hesabın var mı? giriş yap

  • bir dönemdir (yaklaşık 3 sene olacak) kendimi sadece işe vermiştim. bu pandemi süreci başladığından bu yana da resmen işte yatıp kalktım. ama gelin görün ki covid pozitif olduğumu öğrendim beş gün önce.

    bir şeyim yok hafif atlattım, bel ve baş ağrısı oldu sadece, o da birkaç gün.

    10 gün evdeyim, bu yüzden ve sosyal medyayı takip ediyorum, ama izlediğim bir video gerçek anlamda ciğerimi dağladı. kalbim acıdı, çok acıdı arkadaşlar.

    video

    teyze 65 yaş üzeri olduğu için otobüsten indirmek istiyorlar, ve teyze konuşmaya başlıyor.

    - maske takılı, hasta da değilim. 3 tane merdiven sildim geldim ben. 3 tane merdiven sildim, hasta adam siler mi? benim işim var, ben çalışmasam açım!

    daha ne olsun, bu dünya hala nasıl ayakta duruyor, hala nasıl yıkılmıyor aklım almıyor.

  • kısaca anlatmak gerekirse izmir’den istanbul’a gitmek için bindiğimiz kamil koç otobüsündeki muavinin, o gün hiç alkol almamış olmamıza rağmen, bagaja verdiğimiz çantamızın yan gözündeki uzo şişesinden dolayı bizi sarhoş olmakla itham edip, nasıl anladığını sorduğumuzda da "ben gözünden anlarım, almıyorum sizi otobüse" diyerek herkesin içinde iğrenç bir üslupla bizi otobüsten kovması rezaleti.

    detayları merak edenler için olaydan sonra sıcağı sıcağını yaşadıklarımızı anlattığımız video

    muavinin saldırgan tutumu ve telefonu kırma tehditine rağmen çekebildiğim bize tavrının bi kısmını gösteren video

    bayram tatili son günü hem rezil bir durum yaşayıp hem de otogarda çok zor duruma düştük. olay sonrası:

    -otogardaki acentaya gittik, bir şey yapamayacaklarını kamil koç müşteri hizmetlerini aramamızı söyledi.
    -müşteri hizmetleri sadece şikayet kaydı oluşturabileceklerini, daha sonra birisinin bizle iletişime geçeceklerini söyledi. koltukların boş gittiğini, biletimizin yandığını 2 saat sonraki otobüste 2 kişilik yer olduğunu, istersek o sefer için bilet satın alabileceğimizi söyledi. hala dönüş yapan yok bu sırada.
    -biz tekrar kamil koç’a binmek istemediğimiz için diğer firmalara baktık ama hiç birinde yer bulamadık.
    -polis noktasına gidip alkolsüz olduğumuzu belgelemek istedik. orada alkolmetre olmadığını, istersek ekip eşliğinde hastaneye gidebileceğimizi oradan rapor alabileceğimizi, bunun da 3-4 saat sürebileceğini söylediler.
    -sabahtan beri yoldaydık, yorgunduk ve sabah istanbul’da olmamız lazımdı. en sonunda acentadaki kızın kendi insiyatifi ile özür dileyerek 20 tl indirimle 2 saat sonraki sefere bilet satmasıyla istanbul’a geldik.

    yeni bir gelişme oldukça editlicem.

    edit:
    arkadaşlar destekleriniz için çok teşekkürler. umarım bu yaşadıklarımız ve destekleriniz sayesinde benzer durumların azalmasında bir etkimiz olur.

    bugün kamil koç genel merkezinden arandık ve yaşadığımız olaydan dolayı özür dilediler.

    -benim muavin dediğim kişi otobüsün kaptanıymış ve otobüsteki diğer çalışanların da ifadesini aldıklarını, şirket ik’sına ilettiklerini ve cezai işlem uygulayacaklarını,
    -biletlerimizin iadesini yapacaklarını,
    -tekrar benzer durumların yaşanmaması için gerekli önlemleri alacaklarını
    -şu anda yazılı olarak bir özür, atacakları adımlar ya da cezai işlem hakkında bir şey paylaşamayacaklarını
    söylediler.

    atacakları adımların lafta kalmaması için takipçisi olucaz. bir yandan da hukuki olarak neler yapabilirizi araştırıyoruz

  • şu videodan izlenebilecek olan iddialardır.

    kaynak

    edit: can ataklı'nın videosu

    kaynak 2

    memduh bayraktaroğlu'nun ve can ataklı'nın saraya yakın ve güvenilir kaynaklarından öğrendiklerini iddia ettikleri bilgileri içerir.

