş günü gelir çatar. kız çocuğu görüşme odasına girer. elinde bir kağıt tutmaktadır. kapıdaki görevli kızın elindeki kağıdı ne olduğunu sorar. çocuk, onun bir kuş resmi olduğunu ve babası için çizdiğini söyler. gardiyan bir hamleyle kızın elindeki kağıdı alır ve paramparça eder ve kuş resminin yasak olduğunu söyler. kız babası ile görüşeceği masaya gelip oturur ama hickira hickira ağlamaktadır. bütün yıl kızı ile görüşmeyi bekleyen baba ise sahip olduğu beş dakikayı kızını teselli etmekle geçirir.

    aradan bir sene daha geçer. mahkumlardan tekrar birer isim yazmalarını isterler. aynı şair yine kızının adını yazar. bu görüşmede kızı 9 yaşına girmiş olacaktır. görüş günü gelir çatar. kız görüşme odasına girer. tıpkı geçen seneki gibi bu yıl da elinde bir kağıt tutmaktadır. gardiyan yine bir hışımla kağıdın ne olduğunu sorar. kız ağaç resmi olduğunu söyler. görevli hemen önündeki kılavuz kitabı açar. yasaklı resimler sayfasına uzun uzun bakar. ağaç resminin yasak olmadığını fark edince suratsız bir şekilde kıza babası ile görüşebileceğini söyler.

    kız çok mutlu bir şekilde babasının yanına gelir. babasına hediye olarak getirdiği ağaç resmini babasına uzatır. babası çok sevinir resme bakar ve şöyle der; ne kadar da güzel bir resim bu. yaprakları var dalları var köklerieri var. meyveleri de varmış. ne meyvesi kızım bunlar?

    - ne meyvesi babacim. onlar meyve değil. onlar kuş. ağacın içine gizledim, der.

  • ilk kez gidenlerin kültür şoku yaşamalarının doğal olduğu şehir. muhtemelen ilk kez kültür görüyorlar çünkü.

    ayrıca her yer leş gibi, hepimiz pislikten kokuyoruz.

  • "biz ...."
    "allah'tan korkarız, kuldan korkmayız"
    "acun abi"
    "sahaya gömerim/gömeceğim/gömdüm"
    "acun abi"
    "geçen sene ......"
    "..... ile kader ortağıyız"
    "acun abi"
    "biz, adamız"
    "adam olana ......"

    (hareketler: boğaz kesme, adu ket, maymun dansı, bayrakla bilimum hareketler)

    "acun abi"

    (bkz: özetleri izlediniz)

  • çiftçiye "ananı al da git" diyenin küstah arap elçiye "yatırımını al da git" demesi mümkün olmadığından dolayı gerçekleşen tehdittir.

  • 40 yılda bir olabilecek, hoş bir tesadüf. her iki tarafında absürt bir durumu olgunlukla karşılaması da hoş olmuş.

    ben mesela şimdi bir düşündüm de, bundan 50 sene sonra birisi aynı şeyi volkan demirele sorsa muhtemelen bastonu kafaya yerdi.

  • bugün tanıdık bir a101 çalışanından da duydum, bana yakındı. artık 7:30 da başlamak üzere 13 saat çalıştığını söyledi. bunun için ek ücret de almıyorlarmış. vatandaşın alın teri kutsaldır, işverenleri çalışanlarının seslerine kulak vermeye davet ediyorum.