hesabın var mı? giriş yap

  • ameliyatlı çene bağlıyken elbette sadece missüt alabilmek için bakkala girilip eldeki kağıda "çilekli missüt" yazılmasına cevaben bakkalin kağıda "çilekli yok muzlu var" yazması.

  • bu motorların çalışma prensibinden bahsedilmiş yukarıda. ben de motorların efficiency'sinden ve neden günümüzdeki jet motorlarının* geçmiş motorlara* göre giderek büyüdüğünden bahsetmek istiyorum.

    kısaca özetlemek gerekirse, jet motorlarının çalışma prensibi "momentum korunumu" yasasına dayanır. havanın kütlesinin, girişteki ve çıkıştaki hız farkı bizim "itme kuvveti" dediğimiz bir "thrust" oluşturur bu thrustta uçağımızın havada karşısına çıkan engellerden biri olan "drag" kuvvetinin aşılmasını sağlar.
    attığım fotoğrafları karşılaştırdığınızda eski olan motorumuz (bkz: boeing-747)'nin günümüzdeyi temsilen attığım motor (bkz: boeing-787)'nin jet motoru. fotoğrafa baktığınızda bariz bir motor hacmi büyümesi göze çarpıyor. büyük motor demek büyük kütle demek. peki havacılıkta büyük bir kütleye sahip olmamız bizim işimize geliyor mu? cevabı hayır. peki neden motorları büyültmeye çalışıyoruz? cevabı aslında basit. motordan gelen kütle kazancımızı harcadığımız yakıttan kurtarmaya çalışıyoruz. yani mesafe başına harcanan yakıt miktarımız azalıyor. peki bu ne demek? motoru büyülterek motorumuzun "efficiency"sini yani "verim"ini artırıyoruz. peki neden verimi artıyor?
    bildiğiniz gibi verimin en basit formulü = output power/input power = (kazanılan enerji/sistemden çıkan net enerji) şeklinde özetleyebiliriz. jet motorlarının verimini de basit bir şekilde hesaplayabiliriz. motorun girişindeki havanın hızına v0 diyelim (mühendislik hesaplarında havanın hızı uçağın uçtuğu "airspeed" olarak alınır.) ve jet motorundan çıkan havanın hızına da vj diyelim. saniye başına motora giren havanın kütlesine de m diyelim. o halde bizim havamızın kinetik enerji değişimi = 1/2*m*(vj^2-v0^2) diyebiliriz. bu enerji değişimi bizim sistemimizdeki toplam enerji değişimi olarak alırız. peki output powerimiz yani kazandığımız iş bu durumda ne olur? cevabımız basit , thrust force * v0 dır. (thrust force'a kolaylık olsun diye t diyelim.)
    o zaman son durumda elimizde nasıl bir oran oluşuyor ona bakalım.
    (t*v0)/(1/2*m*(vj^2-v0^2))
    daha önceden thrust force yani itme kuvvetinin havanın momentum değişiminden kaynaklandığını söylemiştik o halde thrust force'u şu şekilde yazabiliriz. t= m(vj-v0) o halde denklem şu hale gelecektir.

    (m*(vj-v0)*v0)/(1/2*m*(vj^2-v0^2)) aynı zamanda (vj^2-v0^2)= (vj+v0)*(vj-v0) şeklinde yazıp gerekli sadeleştirmeleri yaptığımızda denklemimiz;
    efficiency=verim= 2v0/(vj+v0) her tarafı v0 a böldüğümüzde denklemimizin son haline erişiriz.
    verim = 2/(1+vj/v0)

    denklemdeki tek parametreler vj ve v0 yani uçağın uçtuğu hız ve jet motorundan çıkan havanın hızı. jet motorundan çıkan havanın hızını girdiği hıza yaklaştırdığımızda motorumuzun efficiency'si %100 e ulaşıyor ancak şöyle bir sorun var. havanın çıkış ve giriş hızı eşit olduğunda motor herhangi bir itme kuvveti üretemiyor çünkü momentum tamamen korunuyor ve herhangi bir itme kuvveti oluşmuyor bu yüzden motor, drag kuvvetine karşı herhangi bir şekilde itme oluşturamıyor yani motorumuz çöp evet. dolayısıyla jet motorunun çıkış hızını v0 yaklaştırmak işin kolay kısmı. zor kısım, drag'ı aşmak için gereken itme nasıl sağlanır?
    bu nedenle günümüzde jet motorları çıkış hızını motorun girişteki hızına olabildiğince yaklaştırmaya çalışır. jet hızını olabildiğince düşük tutmaya çalışarak verimi artırır ancak bu da thrusttan bir kayıp doğurur. bu kayıbı önlemek için de tek yol, "motorun hacmini artırmak". nasıl dediğinizi duyar gibiyim. momentum formulümüze tekrardan bakalım
    t = m*(vj-v0). jet hızından oluşan kaybı, saniye başına motora giren havanın kütlesini artırarak tabiki. ne kadar büyük motor, o kadar büyük hacim demektir. bu şekilde hem yeterince thrust force oluşur hem de verim o kadar artar.

    edit : imla

  • uzaktan serbest vuruş denince akla gelen ilk isim değildir, akla gelen ikinci isim de değildir, binaenaleyh serbest vuruş denilince akla gelen bir isim de değildir.