    özetlemek gerekirse iddialar şöyle:

    1. deprem olduktan hemen sonra bölge valileri içişleri bakanlığına durumu bildiriyor.

    2. ilk 15-30 dakika içerisinde içişleri bakanı süleyman soylu durumdan haberdar ediliyor. ve kendisi hemen görevi başına geçiyor.

    3. yine kısa bir süre içerisinde içişleri, milli savunma ve turizm bakanı durumu istişare ediyorlar. durumun vahametini anlıyorlar ve askeri (muhtemelen malatya 2. ordu) sahaya çıkarma kararı alıyorlar.

    4. asker aranıyor ve gereğinin yapılması isteniyor. bu aşamada komutanlar da durumun vahametinin farkındalar.

    5. asker bölgeye gitmek için hazırlıklarına başlıyor.

    6. bu sırada erdoğan aranıyor ve durumdan haberdar ediliyor.

    7. ama erdoğan askerin kışlasından çıkmasından çekiniyor ve bu karara karşı çıkıyor. derhal askerin kışlaya geri dönmesini istiyor.

    8. erdoğan'ın depremin büyüklüğünün ne kadar olduğunu tam olarak fark etmemiş olması olası.

    9. asker kışlaya geri dönüyor.

    10. yine aktarılan kulis bilgisine göre istişare eden bu üç bakan erdoğan'ın tutumundan çok rahatsız ve çok büyük bir vebal almış olduklarını düşünüyorlar. ve doğruysa aralarından bazıları önümüzdeki haftalarda istifa etmeyi değerlendiriyor.

    bu olay doğruysa yer yerinden oynar.

    erdoğan'ın geç bilgilendirildiği ile ilgili akp tezini bütünüyle çürütüyor.

    bürokrasinin depremin gerçek büyüklüğünü ve yaratacağı zayiatı ilk bir saat içerisinde fark ettiğini gösteriyor.

    bakanların askeri sahaya sürmek istediklerini gösteriyor.

    ama malatya'daki 2. ordunun sahaya sürülmesini iddiaya göre bizzat erdoğan engelliyor.

    bakalım iktidar cephesinden bu iddialara nasıl bir cevap gelecek.

    edit: istifa etmeyi değerlendiren bakanın hulusi akar olabileceği benim kendi görüşümdü. iddiada bu geçmiyor üç bakandan bazıları diyor. bu sebeple bu parentezi kaldırdım.

  • bu norveçlilere baktıkça neşem yerine geliyor, adamlar çok acayip bir dünyada yaşıyor. hala aynı dünyada aynı türe ait olduğumuzu aklım almıyor.

    önce bir önbilgi verelim. bu norveç'te zorunlu askerlik var. şaka gibi ama ciddi ciddi bir yıl askere alıyorlar gençleri.

    sistem şu şekilde işliyor. devlet herkesi askere almıyor. her genç erkek norveç devletine bir mektup yazıyor ve askerliği isteyip istemediğini, askerlik yapmasına engel bir durumu olup olmadığını, hobilerini, eğitimini, güçlü-zayıf yanlarını falan belirtiyor, buna göre ordu bir tür seçim yaparak istediklerini askere çağırıyor ve bir yıllık bir eğitim veriyor.

    burada genç bir norveçli çocuk var. tam bir viking torunu. 1.90 boyunda, yağsız, kaslı, futbolcu, sigara yok, 20 yaşında 5 dili ana dili konuşuyor. disiplinli, zeki, çevik, ahlaklı. sağcı partinin gençlik kollarında lider konumunda ama bizim özgürlük kuşlarımız, en entel geçinenimiz bu çocuk yanında tayyip kalır. koyu norveç milliyetçisi, her fırsatta viking boynuzları falan giyiyor, eğlenceli bir eleman.

    "vsop, dünyanın sonu gelecek . seni donduracağız ve insan ırkı ileride senden türeyecek, bu göreve hazır mısın?" deseler "mal mısınız? bu adam dururken beni mi göndereceksiniz?" derim öyle bir tip.

    bu adam askere gitmeyi çok istiyor, zaten böyle askeri eğitim, güç-engel parkuru, pentatlon falan deyince gözleri parlıyor elemanın. mektuba da döşüyor, döşeniyor bekliyor.

    sonuç: bu kardeşimiz ve bunun takımdan benzer arkadaşlarının hepsine cevap aynı: "teşekkür ederiz. norveç ordusunun şu anda size ihtiyacı yok"

    kim gidiyor? alkoliği, keşi, obezi, askerden kaçmak için rapor ayarlayanı falan alayını alıyorlar askere. alıyorlar, bir yıl koşturup, süründürüp, ayakta dikip adam ediyorlar.

    adamlar o kadar dertsiz ki, orduyu sadece bir adam etme mekanizması olarak kullanıyorlar. bunun için de uğraşıp aradan ne kadar kıl-tüy adam varsa seçiyorlar. bunun için okul kayıtları, detaylı sağlık taraması, sicili, otu boku herşeyini araştırıyorlar.

    ilk duyduğumda "vay anasını" dediydim, hala da hatırladıkça derim.

  • üniversiteyi hazırlık dahil 8 yılda bitirdim.
    sonra 6 ay çalıştım.
    sonra askere gittim.
    geldim 1,5 sene daha çalıştım.

    bütün bunları bi yaş tahmini yapın diye anlattım.

    bütün bunlardan sonra bitim kanlandı, duramadım!
    okumak bağımlılık olmuş tabii;
    şimdi yüksek lisansın bilimsel hazırlığındayım.
    beraber derse girdiklerim üniversite 2. sınıf öğrencileri.

    geçenlerde insan kaynakları hocası sınıfa bi soru sordu: kendinizi 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?

    yerin dibine girdim.
    soruya muhatap olanlardan neredeyse 10 yıl büyüktüm ve işte aynı sıralardaydık.

  • uzun yıllar burun tıkanıklığı yaşamış , ameliyat olmuş ve iyileşmiş ve sonra tekrar aynı soruna geri dönmüş biri olarak deneyimlerimi size aktarayım ;

    burun tıkanıklığının en çok karşılaşılan nedenleri ve etkilerini yazayım;

    -nezle ve alerji nedeniyle burun etlerinin şişmesi : en çok karşılaşılan nedenlerden biridir. bünye alerjenin solunmasını engellemek için burundaki etleri şişirir veya aşırı derecede beyaz mukus sıvısı salgılar. tabi burun dola dola tıkanır. eğer ileri derecede alerjiniz yoksa alerji semptomlarını bastıran ilaçlar ve alerji testi sonucu olacağınız aşı sayesinde bu durumdan kurtulabilirsiniz. çoğu insanda mevsimseldir. en yoğun olduğu dönemde ilaç kullanımı en etkili çözümdür. ileri derecede alerji sahibiyseniz kortizonlu ilaçlar kullanmadan burnunuz açılmıyor. kortizon iğnesi çok etkili fakat en fazla senede iki veya üç kez yaptırabiliyorsunuz. kortizonun zararlarını yazmıyorum zaten aşağı yukarı biliyorsunuzdur.

    - grip gibi virüs kaynaklı hastalıklara karşı bağışıklık sistemi hareketi olarak burnun tıkanması : aslında bu konuda en önemli unsur her türlü tıbbi konuda olduğu gibi bağışıklık sistemini güçlü tutmaktır. her şey zincirleme şeklinde gerçekleşiyor. vücut grip ile savaşırken bağışıklık sistemi zayıflıyor bu sefer alerjenler ortaya çıkıyor , tekrardan akıntı başlayıp , burun tıkanıyor. hastayken bir de burun tıkanıklığı ile uğraşıyorsunuz. bu da geçici bir sorun ve hastalığın ortadan kalkması ile sona eriyor. çözümü doktorumuzun verdiği ilaçları kullanıp hastalıktan kurtulmak. burun zaten iyileşince otomatik olarak açılıyor.

    - burun kemiğindeki eğrilikler : bu konuda sizin yapabileceğiniz pek bir şey yok. tek çözüm ameliyat . uzman bir kbb doktoruyla görüşüp en kısa sürede ameliyatınızı olup bu hastalıktan kurtulun. ameliyat sonrası ilk bir hafta sıkıntılı olabilir ama ömür boyu rahat edersiniz.