  • bu eylemi gerçekleştireceğinizi anladınız ve pişman olacağınızı mı düşünüyorsunuz?

    şöyle yapabilirsiniz: 3406'ya herhangi bir şey yazın yada boş mesaj gönderin bir lösemi hastası çocuğun tebessümüne ortak olun.

    (bkz: lösev)

    edit: deniliyor ki "o raddeye gelindiğinde bunu nereden hatırlayacağız?" çözümü kolay: içmeye başlamadan önce eski sevgilinin telefon numarasını 3406 olarak değiştiriyorsunuz ve sorununuz kökten çözlüyor. esenlikler efenim.

  • probleme sebep olmayacak harekettir. doktorluk unvan hekimlik meslektir. doktor olmak için hekim olmanız gerekmez.

  • oğlu 16 yaşında hayatını kaybettiği için muhtemelen "oğlum uçağı alkollü kullanma" değil de "ulan ev, para, uçak olmayaydı da oğlum yanımda olaydı" diyordur.

  • white album'un yedinci şarkısı, george harrison bestesi.

    bilindiği üzere şarkının efsanevi solosu, her ne kadar kendisine kredi verilmemiş olsa da, eric clapton'a aittir. george ilk teklif ettiğinde clapton stüdyoya gelmekten çekinmiş, diğer grup üyelerinin rahatsız olabileceğini düşünmüştür. bu yüzden çok yakın arkadaş olmalarına karşın george, clapton'ı ikna edebilmek için bin dereden su getirmiştir. clapton'ın endişelerinin ne kadar yersiz olduğu, stüdyoya gittikten sonra anlaşılmış. zira nerdeyse birbirinin boğazına yapışacak durumda olan grup üyeleri, clapton geldikten sonra sakinleşmiş, ortamın havası değişmiş. hatta the beatles get back belgeselinde george'un sinirlenip grubu bıraktığı bölümde, şaka mı gerçek mi anlamadığım bir şekilde, john lennon gruba eric clapton'ı alma fikrini atıyor ortaya. o denli iyi bir intiba bırakmıştır grup üzerinde. ayrıca lennon ve clapton bu şarkının kayıtlarından sonra iki iyi arkadaş olmuşlar ve daha sonra lennon'ın kuracağı süpergrup the dirty mac'te solo gitarı clapton çalmış.

    george, garibim, yıllarca albümlere şarkı kabul ettirebilmek için neler çekti. bu lennon/mccartney ne fenadır bilmezsiniz siz*. bu şarkıyı da gruba ilk dinlettiğinde paul ve john'un pek ilgisini çekmemiş. clapton'ı bir emrivakiyle stüdyoya getirince şarkı tekrar gündeme gelmiş.

    şarkı aslında ilk olarak akustik bir balad olarak düşünülmüş. anthology 3'teki versiyonu kullanılmak üzere kaydedilmiş.

    ringo starr abimiz, albümdeki ilk altı şarkıda yok, grubu terk etmiş. bu şarkı, ringo'nun döndükten sonra çaldığı ilk şarkı. hatta diğer üyeler davulu çiçeklerle bir güzel süsleyip ringo'ya sürpriz yapmışlar.

    eric clapton şarkıda gibson les paul marka gitar çalmış. bu gitarı daha sonra george ödünç almış ve cry baby cry'ın kayıtlarında kullanmış. daha da sonrasında clapton gitarı george'a hediye etmiş.

    şarkı o dönem hit olmamasına rağmen, zamanla değerini bulmuş ve beatles klasikleri arasına girmiş.

    grubun hindistan gezisine eşlik eden sanatçılardan biri de donovan'dı. donovan'ın white album'deki etkisi büyüktür. özellikle fingerstyle ve clawhammer tekniklerini gruba aşılayan adamdır donovan. julia, dear prudence, blackbird gibi akustik gitar şarkılarında bu açıkça görülüyor. donovan bunu bir röportajında da dile getirmiştir. john lennon kendisinden clawhammer tekniğini kapmış. george harrison ise daha çok donovan'ın kullandığı akor yapılarından etkilenmiş. bu şarkıda yaptığı la minör düşüşü de, donovan'dan aldığı bir hareketmiş.

    tahmin edileceği üzere bu şarkı, george harrison konserlerinde en çok çaldığı şarkı olmuş.

  • benimki bazen uyandiktan sonra "ikindiyi simdi mi yoksa biraz sonra mi kilsam" diye dusunen emmi gibi oturuyor, icim bir hos oluyor, aciyorum. sen yat uyu ben kilarim senin yerine diyesim geliyor.

  • "kasirga212 - 972624 sen aksama benim gibi nba kupon yap uyu o zamn birsey olmuyo :) ben yapiyom yatiyom kalkiyom para gitmis kupon yatmis :) uykuda acimiyo"

    uykuda acımıyo.
    olay budur...