    - sinüslerin aşırı dolu olması ve taşlaşmış mukus tabakası : namı diğer sinüzit. sinüsler çok fazla dolup ağız kısımları tıkanıp hava almadığında içerideki mukus sıvısı taşlaşıp sinüsleri tıkıyor ve sinüsler iltihaplanabiliyor. bol bol nazal yıkama yapıp , sinüzit konusundaki genel kurallara uyarak bir nebze hafifletebilirsiniz ama tam olarak kurtulmak zor. ben tam çözüm bulamadım. ameliyattan sonra tekrar sinüslerim tıkandı. doktorumun söylediğine göre 3-5 kez ameliyat olan varmış. sinüzit ameliyatı çok kolay , burun kemiği ile oynanmadığı için ertesi gün hayatınıza kaldığınızı yerden devam ediyorsunuz. hiç korkmayın. geçici ve kalıcı yani kronik iki çeşit sinüzit var . geçici ise antibiyotik kullanımı ve nazal yıkama ile kısa sürede atlatabilirsiniz fakat alerjik ve kronik sinüzit ise ömür boyu savaşmak zorundasınız. anti histamik ilaçlar , kortizonlu spreyler , antibiyotikler , ağrı kesiciler ve nazal yıkama kitleri demirbaşınız olacak.

    - nazal polipler : polip konusu baya sıkıntılı. yanlış bilmiyorsam tam olarak neden olduğu bilinmiyor. polipler burun etlerimizde oluşan üzüm tanesi gibi salkım şeklindeki tümör benzeri yapılar. bazıları o kadar büyük oluyor ki burun deliğinden gözlemlenebiliyor ve burnu tıkıyor. burnun koku alma kısmında çıkarsa koku alma duyusuna zarar verebiliyor. polipler ameliyatla alınabiliyor ama tekrar çıkmama gibi bir garantisi yok. vücut bu yapıyı kendi kendine oluşturuyor. ameliyat sonrası oluşumunu engelleyen spreyler kullanılıyor ama dediğim gibi tekrar oluşmayacak diye bir durum yok. ameliyatı çok kolay , sıkıntısız.

    - uzun süreli burun spreyi kullanımı nedeniyle burun etlerinin sarkıp nefes yolunu tıkaması : hepimizin bildiği sprey bağımlılığı. spreyler burun etlerindeki damarları ve dolayısıyla burun etini büzüştürüp burnun açılmasına neden oluyor biz de rahatça nefes alıyoruz fakat bu işin bir de kayıp kısmı var. uzun süre bu sprey maruz kalan burun etleri zamanla gevşeyip tıpkı yaşlı bir insanın derisi gibi sarkıp burnu tamamen tıkamaya başlıyor. tek çözümü ameliyatla bu etlerin kesilip alınması . ameliyatı kolay ve pek ağrı sızı olmuyor.

    - estetik ameliyat sonrası burun tıkanıklığı : bu nedeni bir tanıdığımın başına gelmesi nedeniyle yazıyorum. kızcağız tamamen sorunsuz olan burnunu estetik kaygılarla değiştirdi ve artık eskisi gibi nefes alamıyorum diye uzun süre şikayet etti. sanırım burada doktor konusu çok önemli. aman dikkat edin. şimdi başka bir hekime tekrardan ameliyat olmayı düşünüyor. gerçi ben sıkıntısız bir burnum varsa isterse karga gagası gibi olsun elletmezdim.

    özetle burun tıkanıklığında sorunun kaynağına inmek çok önemli . bazıları geçici durumlar iken bazıları kronik olabiliyor. sorunsuz bir burnunuz varsa ona sevin ve okşayın çünkü bazı insanlar için bu bulunmaz bir nimet. iyi bir şekilde nefes almak yaşam standartınızı oldukça yükseltecektir. kendim üzerinden örnek vermem gerekirse burnum tıkalıysa hem çok sinirli oluyorum hem de hiçbir şeye konsantre olamıyorum. üzerine koku alma duygusunu da kaybettim. ameliyatla belki bir nebze geri gelir dedim ama o da gelmedi :(

    not : yanlışım varsa düzeltin , herhangi bir tıbbi eğitimim yok fakat uzun yıllar doktora gide gele bir şeyler öğrendik. sağlıkla kalın , bol nefesler.

  • biraz önce, balkonumdan bahçede öten bir sakanın gerçek bir çipetpet duyma şerefine nail olabildim ve bunu kaydettim.

    https://soundcloud.com/user2969641/ipetpet

    kaydettiğimi defalarca dinlerken, sondan ikinci ötüşe kadar sabırsızlanıyordum çünkü, sondan ikinci ötüşü dörtlü bir çipetpet, diğerleri üçlü. evet diğerleri de çipetpet ama lezzetli çipetpet değil, amatörü eğlendirir. belki bir cibili şak şak aniya duyamadım ama bu bana yetti.

    şimdi şevket ağabey'imi daha iyi anlıyorum.

  • öyle bir ülke düşünün ki adalet anlayışı; karşı tarafın ayağından asılmak olsun. yoksa kimsenin hak hukuk falan tınladığı yok. mesela şu mantık var "yahu ben çalınca hapse giriyorum ama onlar çalınca bir şey olmuyor". baştaki insanların hırsızlığını bile kendi yapamadığı için eleştiriyor yani. kendisi de çalabilse o zaman o insanların yaptığını görmezden gelecek. %50 gibi yani. kendileri de fırsat buldukları zaman çalmaktan çekinmedikleri için bazılarının hırsızlığını "çalıyor ama çalışıyor" diye savunuyor.

    evet bu örnekler ters ve konu ile pek alakasız gibi ama aynı durum olumlu şeyler için de geçerli. bir takım insana uygulanan pozitif ayrımcılık sırf kendisine uygulanmadığı için "bu nasıl adalet ben işe giderken onlar yatmasın evde" şeklinde feryat ediliyor. evet haklısın ortada bir haksızlık var ama bu haksızlık o insanların evde yatması değil senin bu olumsuz hava şartlarında işine zorla çağrılıyor olman. yani örneği ters veriyorsun. şu şekilde söylesen anlarım; "ben de insanım ve insanca muamele görüp insan gibi çalışma şartları istiyorum. nasıl ki öğretmenler olumsuz hava şartlarında evde yatıyorsa ben de bu olumsuz havada canım pahasına dışarı çıkmayı istemiyorum. adalet istiyorum ve insanca muamele görmek istiyorum."

    ama çıkıp "herkes benim gibi hayvan muamelesi görürse adalet sağlanır" diyorsan bu işte bir terslik vardır.

    not: öğretmenim. şu an okuldayım(teneffüs) evim çalıştığım okuldan tam 70 km uzaklıkta. toplu ulaşım gibi bir şansım yok ve arabamla gidip geliyorum. ayda 650 tl yakıyor. bakım ve diğer masraflar hariç. saygılar.

    not 2: tüplü

  • --- spoiler ---

    "-üç ayda bir maaş alıyorum. hepsi makbuzlu. ilk haftadan maaş bitiyor. ona yardım. buna yardım. onun kira ödemesi, bunun kira ödemesi vs. derken maaş yetmiyor bile.
    --- spoiler ---

    daha bitmedi. devam ediyoruz

    --- spoiler ---

    vekilliğin bana faydası değil, aksine maddi zararı var. meclis'e gidip gelirken aracımla 100 bin km. yapıyorum. bu kadar eleştiriyi hak ediyor muyum?
    --- spoiler ---

    ah canım ya ona yardım buna yardım zordur hakkaten.

    100 bin km yapmış. gitmeseydin akp ve mhp oylarıyla reddedilen önerilerde bir kişi eksik olurdu. çok mu önemli bir insansın ?

  • "ispanya. bize yakın bir kültür. sıcakkanlılar. yolda adres dahi sorsanız, sizinle ilgilenir, yardım ederler. bunu diğer avrupa ülkelerinde bulamayabilirsiniz. ispanya’da kendinizi, evinizdeki gibi güvende hissedersiniz. "

    bu abla burda adres sorsun, ben de o tarafa gidiyorum yürüyelim dersen kezban gibi trip atar ama elin ispanyol'u yapınca kendini evinde gibi hisseder.

  • aklıma umut sarıkaya, zenci, yağlanmış zenci dansçı vs. gibi bir çok itlik getiren haber. ama düşünmeyeceğim bunları. nişanlımı aradım. kına gecesi dahil herşeyi iptal ettirdim. mevlütlü düğün yapıcam.

  • haşlanmış yumurtayı hangi kıvamda pişmişse pişsin ille de kaşıklayarak yemek.

    çocukluğumdan beri öyle yiyorum, dilimlenmiş hali zevk vermiyor. üstelik bir de ev dışında bir yerde yapıyorsam bunu, ortamdakilerin garp bakışlarına maruz kalıyorum.

    vay çileli başım.

  • italya'nın genel durumuyla ilgili resmi kaynaklardan türkçeye çevirdiğim faydalı olabilecek bazı bilgiler.

    20 mart itibariyle italya’da hayatını #covid_19 sebebiyle kaybeden kişi sayısı : 4032

    19 mart tarihli araştırmaya göre hayatını kaybeden ilk 3200 kişinin;

    yaş ortalaması: 78,5
    en genci: 31
    en yaşlısı: 103
    kadınların yaş ortalaması: 82
    erkeklerin yaş ortalaması: 79

    bugüne kadar, 50 yaşın altındaki ( genel oran içindeki payı % 1.1) covıd-19 pozitif ölen hastanın 36'sının ölüm raporları şu şekilde.

    özellikle, bunların 9'u 40'ın altındaydı ve 31 ile 39 yaşları arasında 8 erkek ve 1 kadındı. 40 yaşın altındaki 2 hastanın hiçbir klinik bilgisi mevcut değildir, diğer 7 hastanın önceden mevcut ciddi patolojileri (kardiyovasküler, renal, psikiyatrik patolojiler, diyabet, obezite) vardı.

    31-39 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam : 9 (0,3%)
    erkek: 8
    kadın : 1

    *bunlardan 7 tanesinin önceden mevcut ciddi patolojileri (kardiyovasküler, renal, psikiyatrik patolojiler, diyabet, obezite) vardı.
    2 hastanın hiçbir klinik bilgisi mevcut değildir.

    40-49 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam : 27 (0,8%)
    erkek: 18
    kadın : 9

    50-59 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam: 93 (2,9%)
    erkek: 68
    kadın: 25

    60-69 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam: 329 (10,3%)
    erkek: 267
    kadın: 62

    70-79 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam: 1134 (35,4%)
    erkek: 877
    kadın: 257

    80-89 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam: 1309 (40,9%)
    erkek: 884
    kadın: 425

    >= 90 yaşları arası hayatını kaybedenler
    toplam: 298 (9,3%)
    erkek: 136
    kadın: 162
    *tespit edilemeyen 1 kişi

    covıd-2019 pozitif nedeniyle ölen hastalarda en sık görülen patolojiler

    patolojiler (kişi sayısı (yüzdelik dilim))
    iskemik kalp hastalığı :145 (30.1%)
    atriyal fibrilasyon : 106 (22.0%)
    inme : 54 (11.2%)
    arteriyel hipertansiyon: 355 (73,8%)
    diyabetes mellitus : 163 (33,9%)
    demans : 57 (11.9%)
    koah : 66 (13.7%)
    son 5 yılda aktif kanser: 94 (19.5%)
    kronik karaciğer hastalığı: 18 (3.7%)
    kronik böbrek yetmezliği: 97 (20.2%)

    sahip oldukları patoloji sayısına göre

    0 patoloji : 6 kişi (1.2%)
    1 patoloji : 113 kişi (23.5%)
    2 patoloji : 128 kişi (26,6%)
    3 veya daha fazla patoloji : 234 kişi (48.6%)

    covıd-19 nedeniyle ölen hastalarda en sık görülen semptomlar

    hemoptysis : 1%
    ishal : 8%
    solunum güçlüğü : 73%
    öksürük : 40%
    ateş : 76%
    *hiçbir şikayet belirtmediği halde positif çıkanların oranı 5,7% şeklindedir.

    kaynak ıstituto superiore di sanità

    20 mart günü lombardiya bölgesindeki brescia şehrinde 48 yaşında markette çalışan bir kadın kasiyerin bu hafta başında başlayan ateşinin artmasıyla evinde hayatını kaybetmiştir. worldometer.info

    dipnot: daha önceki 15 mart tarihli rapor bilgilerinin yer aldığı entriye burdan ulaşabilirsiniz.

    dipnot2: daha önceki entryi izinsiz/habersiz şekilde başka başlıklara copy-past yapan yazarlara, ilk entrye bakılmaksızın ekşi şeylerde başkasının nicki ilen paylaşan moderatöre ve tabiki aynı şekilde kanunsuz ve etik olmayan yollarla medyada paylaşan çeşitli haber aşanslarına burdaki bilgileri daha çok kişinin faydasına sundukları için teşekkür ederim.